SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Gerçekliği Olmayan 10 Diş Beyazlatma Efsanesi

Halk arasında ya da internette diş beyazlatma ile ilgili fazla sayıda yanlış bilgilendirme mevcut. Bu yazıda, en sık karşılaştığım 10 yanlışı ve bu yanlışların doğrularını yazmak istedim.

1. Yanlış: Dişlerinizi Kabartma Tozu ile Beyazlatabilirsiniz.
Bu uygulama, kısa bir süre için işe yarasa da süreklilik kazanması durumunda hem dişlerinizin yüzeyinde hem de ağzınızda yer alan bakterilerin yaşam alanını bozar.

2. Dişlerinizi Hidrojen Peroksit ile Yıkayarak Beyazlatabilirsiniz.
Hidrojen peroksit, dokularla etkileşime girdiği takdirde serbest radikal tepkimelerine neden olur. Bu tepkime, dokuda yaşlanma sürecinde görülen reaksiyonla aynıdır. Hidrojen peroksit veya karbamid peroksit içeren konsantrasyonları yumuşak dokulara temas ettirmeden bir profesyonel gözetimi/tavsiyesi ile uygulamak gerekir.

3. Beyazlatıcı Diş Pastası ve Beyazlatıcı Sakız Kullanabilirsiniz.
Beyazlatıcı diş pastaları ve sakızlar beyazlatıcı kimyasallar içermelerine rağmen gözle görülür bir etki yaratmakta çok zayıftırlar. Beyazlatıcı kimyasalların dişlerde renk değişimi yapabilmesi için diş yüzeyiyle en az 20 dakika temas halinde kalması gerekmektedir.

4. Profesyonel Diş Beyazlatma Jelleri ve Marketlerden Alınabilen Beyazlatma Jelleri Aynıdır.
Her beyazlatma jeli farklı düzeyde karbamid peroksit veya hidrojen peroksit içerir. Bu kimyasallar dişte beyazlamaya sebep olan ana ajanlardır. Profesyonel beyazlatma ajanları evde kullanılanlara oranla çok daha güçlü etkiye sahiptir.

5. En Güçlü Beyazlatma Jeli En İyisidir.
Kuvvetli beyazlatma ajanları beyazlatma işlemini hızlandırabilir. Ancak bu beyazlık, kalıcılık açısından başarılı olamayabilir ve tekrar gerektirebilir. Ayrıca aşırı hızlı uygulama dişlerde ağrıya ve hassasiyete sebep olabilir. Yüksek konsantrasyonulu jeller, düşük konsantrasyonda beyazlatma jelleriyle desteklendiğinde hem uygulama daha güvenli olur hem de dişler daha uzun süre beyaz kalır.

6. Bir Kere Beyazlatılan Diş, Daima Beyaz Kalacaktır.
Renk değişimi kalıcı değildir. İnsanların yaşı ilerledikçe dişlerin rengi sarılaşabilir ve yediklerimiz ve içtiklerimiz yeniden renklemeye yol açabilir. Diş beyazlatma işleminin belirli aralıklarla tekrarlanması gerekir.

7. Çilek ve Limon Diş Beyazlatmada Kullanılabilir.
İçerdiği asitten dolayı bu tip yiyecekler beyazlatma etkisi gösterebilir. Ancak diş minesinin asit ile sık etkileşimi uzun vadede zararlı olabilir.

8. Lazer Diş Beyazlatma İşlemini Hızlandırır.
Hekim tarafından uygulanan lazerin diş beyazlatma işlemini hızlandırdığına veya beyazlatmayı daha iyi yaptığına dair bir kanıt yoktur. Tam tersine lazerin dişinize, gözlerinize veya dudaklarınıza hasar verme ihtimali bulunmaktadır.

9. Porselen Kuron ve Lamina Venerler Beyazlatılabilir.
Beyazlatmada kullandığımız jeller ancak doğal dişler üzerine uygulanabilir, porselen yüzeylerde etki göstermezler. Bu yüzden kuronlarınızı dişlerinizle aynı beyazlığa getirmek için değişimleri gerekmektedir.

10. Beyazlatma Her Yaşta Yapılabilir.
Çocukların dişlerine yapılan beyazlatma işlemleri, dişin içerisinde bulunan canlı dokuda hasara neden olabilir. Çocukların dişleri sadece bazı vakalarda güvenli bir şekilde beyazlatılabilir. İlerleyen yaşlarda diş minesinin özelliğinin kaybolmasından dolayı yapılan diş beyazlatma etkinliğini kaybeder.

Okuduğunuz yaygın ama yanlış olan bilgilendirmelerin kurbanı olmayın. Gülüşünüz, insanların sizde fark ettiği ilk şeydir. Bu yüzden dişlerinize herhangi bir işlem yaptırmadan önce iyice araştırın ve ilk olarak diş hekiminize danışın. Evde diş beyazlatma yöntemleri hakkında doğru bilgi almak için aşağıdaki yazımı ziyaret edebilirsiniz.

Diş Beyazlatma Tedavisi | Onur Öztürk https://www.onurozturk.com/tedaviler/dis-beyazlatma/

İnstagram https://www.instagram.com/dronurozturk/

Yazının devamı...

Ağız Kokusu ve Diş Çürükleri Olmadan Yaşayabilirsiniz. İşte 9 Adımda Ağız ve Diş Sağlığı

Ağız kokusu ve diş çürükleri günlük hayatımızı zorlaştıran en önemli sağlık problemleri arasındadır. Ancak diş ağrısı gibi hayatı doğrudan etkilemediği için gereken önem verilmemektedir. Aşağıda bu can sıkıcı rahatsızlığı engellemenin dokuz adımını bulabilirsiniz.

Sürekli kahve molası: Çoğunlukla ofis çalışanlarının sahip olduğu sık kahve, çay vs. içme ve atıştırma alışkanlığı, ağızda asit salgılayan bakterileri aktive ederek bu bakterilerin diş yüzeyinde yaşamasına ve dişleri çürütmesine neden olur. Çay ve kahvenin şekersiz tüketilmesi ya da bu içecekler yerine süt ve süt ürünlerinin tercih edilmesi, yine bunların yanında atıştırılan yiyeceklerden kaçınılması ağız sağlığımız için gerekli önlemler arasındadır.

Sigara kullanımı: Sigara içmek ağız kuruluğundan ağız kokusuna, dişlerin sararmasına hatta ağız kanserine kadar birçok hastalığa sebep olabilir. Sadece sağlıklı dişler için değil aynı zamanda sağlıklı bir yaşam için sigarayı bırakmak gerekir.

Diş ipi ve fırçasının önemi: Ağız sağlığının en önemli bakımı diş fırçalamaktır. Dişler her yaşta, günde en az iki kez fırçalanmalıdır. Hekim tavsiyesiyle alınan diş fırçası 3 aylık dönemlerle yenilenmelidir. Yaygın olarak bilinenin aksine dişler fırçalanırken diş fırçası kuru olmalıdır. Fırça ıslatılarak yapılan işlemde, fırça kılları yumuşadığı için temizlik tam olarak gerçekleşmemektedir. Ayrıca macunun içinde bulunan florun suyla temas ettiği zaman etkinliğini kaybettiği unutulmamalıdır. Fakat sadece diş fırçalamak; dişlerin birbirine bakan diş ara yüzlerinin, kuron köprü ve implant restorasyonlarının altlarının ve ortodonti tedavisi gören kişilerin ağız temizliğinde tek başına yeterli değildir. Diş fırçasının ulaşamadığı diş araları diş ipi kullanılarak temizlenebilir. Diş ipi diş eti hastalıklarından korunmak için de ideal bir temizlik yöntemidir.

Yemek dışında tüketilen tatlı: Çürümeye yol açan bakteriler yemek sırasında aktifleşirler. Ana yemek sırasında hâlihazırda etkin olan bu bakteriler, üzerine tüketilen tatlı sırasında daha fazla aktifleşmezler. İnsanların yemekten birkaç saat sonra tatlı yemeyi tercih etmesi pasif haldeki mikroorganizmaları yeniden etkin hale getirdiği için zararlıdır. Bu nedenle tatlıların yemek öğünleri içerisinde tüketilmesi diş sağlığı için önemlidir.

Su ihtiyacı: Yemek yedikten sonra diş için yapılacak en iyi şey su veya süt içmektir. Yemekten sonra içilen bir bardak su, yemek parçalarını ağızdan uzaklaştırır ve ağızdaki asidik ortamı nötr hale getirir. Ayrıca süt içmek dişler için gerekli olan kalsiyum oluşumunu sağlar.

Çiğnenemeyen tatlılara dikkat: Sakız, yapışkan tatlılar ve kuruyemiş ağzın içinde temizlenmesi zor alanlarda bakterilere ve hatta diş kırıklarına neden olabilir. Mümkün olduğunca bu tür gıdalardan uzak durmak gerekir. Bu yiyecekler yenildiği takdirde bunların dişlerden arındırma işlemi büyük bir titizlikle yapılmalıdır.

Meyve ve sebzelerden kaçmayın: Meyve ve sebze yememenin ağız içerisinde kötü sonuçları vardır. Bilindiği gibi meyve ve sebzeler vitamin içerirler. Bunlar dişetleri için çok önemlidirler. Ayrıca elma gibi sert meyve ve sebzelerin tüketimi dişlerde mekanik temizliğe de neden olur.

Şekersiz sakızı tercih edin: Eğer sakız çiğnemek gibi bir alışkanlığınız varsa şekersiz sakızları tercih etmelisiniz. Şekersiz sakız çiğnemek ağzın tükürük akışını hızlandırır; ağzın temizlenmesine ve ağız içi asidin dengelenmesine yardımcı olur.

Diğer blog yazılarım için; https://www.onurozturk.com/blog/

instagram: https://www.instagram.com/dronurozturk/

Yazının devamı...

Diş Minelerimizi Nasıl Koruyabiliriz?

Diş mineleri vücudumuzdaki en güçlü dokudur. Dişlerimizdeki bu dış tabaka, dişlerimizi aşırı sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklerden dolayı oluşan günlük yıpranmalardan muhafaza etmeye yardımcı olur. Ayrıca diş mineleri dişlere zarar veren asit ve kimyasallara karşı da koruyucu kalkan görevi yapar.

Mine tabakası aşınmaya başladığında dişleriniz çürüklere karşı savunmasız kalır. Sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı daha fazla tepki göstermeye başlarsınız. Çünkü bu noktada besinlerdeki bileşenler, diş minelerinizdeki boşluklardan sinirlerinize iletiliyordur. Bazı basit alışkanlıklarla diş minelerinizin bozulmasını engelleyebilir ve inci beyazlığını koruyabilirsiniz. Ama önce erozyona neden olan sebepleri inceleyelim.

Neler Erozyona Sebep Olur?

Dişlerinizin dış tabakasında oluşan erozyonun sorumluları olarak şunları sıralayabiliriz:

Fazla tüketilen şeker: Dişlerinizi düzenli olarak fırçalamadığınızda ağızda biriken bakteriler, şekerden beslenerek diş minelerine zarar veren asitler üretir.

Fazla ekşi yemekler: İçlerinde çok fazla asit bulundurmasıyla diş minelerine zarar verir.

Ağız kuruluğu: Tükürük, ağzınızda biriken bakteri asitlerini ve kalan yemek artıklarını temizler, pH seviyenizi normal seviyeye getirir ve diş çürümelerini engeller. Alkolizm ya da aşırı alkol alımı da ağız kuruluğuna neden olarak diş minelerine ciddi zararlar verir.

Reflü hastalığı: Gastroözofageal reflü hastalığı, mide asitlerini ağız boşluğunuza kadar ulaştırarak diş minelerinize zarar verir.

Bulimia (yediklerini kusma hastalığı): Bu hastalığa sahip kişiler sıklıkla kusarlar. Mide asidinin dişlerle sık temasından dolayı bu hastalarda mine problemleri sıktır.

Aspirin ve C vitamini gibi içinde fazla oranda asit barındıran ilaç ve ek besinler de diş minelerine zarar verir.

Ayrıca dişleri çok sert fırçalamak ya da gıcırdatmak da bu nedenlere örnek olarak verilebilir.

Belirtileri Nelerdir?

Sıcak, soğuk ya da tatlı yiyecek veya içecek tükettiğinizde acı hissi oluşur.

Dişleriniz kırılganlaşır.

Dişlerinizin üzerinde yumuşak ve parlak bir doku oluşur.

Dişlerde sararma meydana gelir.

Dişlerinizin üstünde ısırdığınız ve çiğnediğiniz yerleri gösteren oyuklar oluşur.

Diş Minelerinizi Nasıl Koruyabilirsiniz??

Düzenli olarak diş hekimiz ile yapacağınız diş bakımı ve alacağınız birtakım önlemler ile daha sağlıklı bir ağıza sahip olabilirsiniz. Daha sağlıklı dişlere ve sağlıklı bir ağza sahip olmak için:

Kola, meyve suyu gibi asit oranı yüksek yiyecek ve içecekleri fazla tüketmeyin. Asidik bir içecek tüketiyorsanız da bunu yemek zamanlarında yapın. Böylece diş minelerinizin işini kolaylaştırmış olursunuz.

Asitli bir gıdayı tükettikten hemen sonra ağzınızı su ile çalkalayın. Bu gıdaların içeriğindeki zararlı maddelerin dişlerinize yapışmasını önlemek için pipet kullanmayı düşünün. Bu içecekleri tüketirken ağız içinde çalkalamamaya dikkat edin. Ayrıca bu asitlerden kurtulmak için yemeğinizi bir bardak süt ya da bir parça peynirle tamamlayabilirsiniz.

Ksilitol (xylitol) içeren şekersiz sakız çiğneyebilirsiniz. Ksilitol, ağzınızdaki asit miktarının azalmasına yardımcı olur. Ayrıca sakız çiğnemek daha fazla tükürük (anahtar minerallerle dişlerinize kuvvet verir) salgılamanıza yardımcı olur.

Ağız kuruluğu için gün içerisinde bol bol su tüketin.

Yumuşak bir diş fırçası kullanın ve dişlerinizi çok sert fırçalamamaya gayret edin.

Asidik yiyecek ya da içecek tükettikten sonra dişlerinizi fırçalamak için en az 1 saat bekleyin. Çünkü bu gıdalardaki asit, diş minelerinizi yumuşatır ve daha korunmasız kalmasına neden olur.

Ağız gargarası kullanın ve içinde florür barındıran diş macunlarını tercih edin.

Bulimia, alkol bağımlılığı ve mide ekşimesi gibi rahatsızlıklarınız varsa bunlar için mutlaka tedavi görün.

Son olarak hangi ürünlerin dişlerinizi koruyabileceği ve diş hassasiyetinizi arttırmayacağı konusunda diş hekiminizden destek almayı unutmayın.

Diğer blog yazılarım için; https://www.onurozturk.com/blog/

İnstagram; https://www.instagram.com/dronurozturk/

Facebook; https://www.facebook.com/dtonurozturk/?ref=bookmarks

Twitter; https://twitter.com/ozturkonur

Yazının devamı...

Siz de İnci Gibi Bembeyaz Dişleriniz Olsun İster misiniz?

Kim istemez ki diyorsanız aşağıdaki 7 ağız sağlığı kuralını alışkanık haline getirin.

Işıltılı ve beyaz dişlerin sergilendiği bir gülüşün kişiyi daha genç ve çekici gösterdiğini tahmin edebilirsiniz. Aslına bakarsanız, Amerikan Estetik Diş Hekimliği Akademisi’nin yaptığı bir araştırma da insanların yüzde 96’sına göre güzel bir gülüşün insanı daha çekici kıldığını gösteriyor.

Ancak iyi bir ağız sağlığı, tek başına güzel bir görüntü demek değildir. Ağzımız vücudumuz için bir giriş kapısıdır. Bu da, ağız ve diş eti sağlığımızın bütün vücudumuzu etkileyebileceği anlamına geliyor. Endişelenmeyin! Aşağıdaki adımları izleyerek sadece gülüşünüz için değil, aynı zamanda vücudunuz için de önemli adımlar atabilirsiniz:

1. Dişlerinizi düzenli olarak en az iki dakika fırçalayın. Diş fırçalamak diş hijyeninin temel taşıdır. Bakterilerin beslendiği yiyecek parçacıklarını ortadan kaldırır, dişlerinizi temizler ve nefesinizi tazeler. Hastalarımızın yaptığı en sık hata, düzgün fırçalamak ile yeterli diş fırçalamak arasındaki farkı atlamak oluyor. İki dakika, diş fırçalamamız için gereken an az süredir. Ayrıca çoğu elektrikli diş fırçasındaki iki dakikalık zamanlayıcı özelliğiyle, ideal süreyi tam olarak tutturabilmek artık çok daha kolay. Manuel diş fırçası kullanıyor ve zamanlama konusunda kendinizden emin olamıyorsanız akıllı telefonunuzun kronometresini kullanabilirsiniz.

2. Günlük olarak diş ipi kullanın. Diş ipi sayesinde, dişleriniz arasında diş fırçasının ulaşamadığı yerlerde kalan bakterileri de temizleyebilirsiniz. Akşam yatmadan önce yapılması gereken bu işlem diş fırçasının temizlik konusunda yeterli olamadığı ara bölgeler için çok idealdir. Unutmayın; uyku sırasında ağzımız daha az salya üretir, bu yüzden dişlerimiz ve diş etlerimiz daha fazla bakteriye maruz kalır.

3. Diş hekiminizi ziyaret edin. Derinlemesine diş temizliği için diş hekiminize senede en az iki kez uğrayın. Doktorunuz, daha başlangıç aşamasında tedavisi çok daha kolay olan diş ve diş eti hastalıklarını bu sayede rahatlıkla yakalayabilir. Ayrıca yılda en az 2 sefer yapılan düzenli diş temizliği, ağız floranızı daha sağlıklı bir hale getirerek vücut direncinizi de yükseltir. Fakat diş eti hastalığı veya çürüklere yatkın bir yapınız varsa diş hekiminize her dört ayda bir gitmeyi düşünmelisiniz. Benzer şekilde, diş hastalıklarına yakalanma riskinizi artıran başka sağlık problemleriniz mevcutsa (diyabet, HIV nedeniyle baskılanmış bağışıklık sistemi, kanser gibi hastalıklar veya kemoterapi tedavisi görmek gibi) hangi sıklıkta kontrolden geçmeniz gerektiğini doktorunuza sormalısınız. Hamile kadınlar, diyabet hastaları, kemoterapi tedavisi gören veya ağız ve damağınızı kurutan ilaç kullanan insanların (anti-epileptikler ve bazı psikiyatrik bazı ilaçlar gibi) özel bir ağız hijyenini koruma düzeni uygulaması tavsiye edilir.

Dudağınızda veya yanağınızın iç kısmında oluşan iyileşmeyen yaralar; şişmiş, hassas ve kanayan diş etleri gibi ağzınızda düzenli olarak sorun oluşturma olasılığı olan işaretlere karşı tetikte olmanızda fayda vardır. Eğer bu rahatsızlıklardan herhangi biriyle karşılaşırsanız doktorunuza görünmek için randevu alın. 2 haftadan daha uzun süren yaralar, yaş grubundan bağımsız olarak herkesin dikkat etmesi gereken önemli uyarılardır.

4. Sağlıklı beslenin. Süt ürünlerini, balık ve lahana gibi kalsiyum deposu yiyecekleri diyetinize ekleyin. Kalsiyum, kemiklerinizi ve dişlerinizi kuvvetlendirmeye yardımcı olacak; limon gibi yiyeceklerdeki C vitamini ise diş eti sağlığınıza iyi gelecektir. Diyetinize sağlıklı yiyecekleri eklerken ondan sağlıksız yiyecekleri çıkarmak da oldukça önemli. Özellikle damağınıza ve dişlerinizin arasına yapışan şekerli yiyeceklerden uzak durmanız gerekli; çünkü buradaki kalıntılardan beslenen bakteriler diş aralarında çürüklere neden olacaktır.

5. Sigara içmeyin! Periodontoloji Dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre sigara içen insanların içmeyenlere göre diş eti hastalıklarına yakalanma olasılığı dört kat daha fazladır. Az miktarda kullanımı bile kötü ağız kokusuna neden olan sigara; ağız ve beraberinde dudak, dil, yanak ve diş eti kanserine yakalanma riskinizi artırır.

6. Diş beyazlatma yöntemlerini kullanın. Yararları sadece kozmetik olarak görünse de, günümüz ürünleri göz önüne alındığında, diş hekimi kontrolünde ve tavsiyesiyle kullanılan diş beyazlatma ürünleri oldukça güvenlidir. Marketlerde bulabileceğiniz beyazlatma ürünleri basit diş lekelerine çözüm sağlar, ama doğru kullanılmazsa zararlı da olabilir. Profesyonel seviyedeki ürünler ise ciddi sararmalara daha iyi gelmektedir. Herhangi bir beyazlatma ürünü kullanmadan önce diş ve diş eti sağlığınızın yerinde olduğunu teyit etmek için diş hekiminize danışın.

7. Kozmetik prosedürleri değerlendirin. İnsanlar, diğer kişilerde dikkat ettikleri ilk şeyin onların gülüşleri olduğunu; çarpık, lekeli veya eksik dişlerin insanların özgüvenini etkilediğini belirtiyor. Son yıllarda diş estetiği konusunda elde edilen gelişmeler sayesinde çoğu estetik problemin üstesinden gelinebiliyor. Çarpık, lekeli veya bozuk şekilli dişlerinizin görünümünü iyileştirmek için uygulanan Laminate Veneer (yaprak porselen) tedavisi ve dişlerinizin şeklini düzeltmek için uygulanan ortodonti (diş teli) tedavisi kullanılan birçok yöntemden sadece birkaçıdır.

Maalesef, diş estetiği çoğu sağlık sigortası tarafından karşılanmamaktadır. Buna rağmen ağız ve diş sağlığınız için herhangi bir işlem uygulamadan önce tecrübeli bir diş hekimi ile görüşmek için randevu almanızı önemle tavsiye ediyorum.

Diğer blog yazılarım için; https://www.onurozturk.com/blog/

İnstagram: https://www.instagram.com/dronurozturk/?hl=tr

Yazının devamı...

Florür Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey

Bir süredir konuşulan florür konusuna, uzman gözünden doğru bir yorum getirerek siz okuyucularımızla paylaşalım istedik. 5 maddede “florür nedir ve ne işe yarar?” konusuna açıklık getiriyoruz.

Florür nedir, ne işe yarar?

Florür, genç, yaşlı, çocuk herkesin hayatı boyunca kullanması gereken, diş minelerini güçlendiren bir maddedir. Diş macunu içerisinde bulunan florür, diş yüzeyinde şekillenen mikroskobik deformasyonları yeniden mineralize eder. Bunların yanı sıra diş yüzeyini kuvvetlendiren florür, bakterilerin başlattığı asit saldırılarına karşı diş minelerine direnç kazandırır. Dişlerimizin sağlığı için florürle ihtiyaç var.

Dünyada florür konusundaki yankı nedir?

Amerika’da florürü sadece diş macununda değil içme sularında dahi olması gerektiğini iddia eden ADA (American Dental Association) isimli kuruluştur. ADA’nın tüm dünyada diş hekimliğinde standartları koyan ve bunları uygulayan bir yapıdır. Bu standartları belirleme ve onay sürecinde seri testler ve incelemeler yapmaktadırlar.

Florürlü mü florürsüz diş macunu mu?

Florür dişiniz için bir zarar değil tamamen gereklilikten ibarettir. Şöyle düşünün. Florürsüz diş macunu; sağlıksız beslenme gibidir. Her şey yolunda zannedersiniz ama gün gelir doktora gittiğinizde diyabetiniz olduğu ortaya çıkar ve ömrünüzün sonuna kadar bu hastalıkla yaşamak durumunda kalırsınız.

Bu arada bilinenin aksine misvak kullanımı ilk olarak Babiller tarafından M.Ö. 7000 yılında kullanılmaya başlandı. Japonlar, Romalılar, antik Mısır derken… Misvak kullanımı o dönemler çaresizlikten tercih edilmek zorunda kalınan bir yöntemdi.

Yan etkileri yok mudur peki?

Dünya üzerindeki her şeyde fazla ve yanlış kullanımda oluşturabileceği etkiler gibi elbette florürde de yan etkiler var. Ancak bu durum siz diş macununu sürekli olarak yerseniz/yutarsanız ortaya çıkabiliyor. Organik bir madde olmadığı için tamamıyla savunamayız ama gerçek şu ki günümüzde diş çürüğünü engelleyecek en etkili topikal uygulama florür ile gerçekleşiyor. Burada bilinmesi gereken gerçek içme sularının florlanması ve florürün insanların vücudunda depolanmasıyla oluşacak yan etkilerin zararlı olabileceği kısmı… O da şimdilik ülkemiz için bir tehdit oluşturmuyor.

Florürden korkmayın çünkü artık işin gerçeğini biliyorsunuz.

Kısaca florürün geçmişi ve bugününden bahsettik. Dünya Sağlık Örgütü tarafından bile onay almış, araştırılmış, deneyleri tamamlanmış bir madde için artık siz de bilgi sahibisiniz.

https://www.onurozturk.com/florurlu-dis-macunlari/

https://www.instagram.com/dronurozturk/?hl=tr

Yazının devamı...

İçecek Paylaşmak Hastalığa Yol Açar Mı?

İÇECEK PAYLAŞMAK HASTALIĞA YOL AÇAR MI?

Gün içerisinde susuzluğumuzu gidermek için hepimiz yanımızda su vb. İçecek şişeleri taşıyoruz. Bu su şişeleri ve içeriklerin ortak kullanımı birçok hastalığın bulaşmasına da sebep olabiliyor.

Peki içeceğimizi başkaları ile paylaşmak sağlıklı mıdır? İçeceğimizi paylaştığımızda herhangi bir hastalık vb durumla karşılaşır mıyım?

Bazı hastalık ve olgular için EVET. İçeceğimizi başka biri ile paylaştığımız zaman tükürükler birbirine karışır ve dolayısıyla tükrük içerisindeki bakteri ve virüslerde. Boğaz ağrısı, soğuk algınlığı ve kabakulak en yaygın görülen hastalık türleridir. Menenjit ve mononükleoz da nadir de olsa görülen diğer tehlikeli hastalık türlerdendir.

Soğuk algınlığı, kabakulak, menenjit, uçuk ve mononükleoz ağızdan/ tükürükten bulaşan hastalıklar listesinin başında gelse de Hepatit B virüsünü de bir o kadar tehlikeli ve bulaşıcı hastalıklar listesinde sayabiliriz. Hepatit B hastalığı olan hatta portör (taşıyıcı) olan birisiyle çatal-kaşık paylaşmamamız, aynı evde yaşıyorsak havlu vb kişisel bakım ürünlerini de kesinlikle ortak kullanmamamız gerekir. Bu hastalıktan korunmak için aşı yaptırılabilirsiniz. Ancak hastalığa bir şekilde yakalandıysanız gecikmeden tedaviye başlanmalı, kontrollerinin düzenli yapılması ve hastalığın başkalarına bulaşmaması için gerekli önlemeler mutlaka alınmalıdır. Günlük hayatta da ortak yaşam alanında da paylaştıklarımız konusunda dikkatli olmamız gerekir.

En sık yapılan hatalardan bir diğeri de, annelerin bebeklerini çevredeki mikroplardan korumak için emzik vb gereçleri önce kendisi ağzında temizleyerek ya da bazı besinleri önce kendisi çiğneyip sonra bebeğine vermesidir. Bunu kesinlikle yapmayın! Çocuğunuza kendi ağız floranızdaki dirençli bakterileri geçirerek daha büyük kötülük yapıyor olabilirsiniz, bebeğin ortamdaki basit mikropları alması daha tercih sebebidir ya da su veya hijyen sağlayıcı maddelerle yıkamak daha sağlıklıdır.

Diğer blog yazılarım için; https://www.onurozturk.com/blog/

instagram https://www.instagram.com/dronurozturk/?hl=tr

Yazının devamı...

Dolgulu Dişler Beyazlatılabilir Mi?

Kompozit dolgular zamanla diş yüzeyinde renk değiştirebilirler ve dişlerimiz de renkleşebilir. Diş beyazlatma işlemi ile dişlerimizin rengini açabilirken kompozit dolguların rengi de aynı şekilde beyazlatılıp, açılabilir mi?

Normal şartlarda dolgulara zarar vermeden diş beyazlatma işlemi yapmak mümkündür. Beyazlatma jellerinin asiditesi nötre yakındır ve bağlantıda bir hasar yaratmazlar. Dolgu kenarlarında açıklık ya da sızıntı yaratacak bir durum olması önemlidir, bunu mutlaka değerlendirmek gerekir. Böyle bir durum varsa diş hekimi işlem boyunca o bölgeyi izole eder, sonra da dolguyu değiştirir. Doktor kontrolünde olmadan uygulanan ev tipi diş beyazlatma sistemlerinin en büyük risklerinden biri budur.

Dolgulu dişleri beyazlatmada karşılaşılan asıl problem diş ile dolgu arasında meydana gelen renk farklılıklarıdır. Böyle bir sorun ile karşılaşmamak adına, diş hekiminiz ile birlikte karar vermekte fayda vardır.

Önemli bir ayrıntı da , dolgunun ideal olduğunu varsaydığımızda, diş beyazlatma ile beraber renginin bir miktar modifiye olarak uyumlu olduğunu görsek bile, dolgu yüzeyinin tekrar cilalanıp parlatılması gerekir, çünkü diş beyazlatıcı ajan yüzey özelliğini değiştirebilir.

Sonuç olarak; dolgulu dişlerde beyazlatma sonrasında sonuçlar tam olarak öngörülemez. En kötü ihtimalle dolguları daha açık renk bir dolgu ile değiştirmek gerekebilir. Bunu bilerek işlemlere başlamakta fayda vardır.

https://www.onurozturk.com/dolgulu-dis-beyazlatilir-mi/

https://www.instagram.com/dronurozturk/?hl=tr

Yazının devamı...

Hangi Çay Türü Dişlerimizde En Fazla Leke Oluşturur?

Çay Oksidasyonu Ne demektir?

Tüm çaylar kamelya çiçeği bitkisinin yapraklarından elde edilir. Çay türleri bu yaprakların toplandıktan sonra işlenme şekilleri sonucunda ortaya çıkar. Çayın işlenmesine oksidasyon ya da fermantasyon adı verilir. Beyaz, yeşil, siyah çay başta olmak üzere işlenme türüne göre çaylar isimlendirilir.

Çay yaprakları hasat edildikten sonra, enzimatik oksidasyon tepkimesine başlaması için kasıtlı olarak kırılır ya da sarılır. Bu süreçte oksidazlar yapraklardaki klorofili parçalar, daha küçük polifenoller daha büyük bir şekle bürünmek için birleşir ve yapraklar en nihayetinde kararır. Beyaz çay, çay yapraklarının hiç fermente edilmemiş; siyah çay, çay yapraklarının tamamen fermente edilmiş halidir.

Peki hangi çay türü dişlerimizde en çok leke bırakır?

Oksidasyon sürecinde üretilen polifenollerin çoğu, flavindir. Çaya özel bu polifenoller, siyah çaya koyuluğunu ve kırmızılığını veren kötü namlı diş lekeleyici moleküllerdir aynı zamanda. Bu nedenle çayınızın rengine bakarak lekeleme potansiyeli hakkında bir çıkarımda bulunabilirsiniz.

Diğer çay moleküllerine göre daha görünür lekeler üreten flavin, diş yüzeyinde bulunan proteinlere bağlanır. Bu da dişe yapışmayı sevdikleri anlamına geliyor. Bir başka deyişle; içecek ne kadar fermente edilmişse dişinizde o kadar leke bırakır.

Hem çay içmekten vazgeçmek istemiyor hem de yoğun diş lekelenmesini önlemek istiyorsanız, siyah çayı azaltıp fermente edilmemiş beyaz çay ya da daha az fermente edilmiş yeşil çayı tercih edebilirsiniz. Burada unutulmaması gereken bir faktör de herkesin ağız bakım alışkanlıkları ve tükürüğünün yıkayıcı özelliği farklı olduğu için oluşan etkiler farklılık gösterecektir.

İngilizler gibi çaya süt eklemek de çayda bulunan ve dişlerimizde leke oluşumuna yol açan renkleştiricilerin kendine bağlanmasını sağlayarak dişlerimizde leke oluşumunu azaltır.

Dr. Onur Öztürk,

Instagram:
https://www.instagram.com/dronurozturk/

Diş Beyazlatma:
http://www.onurozturk.com/dis-beyazlatma-sikca-sorulan-sorular/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.