SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Hindistan'dan Gelen Şifa

Havaların soğuması ile birlikte hareket, su tüketimi, meyve tüketimi azaldı. Ayrıca karanlıkda uyanmak, mevsim geçişleri çoğumuzda halsizlik, yorgunluk, kabızlık, şişlik gibi sorunlara neden oluyor. Probiyotik besinler, gıda takviyelerinin yanında günlük lif miktarını arttırmak kabızlık, şişlik gibi problemlere karşı en etkili çözüm.

Ülkemize Hindistan'dan gelen karnyarık otu olarak bilinen psyllium lif açısından en etkili besinlerden. Hap, kapsül, toz, tohum gibi pek çok etkisi olan bu mucizevi besin adeta müshil etkisi görerek kronik kabızlık, ishal, şişlik yaşayan kişiler için kurtarıcı özellikte.

Psylliumu diğer besinlerden ayıran özelliği çözünür lif olması, barsakda suyun, karbonhidratın yavaş emilimini sağlaması.

Psyllium üzerine yapılan çalışmalar öncelikle bardak florasını düzenleme etkisini incelemiş. Fakat daha sonra karbonhidrat içeren besinlerin emilimini azalttığı ve böylece kan şekerlerinin daha regüle seyretmesini sağladığı görülmüş. Tip 2 diyabetliler üzerinde yapılan bir çalışma günde 3 kez 5 gram psyllium alan diyabetlillerin kan şekerlerinde %29 luk bir düşüş olduğu görülmüş. Uzun süre diyabeti olan hastalarda gastoparezi dediğimiz sindirim güçlüğü olduğu için ve psylliumun da sindirimi yavaşlatıcı etkisi olduğu için bir besin ile birlikte alınması tavsiye ediliyor.

Psylliumun bir diğer etkisi kolsterol üzerine. Psyllium yağ ve safra asitlerinin atımını sağlayarak vücutta safra üretimi sırasında kolsterolün tükemini arttırarak kandaki kolsterol düzeyini düşürdüğü görülmüş. 49 Tip 2 diyabetli üzerine yapılan bir çalışma günde 2 kez 5 gram psyllium alımının total ve Ldl kolesterolü düşürdüğü, Hdl kolesterolü ise yükselttiği belirtilmiş.

Ülseratif kolit, Chron's hastaları ve inflamatuar barsak hastalığı olan kişilerin en çok yakındığı durum ishal,şişlik, kabızlık. Psylliumun en güzel tarafı tüm bu sorunlara çözüm olması. Çünkü barsaklarda tam bir su düzenleyici görevi görmesi. İshal durumunda dışkıdaki suyu azaltıyor, kabızlık durumunda dışkının su çekmesini sağlıyor. Böylece sağlıklı bir barsak florası oluşturuyor.

Bir çalışmada kemoterapi alan hastalara tedavi sonrası pysllium verilmiş 30 hastada diyarenin daha az görüldüğü belirtilmiş.

Yemek sonrası barsakta jel ıvamında bir yapı oluşturması ve mide boşaltım süresini uzatması tokluk hissinin uzamasını sağladığı belirtilmiştir. Kilo problemi yaşayan bireylerde psyllium kullanımı iştahı bakıladığı ve barsak florasını düzenlediği için kullanımı tercih edilebilecek desteklerden.

Kimler kullanmamalı?
Astım ve aşırı alerjik bünyeye sahip olanlar,
su tüketimi az olanlar,
lif tüketimi fazla olanlar.

Ne kadar kullanalım?
Günlük 5-10 gram arası alımı güvenli. fazla kullanımı toksik etki yapabileceği için 1 yemek kaşığı veya içeriğinde 5 gram olan tabletlerden günde 2 kez alınabilir. Gıda hijyen ve güvenliği için tablet formunu tercih etmeniz daha iyi.

Bazı ilaçların emilimini geciktireceği için ilaç alımından 3 saat önce veya sonra alınması daha güvenilir.

Unutmayalım hiçbir besin mucizevi değil. fakat sağlıklı yaşamak için doğanın güzelliklerinden de yararlanmayı ihmal etmemek lazım :)

Yorum kısmına sorularınızı yazabilirsiniz.

İyi haftalar..

instagram: dyt.ezgidilanseker




Yazının devamı...

Mutluyum Çünkü Bebeğimi Emziriyorum

1-7 Ekim "Emzirme Haftası" nda her sene olduğu gibi bu sene de Unicef ve Dünya Sağlık Örgütü ilk 6 ay sadece anne sütü tüketimine dikkat çekiyor. Peki gerçekten bu kadar önemli mi anne sütü?

Öncelikle anne sütünün içeriğinden biraz bahsedelim. Anne sütü bebeğin 6 ay boyunca tüm besin ihtiyaçlatını karşılayacak karbonhidrat, yağ, protein, su, vitamin ve minerallerin tamamını içeriyor. Bunun yannıda anne sütünü formül mamalardan ayıran en önemli özelliği bebeğin bağışıklık sistemi için önemli olan antijenleri içermesi. Anne sütünün içeriği çoğu zaman annenin beslenmesinden etkilenmese de vitamin içeriği bir miktar annenin beslenmesinden etkileniyor. Özellikle omega-3 annenin beslenmesinden etkilenen en önemli bileşenlerden.

Günümüde kadınlar estetik kaygılar , çalışma koşulları gibi nedenlerle bebeğini emzirmekten uzaklaşıyor. Süt izninin yetersiz olması, iş yerlerinde emzire odalarının bulunmaması çalışma hayatındaki kadınları emzirmeden uzaklaştıran en önemli faktölerden. Son dönemde Unicef emzirme dostu iş yerleri,hastane kavramını oluşturmaya başladı. Bu da ilk 6 ay gibi çok özel bir zamanda anne ile bebek arasındaki bağın güçlendirilmesini sağlayacak ve anneleri emzirmeye teşvik edecek büyük bir adım.

Çalışmalar anne sütü verilmesinin bebeğin ileriki dönemlerde de sağlığını etkilediğini gösteriyor. Yapılan bşr çalışma ek gıdaya geçiş döneminde anne sütü verilmesinin Tip 1 Diyabet oluşumunu azaltacağını göstermiştir. Ayrıca anne sütü alımı ilerleyen dönemlerde obezite ve çölyak oluşum riskinin de azaltmakta.

Emzirme sürecinde annenin en büyük korkularından birisi sütünün yetmeyeceğ korkusu. Sütünü arttımak için tatlı, pekmez, tahin, şerbet gibi besinlerin tüketimi geleneksel olarak en çok tercih edilen yöntemlerden. Fakat bilimsel çalışmalar bu tür yöntemlerin anne sütünü arttrıdğına dair bir kanıt sunmuyor.

Yapılan çalışmalar çörek otu, kimyon, anason, rezene, papatya çayı gibi galaktogog etkili bitki çaylarının anne sütünü bir mittar arttırabileceğini fakat anne sütü içeriği açısından çok etkisinin olmadığını bildirmiştir. Gribal enfeksiyonlardan korunmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek için belirtilen bitki çaylarından tüketilebilir. Hamilelik ve emzirme döneminde annelerin kafasını karıştıran sorulardan birisi de kafein alımı. Annenin tükettiği kafeinin %1 lik kısmı anne sütüne geçiyor. Bu nedenle emzirme ve gebelik döneminde 1 fincan Türk kahvesi-2 fincan açık çay tüketimi güvenli. Kafein almak istemiyorum fakat kahveyi de çok özlüyorum diyorsanız kafeinsiz kahve tüketebilirsiniz.

Anne sütünü arttırmak için yapılacak en etkili yöntemler:

Emzirme dönemi bebeğin olduğu kadar annenin de beslenmesini de etkileyen bir dönem. Bu dönemde annenin enerji ihtiyacı normal döneme göre bir miktar artıyor. Ayrıca kalsiyum içeren gıdaların tüketimi bu dönemde dikkat edilmesi gereken en temel besinlerden. Günlük beslenmenize 1 kase yoğurt ve 1 bardak süt ilave edebilirsiniz. Emzirme döneminde dikkat edilmesi gereken bir önemli faktör de kalorisi düşük diyet yapmak. Bu dönemde annenin emizrme ile harcadığı enerji ortalama 600-1000 kalori arası. Kalori almının kısıtlanması süt miktarında azalmaya anne de kas kayıplarına neden olabilir. Bu nedenle bu dönemde hızlı kilo vermekten kaçınılmalı günlük harcadığınız enerjiye ek kalori almanız gerekmekte.

Bebeğiniz için en değerli dönem olan ilk 6 ayda mümkün olduğunca sadece anne sütü verin ve sağlıklı beslenin. Tabi ki sütünüzün yeterli omadığı durumlarda doktorunuza danışarak mama ve ek gıda verebilirsiniz. Ama o dönemde bile bebeğinizi emzirmeye çalışın.

Siz de "mutluyumçünkübebeğimiemziriyorum" tag i ile fotolarınızı paylaşıp anneleri emzirmeye teşvik edebilirsiniz.

Yazının devamı...

Yeni Dönemin Savaşçıları: Probiyotikler

Son dönemlerin en çok konuşulan besinlerinden birisi de probiyotikler. Ev yapımı mı, hazır mı içsem? Çocuğuma içirebilir miyim? Hamileyim tüketebilir miyim gibi pek çok soru var aklımızda.

Probiyotik latincede "yaşam için" anlamına gelmekte. Probiyotikler aslında barsaklarımızda yaşan dost bakteriler. Doğum anı ile birlikte barsak floramız oluşuyor ve 2-3 yaşına kadar tamamlanıyor. Yaşadığımız çevre, doğum şekli, tükettiğimiz besinlerin etkisi oluşan barsak floramız yaşamımızın sonuna kadar ufak değişiklikler dışında aynı kalmakta. Bu nedenle yaşamın ilk 2-3 yılı yaşadığımız çevre ve beslenme şeklimiz çok önemli.

Çalışmalar normal doğum ile bebeğim doğum anında probiyotik bakteriler ile karşılaştığını ve bunun da sağlıklı barsak florası için son derece önemli olduğunu belirtiyor. Sezeryan doğum ile doğan bebeklerde ise anne sütü çok çok önemli. Bağışıklığın güçlenmesi için emzirmek şart. Aynı zamanda bebek mamalarına da probiyotikler eklenerek bebeklerin beslenmesi probiyotik açısından desteklenmiş oluyor.

19. yy'ın ikinci yarısında mikrop-hastalık ilişkisinin ortaya çıkması ile hijyen,sanitasyon gibi kavramlar ortaya çıktı. İnsanlar daha steril, lif oranı düşük besinler tüketmeye başladı. Bunun sonucu olarak barsaklarımızdaki bakteri florası değişliğe uğradı. Yararlı dost bakterilerin yerine şişlik, kabızlık, gaz gibi problemlerin oluşmasına neden olan kötü bakterilerin sayısı artmaya başladı. Ayrıca son dönemde artan antibiyotik kullanımı da yine barsak floramızın bozulmasında bir başka faktör.

Peki biz bu durumda ne yapmalıyız? Öncelikle bilmemiz gereken barsak floramızın 2-3 günde bir yenilendiği. Bu nedenle probiyotik besinleri düzenli olarak tüketmek çok önemli. Bir besinin probiyotik özellikte olması için belli bir bakteri sayısına sahip olması, tercihen insan kaynaklı bakterileri içermesi, bağışıklık sistemini uyarabilmesi ve taşıyıcı gıda da raf ömrü boyunca canlı kalabilmesi gerekmekte.

Ülkemizde en sık kullanılan probiyotik besin yoğurt. Fakat bazı kaynaklar yoğurdu probiyotik besin olarak kabul etmiyor. Bunun sebebi içerdiği bakteri sayısı ve çeşitliliğinin yetersiz oluşu. Probiyotik maya ile mayalanan yoğurt ise probiyotik besin kategorisine giriyor.

Kafkas Türklerinin sıklıkla tükettiği "kefir" son dönemde bizim beslenmemizde de yerini aldı. Kefiri satın alırken dikkat edilmesi gereken üretim tarihi yeni olan kefirler tercih edilmesi. Çünkü üretim tarihi ile tüketim tarihi arasında uzun süre olması kefir içeriğindeki bakteri sayısında azalmaya neden olabilmekte.

Bunun dışında tansiyon sorunu olmayan kişiler probiyotik olarak turşuyu da tüketebilir.

Kombucha çayı ise Japon kültüründe yer alan bir başka probiyotik besin.

Doğal besinlerin dışında probiyotik bakterileri takviye şeklinde de alabilirsiniz.

Yakın zamanda yapılan çalışmalar probiyotiklerin barsak florasını düzenlemesinin yanında atopik rahatsızlıkların tedavisinde de kullanılabileceğini göstermekte. Atopik hastalıklar denilince atopik egzama, alerjik rinit, egzama gibi hastalıklar düşünülmekte. Son dönemlerde özellikle Batı toplumlarında atopik hastalıkların artması artan hijyen koşulları ile özellikle çocukluk döneminde bakteriler ile dengeli bir yaşam sürdürülememekte ve sağlıklı barsak florasının oluşmaması temel etken olarak gösterilmekte.

Gebe anneler hamilelik süreci boyunca ve emzirme döneminde probiyotik tüketmeye devam ederlerse çocuklarında atopik egzama riski %50 azalmakta.

Chron's hastalığının tedavisinde probiyotik besinler etkili mi?

Çalışmalar hastalığın alevlenme dönemi dışında probiyotik tüketiminin barsak florasını düzenleyeceği için tüketilmesini önermekte fakat alevlenme döneminde etkisinin olmayacağını göstermekte.

Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasında barsak florasında kötü bakterilerini sayısının arttığı, iyi huylu bakteri sayısının ise azaldığı görülmüştür. Barsak florasının dengelenmesi için karaciğer yağlanmasında probiyotik besinlerin tüketimi yararlı olacaktır.

Probiyotikler çocuklarda da rahatlıkla üketilebilecek besin grubu içinde yer almakta. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi, sağlıklı barsak florasının oluşumu için düzenli olarak tüktilmesi son derece önemli. Çocuklarda probiyotik takviyesi kullanılacaksa markaların önerdiği çocuk dozları tercih edilmeli.

Beslenmemize düzenli olarak ekleyeceğimiz probiyotik besinler:

Kefir, probiyotik yoğurt, turşu (tansiyon-böbrek hastaları hariç), hardal tohumu-üzüm suyu, sirke, kombucha çayı, boza, ekşi mayalı tahıllı ekmek

instagram: dyt.ezgidilanseker

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.