SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Ne Kadar Cesaretlisin?

Cesaret, korkularımızı kabul etmekle, gereksinimlerimizin ve rahatlığımızın ötesine geçmekle ilgilidir.

Cesaret, gerginliğe de sebep olur. Bu gerginlik, negatif bir durum olsa da dahi farklı bir şeyler yapabilmek adına tüm engellere rağmen devam etmeyi sağlar.

Cesaret sadece üstesinden gelebildiklerimizle tanımlanmaz. Rahatımız bozulma pahasına ihtiyaçlarımızın ötesine geçme halidir. Hayatımızda neler olursa olsun yapıcı tepki verme cesaretini gösterme ya da korku ve zorluklarla karşı karşıya gelindiğinde gerçekten kim olduğumuzu keşfetmekle ilgilidir. Tarihte başkalarının refah ve mutluluğunun kendilerininkinden daha önemli olduğuna karar vermiş ve bu kararı eylemlerini ve yaşamlarını etkilemesine izin vermiş bir sürü cesur insan var.

Albert Einstein, cesaretle ilgili çok güzel bir sözü var.

Peki siz ne yapacaksınız? A. Einstein’ın dediği gibi gördüğü halde bir şeyler yapmayanlar grubuna mı dahil olacaksınız? Yoksa bir yerden başlamak lazım diyenlerden mi olacaksınız? Bir yerden başlamalı diyenler için aşağıdaki başlangıç önerilerine bir göz atın.

- Tepki verdiğiniz, öfkelendiğiniz, kıskançlık yaptığınız da kendinize sabır gösterme cesaretiniz var mı?

- “Daha, daha” yerine arkadaş, dost, elektronik, beyaz eşya, mobilya ve kıyafet vb. gibi ihtiyacınız olan her şeye hali hazırda sahip olduklarınızı hatırlama cesaretiniz var mı?

- Kendiniz de dahil olmak üzere çevrenizdeki insanların sahip oldukları ve kazandıkları başarıları takdir etme cesaretiniz var mı?

- Diğerlerinin acı çekmemelerini, mutlu olmalarını dileme cesaretiniz var mı?

- Aklınızdan geçenlerle, söylediklerinizin aynı olması için elinizden geleni yapma cesaretiniz var mı?

- Diğerlerine faydalı olmak için zamanınızla bildiklerinizi cömertçe paylaşma cesaretiniz var mı?

- İyi, kötü hayatınızdaki herkesten bir şeyler öğrenebileceğinizi kabul etme cesaretiniz var mı?

- Ne kadar haklı olursanız olun her şeye rağmen doğru tutumu sergileme cesaretiniz var mı?

- Diğerlerine karşı daha saygılı davranma cesaretiniz var mı?

- Diğerlerini affetme cesaretiniz var mı?

- Sahip olduklarınız, başınıza gelen iyi ya da kötü şeyler, hayatınızda var olan herkes için şükretme cesaretiniz var mı?

- Niyetinize, kişisel değerlerinize sadık kalma cesaretiniz var mı?

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Sevgiye Ulaşmanın Yolu

“.” Onları, nefesle bakarak dönüştürebiliriz.

Şimdiye kadar üç nefes farkındalığı egzersizini uyguladıysanız yukarıdaki bilgiler size daha yakın gelecektir. Saatinizi yirmi dakikaya kurun ve önce geçen haftalarda bahsedilen nefes farkındalığı egzersizleri yapın sonrasında ise bu haftaki dörtlü egzersize geçin.

- . –

Hiçbir şey bizden ayrı değildir. Her şey zihin ise gördüklerimiz de bize aittir.

-

Bu egzersizle hedef arzuların altında yatan gerçeğin fark edilmesidir.

- . Teslimiyet ile neşe ortaya çıkar. Neşenin fark edilmesi, ” anlamına gelir.

- Bu egzersiz, bilgisizlik, tutunma gibi negatif enerjileri bırakmak ile ilgilidir. Bu tarz bir bırakmanın doğal sonucu aydınlanmak olacaktır.

Her nefesle bedeni fark ederek onunla ilgilenmiş oluruz. Bedenle bir olduğumuzda bedeni fark ederiz. Bedeninizle birlikte olmayı geliştirdiğimiz ölçüde beden rahatlar. Bu pratik sabırsızca ya da bir görev gibi yapılmamalıdır. Şefkatle, güç harcamadan keyifle yapılmalıdır. Hatta bu egzersizi yaparken bedeninize gülümseyebilir, sonrasında bedeninizin diğer parçalarını bu gülümsemeye dahil edebilirsiniz.

Nefes farkındalığı uygulandığı sürece hayatınız da bir şekilde etkilenecektir. Kapı kapı dolaşıp anlayış ve şefkat satın alamayız ya da bize sevgi verilmesini bekleyemeyiz ama içimizdeki sevgi, şefkat ve anlayışı bulmayı nefes farkındalığı egzersiziyle başarabiliriz. Nefes Farkındalığı” sevginin pratiğidir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Aydınlığa Ulaşmanın Yolu

Zihin huzurlu olduğunda, üzgün ve endişeli haline göre daha kolay odaklanır. Bu yüzden de anda kalmak çok önemlidir. Anda kalındığında sadece korku ve endişelere değil iyi olana yani şefkate, sükûnete dokunma fırsatı elde edilir. İyi olana ait tohumlar bilinçaltımızın en derinlerinde gömülüdür. Yapılması gereken onlara dokunmak ve sulamaktır. Bu da ancak bilinçli nefes ile mümkündür.

Bir şeylere sımsıkı sarılma, ret etme ya da direnç gösterme şeklinde deneyimler yaşıyorsanız zihnin aydınlanmış halinin eksik olmasındandır. Hedef, aydınlanma ise zihin, aydınlanma yolunun öznesidir. Tam bir nefes farkındalığı, zihni aydınlatacak olandır.

Nefes farkındalığının püf noktası, bedeni bedenin içindeyken, duyguları duyguların içindeyken, zihni zihnin içindeyken, zihnin nesnesini zihnin nesnesi içindeyken izlemektir. İzleme meditasyonunda nesne, özne ve amaç birbirinden ayrı değildir. Burada amaç, beden, hisler, zihin ve çevreyi tek bir bütün olarak izleyebilmektir. Bu şekilde bağımlılıklar gibi zarar veren negatif enerjiler daha kolay fark edilir. Bu egzersizler sayesinde zihnin derinlerine inilir. Korku, kızgınlık, endişe vb. gibi oluşumlara derinden bakılarak zihni körleştirenlerin neler olduğu ile zihnin huzurlu olmasının mümkün olduğu anlaşılır. Her birimizi özgür kılacak olan, bu derinliğine bakış sonrasında oluşacak olan anlayıştır.

Üçüncü dörtlü nefes farkındalığı egzersizi derin odaklanma halini kazandırır. Önceki haftalarda yaptığınız gibi 20 dakika boyunca tek başınıza kalabileceğiniz bir alan ve zaman dilimi belirleyin. Geçen iki yazımda paylaştığım ilk iki dörtlü nefes egzersizini yaptıktan sonra üçüncü dörtlü egzersize geçin;

-ya da

-–

--

-

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Duygulara Ulaşmanın Yolu

Geçen hafta başladığım “Nefes Farkındalığı” egzersizinin ikincisine devam ediyorum. İkinci nefes farkındalığı egzersizi hisler, algılar, düşünce, hayaller gibi psikolojik olan her ne varsa onunla ilgilidir. Bu egzersiz, zihinden sürekli olarak akıp giden düşünceler, hayaller, duygular ve algıların fark edilmesine yardımcı olması için Buddha tarafından yaratılmıştır.

Duygular bize aittir. Bizden başka kim onlarla ilgilenebilir ki? Çoğu zaman bedenimiz, duygularımız ve zihinsel oluşumlarımız yani algılarımızla ilgilenmeyiz. Aile, arkadaşlar, hocalar bir yere kadar bize yardımcı olurlar. Hisleri tanıdıkça onların faydalı olup olmadıklarını anlarız. Örneğin; bağımlılık, nefret, cahillik, gurur, kuşku, sağlıklı olmayan duygulardır. Acıya sebep olurlar. Acı da hayatımızdaki huzur ve neşeyi yok eder. Gurur büyük bir engelleyicidir. Herkesten daha iyi olduğumuzu düşündürür. Yalnızlık duygusu, sürekli kendi içimizde verdiğimiz savaş yüzündendir. İçimizdeki savaş bizi ailemizden, arkadaşlarımızdan, sosyal toplumdan uzaklaştırır.

Buddha, “eve geri dönmeye benzetmiştir. Ve bizi eve geri dönüş yaparak içerisini düzene sokmaya yani huzuru ve dengeyi bulmaya davet eder. Fakat çoğunlukla ne yaparız?

Eve geri dönmekten çok korkarız. Çünkü içimizdekilerle başa çıkabilecek donanıma sahip değiliz. Güzel haber! Düzenli yapılan nefes farkındalığı ile bu konuda ilerleme kaydedebilmektedir.

Şimdi ilk dört egzersizde yaptığınız gibi saatinizin alarmını 20 dakikaya kurun. Nefesinizin nerede olduğunu fark etmeye odaklanın. Son zamanlarda hissettiğiniz neşe hissini hatırlayın ve nefesinize odaklanarak içinizden şöyle deyin;

- olabilir)

Bu egzersizle iyi ya da kötü ortaya çıkan tüm hislere dokunulur. Bilinçli nefes ve rahat bir bedenle neşe ve daha iyi duygular yükselecektir. Nefesimize odaklandığımızda endişelerden uzaklaşırız.

-

Bu egzersiz ile neşe, huzur ve mutluluğun tadını hatırlarsınız. Neşe, pozitif psikolojik ve fizyolojik bir durumdur. Vücudunuzdaki kanın olması gerektiği gibi akmasına yardımcı olur. Neşeyi hissettiğinizde odaklanma kolaylaşır.

Mutluluk, neşenin daha ötesidir. Neşede heyecan vardır. Heyecan olduğunda zihnimiz rahat değildir. Bu yüzden önce neşe ile odaklanmayı garantiler, sonrasında ise mutluluğa erişiriz.

Bu ve sonraki egzersizle zihin ve beden tarafından yaratılan tüm duygulara dikkatinizi vermeyi öğrenirsiniz. Zihin, işlevini duygular ve algılarla yürütür. Bedenin nasıl işlediğini anladığınızda zihin ve duyguların da nasıl işlediği de anlaşılır. Bedeninizde hissettiğiniz kötü hisleri sarmalamalısınız.

Örneğin hiddet hissini deneyimliyorsanız hiddet içinde hiddeti hissetme pratiğini yapabilirsiniz. “ya da”

Bu şekilde hiddet hissine iyi ve kötü olarak yargılamadan derinden bakmış olursunuz. Her duygunun bir enerji alanı vardır. İyi hisler, besler. Kötü hisler yıkar. Hiddet, yıkan bir histir. Ona farkındalıkla baktığınızda enerji alanı sizi besleyen bir enerjiye dönüşür.

Bu çalışma; ne tür bir zihinsel oluşum (algılar) oluşursa oluşsun faydalı olmayan zihinsel oluşumların birbirinden ayırt edilmesini sağlar. Zihinsel oluşumlar bilinç altının derinlerinde olup sadece bizim sorumluluğumuzdadır. Bize ait olanı araştırarak, bizi engelleten, yolumuzu kesen, kızgınlık, umutsuzluk, şüphe, gurur ve diğer zihinsel durumlarımızla buluşur, yanlışı doğrudan ayırmayı, şiddetten uzaklaşma, cahilliğin (bilgisizliğin) üstesinden gelme, öğrenme, anlamayı ve tabii ki onları arındırmayı öğreniriz.

Tüm bunları öğrenmeyi kim istemez ki!

Her Daim Sevgi Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Gerçeğe Ulaşmanın Yolu

Yaşamınızdakilerle etrafınızda olanlar hoşunuza gitmiyorsa gerçeğe ulaşmanın zamanı gelmiş demektir. Gerçeğe ulaşmanın yolu kişinin kendisiyle arkadaşlık ilişkisi kurması yani kendisini tanımasıyla başlar. (Bu cümlenin derinine inmeyeceğim. Önceki beş yazımda kendisini tanımasıyla ilgili içeriği paylaşmıştım. Merak edenler bu yazılara göz atabilir.) Kişinin kendisiyle arkadaşlık ilişkisi kurmasını sağlayacak en güçlü teknik Nefes Farkındalığı yani meditasyondur.

Buddha, “tekniğini on altı ayrı egzersiz olarak paylaşmıştır. İlk 4 egzersizle, düşünce, hayal ve fikirlerin bırakılması, nefesle bir olma, ikinci dört egzersizle duygular, algılar, düşünce ve hayaller gibi psikolojik olanı fark etme, üçüncü dört egzersizle sadece kötü hisler değil, şefkat, inanç, iyi niyet, anlayışı tolerans ve sükûnete dokunma, dördüncü dört egzersizle net bir izleme hali kazanılır. Zihninizi körleştirenler kolayca fark edilir. Gerçeği anladığımızda sakinleşiriz. Zihin sakinleştiğinde ise odaklanmak kolaylaşır.

“ tekniğini uygulamak için ilk adım, güçlü bir motivasyona sahip olmaktır. Zira güçlü bir niyetiniz yoksa uygulamada süreklilik de olmayacaktır. İkinci adım, 20 dakika boyunca sessiz, sakin ve tek başınıza olabileceğiniz bir yere sahip olmaktır. Uygulama sırasında sandalyeye, koltuğa ya da yere oturabilirsiniz. İdeal olan oturma şekli lotus pozisyonu olmasına rağmen başlangıç için sırtınızın dik tutabileceğiniz herhangi bir pozisyon da olabilir. Bedenin rahat olması çok önemlidir. Beden rahatlığı, uykuya dalınmayacak seviyede olmalıdır. Sırtın dik olması, enerjinin bedende daha kolay yol alabilmesi içindir. Üçüncü adım ise “ tekniğine zaman ayırmaktır.

Nefes farkındalığı tekniğini uygularken dirençle karşılaşabilirsiniz. Uygulamaya devam ettikçe bu durum değişecektir. Sabırlı olmak gerekir. Direnci kırmanın en iyi yolu yukarıda bahsettiğim gibi güçlü bir motivasyona sahip olmaktır. Bu tekniği ilk uygulamaya başladığımda uygulaması çok basit olduğu için etkili olabileceği konusunda şüphelerim vardı. Daha önce bu tekniği uygulayan ve bana öğreten hocalarımın deneyimini itici güç olarak kullandım. İlerleyen zamanlarda ise beden ve zihnim meditasyonu kendiliğinden istemeye başladı. “ tekniği ile ilgili özetle şunları söyleyebilirim;

Buddha’nın önerdiği 16 egzersizden ilk dördü nefesle bir olmayı, düşünceleri, hayal ve fikirlerin bırakılmasını yani teslim olmayı sağlamaya yöneliktir. Saatinizi 20 dakikaya ayarladıktan sonra burnunuzdan nefes alıp vermeye başlayın. Nefesinizin bedeninizin nerelerinde olduğuna bakın. Nefesinizi fark etmeye başladığınız da şimdiki zamana adım atmış olursunuz.

Nefesinizi en çok bedeninizin neresinde hissediyorsunuz? Karnınızda mı? Yoksa burnunuzun içine doğru giren serin hava şeklinde mi? Nefes alışverişiniz kısa mı, uzun mu? Sığ mı, derin mi? Nefesinizin nasıl olduğunu fark ettikten sonra; Nefes alırken içinizden;

Nefes verirkenNefes alırkenNefes Verirkendiyerek sadece nefes alışverişinize odaklanın. Sonrasında ise ikinci egzersize geçin.

Nefes alırken içinizdenNefes verirkenNefes AlırkenNefes verirken içinizdeniyerek nefes alışverişinizi takip edin.

Nefesinize odaklanmak yerine bir düşünceye takılı kaldığınızı fark ederseniz tekrar başa dönün, nefesinizin bedeninizin neresinde kendisini gösterdiğini bulun ve ona odaklanın. Nefes alışınız kısa ise bırakın kısa kalsın, onu uzun yapmaya çalışmayın. Burada sadece kısa ya da uzun olup olmadığını fark etmek önemlidir. Nefes fiziksel bir oluşumdur. Yüzde yüz nefese odaklandığınızda düşünceler de yok olacaktır. Düşünceler olmaksızın kendimizle baş başa kaldığımızda huzur, rahatlama da orada olacaktır. Hatta bu çalışmayı günlük aktivitelerinize de dahil edebilirsiniz. Örneğin, elinizde su dolu bir bardak var diyelim.

ya da

Böylesi bir uygulama başlangıçta komik ya da saçma gelebilir. Zihin, bu egzersizi yapmanızı engelleyecek bir düşünceyi, fikri ortaya koyacak ve de tabii ki bedeniniz direnç gösterecektir. Bunun sebebi geçmişte geçirdiğiniz üzüntü ve travmaların, bedeninizde negatif enerji olarak yer almasıdır. Negatif enerjiler sizi rutinin dışına çıkmaktan alıkoymak için elinden geleni yaparlar. İlk iki egzersizi tamamladıktan sonra 3 ve 4.ncü egzersizi de aynı şekilde yapabilirsiniz;

Bu son iki egzersizle nefes farkındalığı ile birlikte beden farkındalığı gelir. Beden farkındalığı, bedenin rahatlaması ile başlar. Bedenin rahatlaması, aynı zamanda zihnin de rahatlamasıdır. Bu şekilde zihin, beden birliği gerçekleşmiş olur.

Nefesin, zihin ve bedeni nasıl etkilediğini fark etmek önemlidir. Zihin ve nefes pratik yaptıkça bir olurlar. Nefes farkındalığını günlük hayatımıza aldığımızda bizi sıkıntıya sokan, rahatsız eden düşünceler akıntısından kurtuluruz. Bu yüzden nefes farkındalığını günlük yaşantımıza alacağımız en faydalı şeylerden biridir. Yürürken bile farkındalık çalışabilirsiniz. Adım atarken nefes alır diğer adımınızda ise nefesinizi verebilirsiniz. Bu şekilde zihniniz bedeniniz bir olmuş olur. Nasıl, bu ilk dört egzersizi önümüzdeki bir hafta boyunca uygulamaya var mısınız?

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Kaynak: “‘ın ““ isimli kitabı

Not: Sonraki yazılarımda diğer 12 eksersizi de paylaşacağım.

Yazının devamı...

Zihnin Doğası ve Elementler

Geçen yazımda çocukluktan ölüme kadar geçen zaman içinde hayatımız, düşüncelerimizle şekillense de, dünyayı “olarak deneyimleme eğilimine sahip olduğumuzdan bahsetmiştim. Bu bilgiyi tam olarak içselleştiremediğinizi düşünüyorsanız bu yazı içeriği netleşmenize yardımcı olabilir

Dünyayı “dışarıda bir şey” olarak algılama sürecinin nasıl gerçekleştiğini insan bedenin yapısını meydana getiren toprak, su, ateş, hava elementlerinin yapısından faydalanarak anlatmak istiyorum. Toprak, su, ateş ve hava elementi cinsiyet faktöründen bağımsız olarak her insan bedeninin yapısında bulunur.

Toprak elementi denildiğinde akla sadece toprak gelmemelidir. Sertlik ve yumuşaklık, toprak elementinin yapısını oluşturur. Diyelim ki meditasyon yapmaya karar verdiniz ve mindere oturdunuz minderin yumuşaklığı sizi rahatlatır, güzel bir his verir. Minder yerine yere oturduğunuz da ise rahatsızlık hissi ortaya çıkar. Minderin yumuşaklığı o kadar çekici gelir ki, mindere sahip olmak istersiniz. Mindere sahip olamadığınızda sinirlenir, belki de meditasyon yapmaktan vazgeçersiniz. Mindere sahip olduğunuzda ise meditasyon vazgeçilmeziniz haline gelir. Aslında burada odaklanılması gereken, toprak elementinin sert ya da yumuşak yapısıdır. Ve bu yapı minderin ne olduğundan bağımsız içsel olarak algılanan bir şeydir. Mindere karşı ne hissedersek hissedelim toprak elementin sahip olduğu yapı hiçbir zaman değişmeyecektir. Bu yüzden de dünyayı algılarken algılanan nesnenin yapısında toprak elementi varsa sadece toprak elementinin yapısına odaklanmak gerekir. Aksi takdirde sizi rahat hissettirenin minder olduğunu düşünmeye devam edersiniz. Toprak elementinin yumuşaklığı sadece minderde kendisini göstermez, yapısında toprak elementi olan her nesnede içsel olarak toprak elementini yumuşaklığı hissedilir.

Su elementi dediğimizde aynı şekilde ilk akla gelen su olmamalıdır. Akışkanlık ve koalisyon (bütünleşme) su elementinin kendine has özelliğidir. Su elementi bedeninizde olduğu için düşerken, otururken, dokunurken, yükselirken, otururken koalisyon ve akışkanlık deneyimlersiniz. Bunlar su elementinin kendine has özellikleridir. Bazen yüzünüzde ya da sırtınızda bir miktar akışkanlık hissedersiniz. Gözünüzü açıp baktığınızda hiçbir şey yoktur, çünkü akışkanlık harici değil içseldir.

Ateş elementi sıcak ve soğuk özelliğe sahiptir. Bazen ateşin üstünde oturuyormuş gibi, bazen de buz bloğunda oturuyor gibi hissedersiniz. kelimeleri dökülür ağzınızdan. Soğukluk ateş elementiyle temas halinde olduğunuzun işaretidir. Soğukluk konusunda ne düşünürseniz düşünün ateş elementinin soğuk olma özelliği devam edecektir. O bir insan değildir. Ondan korunmak yerine içsel olarak hissettiklerinize göre kendinizi konumlandırmayı öğrenmek gerekir. Bu soğuk, üşüyebilir, hasta olabilirim yerine soğukluğu hissetme duyumu kapatmalıyım, kapatmak için de üzerime kazak alayım, diyebilirsiniz.

Zihin, sıcak ve soğuğun, ateş elementinin doğası olduğunu kabul etmedikçe hikayeler yaratmaya devam eder. Üşümeyi hastalığa sebep olan bir dış faktör olarak gösterir. Ateş elementinin doğasını kendinize hatırlattığınızda ise üşüme durumunu kişiselleştirmeyi bırakmak kolaylaşır. Yanlış anlamalara sebep olan kapılar da böylece kapanmış olur.

Hava elementinin kendine has özelliği harekettir. Hareketli, titreşimli, destekleyicidir. Otururken ayağa kalktığınızda hava elementini deneyimlersiniz. Burada oturma kalkma hareket silsilesinden başka bir şey değildir. Konsantrasyonunuz yeterince iyi olduğunda, oturduğunuzda, kalktığınızda devam etmekte olan birçok hareketin bir serisi olduğunu fark edersiniz. Birbirine bağlı devam eden bu seriyi göz ardı ederek serinin içindeki tek bir harekete göre hayatınızı şekillendirmeyi bırakırsınız.

Elementlerin kendine has özelliklerini anladıkça ve bu anladıklarınızı uygulamaya başladıkça bilincinizden gelen bilgileri daha rahat ayırt etmeye, geçmişte deneyimlerden ötürü edindiğiniz bilme halinin sizi nasıl yönettiğini fark edersiniz. Siz yoldan çıkaranların herhangi bir şeye bağlı olmadan kendiliğinden ortaya çıktığını anlarsınız. Böylece gerçekte var olmayan yel değirmenlerine karşı savaş açmayı bırakırsınız

Bu anlayışa sahip olmak kolay mı?

Pek değil?

Yapılabilir mi?

Yapılabilir...


Şimdi şu an bir iki saniyeliğine dünyada yaşayan tüm insanların bu bilince sahip olduğunu hayal edin, ne gördünüz?

………

O zaman hala ne duruyorsunuz?

…….

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Sorumlu Kim?

Hayatımız, çocukluktan öldüğümüz ana kadar olan düşüncelerimizle şekillense de, içgüdüsel olarak dünyayı “olarak deneyimleme eğilimine sahibiz. Bu eğilim bizi pek çok durumda olanlara karşı savunmasız yapar.

Bu sürece daha derinden bakacak olursak, deneyimlerin “var olan zihinsel durumdan önemli ölçüde etkilendiğini fark ederiz. Tıpkı bir sporcunun bedenini eğitmesi gibi, zihin de eğitebilir. Zihin eğitildikçe davranış kalıplarının dışına çıkmak mümkün olur.

Son iki haftadır dışarıyı algılamada size yardımcı olan duyularınızın sahip olduğu bilinçten bahsederek konuyla ilgili uygulamaları "mutlulugusansabırakma" isimli instagram hesabımdan paylaştım. Bu uygulamaları yapabildiyseniz göz, tat, koku, tat, duyma, zihin duyularınızda var olan bilincin üzüntü, öfke, nefretle sonuçlanan zihinsel kirlenmelere sebep olduğunu fark etmiş olmalısınız. Uygulamaları yapamayanlar için kısa bir özet yapmak istiyorum.

Şimdi size bir soru;

Bu sorunun yanıtı, zihindir. Zihin bilme halini temsil eder. Bilme halinin kaynağı deneyimlerdir. Bu altı kapının kapatılmasını sağlayacak en güçlü teknik meditasyondur.

Diyelim ki meditasyon yapmaya karar verdiniz, meditasyon için uygun pozisyonunuzu aldınız ve nefesinizi izlemeye başladınız. Nefes alıp verirken karnınız yükseldi falan filan. Odaklanma konusunda zihinsel çabanız azalmaya başladığında dikkatiniz azalır, zihin başka bir yere gider. Zihnin gittiği yer, keyifli ise bağlanma, arzu ortaya çıkar, keyifsiz ise itme, nefret gibi hoş olmayan hisler yükselir. Acılarınızdan kurtulmak için başladığınız meditasyonun acıları hatırlatmaktan başka bir işe yaramadığını düşünürsünüz. Aslında buradaki gerçek sorun, altı kapının kapatılmamasıdır.

İşte bu yüzden de uzun meditasyon inzivalarında duyularınızın zihninizde yarattığı etkileri anlamanız için yürüyüş meditasyonu yaptırılır. Bu yürüyüşlerin yavaş yapılması istenir. Çünkü yavaşladığınızda 6 bilincin hayatınızı şekillendirdiğini fark etmek kolaylaşır. Faaliyetler an ve an fark edildikçe zihnin arzu, bağlanma, tutunma özelliği daha görünür hale gelir.

Şu sıralar uzun soluklu inziva kampına gidemeyecek kadar meşgulseniz önceki yazılarımda bahsettiğim uygulamasını günlük yirmişer dakikalık uygulamalar halinde uygulayın. Unutmayın, cehalet (bilgi eksikliği) her zaman gerçeğin üzerini kapatır. Evrenin çalışma mekanizmasını anlamak, kendinizi tanımak ve kendiniz olmak istiyorsanız altı kapınızı arada bir kapatmanın bir yolunu bulun

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel.kavunoğlu

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.