SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Yeni Yılda Kalbinizi İzlememek İçin Sebep Yok!

Hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz. Artık gerçekten de bir şeyler yapmanın zamanı geldi. Bunun için de geçmiş ve gelecek konusunda endişelenmeyi bırakın. Çünkü geçmiş, adı üstünde geçmiş, onunla ilgili bir şey yapılamaz. Gelecek için ise, henüz gerçekleşmediği için bir şey yapılamaz. Geriye tek bir an kalıyor o da şu an! Şu an değiştirme gücümüzün olduğu tek zaman dilimi. Yeni yıl heyecanı ile dostların motive edici mesajlarının gücünden faydalanarak geçmiş ve geleceği dert etmeden şu an güzel bir şeyler yapmaya başlayın ya da

” diyorsanız, o zaman iş tamamen değişir. Bu durumda 2019 yılı yapılacaklar listesine aşağıdaki konuyu ekleyebilirsiniz ne dersiniz?

Mutluluk stratejinizi sağlam temeller üzerine oturtabilmek için her şeyin değişim halinde olduğunu unutarak geçici keyif anlarının peşinden koşmak yerine sakınılması gereken sekiz konu üzerine odaklanın. Sakınılması gereken sekiz konu birbirine karşıt dört çiften oluşur ve de hayatımızın her anında varlıklarını sürdürürler.

Bunlardan ilki; keyif almak ve acı çekmek. Bu ikili her dakika bizi yönetir. İçgüdüsel olarak onlara çekiliriz. Bir şeyleri çok istediğimizde, bir şeylere ihtiyacımız olduğunda, bir şeylere karşı olduğumuzda sürekli bu çiftin oyununa geliriz. Rahatsızlık ve konforsuzluktan kurtulma çabası, özgürleştireceğine aksine daha çok kısıtlama getirir. Onlar sayesinde hayaller rafa kaldırılır, kişisel değerler unutulur.

Diğer ikili, sahip olduklarımızı kaybetmemeye, sürekli bir şeyler kazanmaya yönlendirir. Kazanç ve kayba olan bağımlılık bizi sonu gelmeyen bir yarışın içine sokar. Sürekli nelere sahip olacağımıza, ne istediğimize, neleri kaybedeceğimize odaklanırız ki bu da bizi rahatlatacak olandan uzaklaştırır. Sürekli alışveriş yapmak, neye sahip olduğumuz ya da olmadığımıza kafa yormak bir tür terapi haline gelir. İşin kötü yanı rekabetin bize iyi gelmediğini çok iyi bilmemize rağmen onunla ilgili bir şeyler yapmayız.

Bir diğer ikili ün sahibi olmak ve çaptan düşmek. Belki şu an “?” şeklinde düşünebilirsiniz. Fakat iyi bir itibara sahip olmayı kim istemez? Ünlü Budist hoca Shantideva, itibar kazanmanın küçük bir çocuğun kumdan güzel dekoratif bir kule yapmasına benzetir. Büyük bir dalga gelir ve onu anında yok edebilir, der. Etrafımızda bu sözün doğruluğunu kanıtlayan bir gecede itibarini kaybeden politikacı ve sanatçılar gibi birçok örnek var.

Dörtlünün sonuncusu, övülmek ve suçlamaktır. Yargılanmak ya da suçlanmak yerine kompliman yapılsın isteriz. Bazen olumlu yönde yapılan yargılamalar itici gelebilir. Hatta övüldüğü zaman ruhunun yükseldiğini düşünenleriniz olabilir. Bu dünyada sessiz kalanlar yargılanır, çok konuşanlar yargılanır, herkes hayatının belli dönemlerinde bir şekilde yargılanmıştır. Dünyada yargılanmamış tek bir insana rastlayamazsınız.

Bu şekiz konu tüm dünyanın zor zamanlar geçirmesine sebep olur. Aslında çözüm çok basit o da zihinsel detoksa girmek yani zihinsel gelişim konusuna odaklanmak.

Geçenlerde başka bir konuyla ilgili yazılarımı okuyan birisi “Aynı soruyu bu konu için de bana sormayı düşünebilirsiniz. Bence önemli olan çözümün ne olduğunun farkında olmak. Geçmişi değiştirememem, gelecek henüz gerçekleşmediği için onun için yorumdan bulunmamam. Fakat şu an, tepki verdiğim her konunun gerisindeki sekiz konuyu fark edebilmek için tetikteyim. Şimdiler de bu konuda çok iyi olmayabilirim fakat eskiye göre daha iyi olduğum kesin. Siz de kendinize iyilik yapın ve 2019 yılı yapılacaklar listenizde bu sekiz konu için özel bir yer ayırın.

Karar vermenize yardımcı olması açısından Apple’in yaratıcısı, Steve Jobs, kanser rahatsızlığına kapıldığında bu sekiz konudan özgürleşmekle ilgili söylediklerini paylaşmak istiyorum;

Yeni Yılda Sevgi, Mutluluk Sizinle Olsun, Her Anınızı Kalbinizi İzleyerek Geçirin.

Her Daim Sevgi ve ışıkla

Sibel Kavunoğlu

Kaynak: Eight wordly concerns,

Yazının devamı...

İyi Bir Kalp Nasıl Yaratılır?

Kadim bilgiler iyi bir kalp yaratmak için kendimizden çok başkalarını düşünmek gerektiğini söylerler. Bu çok basit fakat uygulaması zor bir konudur. Zorluk, bu konuda yapılabileceklerin “grubunda yer almasından kaynaklanır. Basit olması ise, sebep sonuç yasasına dayanır. Kendimizden çok başkalarını düşündüğümüzde, bu durum onların çok hoşuna gidecek ve doğal olarak bizi daha çok sevmeye başlayacaklar. Etrafımızda bizi seven, hatta gözeten kişiler olduğu sürece de daha huzurlu ve mutlu olacağız.

Tabii, başkalarını düşünme işinin, kalpten yapılması gerekiyor. Bunun için başlangıçta “mış” gibi yaparak başlanabilir. Belli bir süre “Mış” gibi yaptıktan sonra başkaları için bir şeyler yapmanın faydaları kendisini göstereceğinden o noktadan sonra başkaları için bir şey yapmak daha da kolaylaşacaktır. Başlangıç için bazı yapılabilecekler;

- İşinize gittiğinizde birlikte çalıştığınız insanlara daha nazik davranabilirsiniz.

- İş yeri sahibiyseniz, bir kişiye iş verirken kibar olun.

- “Kendi mutluluğum için, kendi yemeğim, kendi rahatlığım için işe gidiyorum yerine “başkaları için çalışıyorum” deyin.

- Öfkeli bir kişiyi gördüğünüzde şunu düşünün. Bu kişinin hiçbir özgürlüğü yok. Tamamen öfkenin esiri olmuş. Bir tür uyuşturucu etkisinde gibi. Öfke tarafından ele geçirilmiş. Böyle bir düşünce şefkat hissinin yükselmesine sebep olur.

İnsan oğlunun var oluşu bir bitkininkinden farklıdır. Her birimizin uzun bir geçmişi var. Bilincimiz çok uzun zamandır buralarda. Budizm insan bilincinin saf ve temiz olduğunu, deneyimlerin iyi ya da kötü olup olmadığı zihni onu nasıl algıladığı ile bağlantılı olduğunu söyler. Hayatın acımasız olduğunu düşündüğümüzde acımasız bir hayat yaratırız. Hayatımızı nasıl bozduysak, sorunlarımızı çözecek çözümleri de bulabiliriz. Bu yüzden diğerlerini suçlamak son derece yanlıştır.

Doğduğumuzda, şeklindeki konularla hiç ilgilenmezdik. Dini ve politik sorunlarla hiç ilgilenmezdik. Ego daha oluşmamıştır. vb. gibi sorulara yanıt bulmaya çalıştık. Çünkü ego herhangi bir şeyle kendini belirlemek, bir şeylere tutunmak ihtiyacı içindedir. Doğal olanı kabul etmez. Bu yüzden bir türlü tatmin olmaz. Sürekli karışıktır. Örneğin bir elma görürüz, “deriz, sonrasında elmaya saplanırız. Zihin de sağ olsun, var olan fanteziyi elmaya yansıtır. İşte bu da tatminsizlik ve mutsuzlukla sonuçlanır. Budist görüş, analiz etmeye ve zihninden her neyi yansıtıyorsan onun doğru mu, yanlış mı? Ya da algıladığımız şeyin bir tür fantezi olup olmadığını incelemeye inanıyor ki her insanoğlu bunu gerçekleştirecek kabiliyettedir.

Entelektüel olmak güzeldir. Fikir yürütürsün, bir sürü bilgiye sahip olursun, ancak onların iyi ya da kötü olup olmadıklarını ayırt edebilmeli, extremden uzaklaşmalıyız. Şu an belki karmaşa içinde olabilirsiniz. Fakat bugünden sonra bunu değiştirmek sizin elinizdedir. Sebepleri yok olduğunda sonuçlar da var olmayacaktır.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

KAYNAK: Lama Yeshe İsviçre. 1983

Yazının devamı...

Hala Meditasyona Başlamadınız mı?

Düşüncelerden arınmanın yolu meditasyon yapmaktan geçer. Meditasyon yapması kolay olsa da sürekli olarak yapılması zordur. Meditasyon konusunda bir şey bilmeseniz de başlangıç aşamasında Guru google’dan bir şeyler öğrenebilirsiniz. Meditasyon, nefese odaklanarak pozitif konsantrasyon geliştirmenizi sağlayan basit bir tekniktir. Meditasyon yapmak için üniversite mezunu olmaya birkaç dil bilmeye gerek yoktur.

Meditasyona başladığınızda içinizdeki bildik ses, (ego) konuşmaya başlar. Meditasyona son vermeniz için engeller yaratır. Örneğin, Çok Saçma, nefese odaklanarak huzuru nasıl bulacaksın. Kaç gündür oturuyorsun hiçbir şey olduğu yok. Diğerlerinin doğru söylediğinden emin misin? Bu kadar basit olmamalı? gibi ipe sapa gelmeyen düşüncelerle içinize şüphe tohumlarını düşürür. Daha çok keyif alacağınızı düşündüğü aktivitelere yöneltir. Öyle ki nefesinize odaklanmak için zamanınız kalmaz ya da meditasyona zaman ayırdığınızda uykunuz gelir.

Bunların hepsi egonun yıllardır gerçeği anlamamanız için oynadığı oyunlardan bazılarıdır. Artık bunun tam tersini yapmak gerekiyor. Aksi takdirde mutluluğu yanlış yerlerde aramaya devam edeceksiniz. Bende ego var mı? bilemiyorum varlığını hala tespit edemedim diyenlerdenseniz, işte size egonun en çok görülen halleri;

Doğruyu bulmaya odaklanma, hatta bildiklerinin doğru olduğu konusunda ısrarcı olmak.

İnsanları doğru olduğuna inandığınız kendi bildiğiniz şekilde seçimler yapmaları için zorlamak. Tavsiyelerinizi dinlemeleri için ısrarcı olmak hatta biraz manipüle etmek.

Başarının iyi bir iş, iyi bir eş ve eve sahip olmak anlamına geldiği konusunda ikna etmek.

Kendini önemli hissetmek.

Egonun oyunlarına son vermek ve diğerlerine daha faydalı olmak istiyorsanız önce kendinize faydalı olmalısınız. Buna da eski zihin yapısına son vermekle başlayabilirsiniz.

Eski zihin kendi kendini mutlu eden, kendi mutluluğunun diğerlerinin mutluluğundan önce olduğuna inanan zihin. Yeni zihin, diğerlerinin mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymasıdır. Yeni zihin, huzuru getirecek olandır. Egoyu yönetebilendir.

Yeni bir sene geliyor. Yeni sene için belirleyeceğiniz hedeflerin arasında yeni zihni ilave etmeye varım diyorsanız ocak ayında dört çarşamba akşamında yapacağım meditasyon grup çalışmasında şimdiden yerinizi ayırtın.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Her Şey Sizin Elinizde

İçerisinde Echart Tolle’un da olduğu birçok hoca, öğretmen, guru çektiğimiz acılarının sebebinin “olduğundan ve anda kalmanın öneminden bahsederler.

Anda kalabilme halini analiz edecek olursak; o anda ne gelecek vardır ne de geçmiş. Geçmiş zaten bitmiştir. Gelecek ise daha henüz gerçekleşmemiştir. Gelecek henüz gerçekleşmediyse, geçmiş geçip gittiyse neden sürekli endişeleniriz? Ya da bunun tam tersi geçmiş geçip gittiği, gelecek henüz gerçekleşmediği halde geçmiş güzel anılarla, gelecekte gerçekleşmesi muhtemel güzel anıların hayalini kurmak niye?

Normal şartlarda canınız acıdığında gerekeni hemen yaparsınız. Fakat geçmiş ve gelecek ikilisiyle ilgili nedense bir şeyler yapmak aklımıza gelmez. Aksine geçmiş acıyı hatırlamayı seçerek o anı tekrar tekrar yaşarız. Tekrar tekrar yaşadıkça acının şiddeti artar. Örneğin çok sevdiğiniz bir kişi vefat etmiş olsun. O an çok acı çekersiniz. Onsuz geçen bir hayatı düşünemezsiniz bile. Sonra birden “düşüncesi gelir ki bu düşünce çok acı vericidir. Sonra başka bir düşünce daha gelir. Bu düşünce de büyük çoğunlukla hayatınızda var olan diğer sevdiklerinizin de bir gün öleceğine dairdir.

Birbiri ardına zincirleme devam eden bu tarz düşünceler sayesinde acı yaygınlaştıkça acı çekmeye devam edersiniz. Zaman içinde çektiğiniz acı hayatınız içinde iyice yayılır. Acıyı yaratan ilk ölüm olayı değildir artık. Acının kaynağı birbiri ardına seçtiğiniz acı veren düşüncelerdir. Şu an belki bu gerçeği kabul etmek zor gelebilir. Fakat bu durumun sevindirici bir tarafı var. Acının kaynağı siz olduğunuz için bu durumu değiştirmek çok daha kolay olacaktır.

Tabii ki düşünce şeklinizi ve bu düşünce şeklinin yarattığı tarzı yok etmek ya da değiştirmek çok kolay değildir. Fakat imkânsız da değildir. Farkında olursanız onunla ilgili bir şey yapma fırsatını olur. Farkında değilseniz yanlış algılarınızın esiri olmaya devam edersiniz. Bu durumda yapılacak en iyi şey farkındalık geliştirmektir.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

Zihin Kontrolü

Sabah uyandığınızda, ne kadar sıklıkla o günün stresli geçmesini diliyorsunuz?

Kendinize yukarıdaki soruyu sorun ve yanıtını vermeden hayatınızdaki yansımasına bakın.

Hiç kimse sabah uyandığında gününün stresli geçmesini istemez. Fakat yine de gün ve gün, an ve an stresi deneyimler. Madem böyle bir niyetimiz yok. O zaman neden stresi deneyimliyoruz.?

Çünkü çoğu zaman gerçekte neler olduğu ile ne yaptığımızın farkında değiliz. Yaşadığımız anda kalmak yerine o anın bize neler vereceğine odaklanıyoruz. Kısaca geleceği kontrol etmeye ve geçmişteki acıyı çekmemeye çalışıyoruz. Bu yüzden de bir türlü sevemiyor, affedemiyor, hayattan tat alamıyor, sürekli bir şeylere tutunuyoruz. Tutunduklarımız, tutunduğumuz andaki haliyle kalsalar iyi, onlar da değişip dönüşüyor. Aynı şekilde biz de değişiyoruz.

Zihnin bir sürü hali var. Bu hallerin bazıları, öfkeli, nefret yüklü, korku, şefkat ve sevgi dolu, neşe. Bu halleri hayatımızda zaman zaman deneyimlesek de sürekli olarak hayatımızda tutamıyoruz. Düşündüğünüzün aksine zihni kontrol edemiyorsunuz. İsterseniz şu an bu yazdıklarımın doğru olduğunu bir dakikalık bir çalışma süresince ispat edebilirim.


Şimdi saatinizi 60 saniye yani bir dakikaya kurun. 60 saniye boyunca başka bir şey düşünmeden tek bir kelimeye odaklanın

- Nasıl? Dikkatinizi kelimeye verebildiniz mi?

- Neden bunu yapıyorum ya da bunun amacı nedir? Şeklinde kendinizi sorguladığınız oldu mu?

- Dikkatini verme konusunda zihninizde tartıştınız mı?

- Kelimenin kendisi seni başka kelimelere götürdü mü?

60 saniye boyunca tek kelimeye odaklanamadıysanız çok üzülmeyin. Normalsiniz. Herkes sizin gibi. Zihni kontrol ettiğinizi düşünüyorsunuz. Fakat bu mümkün değil. Bilim adamları uyanık kaldığımız zamanın yarısında dikkatimiz dağıldığını söylüyorlar. Uyanık olduğumuz zamanın yarısında dikkatimiz dağılıyorsa günümüzü ne kadar verimli geçirdiğimizi artık siz tahmin edin. Bu şekilde insanlarla birlikte olduğumuzda onlara nasıl bir katkıda bulunabiliriz ki? ya da hayatımız bundan nasıl etkilenir?

Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar moralinizi hiç bozmasın. Çözüm çok basit. Hemen meditasyona başlayın. Meditasyonu günlük alışkanlıklarınız arasına aldığınızda belli bir süre sonra kolayca pozitif konsantrasyon geliştirebilirsiniz.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Kaynak: Dance with the life. P Moffit

Yazının devamı...

Mutluluğu Yanlış Yerde Arama

Geçtiğimiz haftalarda “başlıklı bir yazımı paylaşırken Miami üniversitesi ile Harvard School of Public Health tarafından yapılan bir çalışmayı referans olarak kullanmıştım. Şimdi tekrar bu çalışmayı hatırlatmak istiyorum.

Bu çalışma kapsamında insanlara aşağıdaki seçeneklerden birisini seçmesi istenmişti.

a) Siz yılda 50.000 dolar kazanıyorsunuz diğerleri 25.000 dolar

b) Siz yılda 100.000 dolar kazanıyorsunuz diğerleri 250.000 dolar

Araştırma sonucuna göre çoğunluk b şıkkını seçmişti. Bir çoğumuzun diğerlerine göre daha avantajlı olduğumuzda, daha mutlu olduğumuz ortaya çıkmıştı. Özetle mutluluğumuz, başkalarının sahip olduklarına bağlı! Bu sonuç inandırıcı gelmediyse o zaman aşağıdaki durumların yaşantınızda olup olmadığına bakın;

1- Sürekli bir şeyler yapma halinde misiniz?

2- Bir şeyler yapmadığınızda kendinizi rahatsız mı hissediyorsunuz?

3- Kendi kendinizi yargılıyor musunuz?

4- İnsanların sizi suiistimal ettiğine inanıyor musunuz?

5- Sevilmediğinizi mi düşünüyorsunuz?

Yukarıdaki şıkların hepsi de kendisine değer vermeyen bir kişinin deneyimlerini yansıtmaktadır. Kendi mutluluğunu başkalarının sahip olduklarına göre belirleyen bir kişi kendisine değer vermiyor demektir. Bunun sebebi öz farkındalığın gelişmemiş olmasıdır. Öz farkındalığı gelişmemiş olan insanlar çoğunlukla kendilerini mutlu edecekleri, yanlış yerlerde ararlar.

Siz de mutluluğu yanlış yerde arayanlardansanız öz farkındalığı arttırmaya ve “Ben, illa ben” olayını bir kenara bırakarak daha şefkatli bir birey olmaya niyet etmelisiniz. Öz farkındalığınız arttığında sadece kendinizi tanımakla kalmaz diğer insanları da daha iyi tanımaya başlarsınız. Soru işaretleriniz azalır. Sorular azaldığında zihin rahatlar. Zihin rahatladığında öfke, nefret ve acının tuzağına düşmezsiniz. Bu hayat sizin hayatınız. Siz siz olun, Mutluluğunuzu doğru yerde arayın. Ve bunun için de hemen şimdi bulunduğumuz yerden başlayın ve meditasyon yapın

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Yazının devamı...

An ve An Mutluluk İçin

Günlük hayatımızda huzuru bulmak, an ve an mutlu olabilmek için bizi yoldan çıkaran düşüncelerden arınmak gerekiyor. Arınmak için de yoldan çıkaran düşünceleri anlamak yani düşüncelerin oluşmasına sebep olan motivasyonu öğrenmek gerekiyor.

Bana göre yoldan çıkaran düşüncelerin gerisindeki motivasyon kişinin başkalarından çok kendisini düşünmesidir. Bir insanın sadece kendisini düşünmesi huzur vermekten çok depresyona sebep olur. Kendisini düşünen bir insan sürekli kendisine neler olacağından endişelenir. Hatta zaman zaman dışarıda şarkı söyleyen kuşlara, havlayan köpeğe öfkelenebilir. Ya da esen esen rüzgâra sinirlenebilir. Kendini düşünme halini çok iyi açıklayan iki örneği paylaşmak istiyorum.

Az tanıdığınız birisiyle birliktesiniz diyelim. İkinizin de karnı aç. Birlikte olduğunuz insan, bir kişiye yetecek kadar yiyecek buldu ve yiyeceğini sizinle paylaştı. Siz açlığınızı giderdiniz, mutlu oldunuz. Size yardım eden kişinin karnının doyması dışında başka neler hissettiğini tahmin etmenin zor olmayacağını düşünüyorum.

Başka bir durumda ise, birisi sizi kritize etti. Çok rahatsız oldunuz. Burada unutulmaması gereken, kritizmin sadece kendi kendini mutlu etme endişesi olan kişiler üzerinde etkili olur.

Kendini düşünme halini ortadan kaldırmak için, bu halin gerçek düşmanınız olduğunu kabul etmeniz gerekir. Bu konuda size yardımcı olması açısından kendini düşünme halinin gizli gizli oynadığı oyunlar ve sonuçlarının bazılarını aşağıda özetledim;

1- Kişisel gelişiminizi sağlayacak uygulamaları yapmaktan alıkoyar. Çok iyi hocalardan ders almış, işinde iyi olan yazarların kitaplarını okumuşsanız dahi size tüm bildiklerinizi unutturur, hatırlamanızı engeller.

2- Birisi sizi sinirlendirdiğinde, suiistimal ettiğinde ya da öfkelendiğinizde size neyin en iyi geleceğini unutturur. Örneğin Pozitif konsantrasyon geliştirmenin yani meditasyon yapmanın öfkeye iyi geleceğini unutturur. Size konforlu gelen fakat ruhunuzun ışık almasına izin vermeyen davranışlara yöneltir.

3- Bir şeyleri yapmak istersiniz ve bunun için söz verirsiniz. Verdiğiniz sözleri unutturur. Başarılı olmanızı engeller, kısa süreli mutluluklara yöneltir.

4- Başkaları için iyi şeyler yapmanızı engeller.

5- Zarar verdiğinizi, öz saygınızı, kişisel değerlerinizi göz ardı ettiğinizi göre göre negatif davranışlara yöneltir.

6- Hayatınıza kattığından çok daha fazlasını kaybettiren ilişkilere yönlendirir.

Kendinizi düşünmeyi bırakarak başkalarını düşünmeye başladığınızda başka güzel bir şey daha olur? Diğerleri de mutlu olur. Nasıl mı? Bu konuda bizzat bilim adamları tarafından yapılmış bir deneyi paylaşmak istiyorum.

Bir çocuk büyük bir topu tepeye çıkartmak için itiyormuş. Başka bir çocuk onu görmüş ve yanına gelip topu itmesine yardımcı olmuş. Başka bir olayda ise sonradan gelen çocuk tepeye doğru topu iten çocuğu engelleyecek şekilde yukarıdan aşağıya itiyormuş. Bu iki olayı izleyen çocuğu elektrotlar bağlamışlar. İlk senaryodayken olayı seyreden çocuğun mutluluğunun arttığı gözlenmiş. Diğerinde de negatif duygular yükselmiş. Bu da sevgi ve şefkat içeren her şeyin dışarıdaki insanları mutlu ettiği sonucunu çıkartmış.

Eminim, hayatınız boyunca mutlu olmak için bir sürü şey yaptınız. Üniversiteyi bitirdiniz, belki birkaç dil öğrendiniz, sanatla uğraştınız, iyi bir işe sahipsiniz, birçok ülke gezdiniz, faydalı aktiviteler yaptınız. Kendi mutluluğunuz için, kendini düşünme halini gizlendiği yerden çıkartıp onu yok ettiğinizde, başkaları için bir şeyler yapmaya başladığınızda an ve an mutluluk kendiliğinden orada olacaktır.

Her Daim Sevgi Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

Kaynak: Lama Yeshe The book death,Life

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.