SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kilolu insanlar ameliyat olabilir mi?

Vücut kitle indeks ölçümüne göre fazla kiloya sahip insanlarda sıklıkla diz rahatsızlıklarına rastlamaktayız ve bu rahatsızlıklardan en yaygın olanı Gonartroz yani Kireçlenme olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diz eklemlerine sürekli uygulanmakta olan vücut ağırlığı, bir müddet sonra eklemlerde kıkırdak kaybı oluşturur. Aslında “Kireçlenme” kelimesi akıllarda eklemde meydana gelen bir tür birikme algısı yaratıyor olsa da, tam aksine bir kayıp söz konusudur.

Fazla kilosu olan bir Gonartroz hastası, kiloları nedeniyle olduğu kadar, diz ağrıları sebebiyle de hareket kısıtlılığı yaşar. Bu iki sebeple yeterince fiziksel aktivite yapamadığı için kilo artışı da devam eder. Kilosu arttıkça, dizlerine binen yük de artar, dolayısıyla kireçlenme de hızla ilerler. Kireçlenme ilerledikçe ağrılar şiddetlenir ve hastanın hareket kabiliyeti büyük ölçüde azalır. Dolayısıyla bu bir kısır döngüye dönüşür; yani kilo arttıkça kireçlenme artar, kireçlenme arttıkça hareket kabiliyeti bütünüyle kısıtlanacağından kilo daha da fazlalaşır.

Peki Bu Döngü Nasıl Sonlandırılır?

Eskiden kilolu hastalara “ önce zayıflamalısınız, sonra gelin ameliyat edelim” şeklinde bir yaklaşım vardı, fakat yeni nesil hekimlik anlayışında artık bunun yeri kalmamıştır. Zira bir kez bu döngüye girmiş, hareket kabiliyeti çok kısıtlı olan bir hastanın dizlerindeki ağrıyı tamamen gidermeden kilo vermesini beklemek çok gerçekçi olmayan bir yaklaşımdır.

Tıbbi açıdan değerlendirdiğimizde kilolu bir hastanın bu tür bir ameliyat olmasıyla, normal kiloda olan bir hastanın olması arasında hiçbir fark yoktur. Diz protezi ameliyatlarında zaten hastalar genel anestezi olmaksızın, uyutulmadan ameliyat edildiklerinden obezitenin anestezi alma durumundaki yan etkileri de gözlenmez.

Dolayısıyla, dizlerinde ağrı şikayetlerine sahip olmasına rağmen zayıflamak için ciddi uğraş veren hastalar bize başvurduklarında, zaman kaybetmeden gönül rahatlığıyla yeni nesil diz protezi cerrahi prosedürünü uygulamaktayız.

Ameliyat sonrası eski diz sağlıklarına kısa sürede kavuşan hastalar, daha rahat kilo verebilmekte ve böylece yaşam kaliteleri artmaktadır. Biz bunu ameliyatı takip eden kontrollerimizde de net olarak gözlemleyebilmekteyiz.

Op. Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com

FACEBOOK: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık

INSTAGRAM: @opdrgokcemik

TWITTER: @gokce_mik

Yazının devamı...

TANISI KONULAMAYAN AYAK TABANI ŞİKAYETLERİNİZ Mİ VAR?

Eğer ayak tabanınızda tanısı konulamamış şikayetleriniz varsa, muhtemelen Morton Nöroması'na sahip olabilirsiniz.

Morton Nöroması hastalığı, en basit tanımıyla ayaktaki üçüncü ve dördüncü parmak arasında oluşan sinir kalınlaşması ve sinirin kalınlaşarak bir kitle haline gelmesidir. İki tarak kemiği arasında sıkışarak kalınlaşan sinir, o bölgede tahriş oluşturur.

Eğer Morton Nöroması'na sahipseniz, sinirin zarar gördüğü yerde, yani ayağınızın altında, 3. ve 4. parmaklarının arasına denk gelen kısımda, aşağıdaki belirtilerden bir ya da daha fazlasına sahip olabilirsiniz:

• Karıncalanma, yanma, elektriklenme hissi veya hissizlik
• Ağrı
• Ayağın topunda (ön-alt kısmında) bir şeyin varlığı hissi
• Ayakkabının içinde bir şeyin varlığı veya çorabın kat kat olması hissi

Morton Nöroması gelişimi genellikle şu aşamaları kaydeder:

• Belirtiler azar azar başlar. Başlangıçta bazen dar burunlu ayakkabılar giyildiğinde veya ağır fiziksel aktiviteler yapıldığında ortaya çıkar. Bu belirtiler ayakkabı çıkarıldığında, ayağa masaj yapıldığında ya da durumu kötüleştirecek ayakkabılardan veya aktivitelerden kaçınıldığında geçici olarak yok olabilir.
• Zaman içinde belirtiler girerek kötüleşir ve birkaç gün veya hafta devam eder.
• Kitle genişledikçe belirtiler daha yoğun hale gelir ve sinirde daha evvelden geçici olan bu olumsuz değişimler artık kalıcı hale gelir.


TEŞHİS

Teşhiste ilk aşama muayenedir. Fiziksel muayene boyunca, belirtileri tekrar ortaya çıkarmaya çalışırız. Çoğunlukla muayene teşhis koymada yeterli olur. Gerekirse MR görüntüleme yöntemine başvurabiliriz.


AMELİYATSIZ TEDAVİ

Tedavi planı geliştirirken, önce Nöroma'ya ne kadar süredir sahip olduğunuzu ve gelişim safhanızı tespit ederiz.
Hafif dereceliden orta dereceli Nöroma'lara kadar, tedavi seçeneklerini şöyle sıralayabiliriz:

• Pedleme teknikleri ayağın metatarsal kemeri (tarak kemiği bölgesi) için destek sağlar bu sayede sinirin üzerindeki basıncı hafifletir ve yürürken oluşan basıyı azaltır.

• : Etkilenen bölgeye buz torbası koymak şişliğin inmesine yardımcı olur.

• Ortopedi uzmanınca önerilen ortezler, sinir üzerindeki basınç ve baskıyı azaltmak için destek sağlar.

• Nöroma üzerindeki tekrarlayan baskıya neden olacak aktivitelerden durum düzelene kadar uzak durulmalıdır.

• Geniş burunlu ayakkabı giymek ve yüksek topuklu ayakkabılardan ya da dar burunlu ayakkabılardan uzak durmak işe yarayabilir.

• Anti-inflammatuar ilaçlar, enflamasyon ve ağrıyı azaltmak için önerilebilir.

• Tedavi kortizon, lokal anestezi ya da diğer aktif maddeleri içerebilir.Mutlaka Ortopedi doktoru tarafından uygulanmalıdır.


CERRAHİ MÜDAHALE NE ZAMAN GEREKİR?

Cerrahi müdahale, diğer yöntemler yeterli şekilde cevap vermediği takdirde planlanır. İyileşme sürecinin uzunluğu, uygulanan prosedüre bağlı olarak değişir.


İYİLEŞME SÜRECİ

En yeni tekniklerle, Morton Nöroması ameliyatı mini insizyon ile yapılır. Hasta ameliyat ardından, aynı gün ayağa kalkıp, desteksiz yürüyebilir. Ertesi gün taburcu olunur.
Doktorun ameliyat sonrası vereceği özel bir ameliyat ayakkabısı 2 hafta süreyle giyilmelidir. 2 hafta sonra normal ayakkabı giyilebilir.

Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com / gokce@gokcemik.com
0212 296 94 50

Facebook: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık

Instagram: @opdrgokcemik

Twitter: @gokce_mik

Yazının devamı...

ÇOCUĞUNUZ DÜZ TABAN MI ?

Bebeklerin büyük bir kısmı doğduklarında düztabandırlar ve büyüdükçe ayak içi kemerleri oluşmaya başlar. Yani 2 yaşındaki bir çocuğun düztaban olması ortopedik açıdan normal bir bulgudur.
Ancak bazı çocuklarda ayak tabanı kemeri tam olarak oluşmaz. Aileler, çocuklarının ayak bileklerinde içe dönme ve taban düşüklüğü olduğunu ifade ederler. Bu şikâyetlerin 3-4 yaşlarına kadar devam etmesi bize düztabanlığın kalıcı olabileceğini düşündürür. Bu aşamada bir Pediyatrik Ortopedi uzmanı tarafından yapılacak muayene ile düztabanlığın sebebi belirlenerek uygun tedavi düzenlenmelidir.

Düz tabanlık, Flexible (esnek tip) veya Rijit (katı tip) olarak iki şekilde görülür;

Tipik olarak Flexible düztabanlık her hangi bir şikâyet oluşturmaz. Aileler çoğunlukla ayağın görüntüsünden endişe ederek doktora başvurular ve genellikle aile üyelerinden birinde de düztabanlık olması bu endişelerini artırır.
Ancak bilimsel çalışmalar göstermiştir ki, çocukluk çağında Flexible düztabanlığı olanların %80'i, yetişkinlik çağlarında düztabanlıkla ilgili şikayetler yaşamazlar. Fakat Marfan sendromu veya Down sendromu gibi bazı genetik hastalıklarda, bağlarda aşırı elastikiyet söz konusu olduğundan düz tabalık oluşur ve bu hastalarda sıklıkla ayak problemleriyle karşılaşabiliriz.

Çocuklarda tedavi, ancak ağrı oluşması veya ayakkabılarda çok çabuk deformasyon gelişmesi durumunda yapılmalıdır. Şu da bilinmelidir ki, tedavide kullanılan tabanlıklar hiçbir şekilde düztabanlığı gidermez, sadece ayak kemerini destekleyerek semptomları geçirir.
Nadir de olsa özel tabanlıklarla ağrısı düzelmeyen çocuklarda ameliyat ile düztabanlık düzeltilebilir.

Rijit tip düztabanlık ise daha ciddi ve tedavi gerektiren bir problemdir. Genellikle ayak kemiklerinde mevcut olan, Vertikal Talus ve Tarsal Koalisyon hastalıkları gibi doğumsal bir problemden kaynaklanır. Rijit tip düz tabanlık, bazı durumlarda seri alçılama, bazı durumlarda ise ameliyatla tedavi edilir.

Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com
0212 296 94 50
FACEBOOK: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık
INSTAGRAM: @opdrgokcemik
TWITTER: @gokce_mik

Yazının devamı...

YENİDOĞAN BEBEKLERDE DOĞUMSAL KALÇA ÇIKIĞI

Aileler tarafından fark edilmesi zor olan doğumsal kalça çıkığı teşhisinde son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanan kalça ultrasonografisinin yeri tartışılmazdır. Bu nedenle günümüzde her yeni doğan bebeğe ultrason ile kalça taraması yapılmasını öneriyoruz.

Ortopedi uzmanları tarafından değerlendirilmesi gereken bu tetkik, ortopedik muayene ile beraber %90'ların üzerinde doğru teşhis sağlayabilmektedir.
Kalça çıkığının tespitinde kalça ultrasonografisi iki ayrı yöntemle yapılıyor; statik ve dinamik yöntem.Normal bebekte rutin tarama yapılıyorsa statik yöntem yeterliyken, şüpheli kalçalarda dinamik metotla kombine edilmelidir ve bu işlem bir pediatrik ortopedi uzmanı denetiminde yapılmalıdır. Bu sayede erken teşhis edilebilen kalça çıkıkları, ameliyata gerek kalmadan, ortezle, büyük oranda tedavi edilebilmektedir.


Peki Ya Teşhiste Geç Kalınmışsa?


Erken teşhisi mümkün olamamış ve ileri yaşlarda karşılaştığımız doğumsal kalça çıkıkları genellikle cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir.
Şayet doğumsal kalça çıkığı olan hasta kırklı yaşlarına gelmişse, kireçlenme problemi yaşıyorsa ve ağrı şikayeti de varsa, kalça protezi ameliyatı uygulanarak tedavi edebilir. Bu ameliyat en çok kalça çıkığı sonucu oluşmuş kireçlenme nedeniyle yapılır ve normal bir kalça protezi operasyonundan daha komplikedir. Kalça protezi ameliyatından sonra doğumsal kalça çıkığının yol açtığı iki bacak arasındaki kısalık farkı büyük oranda giderilir, genellikle gözle fark edilmeyecek kadar azalır, kalça hareketleri daha rahat bir hale gelir ve tamamen ağrısız bir kalça elde edilir.
Daha ileri yaşlara kadar ihmal edilmiş doğumsal kalça çıkıklarında ise İlizarov yöntemi ile pelvik destek osteotomisi ve kemik uzatma ameliyatı uygulanabilmektedir. Bu ameliyatın amacı, kalçanın yerine getirilmesinden ziyade hastanın ağrısız, kısalığı olmayan ve topallamayan bir uzva sahip olmasıdır.

Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com
0212 296 94 50
FACEBOOK: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık
INSTAGRAM: @opdrgokcemik
TWITTER: @gokce_mik

Yazının devamı...

EYVAH, ÇOCUĞUM İÇE BASIYOR!

İçe basmak ; ayakların, basarken düz karşıya bakması gerekirken, içe bakması durumudur. İçe basmanın bir çok nedeni olabilir. Küçük çocuklarda ve bebeklerde görülme olasılığı sıktır. Aynı zamanda “pigeon toes” (güvercin yürüyüşü) olarak da adlandırılır.
2 yaşından küçük çocuklarda sebebi genellikle kaval kemiğinin içe dönük olmasıdır ve bu durum bebeğin rahim içindeki pozisyonundan ileri gelir.
2 yaşından büyük çocuklarda ise en sık sebep; uyluk kemiğinin içe dönüklüğüdür. Uyluk kemiği kalça seviyesinden içe dönüktür. Bu durum dizlerin, ayakların ve ayak parmaklarının hep beraber içi göstermesine sebep olur. Bu çocuklarda bacaklarını çaprazlayıp altına alarak oturma sık görülür (“W” oturuşu).
Bir diğer içe basma nedeni ayağın ön kısmının içe dönmesidir. Bu durum genelde doğuşta görülen anomalidir.
Çocuğunuz yürürken veya adım atarken ayaklarının içi göstermesi durumunda bir Pediyatrik Ortopedist'e başvurmanız gerekir. Genellikle muayeneyle bazen de görüntüleme yöntemleri yardımıyla kolaylıkla tanı konabilir.


Nasıl Tedavi Edilir?

Genellikle tedavi gerekli değildir, içe basma zamanla kendiliğinden düzelebilir.
2 yaş altındaki çocuklarda, çocuk ayağa kalktığında ve yürümeye başlayınca durum düzelir.
2 yas üstü çocuklarda ise tedavi, bazen sadece çocuğun bacaklarını çapraz yaparak oturmasına (W oturuşu) engel olmaktır.
Çocuklar okul çağına geldiklerinde ve zamanlarının büyük çoğunluğunu sandalyede normal pozisyonda oturarak geçirdiklerinde bu durum kendiliğinden düzelir.


Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com
0212 296 94 50
FACEBOOK: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık
INSTAGRAM: @opdrgokcemik
TWITTER: @gokce_mik

Yazının devamı...

DOĞUM KONTROL HAPLARI ÖN ÇAPRAZ BAĞ YARALANMA OLASILIĞINI AZALTIYOR

DOĞUM KONTROL HAPLARI ÖN ÇAPRAZ BAĞ YARALANMA OLASILIĞINI AZALTIYOR

Teksas Üniversitesi'nde 2016 Mart'da yapılan çalışmada, doğum kontrol hapı kullanan genç kadınların kullanmayanlara göre çok daha az oranda diz yaralanmaları yaşadığı tespit edilmiş ve bu çalışma Medicine & Science in Sports & Exercise 'da yayımlanmıştır.
Yapılan çalışmada seçilen hastalar, ulusal sağlık kayıtları ve resmi reçeteleri incelenerek belirlenmiştir.

Yaşları 15-19 arası olan 24.428 genç kadında inceleme yapılmış ve ön çapraz bağ yaralanması nedeniyle ameliyat olma gereksinimleri değerlendirilmiştir.

Bu değerlendirme sonunda ; doğum kontrol hapı kullanan hastalarda, aynı yaş aralığında olup da hap kullanmayanlara göre ameliyat gereksinimi daha düşük çıkmıştır. Bir başka deyişle, doğum kontrol hapı kullanan genç kadınların ön çapraz bağ yaralanmalarının ameliyat gerektirmeden iyileştiği görülmüştür.

Araştırmacılar, östrojen hormonunun ön çapraz bağ dokularını zayıflattığını öne sürmüşlerdir. Araştırma ekibinin yaptığı bir önceki çalışmada da yine ön çapraz bağ yaralanmalarının kadınların genellikle menstürasyon dönemlerinde, yani östrojen seviyelerinin yüksek olduğu zamanlarda gerçekleştiği belirlenmiş. Doğum kontrol hapı ise östrojen seviyesini dengelediği için östrojenin diz bağlarını zayıflatıcı rolünü bertaraf etmektedir.

Ortopedi cerrahları olarak öncelikle bizlerin östrojen hormonunun ön çapraz bağ üzerindeki zayıflatıcı rolünü bilmemiz önemli. Doğum kontrol hapları özellikle 15-20'li yaşlardaki kadınlarda bu riski düşürücü nitelik taşıyor. Dolayısıyla bu yaş aralığında olan ve profesyonel olarak sporla uğraşan genç kızlar, yaralanmaları ardından iyileşme süreci için uygun şartları sağlamak ve olası yaralanmaları önlemekle ilgili doğum kontrol hapları konusunda bilgilendirilmelilerdir.

Belirtmekte yarar var; bu araştırma tekrar eden bağ yaralanmalarını kapsamıyor. Yani ön çapraz bağ yaralanması tedavisi ardından oluşabilecek yeni yaralanma riski hakkında uzmanlar tarafından herhangi bir yorum yapılmamış. Dolayısıyla doğum kontrol haplarının ameliyat edilmiş bir ön çapraz bağa nasıl cevap vereceği -şimdiye kadar yapılan çalışmalar çerçevesinde- halen bilinmemektedir.

Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com / gokce@gokcemik.com
0212 296 94 50

FACEBOOK: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık

INSTAGRAM: @opdrgokcemik

TWITTER: @gokce_mik

Yazının devamı...

KEMİK KAYBINI ve OSTEOPOROZ'U ÖNLEMEKTE KURU ERİĞİN ÖNEMİ

Teksas Üniversitesi'nde yapılan son araştırmada, özellikle iyonize olmuş radyasyondan kaynaklı kemik kaybını önlemekte (radyoterapi gören kanser hastaları, astronotlar, radyasyonlu alanda çalışmakta olanlar ve nükleer kaza kurbanı olan insanlarda kemik kaybı daha sık görülmektedir) kuru erik yemenin faydalı olduğu ortaya çıkmıştır.
Radyoterapi tedavisi gören hastaların iskeletlerinde bozulma ve kemiklerinde kırılganlık sıklıkla görülür. Kemik kaybı Osteoporoz (kireçlenme) hastalığına yol açar. Osteoporoz'la kemikler daha kırılgan ve travmalara karşı korunmasız ve savunmasız hale gelir, güçsüzleşir. Tüm dünyada her yıl 9 milyondan fazla Osteoporoz'dan kaynaklı kırık vakası söz konusudur.
Araştırmacılar, radyasyon sonucu gelişen Oksidatif Stres gibi, iyonize olmuş radyasyondan kaynaklanan kemik kaybının altında yatan mekanizmayı kontrol edebileceklerine inandıkları sayısız strateji üzerinde araştırma yapmışlardır. (Oksidatif stres bir hastalık değildir ancak hastalığa yol açabilecek veya hızlandırabilecek bir etkendir ve genellikle herhangi bir semptomu yoktur. Radyasyon, UV ıs¸ınları, yagˆ oksidasyonu, immunolojik reaksiyonlar, stres, sigara, alkol ve biyokimyasal redoks reaksiyonları gibi pek c¸ok yolla olus¸umu gerc¸ekles¸ebilir.)
Araştırma ekibi, iyonize olmuş radyasyona maruz kalmış kobay fareleri üzerinde çeşitli antioksidan ve anti-inflamatuarlar test etmiş ve böylece kemik kaybının ve radyasyondan kaynaklanan çeşitli kemik hastalıklarının oluşmasını engellemeyi hedeflemiştir.
Ascorbic asit, N-acetyl cysteine, L-selenomethionine, dihydrolipoic asit, E vitamini, dihydrolipoic asit ve kuru erik kullanılarak yapılan testler sonucu kuru eriğin diğer antioksidanlar arasında en etkili antioksidan olduğu tespit edilmiştir.
Kemik kaybıyla ilişkili olan genler olan ; Nfe2l2, Rankl, Mcp1, Opg ve TNF-? genleri üzerinde yine önleyici anlamda en etkili olan Kuru Erik olmuştur.

Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com
0212 296 94 50
FACEBOOK: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık
INSTAGRAM: @opdrgokcemik
TWITTER: @gokce_mik

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.