SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

OKUL ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARDA SIRT AĞRILARI

OKUL ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIN SIRT AĞRILARI ÇANTALARINDAN KAYNAKLANIYOR!

Çocuk hastalarımdan bir çoğu kronik sırt ağrısı şikayetiyle bana başvuruyor. Tıpkı yetişkinler gibi, çocuklarda da bel ve sırt ağrılarıyla maalesef sıklıkla karşılaşıyoruz.
Yapılan araştırmalar okul çağı çocuklarımızın yaklaşık %70'inin sırt çantası kaynaklı ağrılardan şikayetçi olduğunu gösteriyor.
Ağır okul çantaları taşımak ve bunları özellikle de tek omuzda taşımak gelişme çağındaki çocuklarımızda bel ve omurga asimetrilerine yol açabilmektedir. En sık karşılaşılan rahatsızlık da Lordosis'dir. (omurganın alt kısmının ileri doğru çıkmasıdır.)

Peki Çocuklarımız Sırt Çantalarını Nasıl Doğru Taşırlar?

Öncelikle çantanın olması gereken en fazla ağırlığı nasıl hesaplanır ondan bahsedelim ;
Maksimum çanta ağırlığı = Çocuğun kilosunun %15'i olmalıdır.

Buna dikkat ettikten sonra;
Çocuğun çantasını yerden alırken hızla kaldırıp sırtına ve omzuna çarpar şekilde, fırlatırcasına almasına izin verilmemelidir. Çanta dikkatlice kaldırılıp iki omuza birden dengeli biçimde asılmalıdır.
Çocuklar genellikle çantalarını tek omuzda taşımayı tercih ederler, bunun mutlaka önüne geçilmelidir. Çanta her iki omuzda askıların uzunlukları eşit biçimde taşınmalıdır.
Askıların sıkı olması, sırta oturması ve çantanın kalçaya doğru sarkmaması önemlidir.
Belden yukarıda, sırta tam oturan şekilde, göğüs hizasında duran bir çanta en doğru pozisyonunda demektir.
Çanta içindeki malzemeler de, düz ve ağır materyaller arka gözde ve sırta yakın yerde, yuvarlak, yumrulu, çıkıntısı olan materyaller ise ön göze yerleştirilmelidir.


Okul Çantası Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler;

Bir sırt çantasında ne kadar çok destekleyici askı varsa o kadar iyidir. Yani sırt, omuz, göğüs, karın askısı olan çantalar ağırlığı dağıtacağından ve vücudun tek bir bölgesine baskı yapmayacağından ailelerin bu tür modelleri tercih etmelerini öneriyoruz.


Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com / gokce@gokcemik.com
0212 296 94 50
Facebook: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık
Instagram: @opdrgokcemik
Twitter: @gokce_mik

Yazının devamı...

OBEZİTE ve DİZ PROTEZİ

Osteoartrit yani “Kireçlenme”, sıklıkla diz, kalça, ayak bileği ve ayak baş parmağında görülen bir rahatsızlıktır. Obeziteyle gelen hareketsiz yaşam ve beraberinde eklemlere binen aşırı yük nedeniyle obezite hastalarında hızlı ilerleyen ve ağrılı bir kireçlenme gelişir.

Hasta, hem aşırı kiloları nedeniyle, hem de kireçlenmenin yarattığı ağrılar sebebiyle günlük yaşamında daha da hareketsiz hale gelir ve günlük kalori kaybı önemli ölçüde düşer, böylece kilo artışı devam eder. Dolayısıyla bu durum "artan kilo=artan kireçlenme" şeklinde kısır döngü halini alır. Hastanın en kısa sürede hem aşırı kilolarından (Obezite hastalığından), hem de eklemlerindeki kireçlenme hastalığından kurtulması gerekmektedir.

Eklem ağrıları çeken obezite hastalarına, “kilo vermeleri koşuluyla ortopedik rahatsızlıklarını giderme” yaklaşımı modern ortopediye uygun değildir. Modern Ortopedi anlayışına göre, bir obezite hastasının öncelikle ortopedik rahatsızlıklarını gidermek ve hastayı hareket kısıtlılığına mahkum eden tüm eklem ve kireçlenme rahatsızlıklarından kurtarmak en doğru yaklaşımdır.

Özellikle diz veya kalça protezi ameliyatı (bazen kişilerde her ikisi birden gerekli olabilmektedir) sonrası bir obezite hastası, eklem hareket kabiliyetinde eski sağlığına kavuştuğunda, bir beslenme uzmanı takibinde düzenli beslenme programıyla kontrollü zayıflayabilir veya Bariatrik Cerrahi yöntemlerine başvurabilir.

2010 yılında benim de bizzat çalışmalarda bulunduğum New York HSS (Hospital for Special Surgery) de Dr.McLawhorn liderliğinde yapılan bir araştırmada, Diz Protezi Cerrahisi ve Bariatrik Cerrahi ( Mide Küçültme Cerrahisi) geçiren hastaların hayat kalitesinde çok büyük iyileşmeler tespit etmişlerdir. Hastaların mide küçültme ameliyatı sonrası kalori alımı azalırken, diz protezi ameliyatı sonrası sağlığına kavuşan eklemleri sayesinde hastalar rahat hareket etmekte ve kalori tüketimleri artmaktadır.

Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com / gokce@gokcemik.com
0212 296 94 50
Facebook: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık
Instagram: @opdrgokcemik
Twitter: @gokce_mik

Yazının devamı...

Başparmak çıkıntısı silikonları gerçekten faydalı mı?


Son günlerde sıklıkla karşımıza çıkan "Halluks Valgus/ Ayak Başparmak Kemiği Çıkıntı Düzeltici ve Rahatlatıcı Silikon Aparat" adı altında sunulan ürünler gerçekten fayda sağlıyor mu? Yoksa fayda sağlamak bir yana, ayağa daha çok zarar mı veriyor?

Başparmak çıkıntısı olarak tanımlanan, tıbbi adıyla Halluks Valgus hastalığı bir kemik deformitesi türüdür ve hastalığın oluşmasında en önemli etken genetiktir.
Maalesef ilerleyici bir hastalıktır; Başparmağın yana yatmasıyla başlar, yıllar içinde kemiklerin açısı değişir ve gittikçe artarak göze çarpan ve rahatsız edici, ağrılı, acılı bir hal alır.




Git gide deforme olmuş başparmak kemiğinin dış yüzeyindeki ciltte gözle görülür bir kızarıklık, şişlik ve enflamasyon gözlemlenir.
Kişiler ayakkabı giyerken ve yürürken ağrı, acı ve uyuşma hissederler. Silikon aparatlar, ayakkabının cilde ve enflamasyon bölgesine yaptığı baskıyı kısa süre ile önleyici ve rahatlatıcı olabilirler, ancak bu rahatlama hissi geçicidir.
Silikonlar hastalığı tedavi edici nitelikte değildir, kemikteki mevcut deformiteyi (çıkıntıyı) hiç bir şekilde düzeltemezler. Ayakkabı içindeki alanı daraltacağından diğer parmakların da ayakkabıdan zarar görmesine ve başka deformitelerin oluşmasına da sebebiyet verebilirler.

Dolayısıyla söz konusu silikon aparatlar, kemik düzeltici etkisi vurgulanarak hastalara sunulduğu takdirde, oluşabilecek yanlış algı ile Halluks Valgus hastalığının tedavisini geciktirmekle hastalara fayda sağlamaktan ziyade, zarar verecektir.



Kemiklerdeki deformiteler sadece cerrahi müdahaleyle düzeltilebilir.
Son yıllarda gelişen cerrahi teknikler sayesinde günümüzde Halluks Valgus tedavisi artık son derece kolaylaşmış, eski tekniklerle yaklaşık 2-3 saatlik ameliyat süreleri yeni teknikler sayesinde 45 dakikaya inmiştir. Daha da önemlisi bu sayede hastalığın nüksetmesi de önlenebilmiştir.
Operasyon sonrası iyileşme sürecinde alçı veya koltuk değneği kullanılmamaktadır ve kişiler cerrahi operasyonun yapıldığı gün desteksiz yürüyebilmekte ve 1-2 gün içinde taburcu olabilmektedirler.
Pratikleşen bu tedavi yöntemi sayesinde artık hanımlar tedavi sonrası sezonun trend ayakkabılarını da rahatlıkla giyebilmektedirler.


Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com / gokce@gokcemik.com
0212 296 94 50


Facebook: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık
Instagram: @opdrgokcemik
Twitter: @gokce_mik

Yazının devamı...

Topuklu Ayakkabı Giydiğinizde Bilek Burkulmaları Yaşıyor Musunuz?

Topuklu ayakkabıyla yürürken birden ayağınızı boşlukta hissedip burkulmalar yaşıyorsanız, ya da bir spor ayakkabıyla düz zeminde yürürken bile, ama çoğunlukla engebeli zeminde, ayak bileğinizde bir boşluk ve yalpalama hissediyorsanız, nedenini bilmediğiniz ayak bileği dönmeleri, düşmeler ve sakarlıklar yaşıyorsanız büyük ihtimalle Kronik Bağ İnstabilitesi'ne sahipsiniz.

Peki Nedir Kronik Bağ İnstabilitesi?

Hayatınızda bir dönemde en az bir kez bilek burkulması yaşadıysanız ve ilk müdahaleniz zamanında ve durumunuza uygun yapılmadıysa, tekrar eden bilek burkulmalarının ardından sıklıkla Kronik Bağ İnstabilitesi olarak adlandırdığımız durum gelişir. Bu durumu biz şöyle ifade ederiz; tekrar eden, kişiyi rahatsız eden, ağrı ve acı veren, günlük yaşamını etkileyen, hatta bazen durup dururken gelişen bilek burkulmaları ve dönmeleridir.

Bilek burkulduğunda, bağ dokular gerilir ve bazı vakalarda yırtılır. Bu durumda bileğin denge becerisi de olumsuz yönde etkilenir.

Şayet bu durumda ilk müdahale etkin olarak sağlanmazsa, ki burkulmalarda çoğunlukla alçı yapılması uygundur, ayak bileği bağları doğru şekilde iyileşemez ve ileride nüksedecek yeni burkulmalara aday hale gelir.
Bilinen en genel tedavi yöntemi olan bandajlama ve buz kompresi, zannedildiği gibi bağ dokularını iyileştirmekten ziyade, bilekte burkulmadan kaynaklanan acıyı, şişliği ve ödemi giderici yönde etkilidir.

Oysa ki bağların eski fonksiyonlarını kazanmaları için ortalama 3 hafta süre ile alçıda olmaları uygun olan tedavi şeklidir ve kişi burkulmayı ilk yaşadığında zaman kaybetmeden uygulanmalıdır.
Söz konusu alçı, bilinen klasik alçı gibi değildir, "soft cast" olarak adlandırılan, üzerine rahatlıkla basılıp yürünebilen yeni nesil alçılardır. Alçı süresi sonunda dinlenmiş olan bağlar eski dengelerine ve fonksiyonlarına kavuşurlar.

Kronik Bağ İnstabilitesi'nde Etkin Tedavi Şekli Nedir?

Kronikleşen, yani sürekli nükseden bilek burkulmaları bize bağların güçsüzlüğünü gösterir. Fizik tedavi ile güçlendirilemeyen bağlar için cerrahi müdahale gerekir. Hasar görmüş lifler oldukça basit bir ameliyatla tamir edilir ve tam tedavisi mümkündür.

Op.Dr. Gökçe MIK
Yetişkin ve Pediyatrik Ortopedi Uzmanı

www.gokcemik.com / gokce@gokcemik.com
0212 296 94 50

Facebook: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökçe Mık

Instagram: @opdrgokcemik

Twitter: @gokce_mik

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.