SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Eyvah! Çocuğum Ergen!

Çocuklar hormonları vasıtasıyla yetişkin olmaya adım atarken fiziksel bir değişime uğrar ve duygularda iniş çıkışlar yaşarlar. Duygularının neden sürekli değiştiği sorulduğunda ise bunu açıklayamazlar.

Ergenlik dönemindeki çocuklar soyut düşünmenin yoğun olduğu bu dönemde kendilerine bir kimlik kazandırma arayışına girerek bilişsel, sosyal ve duygusal açıdan da olgunlaşırlar.

Ebeveynlerin etkisinin azaldığı daha çok çevrenin çocuğun yaşamı üzerinde hakim olduğu bu dönemde çocuk kendi kendine ben kimim, kime benzemeliyim, başkalarına nasıl görünmeliyim gibi sorular sorduğu dönemdir.

Ön ergenlik 12-15 orta ergenlik 15-18 ve ileri ergenlik 18-22 yaşları arasında görülmektedir.

Ön Ergenlik döneminde çocuk vücudunda gerçekleşen fizyolojik değişimleri kabul eder ve anlamlandırır.

Orta Ergenlik döneminde çocuk soyut düşünerek kişilik ve kimlik oluşumunu tamamlar.

İleri Ergenlik döneminde ise çocuk kuşaklar arası farkı anlamaya çalışır kabul eder ya da kurallara karşı savunma direnci oluşturur.

Ergenlik döneminde karşılaşılan problemleri şu şekilde sıralayabiliriz;

Yoğun Duygusallık

Özellikle bu dönemde okulçağı çocuğuna yapılan karşılaştırmalar, suçlamalar ve fiziksel değerlendirmeler çocukta yoğun duygusallığı etkileyecektir.

Şişmanlık

Bu dönemde hormonal olarak çok yeme isteğine karşı aile mutlaka bir pedagogla süreci takip etmeli ve çok yemenin duygusal bir açlıktan kaynaklı olup olmadığı analiz edilmelidir.

Sıfır Beden İsteği

Ergenliğin erken dönemlerinde özellikle kız çocuklarında görülen sıfır beden olma isteği vücuttaki kilo almaya karşı dirençle beraber toplum tarafından kabul görme isteğidir. İlerleyen dönemlerde engel olunmazsa Anorexia Nervosa’ya neden olabilir.

Akne Vulgaris

Ergenlik dönemi bazı hormonların artmasıyla kıllanma ve yağlanma ile meydana gelen kıl diplerinin iltihaplanması ile meydana gelen bir hastalık türüdür.

Kurallara Karşı Gelme

Bu dönemdeki çocuk soyut düşünmeye başlar ve sürekli neden diye sorgular.Kuşaklar arası farktan kaynaklı kurallara karşı direnç oluşturur.

Kimlik taklit etme (herhangi bir sanatçı gibi yaşıyor olma hali)

Ergenliğin son dönemi sosyalleşen çocuk çevresindeki herkesi gözlemler ve saygı duyulan itaat edilen kişilere karşı merak duyar .Yaşından büyük kişilerle samimi olur ve onlara özen duyarak taklit eder.

Yaşından büyük kadın ya da erkekle diyalog kurma

Ergenliğin son döneminde kız çocuklarının baba ile olan iletişim biçimi kadar erkek çocuğunun da anne ile olan iletişimi oldukça önem taşır. Özellikle cinsel istismarcılar bu dönemin özelliklerini iyi bildiklerinden sosyal medyada rahatlıkla çocukları kandırabilir ve onlara kolayca erişebilirler.

Onları bu dönemde anlayan, dinleyen, kendi oluşturdukları kişiliğe saygı duyan ve değer veren birini arayan ergen çocuklar için yaşamın bu dönemi oldukça önemlidir.

Pedagog

Sümeyra Yapıcı

Yazının devamı...

Çocuklarda Atılganlık Eğitimi

Atılganlık; gereksiz endişe ve kaygılardan arınmış halde kendi çıkarlarımıza uygun hareket etmemiz, haklarımızı herhangi bir saldırı durumunda koruyabilmemiz, duygu ve düşüncelerimizi rahatlıkla ifade edebilmemiz anlamına gelir. Temelde insan eşitliğine dayanan bu kavram herkesin aynı anda kazanmasının ya da mutlu olmasının mümkün olabileceğini savunur.

Atılgan davranış biçiminin sahip olduğu özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz;
• “Hayır” diyebilme yeteneği,
• Bir istekte bulunabilme yeteneği,
• Olumlu ya da olumsuz duyguları ifade edebilme yeteneği,
• Genel tartışmaları başlatabilme, sürdürebilme ve sonuçlandırabilme yeteneğidir.
• İletişim kurma,
• Kendini sunma,
• Empatik anlama,
• Bilgi alma ve verme,
• Sosyal rahatlık,
• Karşılıklı bağlılık içerisinde olma,
• Grup içi ve dışı performans sergileme,
• Farklılığı tolere etme,
• Kendine ve başkalarına güvenme,
• İşbirliği gerçekleştirebilme,
• Başkalarının ihtiyaç ve beklentilerini yordayabilme,
• Arkadaşlık kurma ve sürdürebilme,
• Yakın ilişki geliştirebilmedir.

Okul öncesi dönemde bu güvenli davranış biçimleri çocuklara öğretilebilir. Yapılan etkinliklerle çocuklara başkalarının haklarına saygı, kendisini doğru ve uygun yollarla ifade etme becerisi kazandıracak sınıf içi uygulamalar gerçekleştirilebilir.
Ebeveynler çocuklarla kurduğu iletişim örüntüleri ile bu sürece katkıda bulunabilirler.
Örneğin;
o Eğer ödevlerini yapmazsan sana gösteririm (saldırgan )
o Ödevlerini yapmaman umrumda bile değil (pasif)
o Ben işlerimi hallederken sen de ödevlerini bitirebilirsin böylece sonunda keyif verici bir şeyler yapabiliriz. (güvenli)

Çocuklarınıza tercih etmesi için seçenekler sunmalısınız.En çekinik çocuk bile bu durumda bir tercih yapacak ve buna bağlı olarak davranışa karar verme sonucunda sorumluluğunu almış olacaktır.
Atılgan çocuk; kendisine, çevresine ve hayata karşı sorumlu bir birey olarak düşünce ve duygularını yöneten ,planlı ,gerektiğinde hayır diyebilen, empatik düşünebilen kendine ve başkalarına güvenen çocuktur.

Çocuğum nasıl atılgan çocuk olabilir?
Öncelikle çocuğunuzla anlamlı ve yakın ilişki kurmalısınız.
Heyecanı azaltacak telkinlerde bulunun.
Duygu ,düşünce ve davranışlarını rahatça sergileyebileceği ortamlar yaratın.
Sözsüz davranış biçimlerini geliştiren ev içi ebeveyn katılımlı oyunlar oynayın.(sessiz sinema vb.)
Çocuğunuza saygı duyun.
Düşünce ve davranışlarını eleştirmeden yargılamadan algılmaya çalışın.
Empetik olun.
Ben dili iletişim kurun.(Bana yüksek sesle bağırınca kendimi korkmuş hissettim . vb cümle kalıbında)


Pedagog
Sümeyra Yapıcı


Yazının devamı...

Kekemelik Görülen Çocuklarda İzlenecek Yöntemler

Kekemelik konuşma akıcılığının istem dışı motor hareketlerle ses tekrarı, uzatma ya da sözcüklerin arasında oluşan duraksamalar nedeniyle meydana gelen bir bozukluktur. Bunun yanında göz kırpma, tikler, dudak ve yüz hareketleri, kafa hareketleri, sıkıntılı nefes alma davranışları ya da yumruk sıkma gibi motor davranışlar eşlik edebilir. Öte yandan tourette sendromu, bedensel ve sesli tiklerin bir arada bulunduğu bir hastalıktır. Hastalık tanısı koyarken ayırıcı tanı olarak mutlaka bu durum iyi değerlendirilmeli ve buna bağlı süreçte uygun tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Kekemeliğin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte obsesif, özgüveni yetersiz kişilik özelliğine sahip olma, ailenin ilk çocuğu olma ya da merkezi sinir sistemi anomalileri bu bozukluğun oluşmasında risk etmenleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca okul başarısı, mesleki başarı ve toplumsal iletişim bu durumdan oldukça olumsuz etkilenmektedir.

Nörolojik veya fizyolojik olarak gelişen bu süreç tamamen psikolojik olarak da gerçekleşebilmektedir.

Biz yetişkinler günlük yaşantımızda herhangi bir problemle karşılaştığımızda bu problemi yaşamımıza neden olan engelleri ortadan kaldırmaya çalışır ya da bu probleme karşı savunma mekanizmalarımızı kullanırız. Bunlar problemi sahiplenmeden yansıtmak, problem durumuna ilişkin saldırgan davranışlar sergilemek, problemden kaçma ya da probleme karşı bahaneler bulma gibi savunma dirençleri olabilir.

Ancak çocuklar ilk kez karşılaştıkları bir probleme karşı ne türden bir tepki vereceğini bilemeyebilir ve herhangi bir savunma direnci oluşturamadığında bayılma, kekeleme ya da titreme gibi fizyolojik durum bozuklukları meydana gelebilir.

Ne Yapmalıyım?

Pedagog

Sümeyra Yapıcı

Yazının devamı...

Çocuklarda Yalan Söyleme

Yalan insanları yanıltan sözler ya da davranış biçimleridir. Bu girişim sadece sözlerle değil jest, mimik ve susma ile de olabilir. Amacı ise başkalarını yanıltmak olan yalanlar anne babaların özellikle çocukların ergenlik döneminde korkulu rüyasıdır.

Çocukların yaşamlarının ilk beş yılında yalan söylemelerinden endişe etmenize gerek yoktur. Gelişim dönemleri özelliklerine bağlı olarak bu dönemde düş ürünü şeyler ya da kişiler ile size yalan gibi gelen sözde yalanlar (pseudo) hayali ürünler olabilir. Bu yüzden bu dönemde size açıkça yalan gibi gelen durumlara karşı endişe ve öfkeye kapılmayınız. Masadaki tabağını yanlışlıkla yere düşüren bir çocuk suçlu olan kişiyi kardeşi olarak tanımlayabilir. Bu tür bir davranış karşısında ceza verilmemeli çocuğa tepkisel yaklaşılmamalıdır.

Çocuklarda gerçeklik duygusu ya da gerçeğe sadık kalma zaman ile gelişen bir olgudur.

PATOLOJİK YALAN

Duygulanım bozukluğu sonucu oluşan yalan türüdür. Aşağılık duygusu bu türden bir yalanın bastırılan duygusu olabilir. Patolojik yalanın en önemli özelliği inandırıcı olmasıdır. Çocuk direk olarak inanılmak ve etraftakiler tarafından kabul görmek için yalan söyler. Kardeşi ile daha fazla ilgilenildiğini fark eden bir çocuk ilgiyi kendisine çekmek için okuldaki sınavlardan yüksek not aldığını yalan söyleyerek patolojik bir yalan söylemiş olur.

Yalan çocuklar tarafından taklit edilerek öğrenilen bir davranıştır. Çocuk ilk aşamada yalan söyleyen kişilerin davranış sonuçlarına odaklanarak onların avantajlarını kafasında değerlendirir ve bunu kendisi de denemeye başlar. Bir süre sonra düşüncelerinde ‘’gerçeği söylemekle hata ediyorsun ‘’ ifadesi yerleşmeye başlar.

Davranışa değil, davranışın altında yatan ihtiyaca odaklanın.

Aileler çocuklarında bir yalan ile karşı karşıya kaldıklarında öncelikle yalanın ne türden bir yalan olduğuna odaklanmalı .

Başta da belirttiğimiz gibi sözde yalanları (pseudo) ahlaki boyutta değerlendirmemelidir. Hayatımızda doğru söylemenin övülmeye değer bir davranış olduğu belirtilmelidir.

Patolojik bir yalan karşısında ise hem psikolojik hem eğitsel hem duygusal durum birlikte değerlendirilmelidir.

Çocuktan duymak istediğimiz doğrular için ‘’benimle lütfen doğru olan şeyi paylaşır mısın?’’ şeklinde bir ifade kullanılmalıdır. ‘’BANA YALAN SÖYLEME!’’ gibi tepkisel ve yargılayıcı değil ’’lütfen doğruyu söyle ‘’ gibi algılayıcı bir tavır benimsenmelidir. Çocuklara doğruluğu pekiştirecek hikayeler ve yaşamdan deneyimlerimiz güzel bir ifade ile paylaşılmalıdır.

Psikolojik Danışman

Sümeyra Yapıcı

Yazının devamı...

Solak Çocuklarda Yapılması Gerekenler

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; günlük yaşamda insanların yaklaşık yüzde 9O’ı sağ elini yüzde 10‘u ise sol elini kullanıyor. Fosiller üzerinde yapılan araştırmalar bu yüksek oranın ilk insangiller, 2 milyon yıl kadar önce yaşamış Homo habilis için de geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.

Teoriye göre ise beynimizin sağ lobu, yüz tanıma, duygu ifade etme, müzik, duygu okuma, renk duyarlılığı, görüntü, sezgi, yaratıcılık gibi görevleri yerine getirirken, sol lobu da, mantık, dil ve analitik düşünce gerektiren görevlerin gerçekleştirilmesinde etkindir. Sol elini kullananların beynin sağ lobunu harekete geçirdiğini duymuşsunuzdur.

Çok eskilere gidecek olursak eski yunanlar solaklara ‘’aristera’’ yani ‘’yönetmeye uygun kişiler ‘’ derlerdi. Gerçekten de ünlü yönetici kişilere baktığımızda öyle olduğunu görebiliriz. Tiberius, Büyük İskender, Kraliçe Victoria, Amerikan Başkanları Harry Truman, James Garfield ve George Bush seçkin solaklardan sadece birkaçı.Yine dünyaca ünlü Leonardo da Vinci, Beethoven, Mozart, Rafael, Michelangelo, Albert Einstein, Angelina Jolie, Robert De Niro bilinen solaklardan.

Londra'daki UCL Üniversitesinden psikolog Chris McManus'a göre, "Sol elini kullananlar bazı bakımlardan daha yetenekli iken bazı alanlarda da dezavantajları olabilir. Solaksanız beyniniz normalden farklı biçimde organizedir ve bu da size başkalarında olmayan yetenekler sunar."

Oxford Üniversitesinden gelişim nöropsikologu Profesör Dorothy Bishop, yıllar boyunca solaklığı disleksi ve otizm gibi rahatsızlıklarla ilişkilendirenler olduğu gibi, mimar ve müzisyenlerin solak olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu söyleyerek olumluluklar atfedenlerin de olduğunu söylüyor.

Teknolojik aletler yapılırken birçoğu sağlaklara göre yapılıyor. Bazen kullandığımız dil solaklara karşı olabiliyor. Mesela ‘’sağduyu’’ kelimesinde bile solaklara karşı bir adalet yok.

Sağ elini kullanan kişilere göre dizayn edilmiş bu ürünleri solaklar kullanınca sakarlık vazgeçilmez olabiliyor.

Solak çocuğa sahip olanların sakarlık riski sağlak olan çocuklara göre daha yüksektir.

Anne babalar çocuklarının hangi elinin baskın olduğunu 3-4 yaşlarında keşfedebilirler. Çocuklar genelde 2 yaşına kadar her iki elini de kullanabilir.

Peki solak olduğunu nasıl anlarız?

Tek ayak üstünde durmaya çalıştığında sol ayağını tercih ediyorsa

Bir nesne uzatıldığında sol elini uzatıp alıyorsa

Yemek yerken sol eliyle kaşığı kavrıyorsa

Herhangi bir ey döndürürken saat yönünün tersine döndürüyorsa

Dişlerini sol eliyle fırçalıyorsa

Kalem, bardak gibi sık kullanılan objeleri yine sol eliyle daha baskın kullanıyorsa solak diyebiliriz.

Ne Yapmalıyım?

Solak olduğu keşfedilen bir çocuk asla sağ elini kullanmaya zorlanmamalıdır. Bu çocuğun yaratıcılığını engelleyici psikolojik bir zorlama olarak öğrenme güçlüğü yaşatabilir.

Okulda sınıf sırası öğretmeni tarafından sıranın sol tarafına oturacak şekilde değiştirilmeli.

Herkesin sağ elini kullanarak yemek yediği masada ona uygun bir düzen sağlanmalı.

Sol eliyle daha rahat hareket edeceği, kullanması daha uygun ürünler tercih edilmeli.

Psikolojik Danışman

Sümeyra Yapıcı

sumeyra.yapci@gmail.com

Yazının devamı...

Çocuğumun Küfür Etmesini Nasıl Engellerim?

Çocuklar küfürü nereden öğrenirler?

Aileler sık sık ‘’Biz evde küfür etmiyoruz, nerden öğreniyor bu çocuk anlamıyoruz’’ şeklinde sitemlerde bulunurlar. Aslında aile içi iletişimde ebeveynler arasında öfke duygusu yaşanır iken vurgulu şekilde söylenen bir söz karşı tarafı sinirlendirir ve ortam kızışır. Bunu gören çocuk ise davranış bilgi eşleşmesi ile karşısındaki insanı bu şekilde öfkelendirebilceğini öğrenir. Oysa ki masum çocuk söylediği kelimenin henüz anlamını dahi bilmiyordur.

Bunun dışında çok küçük yaşlarda henüz dil gelişimi tamamlanmamış çocuklar birilerinden duydukları küfürleri toplum içinde aniden söyleyebilirler. Aileler çocuğun bunun farkında olmadan söylediğini sanarak gülerek tapki geliştirirler ancak çocuk daha önce o kelimeyi söylediğinde dikkat çektiğini fark etmiştir. Asla hangi yaşta olursa olsun gülerek tepki vermemelisiniz.

Ne Yapmalıyım?

En çok ergenlik döneminde görülen küfür problemine karşı sizlerle ‘’küfür kavanozu ‘’ etkinliğini paylaşacağım.

Cam bir kavanoza ağzına kadar bozuk para doldurun. Çocuğunuzun almayı çok istediği bir eşyanın fiyatı kadar olursa daha etkili olacaktır.

Çocuğunuza dört hafta boyunca küfür etmeden durabilirse kavanozdaki tüm bozuk paraların onun olacağını söyleyin.

Takvimde o günü işaretleyin.

Kavanozuda görünür bir yere koyun.

Böylece çocuk ne için çabaladığını da görecektir.

Her küfür edişinde kavanozdan bir miktar para eksiltin.

Dört hafta sonunda çocuğa kavonozdaki parayı verirken ‘’Gördün mü bozuk bir dil yüzünden ne kadar para kaybettin?

Çocuğunuza dilersen bu ay bu oyunu bir kez daha oynayabiliriz bende senin o istediğin oyuncağı almanı çok isterim vb. ifadeler ile bir anlaşma yapabilirsiniz.

Psikolojik Danışman

Sümeyra Yapıcı

sumeyra.yapci@gmail.com

Yazının devamı...

Çocuklarına Dayak Atan Ebeveynler Dikkat(!)

Sizce okul öncesi çağda bir çocuk yılda kaç kez dayak yer?

Ayda bir mi?

Haftada bir mi?

Cevabı duymaya hazır mısınız?

Okul öncesi dönemde bir çocuk yılda 150 kez dayak yer. Yani ortalama 2.4 günde bir. İnanabiliyor musunuz?

Şaşırdınız değil mi? Ancak bu rakamlar bize en az iki hane kadar uzakta olan dostlarımız ya da bizzat bizler tarafından oluşuyor.

Birçok anne baba ‘’dayak cennetten çıkmadır’’ sözünden hareketle çocuklarını dayak atarak disipline etmeye çalışıyor. Çünkü bildikleri tek yol bu. Yeterince iletişim becerisine sahip olmadıklarından çatışma çözme yolunun dayaktan geçtiğine inanıyorlar.

Düşünün ki hiç dilini bilmediğiniz bir ülkedesiniz. Çok yorucu bir günün ardından karnınızın oldukça acıktığını hissediyor ve bir restauranta giriyorsunuz. Cebinizde oldukça yüklü para var ancak tamamı türk lirası şeklinde. Leziz görünen birkaç menüyü tepsinize alıp kasaya geldiğinizde size onların karşılığında ödemeniz gereken para söyleniyor. Siz o dili bilmediğiniz için cebinizdeki paraları çıkarıp ödenecek kadar alması için kasanın önüne seriyorsunuz. Ancak kasiyer el işaretleri ile size ‘’hayır olamaz’’ mesajları veriyor. Siz çok aç olduğunuz için sinirleniyor ve başka bir iletişim diline sahip olmadığınız için adama sert şekilde bakmaya alması için ısrarcı olmaya başlıyorsunuz. Ancak o da sizin dilinizi anlamadığı için bir süre sonra kavga etmeye başlıyorsunuz. Ve sonuç kapının önünde dayak yemiş haldesiniz.

Paranızı bulunduğunuz ülkenin para birimine çevirmedğiniz sürece alışveriş yapmanız ya da dilediğiniz şeylere sahip olmanızın mümkün olmadığını anlıyor ve oradan uzaklaşıyorsunuz. Yapacağınız ilk şey ise aynı dili konuşacağınız bir tercüman bulmak oluyor.

İşte günlük yaşantımızda da bu böyledir. Problem durumunu çözmek için öncelikle aynı dile ve aynı iletişim becerilerine sahip olmamız gerekir. Yeterince iletişim becerisine sahip olmayan insanlar çocuklarına ve eşlerine şiddet uygularlar. Çünkü başka bildikleri bir yol yoktur.

Çocukların bir dili yoktur, gelişim dönemlerine ait birçok dilleri vardır.

Herhangi bir problem durumu ile karşılaştığınızda öncelikle onunla aynı göz hizasına gelip göz kontağı kurmalısınız. Bu iletişimde mesajın karşı tarafa daha erken iletilmesini sağlar.

Davranışın kabul edilebilir olup olmadığını objektif olarak gözden geçirmelisiniz.

Ben dili kullanarak ona bu şekilde davrandığında neler hissettiğinizi belirtmelisiniz.

Mola yöntemi uygulayabilirsiniz.Davranış gerçekleştiğinde odasında 15 dakika yalnız bırakarak o davranış üzerine düşünmesini sağlayabilirsiniz.

Dayak ile disiplin sağlamak hiçbir işe yaramamaktadır. Aksine dayak çocuğun daha çok sinirlenmesine ve kendi kendine öfkelenmesine neden olmaktadır.

Dayak atarak çocuğun o an istemediğiniz davranışına son verebilirsiniz ancak bu tüm davranışlarına ket vuran aynı zamanda zekasını olumsuz yönde etkileyecek bir istismar biçimidir.

Dayak atılan çocuk problemlerin bu şekilde çözüleceğine inanır ve ilerleyen yıllarda istismar ,saldırganlık , zorbalık gibi davranışlar sergiler.

Sürekli dayak yiyen çocuk bir süre sonra davranış gerçekleştirmeye karşı kaygı oluşturabilir, sosyal ortamlarda antisosyal kişilik özellikleri sergileyebilir.

Dayak atılan çocuk duygusal anlamda ailesine karşı bağlanma yaralanması yaşar . İnsanlarla olan ilişkilerinde iletişim bozuklukları ve güven problemleri olur.

Dayak atılan çocuk kendisini ifade edemez ,problemlerini konuşarak değil şiddetle çözmeye daha eğilimli olur.

Psikolojik Danışman

Sümeyra Yapıcı

sumeyra.yapci@gmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.