SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Hamilelikte Ağda ve Lazer Epilasyon

Gebelikte anne adaylarının en merak ettiği soruların başında istenmeyen tüylerden nasıl kurtulacağı, gelmektedir. Hormonal değişimler sebebiyle artan tüylenme, anne adayları arasında oldukça yaygın bir sorundur. Ancak meme uçlarında ya da göbekte meydana gelen tüylenmeler, gebelikten sonra durdur ve dökülür. Bu sebeple bu tüylere gebelik sırasında müdahale edilmemesi gerekir.

Gebelikte ağda:

Gebelik döneminde ağda yapılabilir. Ancak bu süreçte vücut daha hassas olduğu için iz kalabilir ya da anne adayının canı daha çok yanabilir. Bu sebeple güvenilir yerlerde ağda yaptırmak gerekmektedir. Hijyen, gebelik sürecinde en önemli konudur. Ağda yapılırken kullanılan araçların mutlaka tek seferlik kullanıldığına dikkat etmelisiniz. Genital bölge, ağda sırasında oldukça acıyabilir. Bu sebeple de uygulanması önerilmez. Ancak babacaklar, kollar ya da koltukaltı gibi bölgelere ağda uygulanabilir.

Gebelikte lazer ve iğneli epilasyon

Epilasyon yönteminde ışık enerjisinden yararlanılır. Kullanılan bu yöntem yalnızca kökleri hedef alır. Bu sebeple de cilde herhangi bir şekilde zarar vermez. Lazer epilasyonun gebelikte kullanımı hakkında yeterli bilimsel bilgi mevcut değildir. Bu sebeple de bu süreçte uygulanmaması tavsiye edilir.

İğneli epilasyonda ise kullanılan yöntem iğnedir. İğne uçları ile kökler tahrip edilir. Bu aşamada anne adayı oldukça acı çekebilir. İğneli epilasyonun bebeğe herhangi bir zararı yoktur. Ancak hormonal değişimler sebebiyle iz kalma riski vardır.

Gebelik döneminde tüy dökücü kremler

Gebelik döneminde yasak olan yöntemlerden biri de tüy dökücü kremlerdir. Bu kremlerin içerisinde kimyasal içerikler bulunmaktadır. Bu sebeple de cilt tarafından emilir ve bebeğe geçebilir. Gebeliğin hiçbir sürecinde tüy dökücü krem kullanılmamalıdır.

Gebelik dönemi için en uygun tüy temizleme yöntemi hangisidir?

Gebelik döneminde önerilen iki tüy temizleme yöntemi vardır. Bunlar ağda ve jilettir. Tüy dökücü kremler kesinlikle önerilmez. Lazer ve iğneli epilasyonun ise gebelik döneminden sonraya ertelenmesi tavsiye edilir.

Yazının devamı...

Yumurta Dondurma İşleminde Başarı Oranı

Yumurta dondurma işleminde elde edilen başarı oranı nedir?

Yumurta dondurma işleminde normal yöntemlere göre, vitrifikasyon yani camlaştırma yönteminin kullanılması ile beraber başarı oranını artmıştır. Vitrifikasyon yöntemi kullanılarak uygulanan dondurma işleminde, yumurtaların canlılığını koruma oranı, % 25 seviyesinden neredeyse % 95 seviyelerine kadar çıkmayı başarmıştır. Bu durum, anne adayının yumurta dondurma işleminin ardından çözdürülmüş olan yumurta ile hamileliği elde etma ihtimali, klasik yönteme göre daha da artar.

Klasik yöntemde yumurtalar yavaş bir şekilde soğutulduğu için, uygulamanın yapıldığı esnada içinde bulunan sıvı miktarı fazla olan yumurtada buz kristallerinin meydana gelmesine sebebiyet vererek, yumurtanın canlılığının kaybolmasına neden olur. Vitrifikasyon yöntemi sayesinde, yumurta herhangi bir travmaya maruz kalmaz ve bu sayede de hamilelik sağlama şansı da daha kolay olur.

Klasik yöntem kullanıldığı zaman ise, çözdürülmüş olan yumurtaların neredeyse 4/1 i canlılığını kaybetmekte ve elde edilmesi beklenen hamilelik ihtimali de yarı yarıya düşmektedir.

Camlaştırma yöntemi ile sağlanan hamileliklerin oranı ise, taze yumurtalar ile elde edilen hamilelikler ile neredeyse aynıdır.

İşlem esnasında başarı sağlanmasına yardımcı olan faktörler nelerdir?

Yumurta dondurma uygulamasının iyi bir donanıma sahip olan merkezler tarafından gerçekleştirilmiş olması halinde, elde edilecek olan başarı şansı daha fazla olur. Özellikle onkolojik tedavi görecek olan kadınlarda ve hamile olmayı bazı sebeplerden dolayı 35 yaşından sonra yapmak zorunda kalan kadınlarda yumurta dodurma işlemi uygulanır. Vitrifikasyon ile dondurulan yumurtalar klasik yönteme göre, 600 ile 1000 kat daha hızlı soğutulmakta ve çözdürme işlemi esnasında da canlı yumurtalara rastlama ihtimali daha da artmaktadır.

Yumurta dondurma işlemini yaptırmayı düşünen kişilerin, olabildiğince genç yaşlarda yumurtalarını dondurması, işlem sonrasında elde edilecek olan başarı olasılığını arttıran bir başka föktördür.

Kanser tedavisi görecek olan bayanların da, tedaviye başlamadan önce yumurta dondurması halinde, tüp bebek tedavisi ile başarı sağlama olasılığı artar.

Yazının devamı...

Tüp Bebekte Çoğul Gebeliğin Önlenmesi

İnsan bünyesi anatomik yapısına bağlı olarak tek bir bebeğe gebelik için uygundur. Meydana gelebilecek çoğul bir gebelik durumunda anne ve bebekler için riskli bir gebelik süreci yaşabilmektedir. Özellikle de üçüz veya dördüz bebekler sonu gelmek bilmeyen sorunlar yaratabilir.

“Üçüz veya dördüz gebelik hem annenin hem de bebeklerin sağlığı için son derece olumsuzdur.”

Söz konusu riskler tüp bebek tedavisi uygulamasında da geçerlidir. Tüp bebek yönetmelik koşulları gereğince çiftlere çoğul gebelik önerilmemektedir. Özellikle uzun süre çocuk sahibi olamamış çiftlerin çoğul gebelik istekleri ile karşılaşılabilmekte. Ancak doktorlar çiftlerin bu isteklerini hiç de tasvip etmemektedirler. Çoğul gebeliklerdeki düşük oranı daha yüksektir. Bebekler ve anne adayı erken doğum riski ile daha çok karşı karşıyadır.Çoğul gebelikler bebeklerden birinin veya hepsinin üzerinde gelişim geriliğine de neden olabilmektedir. Üçüz bebeklerdeki durum ise daha da kritiktir. Olası bir üçüz gebelik durumunda bu risk oranı 5 katına çıkmaktadır.

Tüp bebek tedavisinde çoğul gebelik ve getirilen kısıtlamalar

Tüp bebek tedavisindeki çoğul gebeliklerin önüne geçilmek amacıyla yönetmelikler gereği 35 yaş altındaki kadınlara tek embriyo, 35 yaş ve üstü kadınlara çift embriyo transferi yapılmaktadır. Bu kısıtlama sayesinde çoğunlukla çoğul gebeliğin önüne geçilebilmektedir. Çoğul gebeliğin önüne geçmenin bir yöntemi de embriyonun kaliteli olmasıdır. Seçilen kaliteli embriyolar kullanılır ve diğer embriyolar, anne ve baba adayının isteği halinde olası bir sonraki tedavide kullanılmak üzere dondurulurlar. Dondurulma işlemi embriyoya hiç zarar vermez. Çiftlerin tüp bebek tedavilerinde başarısız olma durumunda yeniden tedavi görmek isteyebilirler. Bu durumda dondurulmuş olan sağlıklı embriyolar yeniden kullanılabilir. Bu durum tedavi sürecini de hızlandırmaktadır.

Tüp bebek tedavisinde çoğul gebeliğin önlenmesi

Günümüzdeki tüp bebek tedavisi uygulamalarında çoğul gebeliği önlemek amacıyla birçok önlem geliştirilmiştir. Bu bir takım önlemler arasında transfer edilen embriyo sayısının azaltılması da bulunmaktadır. Seçilen iyi kalitedeki embriyolar hem rahime tutunmayı kolaylaştırmakta hem de çoğul gebelik riskini önlemektedir. Blastokist adı verilen 5. gün embriyo transferide çoğul gebeliğin önüne geçmektedir. Bu önlemler arasında çoğul gebelikleri önlemek amacıyla en etkili bilimsel yöntem embriyo sayısını azalmaktır. Bu sebepten dolayı 35 yaş altı kadınlara tek bir embriyo transferi yapılmaktadır.

Tüp bebek tedevisi uygulamasında çoğul gebeliğe karşı anne yaşının önemi

Anne adayının genç olması hamilelik şansı için çok önemli bir avantajdır. Çünkü genç anne adayının üreme hormonları 20 ile 30 yaş arasında yüksek miktardadır ve bu durum hamilelik için avantajdır. Ayrıca anne adayının herhangi bir başarısızlıkta sonraki gebe kalma tedavisi içinde önünde hayli uzun bir vakit bulunmaktadır. Genç anne adayları için de tüp bebek tedavisinde çoğul gebelik için önlem almak daha kolaydır.

Anne yaşı ilerlemiş ve özellikle de 35 yaşı geçmişse tüp bebek tedavisindeki amaç sadece anneye istediği çocuğu vermektir. Bu yaş grubunun taşıdığı bazı riskler vardır. Azalan doğurganlık ve östrojen hormonuna bağlı olarak embriyonun kadın rahminde tutulma şansı da düşmektedir. Bu durum kadının gebe kalması önündeki olumsuz bir faktördür. 35 yaş üstü kadınlara tanınan iki embriyo hakkı tüp bebek tedavisindeki başarı oranını da artırabilmektedir. İki embriyo kullanımı hakkı sadece 35 yaş ve üstü kadınlara tanınmaktadır.

Alınan tüm önlemlere rağmen tüp bebek tedavisinde çoğul gebelik yaşanırsa ne olur?

Tedavi esnasında çoğul gebelik ufak bir ihtimal olsa da görülme şansı olabilir. Bu durumda çiftin 10-11 hafta kadar beklemeleri gerekmektedir. Bu süre içerisinde genellikle bebeklerden birinin ya da ikisinin yaşamı kendiliğinde sonlanmaktadır. Kendiliğinden yaşamını yitiren bebekler de vücut tarafından bir süre sonra emilmektedir. Bu durumun diğer bebeğe ya da anneye bir zararı yoktur.

Eğer ki geçilen 10-12 hafta sonra bebeklerde bir düşüş yaşanmamışsa ve anne adayının çoğul gebeliği devam ediyorsa, anne doktoruyla görüşüp bir karara varır. Anne ikiz veya üçüz gebelik durumu ile karşı karşıya ise bebek sayısında azalmaya gidilebilir.

Yazının devamı...

Tüp bebek Kaç Kez denenir?

Doğal yollardan gebe kalamayan ve çocuk sahibi olamayan çiftlerin tercih ettiği tüp bebek tedavisi tıbbın ve teknolojinin de gelişmesine bağlı olarak çocuk sahibi olamayan çiftlerin umut kaynağı olmaktadır. Tüp bebek tedavisi, kadın ve erkek üreme hücrelerinin labaratuvar koşulları altında vücut dışında döllendirilmesidir. Günümüzde tüp bebek tedavilerinde çiftlerin başarı şansı yüzde 95 oranındadır. Tüp bebek tedavisi en çok doğal yollardan gebe kalamayan nedeni belli olmayan ya da kısırlık tedavisindeki en başarılı yöntemlerdendir. Tüp bebek tedavilerindeki ilk denemelerinde çiftler başarılı olamazlarsa hemen umutsuzluğa ve strese kapılmamalıdırlar. Çünkü tüp bebek tedavisinde herhangi bir kısıtlma bulunmamaktadır. Çiftler ikinci ya da üçüncü denemelerinde çok yüksek oranda istedikleri çocuğa kavuşacaklardır.

Tüp bebek tedavisi uygulaması

Çiflterin düzenli olarak ve korunmasız ilişkiye girmeleri durumunda istenilen gebelik süreci gerçekleşmiyorsa bu durumun büyük nedeni çiftlerden birisinin yaşadığı kısırlıktır. Bu gibi durumlarda çiftler kısırlık tedavisi olmaları gerekmektedir. Kısırlık özel bir durum değildir ve tedavi edilmesi gerekmektedir. Unutulmaması gerekir ki kısırlık tedavisindeki başarı oranı başarısız olma ihtimalinden daha yüksektir. Eğer ki çiftler kısırlık tedavisinden bir sonuç elde edemezlerse istedikleri çocuğa ulaşabilmeleri için tüp bebek tedavisine yönlendirilirler.

Tüp bebek tedavisi meşakkatli bir süreçtir ve çiftlerin tedavi hakkında bilgi sahibi olmaları çok önemlidir. Çünkü tüp bebek tedavisi sırasında çiftlerden birisinin yaşayabileceği stres tedavideki başarı oranını etkileyebilmektedir. Bu yüzden stresin kontrol altında tutulabilmesi için tedavi aşamalarının bilinmesi ve tedaviyi yürüten doktor ile çiftlerin sürekli olarak iletişim halinde olmaları çok önemlidir.

Çiflter tüp bebek tedavisindeki ilk denemelerinde istedikleri çocuğu her zaman elde edemeyebilirler. Başarısız olunma çiftleri umusuzluğa düşürmemelidir. Çünkü tüp bebek tedavilerinde herhangi bir kısıtlama yoktur ve çiftlerin birkez daha deneme şansları bulunmaktadır. Çiftler çok yüksek oranda ikinci veya üçüncü denemelerinde başarılı olabilmektedirler. Çiftlerin tekrar isteği ve doktorun yapacağı sağlık kontrollerine bağlı olarak çiftlerin sağlık durumunun el verdiği sürece yeni tüp bebek tedavileri denemeleri yapılabilmektedir.

Tüp bebek tedavisi kaç kez denenebilir?

Tüp bebek tedavisi uygulanan çiftler üzerinde yapılan bir çalışma, ilk üç deneme sonrası çiftlerde gebelik elde edilme oranının yüzde 95 olduğunu göstermektedir. Bunun dışında kalan grupta tedavi sayısı hakkında herhangi bir sayı verilememektedir. Uzmanlar da 4. veya 5. denemelerdeki tüp bebek başarı şansının ilk üç denemeye nazaran biraz daha düştüğü görüşündedir. Tüp bebek tedavisindeki başarı oranı çok denemeye bağlı değildir. Çiftlerin yaşı, kalitetli embriyo elde edilmesi gibi birden çok faktörler tüp bebek tedavisindeki başarı oranını kritik noktada etkilemektedir.

Tüp bebek başarı oranı

Tüp bebek tedavisindeki başarı ilk olarak kadının yaşı ile başlar. Normal yollardan gebe kalamayan kadınların tedavi için başlama yaşı 20 ile 35 yaş arası dönem çok önemlidir. Bu dönem kadınlardaki doğurganlık oranının en yüksek olduğu zaman dilimidir. 35 yaş üstünü geçmiş kadınlardaki üreme hücrelerinde ve doğurganlık oranında meydana gelen azalmaya bağlı olarak tüp bebek tedavisindeki başarı oranı da düşmektedir. Bu durum da kadın birden çok deneme yapsa da başarılı olamayabilir. Ancak 35 yaş üstü kadınların tüp bebek tedavisi ile hamile kaldığı da görülmüştür. Bu durumun nedenleri arasında çiftlerin olumlu motivasyonu ve kaliteli embriyoların elde edilmesi gösterilebilir.

Tüp bebek tedavisinde sık denemelerin başarı oranına etkisi

Çiftler için lk dört tüp bebek tedavisindeki başarı olma olasılığı daha yüksektir. Özellikle de 20 ile 30 yaş arası çiftler çok yüksek oranda ilk tedavi sonrası istenilen çocuğa ulaşabilmektedirler. Ancak dördüncü ve sonraki denemelerde başarı şansı biraz düşebilmektedir. Bu durumun aslında birçok nedeni bulunmaktadır. Anne adayının yumurtalık kapasitesi ve yumurtalıklarının verimliliği, tedavi için uygun yaşın geçilimiş olması ( 35 yaş ve üstü ), embriyonun kalitesiz olması ve rahim içine tutunamaması gibi faktörler başarısızlığın meydana gelmesinde etkilidir. Bu gibi kadın bireyin fiziksel yaşına ve gelişimine bağlı olarak gösteren belirtiler tedavinin birden çok denenmesi durumunda bile olumlu sonuç vermeyebilir. Bu gibi hallerin tespiti ve tedavi üzerinde olumsuzluk meydana gelmesi için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Rahim içi yapışıklık, rahim içi, tüpler, kan pıhtılaşma bozuklukları ve tüplerin içinde sıvı birikimi gibi olumsuz durumların olup olmadığının tespiti için tedavi öncesi mutlaka doktor tarafından kadına testler yapılması gerekir. Bu testler sonucunda herhangi bir olumsuzluk görülürse kadın hemen tedavi altına alınır. Tedavisi gerçekleştikten sonra bu sorunlar büyük ölçüde ortadan kalkar ve çiftler tüp bebek tedavisi için uygun duruma gelirler.

Başarısız tüp bebek denemeleri sonrası

Tüp bebek tedavisinde tekrarlayan başarısızlıklara bağlı olarak çiftlere bazı genel muayeneden geçirilmesi gerekebilir. Bu genel muayeneden sonra başarısızlık nedenlerinin değerlendirilmesi gerekir. Gerekli görüldüğü taktirde tedavide genetik tanı, suni ana rahmi oluşturma ve sperm seçme yönteminin değiştirilmesi gibi uygulamalara da gidebilmektedir.

Başarısız olan çiftlerin bir sonraki tedavilerinde blastokist tranfseri yapılması önerilir. Blastokist transferi 5.gün sonunda seçilen en kaliteli embriyoların kadın rahmine trasnfer edilmesi işlemidir. Normalde embriyolar üçüncü gün sonunda rahme konulurken, geliştirilen blastokist transferi sayesinde embriyo gelişimi beş güne kadar takip edilebilmektedir. 5. gün sonunda en kaliteli embriyolar rahime konur ve rahme yüksek oranda tutulurlar. İstenilen gebelik de bu sayede gerçekleştirilmiş olur. Blastokist transferi sayesinde çiftler çok yüksek oranda ikinci denemelerinde başarılı olmaktadılar.

Unutulmaması gereken durumlardan birisi de tüp bebek tedavisinde bir sonraki denemede başarılı olunulması isteniyorsa ilk tedavinin neden başarısız olduğunun tespit edilmesi çok önemlidir. Başarısızlığın tespiti yapılmadıkça bir sonraki denemeye kesinlikle geçilmemelidir. Tespit edilen sebeplere göre değerlendirilmeler yapılacak ve yeni tedavinin de aşamaları buna göre belirlenecektir.

Yazının devamı...

Hamilelikte Vücutta Olan 6 Temel Değişiklik

Ciltte meydana gelen temel değişiklikler nelerdir?

Hamilelik dönemi içerisinde ciltte en sık meydana gelen değişiklikler, hamilelik döneminin 7. Ayı ile beraber görülen ciltte ki renk değişikliğidir. Bu genellikle esmer bayanlarda meme uçları, cinsel bölge ve göbek çevresinde, cilt renginde hafif ton koyuluğu şeklinde görülür.

Aynı zamanda, bu dönem içerisinde yüz bölgesinde güneşin etkisi ile minik minik lekeler de ortaya çıkabilir. Daha çok hamilelik dönemi içerisinde görülmekte olan bu lekeler, doğumdan bir müddet sonra herhangi bir müdahale gerektirmeden kendiliğinden kaybolurlar.

Ciltte meydana gelen gerginlik sebebi ile de, genellikle göğüs çevresinde, karın ve kalça bölgelerinde çatlaklıklar kendini gösterebilir. Çatlakların rengi, önceleri mavimsi mor iken, doğum gerçekleştikten sonra beyaza döner.

Böbrek üstü bezlerinin yardımı ile ortaya çıkan kortizon da ki artış, ciltte bulunan elastik lifler üzerinde etki eder ve değişime uğramasını sağlar. Ancak, düzenli olarak kullanılan ve cildinize uygun olan ürünler ile kremler ve masajın da yarar sağladığı bilinmektedir.

Kalp ve damar sisteminde meydana gelen temel fizyolojik değişiklikler

Hamilelik döneminde, kalp atışı normale göre daha da hızlanır. Böylece, 1 dakika içerisinde vücuda pompalanması gereken kan oranı da doğal olarak artar. Kan basıncı, hamileliğin 7. Ayı ile beraber yükselişe geçer. Bu artışın seviyesi, diastolik değerlerde fark edilir. Anne adayı yatağa sırt üstü yatıldığında, kan basıncı minimum değerlere ulaşır. Ancak, kalp frekansında da artış gözlenebilmektedir. Böbreklerde görülen kanlanma, neredeyse yarıya düşebilir. Bu durum, Vena-Cava-Kompresyon sendromu şeklinde ifade edilir.

Yatar pozisyonda olunduğu zaman ise, vücudun alt bölgesinden kalbe doğru kanı taşıyan alt ana toplar damar, bebeğin kilosu ile beraber baskı uygulayarak, bu durumun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu sebeplerden dolayı da, anne adaylarının daha çok son 3 aylık dönem içerisinde, sırt üstü yatmaları doktorlarca tavsiye edilmez.

Kan hacmi, hamilelik döneminin 36. haftasına kadar rutin olarak artış gösterir. Bu durum da anne adaylarında çok fazla olarak karşılaşılan düşük hemoglobin veya hematokrit (kırmızı kan hücrelerinin bütün kan hacminde ki % lik oranı) değerlerini ifade eder. Bu durum aynı zamanda, doğal hamilelik anemisi olarak da ifade edilir. Bu durumun, bebeğin anneden transfer edilen kan ile beslenmesini gerçekleştirdiği plasentada bulunan kan dolaşımına, çok sayıda faydası bulunur. Bu sayede dolaşım artar.

Hemoglobin değerlerinde ki en üst sınır, doğumun gerçekleştiği sırada neredeyse % 12 seviyelerinde olduğu da kabul edilmektedir. Bu değerlerin daha da altında olması halinde, ilave olarak demir desteğine ihtiyaç duyulur.

Bunların dışında, beyaz kan hücrelerinin sayısında da ciddi anlamda bir artış görülmektedir. Beyaz kan hücreleri, vücudun bağışıklık sistemi üzerinde görevlidir.

Böbreklerde ve idrar yollarında meydana gelen temel değişiklikler

Hamilelik dönemi içerisinde kan volümünde ortaya çıkan artışın nedeni ile ilgili olarak, böbrek kan dolaşımın da yükselmesine sebebiyet verir. Bu durumun sonucunda ise, daha çok idrar oluştuğundan dolayı, hamile kadınlar sık sık tuvalete gitme ihtiyacı duyar.

Anne karnında gelişimine devam eden bebek, idrar torbasına baskı uyguladığında, anne adayının tuvalete gitme gereksinimi duyar. İdrar değerlerinde ortaya çıkan artış nedeni ile beraber, idrarda şeker seviyesinde de artış ile karşılaşılır. Böbrekler şekerin tamamını değil, sadece belli miktarda ki şekeri süzebilirler. Böyle bir durum karşısında, görülme olasılığı bulunan hamilelik şekeri, göz ardı edilmemeli ve dikkat edilmelidir.

İdrar seviyesinde artış gösteren şeker seviyesi, bakterilerin daha çok artması için uygun bir ortam meydana getirir. Bu durum, anne adaylarının neden çok sık idrar yolları iltihabı problemi ile karşı karşıya kaldığına açıklık getiriyor.

Akciğerlerde meydana gelen değişiklikler

Hamilelik döneminin ilk zamanları ile beraber, anne adayları nefes darlığı sorunları ile yüzleşmek zorunda kalır.

Alınan her nefes volümü ve soluk derinliğinde artış meydana gelir. Bu artış, ihtiyaç duyulan oksijenden daha fazla olduğundan dolayı, hiperventilasyon oluşur. Bunun meydana gelmesinde ki en önemli neden ise, kanın içerisinde bulunan gaz konsantrasyonları ve rezervlerinde görülen değişimler ile alakalıdır. Hamile bir anne adayı, hamile olmayan bir kadına göre, çok çabuk nefes nefese kalır.

Ağız, mide ve bağırsak sisteminde meydana gelen değişiklikler

Dişlerin çürümeye ihtimalinin, normal zamanlara göre daha fazla olması, tükürük muhteviyatında görülen değişimler ile alakalıdır. Bununla beraber, anne adaylarının tükürük salgısında da artış gözlenir.

Mide, hamilelik dönemi içerisinde bulunduğu yerini değiştirir. Büyüyen rahimden dolayı, mide sola kayarak döner. Hamilelik dönemi içerisinde ilk 20 haftada, asit salgısında azalma meydana gelir. Bu haftadan sonra doğuma kadar olan dönem içerisinde yeniden eski haline gelir. Asit miktarında görülen azalma, hamilelik dönemi içerisinde mide ülserlerinde görülen iyileşmenin sebebi olarak kabul edilir.

Çok sık rastlanan mide yanması şikayetlerinin sebebi de, gevşemekte olan düz kaslardır. Mide ve yemek borusunun arasında bulunan kapanma mekanizması, tam olarak görevini gerçekleştiremez ve yatar duruma geçildiği zaman da asitli midenin içeriği yemek borusuna tekrar gelir. Bu sebep ile alakalı olarak da, ağır derece de yemek borusu iltihapları görülür.

Hamilelik dönemi içerisinde bu sorunlara çözüm bulmak istiyorsanız, yapmanız gereken tek şey, beslenme düzeninize dikkat etmektir. Sabah yapmanız gereken ilk iş, bir bardak su ve gün boyunca da bol bol su içmektir. Lif oranı açısından zengin olan besinler yenmeli, bol hareket edilmesi, bu sorunların en az seviyeye inmesine ve önüne geçilmesine yardımcı olur

Karaciğer ve metabolizmasında değişiklikler

Hamile bir kadında, neredeyse en fazla karbonhidrat metabolizması etkilenir. Vücut, bebeğe sürekli bir şekilde gerekli oranda karbonhidrat sağlayabilmek amacı ile İnsülin’in yaratacağı etkiyi de hesaba katarak, annede bulunan şekerin hücrelere alınmasına engel olmaya çalışır. Bununla beraber, plasentada meydana gelen hormon da, annenin kan şekeri değerlerinde artışın ortaya çıkmasını sağlar.

Hamilelik dönemi içerisinde, vücuda gelen protein oranında artma, bu proteinin atılımında ise, düşüş meydana gelir. Bu durum pozitif azot bilansı şeklinde bilinir. Bu sayede, bebekte hücresel proteinler oluşur. Kanda taşıyıcı görev yapan ve bir protein olan albuminin seviyesi, hamilelik döneminin son 3 ayında artık azalmaya başlar. Genel olarak protein yolu ile su damarlarda birikir ve buna onkotik basınç ismi verilir. Proteinlerde meydana gelen azalma ile beraber, dokular daha fazla su tutarak, ödemin oluşmasına sebep olur.

Yazının devamı...

5 Madde de Hamilelik Döneminde Vajinal Duş

1 ) Vajinal duş nedir?

Bayanların cinsel ilişkiye girdikten sonra, vajinasının içini yıkanması işlemine “vajinal duş” ismi verilir. Bazı bayanlar, cinsel ilişkinin ardından hamile olmamak için de vajinal duş yaparlar. Ancak vajinal duş yapılmasının hamileliğe karşı koruma gibi bir etkisi bulunmaz. Vajina içerisine spermler, boşalma işleminden sonra yaklaşık 3 dakika geçse bile rahim ağzına yerleşmiş olur. Kısacası, boşalma işleminden sonra vajinanın içi temizlenmiş olsa dahi, spermler çoktan rahim ağzını geçip tüplere doğru ilerlemiş olur.

Bu yöntem ile beraber korunmak isteyen kadınlar, yetersiz korunmalarının dışında sürekli karşılaşacakları enfeksiyon risklerini de doğurmuş olur.

2 ) Kadınların vajinal duş yapma sebepleri nelerdir?

Adet kanamaları bittikten sonra vajinanın içerisinde kalan kan artıklarını temizlemek amacı ile

Cinsel ilişkinin ardından hamile olmamak için veya cinsel yollar ile bulaşan hastalıkları önleyebilmek amacı ile ( bu arada ne hamilelikten ne de cinsel yollar ile bulaşan hastalıktan korunmanıza yardımcı olur)

Vajinal temizlik ile beraber, kendilerini daha temiz hissettikleri için

3 ) Hamilelik döneminde vajinal duş neden yapılmamalıdır?

Vajinanın iç örtüsü, bu bölgeyi koruma özelliğine sahip olan özel flora ve salgılar ile sarılıdır. Ancak vajinal duş yapıldığı zaman, bu doğal korunma mekanizmasının var olan etkisi otomatikman kalkar. Enfeksiyon etkenleri, korunmasız olan vajina iç dokusuna doğru ilerler ve beraberinde kötü kokulu akıntı vb. sorunların ortaya çıkmasına neden olur.

Vajinanın su dışında çeşitli ilaç veya kozmetik solüsyonlar ile (oksijenli su, sirkeli su, bitki suları vb) yıkanması da, aynı şekilde herhangi bir etki sağlayamaz ve zararlı sonuçlar ortaya çıkarabilir.

Normal şartlar altında, enfeksiyona eğilim yaratması gibi tehlikeleri de içinde bulundurduğu için, vajinal duştan uzak durulması gerekir. hamilelik dönemi içerisinde yapılması da bir takım tehlikeleri içerisinde barındırır.

Bu tehlikelerin bir kısmı;

Bakteri ve diğer mikrobik ajanların, vajina içerisinden rahim içerisine doğru taşınmasına sebebiyet verir

Vajinanın normal ph’sını değiştirip, enfeksiyona yatkın duruma getirebilir.

Bu tür enfeksiyonlar, hamilelik dönemi içerisinde erken doğum gibi risklerin meydana gelmesine sebep olabilir.

4 ) Vajina kendisini nasıl temizler?

Vajina, kendisini mukus olarak ifade edilen salgı ile kendi kendini doğal olarak temizleme fonksiyonuna sahip bir organdır. Bu sebepten dolayı, cinsel ilişkiye girilmesinin ardından, tuvaletten sonra ve duş alma sırasında vajinanızın içerisini yıkamamaya dikkat etmeniz son derece önemlidir. Vajinanın dış bölgesini temizlemek için ise, ılık su ve beyaz sabun kullanmanız yeterli olacaktır. Doktorunuz size önermediği sürece, hijyenik olması için sabun, sprey, pudra gibi maddelerin kullanılması, vajinal temizlik için gerekli görülmeyen ve herhangi bir yararı olmayan hatta zarar teşkil edebilecek ürünlerdir

5 ) Doktor ile görüşülmesi gerekilen durumlar

Aşağıdaki durumların meydana gelmesi halinde, derhal doktorunuz ile iletişime geçin;

Vajinada ağrı ve yanma hissinin görülmesi halinde

Vajina da kaşıntı olması halinde,

İdrar yapma esnasında vajina da yanma hissi

Vajina dan kötü kokunun gelmesi halinde

“Normalde gelen akıntıdan daha değişik şekilde ve farklı renkte ( peynir kesiği veya kirece benzeyen parça şeklinde akıntı ) akıntı olması halinde.

Yazının devamı...

Hamilelikte Döneminde Burun Kanaması

1 ) Hamilelikte burun kanaması

Anne adayının, günün herhangi bir anında durup dururken burnunun kanamaya başlaması, çok sık rastladığımız durumlardan biridir. Bu kanamalar bazen bir iki damla, bazen de çok daha şiddetli bir şekilde meydana gelmektedir. Hamilelik döneminde karşı karşıya kalınan burun kanamaları, bazı anne adaylarında ara sıra görülürken, bazı anne adaylarında ise neredeyse her gün benzer kanama ataklarına rastlanabilmektedir. Tekrardan meydana gelen bu burun kanamaları, hamilelik dönemi içerisinde çok sık karşılaşılan yakınmalardan birisi haline gelmiştir. Kanamalar can sıkıcı olmasına rağmen, pek çok zaman anne adayı ve bebek açısından herhangi bir zarar da teşkil etmemektedir.

2 ) Hamilelik döneminde burun kanamasının sebepleri nelerdir?

Anne adaylarının östrojen ve progestron hormonlarının değerleri hamilelik dönemi içerisinde artış göstererek, burnun iç dokusunda kan akımını artırır. Kanama da bu dokunun yumuşama ve şişmesi ile alakalı olarak meydana gelebilir.

3 ) Kanamanın gerçekleştiği sırada yapılması gerekenler nelerdir?

Kışın eviniz çok sıcak oluyor ve içeride sürekli kuru hava dolaşıyor ise, burunda kanama ve dolgunluk hissi de fazlalaşır. Bu kuruluğu gidermek amacı ile evinizde nemlendirici kullanmanız yararlı olacaktır. Her iki burun deliğinizi de, nazik bir şekilde jel ile yağlamayı da denemeniz, rahatlamanızı sağlayacaktır.

Doktorunuzun onaylaması ile yiyeceklerle beraber fazladan günde 250 mg C vitamini alarak, kılcal damarlarınızın direncini arttırıp, kanama riskinin minimum düzeye inmesini sağlayabilirsiniz. ( Ama doktorunuzun söylediğinden daha yüksek doz almayın )

Bazı durumlarda burun kanaması, burnunuzdan nefes almanızı güçleştirebilir. Burnunuzda bulunan pıhtıyı dışarı çıkarmak için, bir elinizle bir burun deliğinizi yavaş bir şekilde kapatıp , diğerinden hava vermeye çalışın. Daha sonra diğer burun deliğiniz için aynısının yapın ve rahat nefes alıp verinceye kadar bunu tekrarlayın.

Burun kanamasını durdurmak için uzanmak veya arkaya doğru eğilmek yerine oturun veya ayakta öne doğru eğilin.Her iki burun deliğinizi parmak uçlarınızla 5 dakika sıkın, eğer devam ediyorsa tekrar edin. 3 kez tekrardan sonra kanama hala devam ediyorsa veya kanama miktarı çok fazlaysa doktorunuza başvurun.

4 ) Burun kanamasının etkileri nelerdir?

Hamilelik dönemi içerisinde burun kanaması sorunu olan anne adaylarının, ne kendileri ne de bebekleri açısından herhangi bir panik yapmalarına gerek yoktur. Bu kanamalar çok fazla olmaması halinde normal olarak kabul edilen kanamalardır. Genelde burun kanamalarında kan miktarı az olur. Çok az da olsa, kendiliğinden veya alınan basit tedbirlere rağmen durmayan kanamalara da rastlanmaktadır.

5 ) Burun kanaması önlenebilir mi?

Burun kanamaları için küçük tedbirler alınması halinde, kanamanın önüne geçilmesi elbette ki mümkündür. Bu tedbirler ise;

Çok şiddetli şekilde sümkürmemeye dikkat etmek

Hapşırma esnasında ağız ve burnu kapatmayarak basıncın burun delikleri yolu ile atılmasına olanak sunmak

Özellikle gece yatılacağı zaman havanın kurumasına engel olmak. Bunun için daha çok kış aylarında ısıtıcıların üzerine geniş bir kapta su koymak veya soğuk buhar makinesi yardımı ile odanın neminin fazlalaşmasını sağlamak yeterli olacaktır.

Burun mukozasının kurumasına engel olabilmek için, buruna tuzlu su veya deniz suyu sıkmak

Gerekli miktarda sıvı almak ve bol bol su içmek

Takviye olarak C vitamini almak, damarların yapısını güçlendirerek kanamaların minimuma inmesine destek olabilir. Bunun için gün içerisinde ekstradan alacağınız 250 mg C vitamini yeterli olacaktır. Doktorunuzla bu konuyu görüşmeden kullanmamanız sizin ve bebeğiniz için yararlı olacaktır.

6 ) Burun kanamasının tedavisi mümkün mü?

Burun kanamaları, daha çok hastanede tedaviye gereksinim duyulmayan sorunlardan biridir. Ancak basit tedbirlerin alınması ile beraber, durmayan veya çok fazla nüks eden kanamaların olması halinde, tıbbi gereksinime ihtiyaç duyulabilir. Kanamanın durmadığı zamanlarda, burun içine tampon konulması ile beraber genelde tedavi sağlanır. Bir diğer açıdan ise, durmayan veya çok fazla nüks eden kanamaların olması halinde, Kulak Burun Boğaz uzmanları tarafından bazı kimyasal ilaç veya solüsyonlar kullanılarak, açık damar uçlarının kapatılması ile tedavi sağlanabilir.

Yazının devamı...

Sezaryen Kaçıncı Haftada Yapılır?

1 ) Sezaryen doğum ne zaman yapılır?

İsteğe bağlı bir şekilde, daha önceden planlanıp gerçekleştirilen sezaryen doğumlar, genel olarak hamilelik döneminin 39. Haftası içerisinde yapılır. Ancak sezaryen doğum ile alakalı olarak bilimsel derneklerin görüşleri 39. hafta dolmadan doğumun yapılmaması gerektiği yönündedir. Hamilelik, son adet tarihi ve ultrason güncellemeleri ile beraber kombine bir şekilde inceleme altına alındığı zaman, 39 hafta 0 gün olduğunda ve daha sonrasında yapılması daha uygundur. Doğumun daha erken zamanda gerçekleştirilmesi halinde, bebek ile ilgili çeşitli riskleri de beraberinde getirebilir. Ancak anne ile alakalı herhangi bir tehlikenin oluşması ise, söz konusu değildir.

2 ) Acil sezaryen doğumu ne zaman yapılır?

Daha önceden planlanmadan gerçekleştirilen acil sezaryen ameliyatları, anne veya bebek hayatı ile ilgili olan acil durumlar ortaya çıktığı için yapıldığından, hamilelik döneminin herhangi bir haftasında yapılabilir.

Acil , hamilelik döneminin 34. Haftasından sonra yapıldığı zaman, bebek ile alakalı herhangi bir problem meydana gelmez. Ancak, hamilelik döneminin 34. haftasından önce yapılan ameliyatlarda, bebeğin akciğer gelişiminin tam olmaması sebebi ile solunum sıkıntısı ve diğer problemler ile karşılaşılabilir.

24. Hamilelik haftasından önce karın katmanları ve rahimin aynı sezaryende olduğu gibi kesilerek bebeğin çıkarılmasına histerotomi (hysterotomy) işlemine verilen isimdir. Bu ameliyatın sezaryen şeklinde ifade edilmemesinin en önemli nedeni ise, bebek ile ilgili herhangi bir yaşam beklentisinin olmamasıdır. Histerotomi hamileliğin sonlandırılması amacı ile (küretaj gibi) yapılan bir cerrahi işlemdir. Histero-tomi kelime manası rahmin (uterus) organının kesilmesi anlamına gelir.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.