SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Siyah Gecenin Sabahında (Yas ve İnsan)

Ne hasta bekler sabah,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?

Yas, insan hayatında doğum ve yaşam kadar olağan bir süreç... Ne var ki insanı hayata bağlayan, geleceğe ümitle bakmasını sağlayan 'seçilmişlik' duygusu herhangi bir kayıp ve terkedilme durumunda büyük bir 'yıkım' duygusuna yol açar. O zamana kadar, 'benim başıma gelmez, gelemez' diye düşünen insan, kocaman bir boşlukla yapayalnız kalır. Kayıp, her insan için farklı sonuçlar doğursada nihayetinde her insan hemen hemen aynı süreçlerden geçer. İleri düzeyde yaşanan acı insana ilk anda şok etkisi yaşatır.

Halk arasında bu acı şöyle anlatılır; İnsan sevdiği birini kaybettiği ilk gün, kalbinde kırk mum yanarmış. Bu kırk mum insanın kalbini yakar, kor edermiş. Fakat bu kırk mum, gün geçtikçe bir bir sönermiş. Nihayet kırkıncı gün insanın kalbinde sadece bir mum kalırmış oda sonsuza kadar yanarmış...İster ölüm, ister kayıp, ister ayrılık olsun, kalan son mum insana insan olduğunu, duyguları, hisleri olduğunu anlatır her zaman.

Kayıp veya ayrılık durumlarında insanın ruhsal dünyası harekete geçer. O zamana kadar halledemediği bütün travmaları gün yüzüne çıkar. İnsanilk şoku atlattıktan sonra elinde kalan kocaman boşluğu kendi hayal gücü ile, kendi oluşturduğu imgeler ile doldurur. Ondandır yukarıda ki şiirin ikinci mısrasında sevgilinin istenmeyişi.. O boşluk dolduğunda, acılar basamak yapıldığında insan acının üstüne basarak yükselir, ruhsal olarak büyür ve olgunlaşır. Her sürecin aşamaları olduğu gibi yas sürecinin de aşamaları vardır.

İnsan yaşadığı şokla önce '' eder. (İlk Evre)

Uzun süre inkar edilen, yaşanması engellenen her yas kronikleşir. Yaşanıp bitebilecekken bütün bir ömrü mahveder.

İkinci evre '' evresidir.

Bu aşamada kişi sorgulama evresini yaşamaktadır. Bütün yaşananlara anlam verme, cevap arama sürecindedir.

Üçüncü evre '' evresidir.

Soruların cevabı bulunmuştur fakat kabul edilemeyen şeyler hala vardır.

Dördüncü evre '' evresidir.

Depresyon, acının bir şekilde kabul edildiğini fakat gidenin ardında bıraktığı boşlukla ne yapacağını bilememenin en net göstergesidir bu süreçte. Kişi bu evrede kendisi yanlız,çaresiz, umudunu kaybetmiş hisseder.

Beşinci evre '

Kişi depresyon sürecini atlatmıştır. Yağmur dinmiş, güneş açmıştır.. Bastırılmayan, yaşanan bütün duygular sağlıklı bir kabullenme dönemine dönüşür.

Normal bir yasa dönemi 6 aydır. Herkes için bu süre farklı olsada genel olarak 1 yılı aştığında müdahale edilmesi gerekir. Öncesinde ise kişinin yas dönemini yaşaması engellenmemelidir.

Son olarak; Kalan o son mum ışığında hep güzel anılar hatırlanır..

Yazının devamı...

İlişkiler ve Mitler

Mitler, insanın kafasında meli-malı cümlelerle belirir, hemen hemen herşeyi bir kalıba sokma ihtiyacı duyar. Mitler için kısaca ilişkinin lanetidir diyebiliriz. Kaynağı kanıtlanamadığı halde kulaktan kulağa yayılan, çok çabuk inanılan popüler bir masaldır. Toplumda bu masallar bir hayli yaygındır. Hatta insanlar bunun doğruluğuna o kadar çok inanır ki aksi bir ifade duyduğu zaman şaşırır. Ve ne yazık ki ilişkilerde bu mitlerden nasibini hayli almıştır. Bu yazımda sizlere bu mitlerden bahsedeceğim.

Romantik bir ilişkiyi ele aldığımızda iki kişinin özel yaşamından söz etmiş oluruz. Bu özel yaşam çifte aittir ve biriciktir. Mitler, görünüşte işlevsel gibi görünsede ilişki için hiçbir işlevsellik taşımamaktadır. İlişkide en yaygın olan mitlerden birisi insanların üzerine bir çok görev yüklediği 'aşk' hakkındadır.


İnsanlar genellikle aşık olduklarında yada bir aşk sonucu ilişki yaşamaya başladıklarında herşeyin mükemmel bir şekilde devam edeceği düşüncesine sahiptir. Partnerinin ona aşık olması, ona karşı sonsuz bir sorumlulukla yaklaşması gerektiğini düşündürür. En yaygın olarak şu şekilde ifade edilir;



Burada ki inanç o kadar yaygındır ki bir çoğunuza tanıdık gelebilir. Fakat 'aşk' insana zihin okuma yetisi kazandırmamaktadır. Burada önemli olan bir nokta ise duyguların ve davranışların birbine karışmış olmasıdır. Bir insan sevgiyi duygu olarak hissedebilir fakat davranışa dökme şekli diğer insanlardan ayrılabilir. İlişkilerde genel problem ise davranış farklılıklarının 'sevgisizlik' olarak tanımlanmasıdır. Altta yatan asıl inanç 'sevgisini kendi kalıbına sokma' inancıdır. Sevginin istenen davranışları üretmesi miti ilişkide sorumluluğu direk karşı tarafa atar. Bu mitin temelinde erken çoçukluk döneminde ki anne-çocuk ilişkisinin fantezileri yatar. Mükemmel anne ve çocuk birliği özlemini içerir. Gerçek zemine ayak basıldığında ise bir yetişkin olarak şunun farkında olmak gerekir; Her birey sevgiyi duygu olarak aynı hissedebilir fakat davranışlarına farklı yansıyabilir, partnerinin sevgi anlayışını anlamadan ve bilmeden kendi kalıbına sokmaya çalışmak nihayetinde çatışma doğurur.


Bu mitin altında yatan inanç diğer mitten ayrılmaktadır. Aşk mitinde erken çocukluk deneyimleri ön plandayken burada kardeş rekabeti ve oyun alanı ön plandadır. Daha basit tabirle kişinin ilişikiye başlarken içinde oluşturduğu terazide sürekli aldıklarını ve verdiklerini tartmasıdır. Bu mite başvuran kişi genellikle isteklerini bir çocuk gibi belirsiz şekilde ifade etmeye yatkındır. Kişi bu miti isteklerinin yerine getirilmesi için temel bir araç olarak kullanılır. Adaletlilik miti, sık sık eşlerden birinin genelde aldığından daha fazla enerji harcadığını hissetmesinden kaynaklanır. Bu mit, kişi ve partneri tarafından ilişkinin nasıl yaşandığını ve algılandığının üstünü örten, incelenmesinin daha zor sürecinden kurtaran,görünürde işlevsel fakat ilişkinin altını oyan yanlış inançlara dayalı bir mittir.

Bir örnekle bu miti açıklayalım; Yeni bebekleri olmuş bir çift, bebeğin altını değiştirme işlemini sıraya koymuştur. Eşi işte olduğu için sabahtan akşama kadar bebeğin altını değiştiren kadın, eşi geldikten sonra bebeğin altını değiştirmesini bekleyebilir. Bebek, bezinin değiştirlimesi için ortada ağlarken çift, sıranın kimde olduğunu umarsızca tartışabilir. Bu basit örnekten yola çıkarak ilişkilerin içine sızmış bu mitleri farkedebilirsiniz.Kadın, içinde kurduğu terazide kocası ile kendini eşitleme derdindedir. Düşünmesi veya incelemesi gereken başka bir nokta ise eşi,bebeğin bezini değiştirme konusunda kendisi ile eşit olmasa bile başka konularda kendisi de eşi ile eşit olmayabilir. İlişkilerde ki bu mitler, altında yatan yanlış inançların farkedilmesi ve değişmesi sonucu ortadan kalkabilir.

Tekrar ifade etmek gerekirse bu mitler kesinlikle işlevsel değildir, ilişkilerin lanetidir.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.