SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Çocuklarda mastürbasyon

Her çocuk biriciktir ve dolayısı ile birbirinden farklıdır ama genele indirgeyeceksek çocuklarda mastürbasyon görülme yaşı 2 ile 6 yaş arasında olduğunu söyleyebiliriz.

Peki Mastürbasyon Nedir?

Öncelikle mastürbasyon bir yetişkin mastürbasyonu değildir. Çocukların cinsel organına dokunmasının ya da bir yere sürtünmesinin adına mastürbasyon denir. Mastürbasyon bir öz doyumdur. Çocuklarda görülen mastürbasyon gelişimi adına normaldir. Çocuk cinsel organına dokunduğu zaman haz almaktadır ayrıca burnuna, yanağına dokunduğu gibi kendi bedenini keşfetmektedir.

Nasıl Davranılmalı?

Çocuklar 2,5 3 yaşından itibaren mastürbasyon yapmaya başlayabilirler (her çocukta farklı yaşta da görülebilir). Çocuklarda görülen mastürbasyon cinsel gelişimin bir parçasıdır. Anne ve babalar mastürbasyon yapan çocuğuna bağırmamalı, ayıplamamalı, ceza verilmemeli ve suçlu hissettirilmemelidir.

Mastürbasyonun tuvalet, banyo, kendi odası gibi uygun ortamlarda yapılması gerektiği anlatılmalıdır. Çocuk kendini tanımak ve rahatlatmak adına mastürbasyon yapabilir. Eğer kendini rahatlatmak adına yapıyor ise çocuk ile ilişkinizi güçlendirecek oyun, etkinliklere baş vurabilir, onunla birebir keyifli zaman geçirmeye özen gösterebilirsiniz çünkü çocuk istediği ilgiyi aldığında mastürbasyonun görülme sıklığı azalacaktır. Çocuk istediği ilgiyi oyunlar aracılığıyla sizden almış olacaktır.

Çocuklar hem kendi bedenlerini keşfetmek için hem de ilgi istediklerinde, yeni bir kardeş doğumunda, evdeki huzursuzlukta, taşınmada, okula başlamada ya da yeni bir düzene adapte olduğunda, ebeveynlerin boşanma sürecinde, kendini güvende hissetmediğinde, kaygılı olduğu gibi durumlarda mastürbasyon yapabilir. Bu bilgiyi önce anlamalı ve çocuklara anlayışlı yaklaşılmalıdır.

Kaşıntıdan kaynaklı cinsel organı ile oyunuyor, kaşıyor ise bu bir mastürbasyon değildir. Bu durumda bir doktara başvurulmalıdır.

Her davranışta olduğu gibi bunda da aşırılık var ise ya da ne yapacağınızı bilemez bir haldeyseniz mutlaka bir uzmandan destek alınız.

Yazar: Uzman Klinik Psikolog, Oyun Terapisti, Öğretim Görevlisi Selin KALABAŞ

İnstagram: @selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Yazının devamı...

Kadına şiddete hayır: Şiddettin türleri, etkileri ve önlemenin yolları

Şiddet Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” şeklinde tanımlanır. Şiddet hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde görülür.

Şiddet Biçimleri: Fiziksel şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, yoksunluk ve ihmal olmak üzere farklı biçimlerde görülmektedir.

Şiddet Türleri

-Kişinin Kendine Uyguladığı Şiddet

-Kişiler Arası Şiddet

a. Aile içi şiddet (kadına yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddet, yaşlıya yönelik şiddet)

b. Topluluk içi şiddet

Kadına Yönelik Şiddet

Kadına yönelik şiddet, mağdurlara ve ailelerine acı ve sefalete neden olmakta ve aynı zamanda dünya çapında toplumlara ağır bir yük getirmektedir. Yakın bir partner tarafından fiziksel ve cinsel mağduriyet ve yakın ilişkiler dışında erkekler tarafından cinsel ve mağduriyet olarak iki farklı başlık altında görülmektedir.

Kadınlar sözel ve duygusal şiddete de maruz kalmaktadır. Sözel şiddet; ‘’ söz ve hareketlerin düzenli bir şekilde korkutma, sindirme, cezalandırma ve cezalandırma aracı olarak kullanılmasıdır’’. Duygusal şiddete neden olanlar ise; reddedilme, tek başına bırakmak, yıldırma, suça yöneltme, aşağılama, kendi çıkarına kullanma, vaktinden önce yetişkin rol verme şeklindedir.

Dünya çapında her üç kadından en az biri yaşamı boyunca dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor veya başka bir şekilde istismara uğruyor. İstismarcı çoğu zaman kendi ailesinin bir üyesidir. Giderek artan bir şekilde, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, önemli bir halk sağlığı sorunu ve bir insan hakları ihlali olarak kabul edilmektedir.

Şiddetin Etkileri

Kadının üreme sağlığına olduğu kadar fiziksel ve zihinsel sağlığının diğer yönlerine de zarar verebilir. Şiddet, yaralanmaya neden olmanın yanı sıra, kadınların uzun vadeli kronik ağrı, fiziksel engellilik, uyuşturucu ve alkol kötüye kullanımı ve depresyon gibi bir dizi başka sağlık sorunu riskini artırır.

Fiziksel veya cinsel istismar öyküsü olan kadınlar ayrıca istenmeyen gebelik, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve olumsuz gebelik sonuçları açısından yüksek risk altındadır.

Nasıl Önlenir?

Kadınlara şiddet hakkında bilgi verilmelidir. Ülkemizde pek çok kadın yaşadığı şeyin şiddet olduğunu maalesef bilmiyor.

Ekonomik olarak bağımsız olabilmesi için iş olanaklarının arttırılması gerekmektedir. Şiddete göz yumulmamalı ve bu durum pekiştirilmemelidir.

Şiddet hakkında eğitim, seminer verilmelidir ve insanları bilinçlendirecek çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca, toplumda şiddetin yeniden tanımlanması gereklidir.

Çocuk gelinler konusunda önleyici çalışmalar yapılması oldukça önemlidir.

Şiddete uğradıklarında her zaman destek arayabilecekleri bilgisi verilmelidir. Bununla ilgili çalışmalar arttırılmalıdır.

Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü!

Şiddetin olmadığı günlerin olması dileğiyle şunları söylemek istiyorum ‘’BEN KADINIM VE GÜCÜMÜN FARKINDAYIM!!! BEN KADINIM ÖLDÜRÜLMEK İSTEMİYORUM!!!’’

Sevgi ve saygılarımla…

Yazar: Uzman Klinik Psikolog, Öğretim Görevlisi Selin Kalabaş

İnstagram: @selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Yazının devamı...

Aileler çocuklarını cinsel istismardan nasıl koruyabilir?

Bugün ‘’Manisa’da 11 yaşındayken cinsel istismara maruz kalan, ardından uyuşturucuya alışan 13 yaşındaki D.K., 25 gündür kayıp’’ haberi ile gözümüzü açtık.

Ülkemizde cinsel istismar haberlerinin artmasıyla birçok aile adeta tedirgin haldedir.

Cinsel istismar nedir?

‘’Henüz cinsel gelişimini tamamlamamı? bir çocuğun ya da ergenin, bir erişkin tarafından cinsel arzu ve gereksinimlerini karşılamak için güç kullanarak, tehdit ya da kandırma yolu ile kullanılması’’ olarak tanımlanmaktadır.

Ayrıca, cinsel istismarın farklı türleri de bulunmaktadır:

‘’1.Temas içermeyen cinsel istismarlar: Cinsel içerikli konuşma, teşhircilik ve röntgenciliktir.

2. Cinsel dokunma: İstismarcı kurbana dokunabilir ya da kurbanı kendisine dokunması için zorlayabilir.

3.Oral-genital seks

4.İnterfemoral ilişki (Irza tasatti): Penetrasyonun olmadığı, sürtünmenin olduğu istismar şeklidir.

5. Cinsel penetrasyon (Irza geçme): Genital ilişki, anal ilişki, oral ilişki, objelerle penetrasyon ve parmakla penetrasyon şeklinde olabilir.

6. Cinsel sömürü: Çocuk pornografisi ve çocuk fuhuşunu kapsar.’’

Aileler Çocuklarını Cinsel İstismardan Nasıl Koruyabilir?

Bilgi Vermek

Öncelikle çocukların bedenlerini koruyabilmeleri için temel bilgilerin aileler tarafından öğretilmesi önemlidir.

Konu ile ilgili olarak hikâye kitaplarından faydalanıp özel bölgelerimiz nelerdir? ‘’iyi dokunuş’’ ve ‘’kötü dokunuş’’ nedir anlatmak gerekir.

Anlattıktan sonra oyuncak bebek yardımı ile tekrar üzerinden geçmek faydalı olacaktır. Ayrıca, özel bölgelere dokunma durumunda nasıl tepki vereceklerine dair bir canlandırma da yapılabilir. Önce bakım veren tepkisini verip çocuğa model olur, ardından çocuk bakım vereninde gördü tepkiyi canlandırabilir. Dahası, ‘’yakınları dahil olmak üzere’’ kimsenin kendisine zorla sarılamayacağı da anlatılmalıdır.

Çocuklarınıza İnanın

Çocuklarınız size doğrudan yaşadıklarını anlattığında ya da her zamankinden farklı davrandıklarını görüp onlar ile konuştuğunuz da size anlattığı her şeye lütfen inanın.

Yardım Alabileceğini Öğretin

Olumsuz bir durumla karşılaştıklarında yüksek sesle bağırmasını, yardım istemesini çocuklarınıza mutlaka öğretin. Çocuk çoğunlukla zorbanın isteklerine boyun eğmek zorunda kalabiliyorlar.

Çocuklarınıza Haklarını Anlatın

Tüm insanların güvende olma hakkı vardır. Bu hakkı kimsenin tehdit edemeyeceğini çocuklarınıza öğretin.

 

Yazar: Uzman Klinik Psikolog, Öğretim Görevlisi Selin Kalabaş

İnstagram: @selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Kaynak:

Çetin FÇ, Pehlivantürk B, Ünal F, et al (Editörler). Çocuk ve ergen psikiyatrisi temel kitabı. In: İşeri E. Cinsel istismar. 1inci Baskı, Ankara: Hekimler Yayın Birliği, 2008;470-7.

Polat O. Cinsel istismar. Çocuk ve şiddet. İstanbul: Der Yayınları, 2001;207-314.

Yazının devamı...

Çocuklarda berber korkusuna karşı ne yapılmalı?

Çocuklar saç ve tırnakların ölü deri olduklarını, canlarının acımayacağını bilmedikleri için bazı çocuklar saç veya tırnak kesimi ile ilgili "canlarının acıyacağını düşünüp" korkabilirler.

Korkuyu Küçümsememek

Ebeveynler çocukların korkularını kabul etmeli ve mevcut korkuyu dışavurmaları için alan açmalılar.

Çocuklar koktukları zaman ''ne var bunda korkacak'' ''sen abi / abla oldun'' dememek bilhassa önemlidir.

Ne Yapılabilir?

Öncelikle saç kesiminden önce ebeveynler çocukları ile kuaförcülük oynayabilir gerçek hayatın provasını oyunda yapabilirler. Çocuklar canının acımayacağını oyunda deneyimleyebilirler.

Açıklama yapmak, saçının tekrar uzayacağını söylemek ve bunu oyuncak bebekler eşliğinde oynamak süreci anlamasını sağlayabilir.

Kitaplardan, çizgi filmlerden ve videolardan yararlanıp ardından canlandırma da yapabilir.

Sandalyesine oyuncak bırakmak da etkili yöntemlerden biridir.

Bir de bir yetişkinin "canın hiç acımayacak" söylemi bazen ters tepebilir. Çocuklar demek ki canım acıyacak ki bana öyle söyledi (annem / babam acıdan bahsetti) diye düşünebilir.

Korkusunu anlayıp mevcut korku duygusunu ona geri yansıtmak da o kadar kıymetli ki örneğin "şu anda korkuyorsun" biliyorum bu senin için zor olmalı demek çok kıymetlidir (korku duygusunu hafife almadan eşlik etmek...çünkü korkuyor onun için korkunç bir şeydir ki korkuyor).

Bazen kuaförler oyuncak yardımıyla çocukların süreci daha rahat geçirmelerini sağlayabiliyorlar (belki ilk saç kesiminde çocuklar ile iyi anlaşan bir kuaför seçilebilirsiniz).

Ne yapılmamalı?

Zorla (çığlık çığlığa) saç kesimi olmamalıdır.

Bir anda çocuğu bu duruma maruz bırakmak onu travmatize edebilir.

(En önemlisi ise bu korkunun nedenini bulmak ve tek başına zorlandığınız konularda bir uzman desteğine baş vurmaktır)

Sevgi ve Saygılarımla...

Yazar: Uzman Psikolog, Öğretim Görevlisi Selin Kalabaş

instagram: @psikolog.selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Yazının devamı...

2 yaş bir sendrom mu, dönem mi?

Önce Anlamak

Bu dönem boyunca beyin hızlı bir şekilde gelişir. Aynı zamanda, önemli ve yeni bir gelişme olmaktadır: Bebekler konuşmaya başlar.

‘’İlk önce konuşulanları anlamaya çalışırız. Daha sonra, biz kendimizi ifade etmeye gayret ederiz. Dahası ayakta durmaya, yürümeye çalışırız. Bunların hepsi beyin için çok komplike bir şeydir.’’ (Swart, T).

Endişeli Ebeveynler Arkanıza Yaslanın Ve Derin Derin Nefes Alın

Bir seminerimde değerli bir anne söz aldı ve ‘’oğlum çok uslu ama iki yaşına girecek yakında, bu iki yaş sendromu beni çok korkutuyor hocam’’ dedi.

Ebeveynler bu dönemi geçici ve gelişimsel bir dönem olduğunu bilir, aşırı korumacı davranıp kontrol etmezse bu dönem korkutucu olmayabilir ve yaşandıktan sonra yerini başka döneme devreder.

İki Yaş Dönemine Pozitif Disiplin Penceresinden Bakmak

-Çoğunlukla çocuklara neleri yapmaması gerektiğini söyleyip sağlıklı alternatifleri unutuyoruz. Neleri yapmamasından ziyade neleri yapması gerektiğini daha çok söyleyebiliriz. Örneğin ‘’odanı dağıtma yerine oyuncakları bak bu sepete birlikte dolduralım mı? Bir, iki, üç hoop oyuncak sepete zıpladı’’ şeklinde hem ne yapması gerektiğini öğretip hem de oyuncu dilini kullanmış oluruz ya da ‘’Bağırarak konuşma!’’ demek yerine fısıltıyla konuşup çocuğun sizi taklit etmesini sağlayabilirsiniz.

-Rutinleri belirlemek oldukça kıymetlidir. Örneğin, uyandığımızda önce elimizi yüzümüzü yıkarız sonra kahvaltı yaparız; oyun oynadıktan sonra oyuncakları toplarız şeklinde belirlenen rutinleri şefkatli bir yerden öğretebilirsiniz.

- Davranışlar görmezden gelinirse sönmeye uğrar sözünü duymuşsunuzdur. İlk başta davranışın altındaki ihtiyacı görmek ve o ihtiyacı gidermesine alan açmak ya da eğer önemli bir şey değilse görmezden gelmek size yardımcı olacaktır.

-Çocuğunuz meşhur Hayır ‘ları çok fazla kullanmaya başladıysa bir de duruma şu şekilde bakalım ‘’çocuğuma çok müdahalede bulunup ondan aşırı beklentilerim oluyor mu?’’

-Çocuğun yaşına uygun sorumluluk vermek de önemlidir. 2 yaş çocuğu yardım etmek her şeyi kendisi yapmak isteyebilir. Bu ihtiyaca alan açmak öz-yeterliliği de beslemiş olur. Yapamadığında ise ‘’yapabilirsin bir dene bakalım’’ ya da ‘’ tekrar dene’’ diyerek cesaretlendirmek oldukça kıymetlidir.

-Duygusal Regülasyondan bu dönemde de bahsetmeden olmazdı. Çocukların kendi kendilerine ‘’dur! ya da sakin ol!’’ diyebilme becerileri henüz gelişmediği için bakım vereninin sakinlik becerisini ödünç alırlar. Bakım vereni ile birlikte sakinleşirler. Mevcut duygusu ne ise yoğun duygu altıda söyleyip, izin veriyor ise sarılmak çocuğu sakinleştirecektir. Regülasyonun en önemli araçları; bakım verenin yumuşak ses tonu, göz teması, şefkatli dokunuşları ve mimikleridir.

Tabii ki önce bakım verenin kendisini sakinleştirmesi dengeli bir yerde kalması önemlidir.

Bu dönemin geçici bir dönem olduğu hatırlanmalı ve tek başınıza baş edemediğiniz durumlarda da bir uzmandan destek almalısınız.

Sevgiler

Yazar: Uzman Psikolog, Öğretim Görevlisi Selin Kalabaş

instagram: @psikolog.selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Yazının devamı...

Çocuklar için oyunun önemi nedir? Doğru oyuncak seçimi nasıl olmalı?

Sevgili ebeveynler ve öğretmenler oyuncak seçimi çocukların gelişimleri açısından önemlidir. Bilinçli bir seçim yapıldığında çocukların fiziksel, zihinsel gelişimlerine ve yaratıcılıklarına katkıda bulunmuş olunur.

Oyunun Önemi

Çocukların sözel becerileri henüz gelişmediği için oyun vasıtasıyla kendilerini ifade ederler. ‘’Anneciğim benim bir derdim var’’ diyemezler. Problemlerini oyun aracılığıyla gösterirler. Oyunda dış dünyanın provasını yaparlar. Günlük hayatta yaşadıklarını oyunda yeniden canlandırırlar. Oyun çocukların fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimine katkıda bulunur. Sadece eğlence aracı değildir. Oyun çocukların ciddi bir işidir.

Yaşa Göre Oyuncak: Her çocuk biricik ve özeldir. Lütfen yazıları okurken bireysel farklılıkları unutmayalım.

0-6 Ay:

Birinci oyuncağı: Kendisi

İkinci oyuncak: Annesi

Bu dönemde kendisinin ve annesinin bedenini inceler. Ellerine, ayaklarına bakar. Parmaklarını oynatır, ağzına götürür. Annesinin eline dokunarak oyun oynar.

1 Ay:

Bu dönemde Dünya’yı ses yoluyla tanıdığı için ses çıkaran çıngıraklı, hışırtılı ve müzikli oyuncaklar ile oynanır.

2-3 Ay:

Kavrama becerisi, el-göz koordinasyonu ve ince motor gelişimini desteklemek için yumuşak toplar, kendisini keşfetmesi için ayna, renkli kitaplar gibi görsel materyaller gereklidir.

4-6 Ay:

Birbirine geçen halkalar, kutular, duyulara hitap eden renkli minderler ile oynayabilir. Minderler renkli olup üzerinde sayılar da olmalıdır. Bu dönemde oyuncakları ağzına götürdükleri için pilsiz oyuncaklar tercih edilmelidir.

4 aylık bebek çok rahatlıkla anne ile mimiklerini kullanarak bağ kurabilir. Annesinin yüzünü inceler, mimiklerine bakar.

6. aydan sonra kas gelişimi ile beraber oturmalar başlar.

16. aya kadar oral dönem olduğu için yumuşak oyuncaklar ile oynayabilir. Renkli ve ses çıkartan çıngıraklar / materyaller ile oynayabilir.

7-12 Ay:

Oyuncakları yere atma, alma görülür. Oyuncakları kutuya/sepete koyup çıkarmaya bayılırlar. Renkli duyu yastıkları ilgilerini çekmeye devam eder.

8. aydan sonra hareketlilik başlayacağı için hareketli oyuncaklar ile oynayabilir. Örneğin sopası ya da ipi olan tekerleği/arabayı çekme oyunu oynayabilir. Hem kız hem oğlan çocukları arabalar ve bebekler ile oynayabilir (oyuncakların cinsiyeti yoktur). Bilişsel gelişime destek olan küpler ile bu dönemde oynayabilir. Küpleri üst üste koyarak ince motor gelişimine katkıda bulunulur.

1 Yaşı Tamamladıktan Sonra: Bağımsızlaşma dönemi

- Top ile oynama

- Kelime kartları ile oynama

- Hayvanların sesini taklit etme, isimlerini öğrenme

Hayvanları konuşturma: Dil gelişimine katkı

12-24 Ay:

- Taklide dayalı oyunlar

- Nesnelerin renk, büyüklük gibi özelliklerini öğreteceğimiz oyuncakları seçeriz.

-Oyuncak bebek ve kıyafetleri

- Ahşap oyuncaklar

- Bebek arabası

- Boya kalemleri

24-36 Ay: Çocukların ince ve kaba motor becerilerini desteklemek önemlidir

-Bu dönemde atlama, koşma, ellerini, parmaklarını iyi bir şekilde kullanabilme çok kıymetlidir.

-Taklit yetenekleri oldukça iyidir.

-Sembolik oyunlar

-Mış gibi oyunlar

-Evcilik

-Öğretmencilik, doktorculuk (Meslek rolleri)

-Annesine, babasına yemek pişirir (Dil becerileri, paylaşma)

-Su ve kinetik kumla oyun

-Bebek arabaları

-Yapbozlar

-Ahşap bloklar

-Renkli kalemler, kitaplar

-Ahşap blok ve küpler,

-Harf ve rakam sayma oyuncakları,

-Hamur

-Zeka, hafıza oyunları

-İç içe geçen oyuncaklar

 

Keyifli Oyunlar Dilerim

Sevgiler

Yazar: Uzman Psikolog, Öğretim Görevlisi Selin Kalabaş

instagram: @psikolog.selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Yazının devamı...

Pandemide kaygı ile baş etmek

Hepimizin zorlu şartlardan geçtiği ve pandemi olarak ilan edilen bu dönemde ruh sağlığımız da olumsuz bir şekilde etkilenmiştir (Dünya Sağlık Örgütü ). Bireylerde özellikle kaygı tepkisi sıklıkla görülmektedir.

Kaygı Nedir?

Kaygı ile korku çoğunlukla karıştırılmaktadır. Korku; şu andaki tehlikeye verilen bir tepki iken kaygı; gelecekte olması beklenen bir duruma karşı verilen tepkidir. Az miktarda kaygı işlevsel olmakla birlikte harekete geçmemizi, daha hızlı tepki vermemizi sağlar iken aşırı düzeyde olması kişiye zarar vermekte hayat fonksiyonlarını sekteye uğratmaktadır.

Kaygının Bileşenleri Nelerdir?

1.

2.

3.

Kaygının altında yatan nedenlerden biri olumsuz / işlevsiz düşüncelerdir. Yoğun kaygı altında iken aklımızdan ilk en kütü düşünce geçmektedir ve o düşünceden başka ihtimallerin de olduğunun çoğunlukla farkında olmayız. Kaygı anlarda kişide bedensel belirtiler görülmektedir ve o yoğun duygu altında kişide ''kaçma, kaçınma ve güvenlik sağlama'' gibi işlevsiz davranışlar görülmektedir. Örneğin kişi düşünmemeye çalışmaktadır fakat kişinin unuttuğu bir şey vardır ki ''düşünmemeye çalışılan her şey akla daha çok gelmektedir''.

Dahası, belirsizliğe tahammülsüzlük yani gelecek ile ilgili beklentilerin net olmama durumuna tahammül edememek da bireylerde kaygıyı ortaya çıkarabilir. Bununla ilgili belirsizliğe tahammül becerimizi arttırmak ve belirsiz durumlarla ilgili doğru kaynaklardan bilgi almak önemlidir.

Kaygı İle Baş Etme Stratejileri:

Öncelikle; hepimizin yaşadığımız bu durumun zor olduğunu ve kaygı duygusunu hissetmemizin normal olduğunu kabul etmekle başlayabiliriz.

Kaygılı iken o duygunun bize verdiği mesaja odaklanmak ve bana ne iyi gelebilir sorusunu sormak oldukça önemlidir.

Aşırı kaygı hissettiğimizde kendimize ''şu anda aklımdan neler geçiyor?'' sorusunu sorarak bir kağıda olumsuz düşünceleri yazmak ve bunların işlevli olup olmadığını değerlendirmek ardından daha sağlıklı alternatif düşünceleri yazmak etkili yöntemlerden biridir çünkü kaygı sebeplerinden biri olumsuz düşüncelere katı bir şekilde inanmak, çok seçenekli (başka ihtimallerin de olduğunu) düşünmemektir. Bu şekilde belirlediğimiz alternatif düşünceleri bulmak kaygı düzeyimizi azaltabilir.

Kontrol alanlarımıza odaklanmak kontrolümüz dışında olan durumlara odaklanmamak oldukça önemlidir. Örnek veriyorum kişi benim kontrolümde olan nedir sorusunu kendisine sorarak, kendim, ailem ve toplum için riskli durumlar neler olabilir şeklinde tespit edip buna yönelik aksiyonlar (maske takmak, hijyene önem vermek, sosyal mesafe kuralına uymak...) almalıdır. ''Korona ne zaman bitecek'' şeklindeki kontrol alanı dışındaki durumlara odaklanmak kişinin kaygısını arttırabilir.

Dahası, nefes egzersizleri, mindfulness teknikleri kaygıyı azaltmada oldukça önemli yöntemlerdendir. Ayrıca, size iyi gelen kaynaklara sığınıp (daha önceden neleri yapmak size iyi geliyordu?) ‘’aktivite planı’’ listesi hazırlamak ve bunları uygulamak oldukça önemlidir. Dahası, yazmanın da duyguların dışavurumunda etkili olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Çok bunaldığınız durumlarda bir kağıda içinizden geçenleri yazıp sonra da o kağıdı yırtıp atabilirsiniz.

Pandemide fiziksel olarak uzak olsak da teknolojik araçlar yardımıyla sevdiklerimiz ile sosyal açıdan iletişim halinde olmak yani sosyal destek kaynaklarımıza sığınmak da önemlidir.

Ayrıca, bu dönemin de her zorlu koşullar gibi geçici bir dönem olduğunun hatırlanmalı ve tek başınıza baş edemediğiniz durumlarda da uzmanlardan destek almalısınız.

Sevgiler

Yazar: Uzman Psikolog, Öğretim Görevlisi Selin Kalabaş

instagram: @psikolog.selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Yazının devamı...

Cinsel İstismar

ÇOCUKLARA KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ VAR!

Hem ülkemizde hem Dünya’da çocuklar cinsel istismara uğramaktadır ve maruz kalınan oran gün geçtikçe artmaktadır. Ebeveyn, öğretmen ve çocuklar ile çalışan ilgili uzmanlar olarak buna dur demek için elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız!

Dünya’da istismarcıların %85’ i yakın çevreden çıkmaktadır.

Cinsel İstismar Nedir?

Bireyin kendi isteği dışında cinsel eyleme zorlanmasıdır cinsel istismar. Dahası, cinsel taciz, cinsellikle ilgili imada bulunmak, cinsel amaçlı fiziksel temasta bulunmak gibi farklı biçimlerde görülmektedir.

Maalesef ki hem erkek hem kız çocukların büyük bir kısmı cinsel istismara maruz kalmaktadır.

Risk Grupları Kimlerdir?

Her çocuk maruz kaldığı gibi özellikle zihinsel engelli çocuklar, üvey anne veya baba ile birlikte yaşayan çocuklar risk gruplarında daha çok yer almaktadır.

Belirtiler Nelerdir?

0-4 yaş çocuklarda alt ıslatmalar, korku, çocuktan beklenmedik farklı cümleler görülmesi, cinsel içerikli oyunun görülmesi, uyku sorunları görülür iken 4-6 yaş çocukları arasında yetişkinlerin yanında tedirginlik, yetişkinden kaçma, korku, alt ıslatma, uyku sorunları görülmektedir. 7 yaştan sonra okul başarısında düşüş, içe kapanma, aileden uzak durma, kendine zarar verme, cinsellik konularına yönelik konuşmalar görülebilir.

Ne yapılmalı?

Mutlaka ailelerin çocuklarının söyledikleri her şeye inanmaları gerekir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da bilhassa yargılama, eleştirme olmamalı ki çocuk her şeyi ebeveynine anlatabilsin. Özellikle küçük yaşlarda hikâye kitapları yardımıyla mahremiyet eğitimi verilip özel bölgelerinin ne olduğu, iyi dokunuş kötü dokunuşu oyuncak bir bebek yardımıyla somutlaştırıp çocuklarına anlatmalılar. Tuvalet kapısını kapalı tutması gerektiği, kıyafetlerini odasında değiştirmesi gerektiği çocuklara öğretilmelidir. Her ne olursa olsun ailesine her şeyi anlatmasının önemli olduğu hakkında konuşulmalıdır. Bir diğer önemli konu ise aileler çocuklarını dudaktan öpmemeli ve bedenlerine şaka maksatlı dokunmamalı ki bu durum normalleştirilmesin. Hayır demeyi küçük yaştan hikâye kitapları ile çocuklarına öğretmeliler. Aileler çocuklarını gözlemlemeli ve çocuklarındaki değişiklikleri fark etmelidir. Tek başınıza baş edemedikleri konularda ise uzman desteği almalılar.

Çocuklar konusunda uyanık olmalıyız ve onlara karşı sorumluluklarımızın büyük olduğunun farkına varmalıyız.

Tek başınıza baş edemediğiniz durumlarda bir uzmandan destek almayı unutmayın.

Sevgiler

Yazar: Uzman Psikolog, Öğretim Görevlisi Selin Kalabaş

instagram: @psikolog.selinkalabas

Twitter: @KalabasSelin

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.