SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Pardoon!! Kalbinize Bir Göz Atar mıydınız?

Dünya nüfusunun %25’inin kalp damar hastalıklarından etkilendiğini ve ülkemizde de en çok görülen hastalığın kalp- damar hastalıkları olduğunu ve tüm dünyadaki ölümlerin birinci derece nedeni olduğunu biliyor muydunuz?

Ancak içinizi rahatlatacak bir haberim var… Kalp-damar hastalıklarını sağlıklı bir yaşam ve doğru beslenme ile büyük oranda önleyebilirsiniz.

Öncelikle işe kalbinizi inceleyerek başlayın:

Yukarıda saydıklarımdan birine veya bir kaçına sahipseniz üzgünüm ama kalbinizin yaşı oldukça fazla! Kalbinizi gençleştirmek için popüler hatalı diyet uygulamalarını bir kenara bırakıp kalbinizi genç tutacak uyarılarıma göz atıp, aklınızın bir kenarına yazmalısınız:

Günde 5-8 porsiyon meyve ve sebze yemeye özen gösterin

Gün içerisinde çeşitli sebze ve meyveleri beslenme düzeninize yerleştirmelisiniz. Çünkü diyet, ne kadar çeşitli bir beslenme modeli mevcut ise o kadar zengin vitamin ve mineral içeriği mevcut demektir.

Her öğünde sofranızda mutlaka tam tahıl bulundurun

Zengin vitamin ve mineral içeriği ile bildiğiniz tam tahıllar; aynı zamanda kalp hastalığı, kanser, diyabet gibi hastalıklarla savaşta yıldız olan liften zengindir. Bu sayede ana öğünlerinin olmazsa olmazlarından olmalıdır.

Kalbini seven balığa sofrasında mutlaka yer açsın!

Omega yağ asitlerinden zengin olan deniz ürünleri kan dolaşımını ve kalp basıncını dengeleyerek kalp sağlığına dost özellik göstermektedir. Bu sebeple haftada 2 gün özellikle fırınlanmış olarak yer açmalısınız.

Yağlar dost iken düşman olmasın, aman dozajlar aşılmasın!

Doymuş yağ, trans yağ ve kolesterolden zengin beslenmeyi en aza indirmelisiniz.

Bu yağ grubu damarların kalınlaşmasına, kan akışının yavaşlamasına ve kalp basıncının artmasına neden olarak vücudun doğal ritmini bozmakla beraber kalbin erken yaşlanmasına neden olmaktadır.

Doğru miktarda sağlık tohumu yağlı tohumları beslenmeye katın

Yağlı tohumlar içerdikleri vitamin, mineral ve kaliteli yağ asitleri ile vücudu dıştan içe genç tutmaktadır. Kan basıncını dengeler, yağlanmayı önler ve cildini parlatırken kalbinizi korumaktadır. Ancak unutmayınız ki tüm bu özellikleri kavrulmamış formlarını tükettiğiniz de sağlamaktadır.

Tuz tüketimini arttırmak yerine baharatları arttırın!

Artan sodyum alımı beraberinde vücuttaki elektrolit dengesini bozacağından başta kalp olmak üzere tüm organların çalışma prensibini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden mümkün oldukca yemeklerinizi az tuzlu bir şekilde hazırlamaya veya siparişlerinde tuz ilave edilmemesini belirtmeye özen göstermelisiniz.

Light süt ve süt ürünleriyle barışın

Çoğu zaman light süt ve süt ürünlerini sınırlandırmanın kalori tasarrufu olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Fakat asıl önemli olan noktanın kalori tasarrufundan çok, doymuş yağ alımının sınırlandırılması olduğunu bilmelisiniz. Özellikle peynirlerimizdeki tuz oranını da düşünecek olursak light süt ve süt ürünlerini hayatımıza korkmadan almanın vakti geldi de geçiyor bile!

Aktif olarak kalbinizi dinamik tutun!

Düzenli, orta derecede fiziksel aktivite kan basıncını düşürür ve vücudun stresle baş etmesini kolaylaştırarak kilo yönetimini de olumlu etkilemektedir. Fiziksel aktiviteyi hayatınıza katmak için kendi hedeflerinizi oluşturun ve bu hedefleri takip edin. Her bir adımı tamamladıkça bir üst seviyeye çıkarak kalbini yormadan formda ve dinamik tutun.

Kalp hastalıklarını önlemede en iyi çözüm beslenme ve yaşam alışkanlıklarını değiştirmektir fakat önemli olan nereden başlayacağınızı bilmektir. Yaşamınızın bütününe bakıp ve yukarıda bahsettiğim beslenme prensiplerinden hangilerine sahip olduğunuzu değerlendirin. Unutmayın; tek başına hiçbir besin mucize yaratamaz ve sizi hastalıklardan, kilo problemlerinden koruyamaz!

Kalbinizi korumak için sadece besinlerden değil sevgiden ve iyilikten beslemeyi de unutmayın! Bebek kalbi kadar genç bir kalple, sağlık dolu bir yaşam dilerim…

Yazının devamı...

Besinleri Nasıl Pişirelim?

Büyüme-gelişme ve yaşamsal fonksiyonlarımızı yerine getirmek için gerekli vitamin, mineral, karbonhidrat ve yağ kaynağımız besinlerdir. Bu besinleri çok veya az tüketilmesi pek çok hastalığa sebep olabilmekte ancak; sadece tüketim miktarları değil o besinleri pişirilme aşamasıda oldukça önemli olduğunu unutmayın! Bazı besinleri çiğ, bazı besinleri ise pişirdikten sonra tüketiriz. Bu besinleri pişirerek ve bazı işlemler uygulayarak yenebilinecek şekle getiririz fakat bu işlemler sırasında vitamin ve mineral kayıpları olabilmektedir. Gelin nasıl en doğru şekilde pişirebiliriz beraber inceleyelim;

Yüksek ısıda bir miktar vitamin kaybı olmaktadır. Izgara yapılan etlerde, yüksek sıcaklık ve su kaybı dolayısıyla folik asit, B1 ve B12 vitamin kayıpları ile birlikte protein kaybı görülmektedir. Bu nedenle etleri orta ısıda pişirin, sulu pişirdiğinizde suyunu dökmeyin ki vitamin ve mineralde kayıp olmasın.

Özellikle marul, lahana gibi yeşil yapraklı sebzeleri keserken bıçak kullanmak yerine eliniz ile doğrarsanız vitamin ve mineral açısından kayıp olmayacaktır. Kestikten sonra sebzeleri bekletmek yerine hemen pişirmelisiniz. Sebzeleri kendi suyu ile pişirin veya ekstra bir su koyacaksanızda suyunu dökmeyin. Sebzelerdeki zararlı kimyasallar için sirkeli su da bekletebilirsiniz. Aman dikkat diyim sebzeleri tuz ile ovup sıkmayın ki vitamin kayıpları görülmesin.

Sebze ve meyveler pişirileceği zaman kaynar suya atılmalıdır, soğuk suya konarak pişirilmemelidir. Domates ve salça asitli oldukları için pişirme süresini uzatacağından pişmesine yakın koyulmalıdır.

Yeşil yapraklı sebzelerin rengini koruması için pişirirken soda ekleyenimiz kesin vardır. Soda besin değerinde kayıplara neden olmaktadır. Yeşil yapraklı sebzeleri pişirirken tencereninin kapağı bir kere açıp kapatılmalıdır.

Haşlama suyunu döküyorsanız tercihiniz buharda pişirmek olmalıdır.

bu detay da sizin için... Eğer sıktığınız meyve suyunu bekletirseniz C vitamininde kayıplar olacaktır. Ayrıca sıkılmış meyve suyu tercih etmek yerine meyvenin kendisiniyediğinizde içerisindekiliften dolayı sizi daha uzun süre tok tutacaktır. Bir portakal suyu için 3-4 tane portakala ihtiyaç vardır. Yani kalori açısından da 3-4 meyvenin kalorisini birden alıyosunuz demektir. Bu sadece portakal için değil diğer meyve suları için de geçerlidir. Bu meyveleri gün içerisinde dağıtarak yemek kan şekerinizin daha dengeli olmasını sağlayacaktır.

şekeri en son ekleyiniz. Şekerle birlikte pişirdiğimizde mailard reaksiyonuna neden olmaktadır. Bu reaksiyon sonucu serbest radikaller dediğimiz zararlı maddelerin oluşmasına neden olmaktadır. Ayrıca şekerle birlikte pişen sütün protein değerlerinde de kayıplar görülmektedir.

yaklaşık 10 dakika kadar yani 'al dante' şeklinde pişirdiğiniz zaman glisemik indeksi düşük olacak ve bu da kan şekerimizde ani yükselmelere neden olmayacaktır. Az suda ve suyunu çekecek şekilde pişirdiğinizde B vitaminlerinde de kayıplar görülmeyecektir.

bir gün önce suda beklettiğimizde gaz oluşumunu önleyebiliriz. Ayrıca iyi pişirdiğimizde sindirimi kolaylaşır ve böylelikle protein değeri artar.

Ayrıca kullanacağınız ızgara, teflon, çelik gibi mutfak gereçlerinin çizik olmamasına da dikkat etmemiz gerekmektedir.Yemeği ne kadar sağlıklı pişirdiğimizi düşünsek bile pişirme kabı kötüyse kimyasallar açısından risk altındayız demektir.

Yazının devamı...

Kim Korkar Hafta Sonundan!

Bütün hafta çalışıp hafta sonu planları yaptınız. Uzun zamandır görüşmediğiniz dostlarla görüştünüz, güzel havanın tadını brunchlar, kalorisi bol yemekler ile değerlendirdiniz. Tam da ''diyet kaçtı'' dediğiniz anda bırakmak yok, tam o sırada toparlama evresine giriyoruz. Haftasonu çok hareketsiz kalıp fazla kaçırmış olabilirsiniz.

Diyeti bozdum diyerek su koyuvermek yok. Diyete kaldığımız yerden devam. ‘Peki ne yapmalıyız?’ dediğinizi duyar gibiyim. Çözümleri geliyor...

Su Hayattır

Öncelikle buluşmanızın ertesi gününden itibaren su içimine ağırlık vermeye başlıyorsunuz. Günlük en az 2,5litre suyunuzu içmeniz gerekmektedir. Bunun yanı sıra günlük 3 fincan mutlaka yeşil çayınızı da unutmuyorsunuz. Su sizin açlık ihtiyacınızı gidererek vücuttan ödem atmanıza yardımcı olacaktır.

Sofranıza Yeşillikle Renk Katın

Kaçamaklar sonrası oluşan ödemler ve şişlikler için yeşillikler çıksın mı ortaya? Gün içinde kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerinin yanına mutlaka dereotu-roka-maydanozları eklemeyi unutmuyoruz. Yeşilliklerinizin üstüne sadece limon sıkabilirsiniz.

Hafif Beslenin

Kaçamak sonrası en azından 3 gün hafif ve sebze ağırlıklı beslenmeye özen gösterin. Bu sizin için hem tokluk sağlayacak hem de ödem ve şişliklerinizin çözümü olacaktır. Akşam veya öğle yemeklerinde hızlı davranmak istiyorsanız sebzelerinizi blenderden çekip yanında yoğurt ile tüketebilirsiniz.

Nerede Hareket Orada Bereket

Hepsinin yanı sıra hareket etmenizi arttırın. Haftanın en az 5 günü 1 saatten tempolu bir şekilde yürüyüş yapmanız gerekmektedir. Bunun yanı sıra yüzme, basketbol gibi çeşitli spor dallarına da yer verebilirsiniz. Benim vaktim yok diyorsanız evde yapacağınız birkaç pilates hareketi ile hem diyetinizi taçlandırın hem de vücudunuza sıkılık katın.

Hafta sonu fazla kaçırdığınız beslenmeyi hafta içi sıkı bir irade ile hemen toparlayabilirsiniz. Yaza daha formda girmek ve hayatınızı daha fit bir vücutla idame ettirmek için karar verin ve uygulayın.

Uzm. Dyt. Aslıhan Küçük

Beslenme ve Diyet Uzmanı

www.aslihankucuk.com

facebook.com/uzmdytaslihankucuk

instagram.com/uzmdytaslihankucuk

Yazının devamı...

Kasaya Gitmeden Durup Okuman Gereken Bir Şey Var: Ürün Paketleri

Yemek yemeyi bile unuttuğumuz koşturmalı hayatımızda bazen en kolay çözüm marketten alıp 5 dakikada hazır olan paketlenmiş yemekler, bazen de açlığımızı bastırmak için aldığımız çikolatalar-bisküvilerle günü bitirmekteyiz. Hiç düşündük mü bu gıdaların ne kadar sağlıklı olduğunu ya da hiç okuduk mu o paketli ürünlerin arkalarında neler yazıldığını? Evet biliyorum bazılarımız son kullanma tarihine bile bakmazken, içeriğinde neler var onu da merak etmemişsinizdir. Gelin hep birlikte etiketleri okumayı öğrenip içeriğinde o kadar uzun süre raflarda kalmasını sağlayan maddelerin vücudumuz için zararları neler hep birlikte bakalım.

Son Kullanma Tarihine Dikkat!

Etiket okumaya ilk olarak son kullanma tarihe bakmayla başlayalım. Son kullanma tarihi geçmemiş olup açılmış, delinmiş paketlerden uzak durmalıyız. Paketinde yüksek lifli ya da yüksek proteinli yazan ürünler ise sizi yanıltmasın! Ürünü elinize alıp ve arkasındaki protein, şeker, lif miktarlarına bakıp kıyaslama yapmayı unutmayın! Fazla proteinli diye aldığınız ürünler bir bakmışsınız fazla miktarda şeker içerebilir!

Paketli ürünlerde ki diğer bir husus koruyucular. Bu katkı maddeleri nitrozamin adı verilen kimyasallardan oluşup, bağırsakta nitrit-nitrat bakterilerinin çoğalmasına yol açar. Nitratlar başta kolon kanseri olmak üzere bir çok kanser türüne neden olabilmektedirler. Diğer bir koruyucu olan problemler ise östrojen hormonlarını etkileyerek tümör oluşması riskini arttırmaktadır.

Çocuklarımız bayılarak yediği bisküviler, meyveli sütler, yoğurtlar neden o kadar çok hoşlarına gidiyor dersiniz? Tabi ki içeriğindeki aroma vericilerden... Bunlar gıda olmayıp kimyasal maddeler olduklarından, bizlerde ve çocuklarda unutkanlık, depresyon, baş ağrısı yapıp ilerleyen dönemlerde parkinson riskini arttırmaktadır.

İlk önce rengine tutulup kalbimizi fetheden, bol renkli ve bir o kadar da renklendiricili besinler ise çocuklarımızın sinir hücrelerini etkileyerek davranış bozukluğuna neden olmaktadır. Ayrıca bu yapay renklendiriciler obeziteye, insülin direncine de neden olmaktadır.

Kolesterolü Arttırıyor

Paketli ürünlerde ki diğer bir baş belamız ise trans yağlar. Düşük maliyetle uzun ömürlü ürünler elde etmek için kullanılan margarin ve bitkisel yağlar ilk önce kolesterolümüzü arttırıp damarlarda tıkanmaya yol açarken, ilerleyen zamanlarda bağışıklık sistemimizi zayıflatmaktadır. Paketlenmiş ürünlerde son zamanlarda çok sık gördüğümüz diğer bir yağ ise palm yağıdır. Maliyeti düşük olmasından ve trans yağ içermemesinde dolayı gıda sektörü çok tercih etmektedir. Yapılan çalışmalarda kalp hastalıklarında artışa neden olduğu görülmektedir. Avrupa Gıda Güvenliği, herhangi bir işlem görmediğinde bir zararının olmadığını fakat sıcaklığının 200 derecenin üzerine çıkmasıyla kanserojen maddeler oluşabileceğini söylemektedir. Bitkisel bir yağ olmasına rağmen güvenilirliği hala tartışma konusu olan bir yağ çeşididir.

Fruktoz olarak bildiğimiz bir yiyeceklerde doğal olarak bulunan fakat günümüzde paketli ürünlerde kullanılıp mısır şurubunun da asıl maddesidir. Çikolata, meyve suları, gazlı içecekler, ketçaplar, hazır soslara kadar pek çok üründe fruktoz bulunmaktadır. Doğal olmayan fruktoz yani diğer bir adıyla mısır şurubu; obezite, kalp damar hastalıkları, diyabet ve kansere kadar pek çok hastalığa zemin hazırlamaktadır.

Tükettiğimiz gıdalar market reyonlarında yerlerini alıyorlarsa durup bir incelemekte fayda var. Doğalını bulduğumuz her ürün ilk tercihimiz olmalı...

Uzm. Dyt. Aslıhan Küçük

Beslenme ve Diyet Uzmanı

www.aslihankucuk.com

facebook.com/uzmdytaslihankucuk

instagram.com/uzmdytaslihankucuk

Yazının devamı...

Bahar Geldiği İçin mi Bu Yorgunluk?

Bahar havasını yaşamaya başladığımız, içimizin kıpır kıpır ettiği şu günlerde halsizlik, yorgunluk, eklem ağrıları, uyku isteği, mutsuzluk, stres gibi durumlar birçoğumuzun şikayetleri arasında yer almakta, bu duruma karşı koyabilmenin en iyi yolu ise dengeli beslenerek gerekli vitamin ve mineralleri vücudunuza almak olacaktır. Peki nelere dikkat etmeliyiz?

Enerjinin Kilit Noktası: Çinko

Çinko enerji üretimi için kilit noktadır ve çinko içeriği yüksek besinlerle beslenmek vücuttaki yağların hızlı bir şekilde enerjiye dönüşmesine katkıda bulunmaktadır. Çinko nelerde bulunur derseniz; deniz ürünlerinde, bira mayasında, etlerde ve mantar ile kuru baklagillerde bulunur. Yorgunluğu gidermek için, günde üç köfte, bir yumurta, orta boy bir balık, yarım bardak kurubaklagil tüketilebilirsiniz.

Demir Eksikliği Yorgunluk Sebebi

Yorgunluğu gideren besinler arasında ilk sırada sayılabilecek olan demiri gün içerisinde 18 mg olarak almamız gerekmektedir. Demirin en büyük faydaları, oksijenin vücut içerisine taşınmasının sağlaması, bununla birlikte bağışıklık sistemini güçlendirmesi ve bunun yanında bilişsel performansı arttırması bilinmektedir. Yorgunluğu gideren besinler arasında yer alan demir nelerde bulunur derseniz, kırmızı et, yumurta sarısı, kuru meyveler, sebzeler, domates ve pekmezde bulunmaktadır. Demir eksikliğini gidermek için günde üç adet köfte, bir adet yumurta, bir tatlı kaşığı pekmez, beş dilim tam buğday ekmeği, altı yemek kaşığı kurubaklagil ve bir kase yeşil salata tüketmeniz yorgunluğunuzu gidermek için yeterli olacaktır. Bu nedenle haftada 2-3 kez yağsız kırmızı et tüketilmeli ve yanında C vitamini içeren besinler (sebze-meyve) yer almalıdır. Ayrıca kuru meyvelerin demir içeriği yüksek olmasından dolayı ara öğünlerinizde tercih edebilirsiniz.

Yapılan Yanlış Diyetler

Özellikle bahar ayının gelmesiyle psikolojik olarak kışın alınan kiloları verme telaşına düşülmesi; dergi, gazete ya da internet sitelerinde bulunan mucize olarak adlandırılan şok diyetlerin yapılmasına sebebiyet vermektedir. Belki de bu konuda atlanan en önemli nokta bu diyetlerin vücutta yarattıkları kalıcı harabiyetlerdir. Kısa vadeli yapılan bu diyetler; kas ve su kaybı olarak giden ve kilo geri dönüşümü hızlı olan ve bireyleri halsiz bırakan ve hastalıklara yakalanma riskini arttıran bir kayıp olmaktan öteye gitmemektedir. Ayrıca unutmayın; bu diyetlerle verilen kilolar hızla geri alınmakta; metabolizmanızı olumsuz etkilemekte ve gittikçe vermesi de zor bir hale gelmektedir.

Bitki Çayı Keyfiniz “Ekinezya veya Yeşil Çay” ile olsun:

A, C ve E vitaminleri bağışıklık sistemini güçlendirerek vücut direncinizi artırmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda; gribal enfeksiyonlarla savaşmada etkisi olan ekinezyanın antioksidan etkisiyle vücudun bağışıklık sistemini desteklediği ortaya koyulmuştur. Günde bir fincan ekinezya çayı tüketmeniz, bağışıklığınızı arttırarak bahar yorgunluğunuzu atmanıza yardımcı olur. Yeşil çay ise içerdiği yüksek miktarda antioksidan sayesinde enerjinizi daima yüksek tutar. Gün içerisinde tüketilmesi önerilen yeşil çay, hem metabolizmanızın hızlanmasını hem de bağışıklık sisteminizin daha güçlü olmasına katkıda bulunmaktadır.

Beyazın Dinlendiren Hali: Yoğurt

Sindirim sistemi için yararlı olan probiyotik bakterileri içermesinin yanında yüksek protein içeriği hem bağışıklık sistemini güçlendirir, hem de kronik yorgunluğunuzun azaltılmasında yardımcı olmaktadır.

Uzm. Dyt. Aslıhan Küçük

Beslenme ve Diyet Uzmanı

www.aslihankucuk.com

facebook.com/uzmdytaslihankucuk

instagram.com/uzmdytaslihankucuk

Yazının devamı...

Bu Kahvaltıların Bir Anlamı Olmalı

Daha küçücükken, sabahın köründe kalkar kalkmaz burnumuzun dikine dikine sokulan o kahvaltıların elbette bir anlamı vardı… Anne babamızın bize işkence yöntemi değildir yoksa kahvaltı; yanlış olmasın… Herkes kalktığı gibi kahvaltı etmek zorunda mıdır? Tartışılır ama evet herkes her gün kahvaltı etmelidir. Sadece kendinizi zorlamak yerine iştahınızın geldiği saatte kahvaltı etmeyi deneyin, emin olun olmayan kahvaltı alışkanlığınız kendiliğinden gelip başınıza taht kuracak..

Kahvaltının beden ve zihin gelişimi açısından önemli olduğunu biliyoruz; fakat ne kadar uyguluyoruz?

Öncelikle yapmanız gereken her sabah aynı saatte kendinize kahvaltı hazırlamanız ve günün bu güzel saatlerinde metabolizmanızı ateşlemeye başlamanız. Bu durum hem vücudunuzun kendini iyi hissetmesi ve zindelik hali ile kendini gösterirken, hem de işe, ofise mutlu bir şekilde gitmenizi sağlayacaktır. Ayrıca yapılan araştırmalar bize kahvaltı yapan bireylerin yapmayanlara göre daha başarılı olduğunu göstermiştir.

Peki kendimize kahvaltı hazırlarken nelere dikkat etmeliyiz?

Kahvaltı dediğimiz şey artık ‘’karın doyurmak’’ anlamından çıkarılmalıdır! Kahvaltının en önemli öğün olduğunu bilerek et, süt, meyve-sebze ve tahıl grubundan oluşan temel besinlerin yeterli ve dengeli alınmasını sağlamalıyız. Zengin bir kahvaltı için; en kaliteli protein olan yumurtaya kahvaltımızda mutlaka yer vermeliyiz. Yumurta beyin fonksiyonlarımıza katkı sağlarken aynı zamanda bizi tok tutmaktadır. Çocukluk yıllarımızdan itibaren kemik gelişimi için peynir ve sütü kahvaltımızdan eksik etmemeliyiz. İçerdiği mineral ve vitaminler sayesinde özellikle iş döneminde algımızın artmasına katkı sağlayan ekmeği de kahvaltılarımıza eklemeliyiz. Bu kahvaltılık besinleri; tokluğumuzu arttıracak, lif içeriği bakımından yüksek domates, salatalık, biber ve maydanoz- dereotu gibi mevsim sebzeleri ile de çeşitlendirmeliyiz.

Kahvaltı edilmediğinde vücudumuzda neler olur, gün boyu bizi nasıl etkiler?

Vücudumuz uyurken bile çalışmaya devam eder. En son yapılan öğün akşam yemeği ile günün ilk öğünü kahvaltı arasında 8-12 saatlik bir süre vardır. Bu süre içinde vücut, besin öğelerinin tümünü kullanır. Eğer sabah kahvaltı yapılmazsa beyinde yeterince enerji oluşmaz. Bu durumda da yorgunluk, baş ağrısı, dikkat ve algılama azlığı gibi sıkıntılar yaşanır. İş performansı , çalışma isteği düşer ve konsantrasyon azalır. Vücut kendi depolarından kullanır ve hastalıklar karşısında direnci düşer. Yoğun bir açlık hissiyle birlikte yorgunluk ve bitkinlik oluşur.

Anlayacağınız öyle uzun soluklu pazar kahvaltısı tadında şuursuzca yiyeceğimiz kahvaltılar yerine, az öz ama ille de kahvaltııı...

Hem ne demiş Cemal SÜREYA;

Uzm. Dyt. Aslıhan Küçük

Beslenme ve Diyet Uzmanı

www.aslihankucuk.com

facebook.com/uzmdytaslihankucuk

instagram.com/uzmdytaslihankucuk

Yazının devamı...

Dikkat Dikkat! Metabolizmanızla Bahar Yolculuğunuz Başlamıştır!

Metabolizmanız nasıl bahar saati uygulamasına kurulur sorusunu cevaplandırmadan önce daha temel bir soruyla başlayalım isterseniz; Metabolizma nedir? Metabolizma; vücudun temel gizemi… Aslında metabolizma sizlerin bazal metabolizma hızı olarak bildiği yani dinlenme anında tüm organların harcadığı kalori olarak tanımlanan terimdir. Vücudumuz kendi büyüklüğüne göre çalışan bir metabolizma hızına sahiptir. Metabolizma hızı vücudun büyüklüğünün dışında, yaş, cinsiyet, kas kütlesinin miktarı, yenilen yiyeceğin protein-karbonhidrat ve yağ oranı, fiziksel aktivite yapıp ya da yapmama ve iklim koşullarına göre değişiklik gösterebilmektedir. Metabolizma hızı birçok etkene bağlı olmasından dolayı kişisel olarak ayrıcalıklar gösterebilmektedir. Hayatımızın her döneminde değişebilen kalori harcamasını etkileyen sebepler metabolizmamızı etkilese de bu tuzaklara düşmeden vücudumuzu anlayarak nelere dikkat etmeliyiz?

1. Krallar Gibi Kahvaltı Yapmak

Gece boyunca bir şey tüketilmediği için uzun süren açlık nedeniyle metabolizma hızınız yavaşlamaktadır. Sabahları uyandıktan sonra metabolizmanızı canlandırmak için en fazla 1 saat içerisinde ve sağlıklı besinlerden oluşan bir kahvaltı gerekmektedir. Eğer sabahları kahvaltı etmeden güne başlanırsa geçen her süre metabolizmanızın daha da yavaşlamasına sebep olmaktadır. Fakat kilo problemi yaşayan kişilerin enerji harcama sorunları olmasından dolayı zayıf olan kişilere göre daha yoğun bir kahvaltı yapmaları zayıflamayı kolaylaştırmak yerine zorlaştırmaktadır. Yapılan araştırmalar şişman kişilerin kahvaltıyı geç ve oldukça yoğun yaptığını göstermektedir.

2. Öğün Atlamak

Metabolizmayı hızlandırmanın en önemli noktası düzenli öğün tüketimidir. Öğün atlamak metabolizmanızı yavaşlatmaya sebep olabilir, özellikle öğle öğünü metabolizma için en değerli öğündür! Bu öğünü atlamak gece yatana kadar olan süreçte açlık hissinizi tetikleyecek ve sürekli atıştırmaya yönelmenize sebep olacaktır! Yapılan araştırmalar öğle öğününü atlayarak günde sadece 2 öğün yemeyi alışkanlık haline getiren kişilerin daha hızlı kilo aldığını, zayıflamaya çalışan kişilerin de düzenli kilo veremediğini bildirmektedir.

3. Mensturasyon Döngüsüne Dikkat

Metabolik hızınız yumurtlama anından bir hafta önce en düşük, mensturasyondan sonra ise en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Bu nedenle mensturasyondan önceki hafta beslenmenizde bol miktarda proteinli yiyeceklere yer vermeli ve her gün su içimine dikkat etmelisiniz. Mensturasyondan önceki hafta kahvaltıda peynir ve yumurta, öğle ve akşam yemeklerinizin birinde ızgara balık, kırmızı et veya beyaz et, ara öğünlerde ise süt, kefir ya da yoğurt grubundan tüketmek metabolizmanızı canlandırmanıza yardımcı olacaktır.

4. Uyku Düzeni Önemli

Uyku zamanınız; vücudunuzun yağ oranını arttırmamak ya da kilo verme oranını arttırmak için kontrol altında tutmanız için en kolay kurallardan biridir. Düzenli olarak 8 saat uyku metabolizmanızın iyi çalışması için yeterlidir.

5. Bahar Vakti Artık Güneş Vakti!

Güneş girmeyen eve tartı girmektedir. Neden mi? D vitamini güneşle aktive olan bir vitamindir. Ülkemiz konumu gereği genellikle güneş alan bir ülke olmasına rağmen birçok kişi farkında olmadan D vitamini eksikliğine maruz kalıyor ve birçok çalışma D vitamini eksikliği ile yağ hücrelerinin fonksiyonları ve obezitenin ilişkili olduğunu bildiriyor. Bu sebeple vücut için yeterince D vitamini sağlamak çok önemlidir. D vitamini alımının en ideal yolu ise güneşlenmektir. Yüz, kollar, eller, bacaklar veya sırtın haftada en az üç kez 15 dakika güneş ışığına maruz kalması gerekir. Unutmayın; güneşin bizlere hediyesi olan D vitamini metabolizmayı hızlandıran sihirli bir değnek gibidir!

6. Nerede Hareket Orada Bereket

Artık harekete geçme zamanınız gelmedi mi? Kas kitlesi direk olarak kalori yakımı ile doğru orantılıdır. Yani kas oranı normale göre yüksek ise metabolizma hızınız yüksek demektir. Gün içerisinde yapacağınız düzenli egzersiz ile kalori yakımını fazlasıyla arttırılabilir; metabolizmanızın aktif ve sürekli olarak çalışmasını sağlayabilirsiniz. Uzun süreli ve orta tempo ile yapılan egzersizler hızlı tempo ile daha kısa süre yapılan egzersizlere göre daha verimli sonuçlar sağlamaktadır. Spor yapmak için vaktiniz yoksa gün içerisindeki hareketinizi asansör kullanmak yerine merdivenleri tercih ederek, yürüyerek gidilebilecek noktalara araçsız giderek arttırabilirsiniz.

7. Menü Planlamaya Dikkat

Yapılan araştırmalar sonucunda yiyeceklerde bulunan besin öğelerinin ayrı ayrı metabolizmaya etkileri kanıtlamışlardır. Sonuçlara göre yağlar ve karbonhidratların yendikten sonraki metabolizma hızına etkisinin % 6 kadar arttırabildiğini, proteinlerin ise % 30’a kadar arttırabildiğini açıklamaktadır. Bu bilgiler ışığında öğünlerinizde yediğiniz yiyeceklerin büyük bir kısmının kaliteli protein kaynakları, az miktarda da yağ ve rafine edilmemiş karbonhidratlardan oluşmasına dikkat etmelisiniz. Böylece metabolizmanızın sürekli aktif kalmasını sağlayarak kilo artışınıza da dur demiş olacaksınız!

Uzm. Dyt. Aslıhan Küçük

Beslenme ve Diyet Uzmanı

www.aslihankucuk.com

facebook.com/uzmdytaslihankucuk

instagram.com/uzmdytaslihankucuk

Yazının devamı...

Antioksidan Deposu Rooibos

Güney Afrikanın çalılık bölgelerinden yetişen rooibos yani kırmızı çay, yeşil çaya rakip olmaya hazır gibi görünüyor. Birçoğumuz yeni yeni yeşil çaya alışıyorken nereden çıktı bu demeyin, neden rooibosu sevelim hadi gelin birlikte inceleyelim:

Fermente edilmemiş şekli yeşil renkli olan rooibos fermentasyonla birlikte kırmızı-kahverengine dönüşmektedir. İçeriğinde kafein bulunmadığından sindirim sistemi problemi bulunan kişilerin rahatlıkla tüketebileceği rooibos, serotonin salgılamak isteyenlerinde tercihi olabilir.

Vitamin-Mineral Deposu

Kalsiyum, magnezyum, bakır, manganyum, demir, çinko bulunduran rooibos çayı zengin vitamin-mineral içeriğine sahiptir. Afrikada şifalı bitki denilen rooibosun antioksidan içeriği oldukça yüksektir. Peki “nedir bu antioksidan” derseniz: vücudumuzdaki serbest radikal dediğimiz zararlı maddeler ile savaşmaktadır. Polifenol dediğimiz vücudumuz için faydalı olan antioksidanlar sayesinde de bağışıklık sistemimizi güçlendirerek soğuk havalara karşı daha dirençli olmamızı sağlamaktadır. Bol miktarda quarcetin içeren rooibos çayı bu sayede zararlı hücreleri yok ederek hücre mutasyonlarını arttırmaktadır. Bu antiinflamatuar bir madde olup oksidasyon sürecine engel olmaktadır.

Kalp-Damar Sağlığı İçin

Enflamasyon ve oksidatif stresi düşürmeye yardımcı etken maddelerini içeren rooibos kalp-damar sağlığında da faydalıdır. Arterlerde görülen damar tıkanıklığı kişide kalp krizi veya felç görülmesine neden olabilir; rooibosun içeriğindeki flavanoidler damar tıkanıklıklarında azalmaya yardımcı olmaktadır. İçerdiği antioksidanlar sayesinde vücutta kötü kolesterol dediğimiz LDL nin düşmesine ve kan basıncının dengelenmesine etki ederek kalp ve damar sağlığımızı iyileştirmeye yardımcıdır.

Meyvemsi tadı ile iştah konrtolünüze yardımcı olacak bu çayı günün her saatinde afiyetle yudumlayabilirsiniz.

Uzm. Dyt. Aslıhan Küçük

Beslenme ve Diyet Uzmanı

www.aslihankucuk.com

facebook.com/uzmdytaslihankucuk

instagram.com/uzmdytaslihankucuk

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.