SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Lohusa erkekler

Kadınların doğumdan sonraki döneminde yani lohusa olduğu zamanlarda erkekler de stresli olurlar, depresyona girebilirler. Depresyonun belirtileri doğum gerçekleştikten bir yıl sonrasına kadar devam edebilir.
Babalar bu dönemde yaşadıkları stresi gizleyebilirler. Böyle durumlarda kilo alma, kilo kaybı ve geçim kaygısı gibi sorunlar oluşabilir.

Erkekler, bebek sahibi olduklarında yeterince uyuyamamaları öfkeli olmalarına neden olabilir, bu normaldir. Ama öfkenin derecesi gün geçtikçe artıyor ve şiddetli kavgalara sebep oluyorsa bunun erkeklerde doğum sonrası depresyon belirtisi olduğunu anlamak gerekir. Gerekli tedbirler alınmadığında daha büyük sorunlara ve boşanmaya sebep olan tartışmalara neden olabilir.

Normalde uyumlu, hoşgörülü, eşinin isteklerini yerine getiren bazı erkekler eşleri doğum yaptıktan sonra birdenbire değişirler. Eşlerinin isteklerine, şiddet uygulayarak karşılık verirler.

Şiddet, fiziksel ya da psikolojik (aşağılama, eleştirme, yok sayma, hakaret, tehdit, duygusal açıdan önem vermeme, tartışmaya hazır olma) olabilir.

Genelde ilk çocuğun doğumunda ilk deneyimin verdiği belirsizlik durumuyla beraber heyecan ve sıkıntı yaşanabilir.

Babanın yaşamına katılan bebek, duygularını aşırı yaşamasına sebep olur.

Babanın yaşadığı lohusa dönemi eşini ve ailenin yapısını da olumsuz yönde etkiler.

Erkekte öfke ya da içe kapanma olabilir.

Uyku düzeni, sorumluluklar ve yaşam şekli değişir. Yeni yaşama alışırken olumsuzluklar olabilir. Baba bebeğinden uzakta durabilir.

Ailesinden, arkadaşlarından ve yaşamdan keyif almaz. Ruh halinde değişimler olabilir.

Eşiyle iletişimi azalır, tartışır ve ona karışır.

Bu süreçte erkeğin sabretmesi, eşine yardımcı olması, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamaya yardım etmesi faydalı olacaktır.

Bebeğin bir yaşına kadar olan döneminde, annesiyle olan ilişkisi kadar babasıyla kurduğu ilişkide önemlidir.
Erkek, lohusa sürecini uzun süre yaşarsa bebekle güvene dayalı ilişki kuramayabilir.

Erkek devamlı ilgi bekleyen benmerkezci biri ise eşi artık çocuğa ilgi gösterdiği için eşini çocuğundan kıskanabilir.

Çocuğa hazır olmak gereklidir. Çünkü çocuk hayatı değiştirmektedir.

Babalar bebeğin biberonla beslendiği vakitlerde beslenmesine destek olabilirler. Böylece bebekle iletişim kurabilirler.

Bebeğin uyku hazırlığına katılmak da baba ile bebek arasında iletişim kurulması için etkilidir. Bebek söylenenleri anlamasa da sesleri ayırt ettiği için bebekle sakin bir sesle konuşularak onunla iletişim kurulabilir.

Kadınlar doğum sonrasında eşlerinde sorun gördüklerinde bir uzmanla görüşüp yardım almaları için eşlerini ikna etmeleri yararlı olacaktır.

Hipnoterapi - psikoterapi ile bireyin lohusa sorunlarına sebep olan durumlar bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu
yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

Gelişmeleri kaçırma korkusu

Gelişmeleri kaçırma korkusu

Gelişmeleri kaçırma korkusu, sürekli olarak gündemi ve gelişmeleri takip etme sorunudur. Kişi sosyal medya hesaplarını devamlı kontrol eder ve yapılan paylaşımları ilk önce kendisini görmek ister.

(Gelişmeleri kaçırma korkusu - Fomo - Fear of missing out)

Sosyal medyada kişilerin neler yaptıklarını, nelere sahip olduklarını, kendilerini nasıl geliştirdiklerini görmeleri ve kendileriyle kıyaslamaları, her paylaşılanı takip etme ve yapma isteği, gelişmeleri kaçırma korkusuna neden oluyor.

Kişi sosyal medyada paylaşılan fotoğraflara bakarak insanların yaptıklarını görür ve geri kalmışlık hissi yaşar. Onların yaptıklarını yapmak ister. Takip etmediğinde ise kendinde eksiklik hisseder.

Fomo, bireyin çevresindeki seçeneklerin farkında olması ve sürekli daha fazlasını yapma isteğinden kaynaklanır.

Sosyal medyadan uzak kaldığında, gündemde olanları ve yeni bilgileri kaçırdığı için kaygı yaşar. Bu yüzden sosyal medya hesaplarını sürekli kontrol eder. Bu da vakit kaybına neden olur.

Gelişmeleri kaçırma korkusu, kişinin vaktini tüketir. Çünkü bu kişiler yaptıkları işe kendilerini vermek yerine yapmadıkları işler için pişmanlık duyarlar.

Fomo, kişilik özellikleriyle ilgili bir durumdur. Her statüden kişide görülebilir. İnternetin yaşamımızda daha çok kullanılmasıyla da artmıştır.

Yaşamdan keyif alan, nasıl bir hayat istediğinin bilincinde olan bireylerde Fomo’nun görülme sıklığı azdır. Bu bireyler sahip olduklarıyla yetinirler.

Anı yaşamak, diğerlerinin yaşamlarına değil de kendi yaşamımıza odaklanmak, sosyal medyada geçirilen vakti azaltmak gerekiyor.

Kişi kendine hobi bulabilir, yürüyüş yapabilir, arkadaş sohbetlerine katılabilir, internet ve sosyal medyayı faydalı olarak hangi amaçla kullanması gerektiğini bulabilir.

Hipnoterapi - psikoterapi ile kişinin, gelişmeleri kaçırma korkusunu aşabilmesi için bilinçaltı düzeyde çalışma yapılır.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

Koronavirüs korkunuzu azaltın

Hem kendi sağlığınızı hem de sevdiklerinizin sağlığını tehdit eden koronavirüs salgını karşısında kaygılanmak ve korkmak gayet normaldir. Kaygı, normal seviyede gereklidir ve kişiyi koronavirüsten korunma konularında tedbir alabilmesi için harekete geçirir.

Kişi bu salgın sürecinde çeşitli korkular hisseder. Bunlar; hastalanma, ölme korkusu, işini kaybetme, besinsiz kalma, kıtlık yaşama korkusu gibidir.

Koronavirüs korkusu umutsuzluğa neden olabilir. Salgının tam olarak ne zaman biteceği belli olmadığı için belirsizlikten dolayı çaresizlik hissi oluşabilir. Belirsizliği kabullenerek duruma uyum sağlamaya çalışmak ise rahatlatıcı gelir.

Kaygıyı artırmamak için koronavirüs ile ilgili haberleri gereğinden fazla takip etmemek gerekiyor.

Salgından korunmak için yapılan evde kalma süreci, kendi kendine vakit geçirme yeteneği olmayan kişiler için sıkıcı olacaktır. Günlerini can sıkıntısıyla ve dışarı çıkma isteğiyle geçirirler. Mevcut duruma ayak uydurmak yerine sürekli şikayet ederler. Oysa evde birçok şey yapabilir ve sıkıntılı düşüncelerden uzaklaşabilirsiniz.

Salgından korunmak ve önlemekle ilgili gerekli tedbirleri aldıktan sonra yaşama karşı umutlu olabilmek ve bağışıklık sistemimizin güçlü olabilmesi için ruhumuzu da beslemeliyiz.

Uzun zamandır ilgilenmediğiniz hobiniz varsa ona başlayabilirsiniz. Evde yapabileceğiniz bir hobi edinebilirsiniz. Müzik aleti çalmak, resim yapmak, ahşap boyama, örgü örmek ya da spor yapmak gibi. Hobiler kişiyi psikolojik olarak rahatlatır ve endişelerden kurtarır.

Daha önceleri vaktiniz yok diye okuyamadığınız ya da yarım bıraktığınız kitapları okuyabilirsiniz. Gazete ve dergi okuyabilirsiniz.

Ertelediğiniz ev düzenleme işlerinizi bitirebilirsiniz. Eşya onarımı yapabilirsiniz. Fazla kıyafet ve eşyalardan kurtulabilirsiniz. İnternet üzerinden müzeleri gezebilirsiniz. Mesleki seminerlere internetten katılabilirsiniz. Şiir okuyabilir ya da dinleyebilirsiniz. Çizim, el işi, fotoğrafçılık, yemek kursu gibi internet kurslarına yazılabilir, yeteneklerinizi geliştirebilirsiniz.

Sevdiğiniz filmleri, belgeselleri ve komik videoları izleyebilirsiniz. Müzik dinleyebilirsiniz. Yapboz yapabilirsiniz. Ailece oynanan oyunlardan oynayabilirsiniz.

Bitki bakımıyla uğraşabilirsiniz. Evinizin bir bölümüne yeniden dekorasyon yapabilirsiniz. Hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir ülke, bitki ya da hayvan seçip, onu araştırıp öğrenebilirsiniz.

Umudunuzu kaybetmemeye çalışıp, her şey normal haline döndüğünde neler yapmak istediğinize dair bir liste yapabilirsiniz.

Uyku düzenine dikkat ederek yeterli uyumak, her gün aynı saatte uyuyup, aynı saatte uyanmak daha dinç olmayı sağlar. Sağlıklı beslenin ve kişisel bakımlarınızı ihmal etmeyin.

Her zaman bir şeyler yapmak zorunda da değilsiniz, bazen de hiçbir şey yapmadan oturun. Yavaşlayın, ruhunuzu dinlendirin. Bazen hayatınızı gözden geçirin, yaşamda nelerin önemli olduğunu, bu süreçte sizde nelerin değiştiğini, hangi yönlerinizin geliştiğini düşünün. Hayatınızda neleri değiştirmek istediğinizi düşünebilirsiniz. Gelecekle ilgili olumlu hayaller kurabilirsiniz. Yazı yazabilir, günlük tutabilirsiniz.

Pencere yanında vakit geçirmek, yemek yapmak, sevdiklerinizle görüntülü, sesli ya da mesajla telefon görüşmeleri yapmak, duygu ve düşüncelerinizi paylaşmak iyi gelir. Aile üyelerinizle zaman geçirip sohbet edebilirsiniz.

Zamanınızı böyle değerlendirdiğinizde, kendinize güzellikler katarak, iyimser düşüncelere sahip olabilirsiniz.

Bunlara başlayabilmek için harekete geçemiyorsanız, bu ruhsal gücü kendinizde bulamıyorsanız, korkudan ve kaygıdan dolayı etkinliklere odaklanamıyorsanız psikolojik destek alabilirsiniz.

Hipnoterapi-psikoterapi ile bireyin bu süreçte iyi vakit geçirebilmesi için harekete geçebilmesi ve yaptıklarına odaklanabilmesi sağlanıyor.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

Boyun eğmek

Boyun eğicilik davranışı gösteren birey kendini insanların taleplerini karşılamak mecburiyetinde hisseder. Kendi ihtiyaçlarını söyleyemez. İyilikseverdir. Haklarına saygı gösterilmesini belirtmekte zorluk çeker.

Reddedilme konusunda hassastır. İlişkilerde reddedileceğini, kaybedeceğini, sıkıntıya gireceğini düşünenler boyun eğme davranışı gösterirler.

Otoritenin kurallarına göre davranırlar. Kendi isteklerini değerli görmezler. Sürekli onaylanmak isterler. Başkalarına sınır çizemezler.

Diğer kişilerin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarından daha fazla önemserler. İnsanları memnun etmek için uğraşırlar. Kişileri kırmamak, incitmemek için çaba gösterirler.

İnsanlar ona hoşlanmadığı davranışlarda bulunduğunda bile onlara davranışlarını değiştirmelerini söylemekte zorlanır. Çatışmaları önlemeye çalışır. Uzlaşmacı ve uyumludur. Öfkesini göstermede güçlük çeker.

Terk edilmemek için kontrolü diğer kişilere bırakır. Kontrol başkalarında olduğunda daha rahat hisseder.

Boyun eğme davranışı kişinin kendine güvenini azaltır.

Boyun eğiciliğin kökeninde, çocukluk sürecinde bireyin anne babasının onun isteklerinin önemsiz olduğu izlenimini vermesi ve çocuğun kendi ihtiyaçlarını belirttiği zaman, ailenin ona öfkeli davranması olabiliyor.

Otoriter, baskıcı ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumları da boyun eğicilik sorununa neden olabilir.

Boyun eğme davranışının rahatsız edici olduğu durumlarda destek almak gereklidir.

Hipnoterapi - psikoterapi ile bireyin boyun eğmesine neden olan olaylar ve durumlar bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

Belirsizlik Korkusu

Belirsizlik Korkusu

Zihnimiz belirsizliğe karşı, korku ile yaklaşır, bu da panik oluşturur. Korku, doğru karar vermeyi engeller.

Kişinin hayatında ne olacağını bilememesi veya ne yapacağını bilememesi durumlarındaki ortaya çıkan sorun belirsizlik korkusudur.

Netleşmeyen durumlar bıkkınlık ve ruhsal yorgunluğa sebep olur.

Belirsizlikler kaygıya, depresyona, strese veya tükenmişliğe sebep olabilir.

Belirsizliğin oluşturduğu tedirginlik mutluluğa engel olur.

Kişi, hayatını kontrol edebilmek için gelecekte ne olacağını bilme isteği içindedir. Böylelikle duruma hazırlıklı olacaktır.

Bazı kişiler belirsizliğe katlanamaz.

Belirsizlikten rahatsızlık duyan birey bu durumu bu durumu çözmek için harekete geçecektir. Örneğin iş görüşmesine gittikten sonra sonucu bekleme sürecindeki belirsizlikten rahatsızlık duyabilir, iş yerinden haber beklemek yerine onları arayabilir.

Belirsizlik hisseden kişi doğru olduğunu düşündüğü bilgiyi arayarak belirsiz durumu ortadan kaldırmaya çalışır.

Öğrencinin okulu bitirip bitiremeyeceği, mezun olunca ise iş durumu belirsizdir.

Geleceğin net olmaması öğrenciyi rahatsız edebilir.

Bazı kişiler önceden anlaşılamayan durumların tehdit edici olduğunu düşünür.

Mükemmeliyetçi ve kaygılı kişilerin belirsizliğe tahammülü azdır.

Belirsizlik, yaşamının her dakikasını kendi kontrolü altında tutmak isteyen kişiler için rahatsız edicidir ve stres sebebidir.

Belirsizlik korkusu yaşayan kişide, korkunun hangi nedenle meydana geldiğinin belirlenmesi, sebep sonuç ilişkisinin kurulması gereklidir.

Bu korku, olumsuz gelişmeler, geçmiş yaşantılar ya da beklentilerin gerçekleşmemesi sonrası oluşabilir.

Hipnoterapi - psikoterapi ile bireyin çocukluğunda ya da geçmişinde belirsizlik korkusuna neden olan olaylar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

Karar Yorgunluğu

Karar yorgunluğu, fazla karar alma sonrasında kişinin karar vermede güçlük çekmesidir.

Gün içinde verilen kararlar çoğaldıkça karar verme becerisi azalıyor.

Sabahtan akşama kadar tercih yapmak durumunda kalıyoruz. Yiyecek, giyecek kararları, gitmek istediğimiz yere hangi yoldan gideceğimiz gibi kararları vermemiz gerekiyor.

Alışveriş yaparken de karar yorgunluğundan dolayı sıkıntı yaşanabiliyor.

Karar yorgunluğu, karar verme davranışından uzaklaşmaya, değerlendirme becerisinin azalmasına sebep olur.

Önemli kararları yorgun olmadığımız zamanlarda vermemiz gerekiyor. Sabah alınan kararlar çok daha uygundur.

Hangisini giyeceğim diye zorlanmamak için kıyafet sayısı azaltılabilir. Böylece kişi daha az karar vermiş olur.

Birey, yapılacaklar listesi oluşturursa, gün içinde verilen karar sayısını azaltmış olur.

Molalar verilerek zihin dinlendirilebilir. Düzenli olarak spor yapmak zihin yorgunluğunu önlüyor.

Daha fazla karar, sağlıklı olmayan karardır.

Seçenekleri azaltmak yorgunluğu önler.

Karar yorgunluğunda kişi vereceği kararlarda zorlanmaya başlar. Ne yiyeceğine, ne giyeceğine zor karar verir. Verimliliği düşer.

Beynimiz gün içinde verilen fazla kararlardan dolayı yoğun bir şekilde enerji tüketir, bu da karar yorgunluğuna neden olur.

Karar yorgunluğu kişinin geçmiş yaşantılarında faydalı alışkanlıklar kazanamamasından dolayı oluşmuştur.

Hipnoterapi - psikoterapi ile bireye yeni alışkanlıklar kazandırılarak karar yorgunluğunu aşması sağlanır.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

Söylenenleri Önemsemek

Başkalarının Ne Düşündüğünü Önemsemek

Kişinin, başkalarının onun hakkında ne düşündüğünü önemsemesi, kendini bu görüşlere göre değerlendirmesi onu olumsuz yönde etkiler.

Birey kabul görme isteği nedeniyle her davranışında tedirgin oluyorsa, çevrenin beklentileri ve standartları yüksek ise kimsenin mükemmel olmadığını zihninden çıkarmamalıdır.

Başkalarını etkilemeye çalışmaktansa kendine odaklanmalıdır.

Herkesi memnun edemeyeceğini bilmelidir.

Birey kendisiyle ilgili olumsuz bir düşünceye kapıldığında başkalarının da onun hakkında aynı olumsuzluğu düşündüğüne inanır.

Kişinin kendisine karşı kabullenici olması rahatlatıcıdır. Onu olduğu gibi kabullenen insanlarla ilişkilerini güçlendirmelidir.

Diğer insanların onayını beklemek, yaşamda yapacaklarımızı engeller.

Eleştiren, onaylamayan insanlarla her yerde karşılaşılabilir. Etrafımızdaki kişilerin düşünceleri bizden farklı diye değişmelerini bekleyemeyiz.

Olumsuz durumları tekrar tekrar düşünmek yıpratıcıdır. Bu durumları düşünmek yerine, çözüm yoluna gidilmelidir.

Kişinin başkalarının ne düşündüğüne odaklanması yerine dikkatini başka şeylere vermeye çalışması rahatlatıcı olacaktır.

Birey mutluluğunu diğer insanların düşüncelerine bağlarsa mutlu olması zordur.

Kişi çok zorlu bir yaşamdan geçmiş olabilir. Bu yaşantılar davranışlarını etkiler.

Bu zorlu süreçten haberi olmayan bazı insanlar, bu kişinin davranışlarını yargılayabilir, rahatsız edebilir.

Bireyin etrafında başkalarının yaptıklarıyla ilgilenen, sürekli hatalarını bulan insanlar vardır. Bu insanlar kendi sorunlarını çözemediklerinden başka insanlara odaklanırlar. Bu kişileri dikkate almamak gerekiyor.

Sürekli başkalarının ne düşündüğüne odaklanmak enerjiyi ve motivasyonu düşürür.

Hipnoterapi-psikoterapi ile bireyin çocukluktan ya da geçmişinden gelen, başkalarının ne düşündüğünü önemsemesine sebep olan durumlar, bilinç altı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

Hata Yapmaktan Korkmak

Hata yapma korkusu, bireylerin yaşamda yapmak istediklerini gerçekleştirmelerini engeller. Yeni şeyler denemelerine izin vermez. Hayallerini gerçekleştirme cesaretlerini kırar. Hedefe doğru ilerleme konusunda kısıtlar. Kişinin kendini gerçekleştirmesini engeller. Stres düzeyinin artmasına sebep olur.

Kişi yapılacak olan bir şeyi gerçekleştirmeden önce olumsuz sonuçlarını düşünür ve korktuğu için de yapmaktan vazgeçebilir. Örneğin rahat edebileceği meslekleri seçebilme konusunda risk alamayabilir.

Kişi hata yapmaktan korktuğu için değişik şeyler yapma aşamasında harekete geçmekte zorlanır. Güvenli alanından çıkmak istemez.

Oysa hatalar kişinin ilerleyebilmesini sağlar. Önemli olan, hatalardan ders alabilmek, hatanın düzeltilebilmesi için çözüm üretmek ve hatalardan kazanım elde etmektir. Hedeflere ulaşan yollar hatalardan geçiyor.

Hata yapmaktan korkan kişi, kendi hatalarını kabullenemez. Kendine hata yapma hakkı tanımaz, hata yaptığında rahatsız olur. Dolayısıyla başka insanların hatalarını da kabullenemez. Diğer insanları sürekli eleştirir, hatalarını bulmaya çalışır. Kendini sürekli haklı görür ve bazı kişilerin daha çok hata yapabileceklerini algılayamaz.

Bireyin yaşamda rahat edebilmesi için kendi hatalarını ve hata yapabileceğini kabullenmesi gerekiyor. Başkalarının hatalarını da kabullenmesi gerekiyor.

Hatalar yaşamın bir parçasıdır. Her insan hata yapabilir.

Hatalarına takılıp kalanlar, yaşamdan uzaklaşmaya ve sıkıntılar yaşamaya başlarlar.

Hipnoterapi-psikoterapi ile bireyin hata yapma korkusuna sebep olan, çocukluktan ya da geçmişinden gelen olaylar ve durumlar, bilinç altı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

yaseminaydogdu@ymail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.