Bu konuyu yazıp yazmamayı çok düşündüm doğrusu...
Çünkü “bıçak sırtı” bir konu bu...
Bir tarafta her an işsiz kalma ihtimali olan 240 TRT çalışanı söz konusu...
Öte yanda HABERSEN’in açtığı davada, mahkemenin verdiği karar...
Diğer tarafta da TRT...
O nedenle olayı becerebildiğim ölçüde objektif ve tarafsız yansıtma gayretime rağmen, istemeden de olsa taraflardan birini kızdırmak mümkün...
Zira, sizin yağmur yağacak tahmininize, “Burnum uzun diye sen bana ördek mi demek istedin? Çünkü yağmur yağınca göl oluşur, gölde ördekler yüzer. Sen beni ördeğe benzettin” diye alınganlık gösterip “durumdan vazife” çıkaracak o kadar çok insan(!) var ki!
Pusuda bekliyorlar ve her an bir bahane uydurup akıl almaz iftiralara başvurmaya hazırlar...
Her neyse...
Biz, “İt ürür, kervan yürür” deyip gelelim olaya:
TRT, İbrahim Şahin’in Genel Müdür koltuğuna oturmasından sonra kanal üstüne kanal açtı...
Her yeni kanal, yeni iş gücü demek...
TRT’nin yeni kanallar için yeni elemanlar alması ise bir dizi yasal prosedüre bağlı...
Yayıncılık, zamanla yarış demek...
“Bürokrasi çarkı”nın bu hıza yetişemeyeceği de bir gerçek.
O yüzden TRT yöneticileri, doğan işgücü açığını kapatmak için şöyle bir yöntem geliştirdi:
Kurum dışından şirketler aracılığıyla personel kiralamaya başladı.
2008 ve 2009 yazında TRT 2’de ekrana gelen “Boğaziçi’nden” programında danışmanlık yaptığım için biliyorum...
TRT’nin yayın yükünü ağırlıklı olarak şirketlerden kiralanan bu personel çekiyordu.
Her gün TRT’de mesai yapan, ama TRT’nin kadrolu elemanı olmayan bu personelin sayısı zamanla 240’a ulaştı.
TRT’de çalışan kurum dışı elemanların sayısının gün geçtikçe artması karşısında harekete geçen HABERSEN konuyu yargıya taşıdı.
Ve mahkeme, TRT’nin “hizmet satın alma” yöntemiyle personel çalıştıramayacağına karar verdi.
Şimdi TRT’de çalışan bu 240 kişinin her an “İşsizler Ordusu”na katılması söz konusu.
Bir yanda yargı kararı, bir yanda TRT’nin 10’dan fazla kanalının yayınını aksatmadan sürdürebilmesi için olan personel ihtiyacı...
Şimdi yanıt bekleyen soru şu:
Bu sorun, 240 kişi mağdur edilmeden çözülebilecek mi?
Başak Sayan’ın ‘Bağlanma Korkusu’
Yazdığı ilk kitap olan “Aşk ve Baştan Çıkarma Üzerine” sayesinde Akşam gazetesinin köşe yazarı yaptığı “Yaprak Dökümü”nün oyuncularından Başak Sayan, ikinci kitabını bitirmek üzere...
Artemis Yayınları’ndan çıkacak ikinci kitabı için Sayan’ın aklında iki isim vardı.
“Yalnızlık” ya da “Bağlanma Korkusu” arasında kararsız kalan Sayan, önce twitter’da, ardından da “Altın Portakal” için gittiği Antalya’da Dr. İbrahim Tankut Anadolu Lisesi’nde 300 öğrenci arasında anket yaptı.
İki platformdan da ikinci kitabın adı olarak açık ara “Bağlanma Korkusu” çıktı.
İkinci kitabını Kurban Bayramı’nda piyasaya çıkarmayı planlayan Başak Sayan, “Bu kez sadece kitabı yazmıyorum. Aynı zamanda ‘Bağlanma Korkusu’nun senaryosunu da yazıyorum. Çünkü günümüzde birçok insanı ilgilendiren bu konunun filmini de yapmak istiyorum” dedi.
‘1 Kadın 1 Erkek’ sokağa çıkınca!
tv8’de ekrana gelen “Stadyum”u hazırlayıp sunan Faik Çetiner, arkadaşlarım Tayyar Yıldız ve Adnan Atilla’nın da olduğu grupla Beyoğlu’ndaki Tadım Restaurant’ın önünde oturup çay kahve eşliğinde sohbet ediyoruz... Faik Çetiner, tv8’in yeni tanıtım filmi için ne tür kıyafetlerle kamera karşısına geçtiklerini anlatıyor. Derken bir film ekibi sokağı basıyor!
Önde iki oyuncu, arkalarında 15 - 20 kişilik küçük bir ordu...
TürkMax’te ekrana gelen “1 Kadın 1 Erkek”in yıldızları Demet Evgar ile Emre Karayel, Beyoğlu’nda eylem yapmaya gelen grubun liderleri gibi...
Bir yandan yürüyor, bir yandan da ellerindeki senaryoları okuyorlar.
Sadece İstiklal Caddesi değil, Beyoğlu’nun çoğu sokağı insan seli gibi...
Kamera bir yanda ve ünlü oyuncular da karşısında olunca, o kalabalık bir anda daha da çoğaldı haliyle...
Bir yandan dizi çekimini izlemek isteyenlerin oluşturduğu kalabalık, diğer yandan bizim oturduğumuz mekanı “1 Kadın 1 Erkek” ekibi işgal edince, mecburen yol göründü bize...
Allah’tan Evgar’la Karayel’in sokak çekimleri uzun sürmedi de, çok geçmeden döndük işgal altındaki yerimize...
‘Hasta Osmanlı’dan ‘Sağlıklı Türkiye’ye!
Saat 07.00... Kanal 7’de “Bizim Doktorlar”...
Saat 08.00... Show TV’de “Herkes İçin Sağlık”...
Saat 08.15... 24’te “Sağlık Merkezi”...
Saat 08.35... TürkMax’te “Artı Hayat”...
Saat 09.00... Kanal D’de “Doktorum”...
Saat 10.00... TGRT Haber’de “Sağlık Bülteni”...
Saat 10.00... Flash TV’de “Sağlıklı Yaşam”...
Saat 10.15... TRT Haber’de “Sağlıklı Günler”...
Saat 11.20... Sky Türk’te “Sağlık Hattı”...
Saat 16.00... CNN Türk’te “Check-Up”...
Sadece 10 televizyon kanalı mı?
Başka kanallarda da sağlık programları var...
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi için ne deniyordu?
“Hasta Osmanlı.”
Mustafa Kemal Atatürk sayesinde, “Hasta Osmanlı”dan kurtulup “genç bir Cumhuriyet” kurduk.
Ekranlardaki bu kadar çok sağlık programı olduğuna göre demek ki, hastalık bizde genetik...
Şöhretler Gazinosu şimdi albüm oldu!
Türkiye’de müzik sektöründe 86 yıllık bir geçmişe ve 10 binden fazla eser arşivine sahip Odeon Müzik, ilginç bir projeye imza attı.
Odeon Müzik, Türk Sineması’na ve Türk Tiyatrosu’na adını altın harflerle yazdırmış sanatçıların plaklara okumuş oldukları eserleri “Şöhretler Gazinosu” adlı bir albümde topladı.
“Şöhretler Gazinosu”nda kimler yok ki!
Ayhan Işık, Sadri Alışık, Neriman Köksal, Tolga Aşkıner ve Kerem Yılmazer, Nebahat Çehre, Fikret Hakan, Parla Şenol, Bora Ayanoğlu, Suzan Avcı, Lale Belkıs, Sevda Ferdağ ve Sezer Güvenirgil...
Sinemanın getirdiği şöhretin, gazino dünyası ve müzik sektöründe de iyi para ettiği yıllarda sahneye çıkan ya da plak yapan bu oyunculardan bir kısmı şimdi hayatta değil...
Ancak Odeon Plak sayesinde bu sanatçıların yıllar önce plaklara okudukları “Gönül Belası”, “Tophane Rıhtımı”, “Hayat Boş”, “Vız Gelir Dünya” ve “Güller ve Dudaklar” gibi şarkılar, CD olarak müzik marketlerde meraklılarının beğenisine sunulacak.