Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üç boyutlu gözlüğü takınca film seni anında içine çekiyor ve iki saat boyunca kameramanın gözü gibi takip ediyorsun

Üç boyutlu filmler oldum olası ilgimi çekmez... Çünkü gerçeklik duygusu vermez bana o filmlerin hiçbiri...
Pinema Film’in sahibi Pamir Demirtaş, üç boyutlu ‘Hugo’ filmini Acun Ilıcalı ve ‘Yok Böyle Dans’ ekibiyle Astoria’daki özel gösteriminde izleyeceklerini söyleyip, beni de davet etti.
O nedenle Astoria’ya üç boyutlu ‘Hugo’ filmini merak ettiğimden değil, davet sahibi kıramayacağım biri olduğu için gittim.
Pamir Demirtaş ve ‘Yok Böyle Dans’ın yarışmacılarından Şenol İpek ve Altay’la sohbet ederken Nez geldi.
Epeydir görmemiştim, ‘Yok Böyle Dans’ bayağı fit bir kadın yapmış Nez’i...
Çok geçmeden Acun Ilıcalı da geldi.
Ilıcalı, Demirtaş’a “Kaçta biter film? Çünkü yarımda Anadolu Yakası’nda Okan Buruk’un takımıyla halı saha maçımız var” dedi.
Demirtaş, “Film iki saat, trafik de olmaz, rahat yetişirsiniz” deyince rahatlayan Acun Ilıcalı’daki fazlalıklar dikkatimi çekti.
Erkeklerde belli bir yaştan sonra oluşan ve ‘aşk yastığı’ gibi romantik bir isim de takılan karın bölgesi ve göbek kenarlarındaki yağlanmanın Acun’da da başladığını fark ettim.
Bu kadar çok koşturan, çalışan, futbol oynayan birinin kilo almış olması tuhafıma gitti.
Ilıcalı, “Çok uzun süren çekimlerde kan şekerim düşüyor, o yüzden çok tatlı yiyorum, ondan biraz kilo aldım” dedi.
Filmden başladık nereye geldik?
‘Hugo’ teknik olarak ‘Avatar’ gibi...
Üç boyutlu gözlüğü takınca, anında içine çekiyor seni ve iki saat boyunca kameramanın gözü gibi takip ediyorsun filmi...
Filme gitmeden önce Pamir Demirtaş, “Üç boyutlu film vizyona sokmak meşakkatli bir iş. Film, Türkiye’ye geliyor, burada izlenip Türkçe’ye çevriliyor. Sonra Türkçe altyazılar için Amerika’ya gönderiyoruz filmi. Burada yaptıramıyoruz altyazısını” demişti.
Artık tahmin ediyorsunuzdur altyazı işine bile bu kadar titizlenen Amerikalıların ortaya nasıl bir film çıkardığını.
Özetle demem o ki, ‘Hugo’ sinema sanayinin geldiği noktayı en iyi şekilde gözler önüne seren üç boyutlu bir şölen...

Haberin Devamı

BABUTSA’NIN ‘KESTANE’Si

Haberin Devamı

Hafta sonu Kıbrıs’taydım. Kuzey Kıbrıs’a gitmemin sebebi 2009’da çıkardıkları ‘Yanayım Yanayım’la müzik dünyasına hızlı bir giriş yapan Kıbrıslı grup Babutsa’nın yeni albümüydü.
Babutsa, ‘Kestane’ adlı ikinci albümlerini bizim için ‘Yavru’ onlar için ‘Anavatan’ olan Kuzey Kıbrıs’ta tanıttı.
Babutsa, European Record etiketiyle bugün piyasaya çıkacak ‘Kestane’ albümünde beş şarkıya yer verdi.
Babutsa’nın yeni şarkılarından en favorisi albüme adını veren ‘Kestane’...
Babutsa’nın Kemal Aydın yönetiminde Kilyos’ta klip de çektiği ‘Kestane’ sözleri eğlenceli, ilk dinleyişte ritmine kapıldığınız bir şarkı...
Ama yeni bir eser değil...
‘Kestane’ aslında Antalya yöresine ait anonim bir türkü...
YouTube’da türkünün orijinalini de dinledim, hem de birkaç yorumcudan...
Babutsa, ‘Kestane’yi kendine göre kavurdu ve iyi de oldu...
Tam ‘kestane kebap’ gibi yani...
YouTube’da dinlediğim videolardan birinin altında şöyle bir yorum vardı:
“‘1 kilo’ deyince şarkı düşük giriyor, ‘kestaneyi aldım elliye’ diye girse süper olacak. Sanki paranın üstünü soracaklar.”
Babutsa, ‘Yanayım Yanayım’la elde ettiği başarıyı yeni albümleriyle tekrarlayabilir mi, bilemem... Ama şunu belirtmeliyim ki Babutsa, bu yorumu yazan ‘kdyzb’nin istediğinden daha fazlasını kattı ‘Kestane’ye...

Haberin Devamı

ADINI FERİHA KOYDUM SENARİSTLERİNE SİTEM

Öğretmen okurumuz Halil İbrahim Hancıoğlu, ‘Adını Feriha Koydum’da bir söze alındı ve şu epostayı yolladı:
“Merhabalar Ali Bey. Öncelikle objektif yazılarınızdan dolayı sizi kutluyorum. Bir öğretmen olarak köşenizde bu konuyu dile getirirseniz sevinirim.
‘Adını Feriha Koydum’un son bölümde ‘Sanem’ karakteri aşık olduğu ‘Levent’i annesine eleştiriyor, eleştirirken öğretmenliğe hakaret ediyor. Replik şu:
‘Levent öğretmen oldu. Babasının filolarının başına geçip dünyaca ünlü bir işadamı olabilirdi. Fakat o hayata dönebileceği en komik bir şekilde döndü.’
Dizi senaristleri senaryo yazarken daha dikkatli olsunlar ve kendilerini yetiştiren öğretmenlere saygısızlık etmesinler.”