Eğitim uzmanlarının açıkladığı verilere göre zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasından önce Türkiye’de kişi başına düşen eğitim ortalaması 3.4 yıldı.
Peki bugün nedir durum?
RTÜK ne güne duruyor?
Dizilerde yanlışlar, tepki çeken şeyler yok mu?
Dünya kadar...
Ama bu kontrolü yapmakla yükümlü RTÜK diye bir kurum var.
Uzmanların yaptığı izleme ya da şikayetleri inceleyen RTÜK, yasalara aykırı bir durum söz konusuysa kimsenin gözünün yaşına bakmadan basıyor zaten cezayı...
Ne gerek var TBMM’nin kurduğu komisyonlardan birinin yapımcıları Ankara’ya çağırıp çekilecek dizilere ayrı bir ayar vermeye?
Ankara’ya çağırdığınız yapımcılardan kimi avukatını, kimi halkla ilişkiler sorumlusunu gönderdiğine göre, sizi ne denli ciddiye aldıkları da ortada...
Muz Cumhuriyeti değil ki, burası...
Kanunlarla yönetilen bir ülke...
Kanunlara aykırı iş yapana kesersin cezayı, bak nasıl gelir hizaya!
Mevcut kanunlar engel değilse yanlış yapılmasına, çıkarırsın yenisini.
“Kulak çekme”ye yer yok hukuk devletinde...
Sorunlarını değil sevincini biriktir!
Nedense insanlar gerek iş, gerek özel hayatında yaşadığı mutlulukları değil, sorunlarını biriktirir...
Net bir tarih veremem ama bir süre öncesine kadar ben de böyleydim.
Tamamen değiştim mi?
Hayır.
Sadece kendimi biraz törpüledim..
Özel ya da iş hayatımda karşılaştığım sorunları, irili ufaklı taşlar gibi üst üste dizip kendi ellerimle ördüğüm duvarların arkasına hapsetmiyorum artık...
Nasıl ki doktorlar, “Hastalık yok, hasta var” diyerek genellemeden kaçıyorsa, ben de aynısını yapıyorum.
Bir sorun mu çıktı karşıma...
Çözdüm çözdüm, çözemedim canı cehenneme... Doğru “çöp sepeti”ne...
Sorunları tasnif edip belleğinizde arşivlemeye başladığınızda geçmiş olsun size...
Kendinize dert ettiklerinizi yerine, yaşadığınız “mutluluklar”ı dizseniz üst üste ne kaybedersiniz?
Koskoca bir hiç...
Doğru olduğunu bile bile yapmadığımız, yapamadığımız şey bu...
Sevdiği birini ziyaret edip “Geçmiş olsun” demek için gittikleri hastanelerde insanların türlü türlü sağlık sorunlarıyla boğuştuğunu gördükçe artık “sağlığı”nın, katıldıkları her cenaze töreninden sonra “hayatın kıymeti”ni bileceğine dair yemin bile edenlerden sözünde duranı görmedim henüz...
Ben de öyleyim, ama ufak ufak değişme gayreti içindeyim.
Eskiden zırt pırt tartışırdım trafikte yanlış yapanlarla...
Ama artık bir dakika sonra hayatımdan ebediyyen çıkacak insanlarla tartışıp sinir hücrelerimi öldürmemeyi öğrendim.
Aktivistlik ve artistlik!
George Clooney, dünyanın tanıdığı bir Hollywood yıldızı...
Bu saatten sonra reklama, kişisel PR’a ihtiyacı var mı?
Adam şöhretin zirvesine yıllar önce park etmiş biri.
Böyle biri tutuklanacağını bile bile babasıyla birlikte Washington’daki Sudan Büyükelçiliği önünde gösteri yaptı?
Bir süre önce gittiği Sudan’da hükümet güçlerinin sivillere saldırıp “savaş suçu” işlediğine dikkat çekmek için...
Sudan nere, ünlü aktörün yaşadığı yer nere?
Biri Amerika kıtasında diğeri Afrika’da...
Binlerce kilometre mesafe var aralarında...
Amerikalı bir aktör, dünyanın bir uçunda yaşanan insanlık dramına dikkatleri çekmek için Washington’da eylem yapıyor ve olayın medyada daha geniş yer bulması için kendini tutuklattırıyor.
George Clooney’in dikkat çektiği Sudan’daki olayın bir benzeri yaşanıyor, hem de Güney Doğu sınırımızda...
Şimdiye kadar Türkiye’de, Beşar Esad’ın halkına yaptıklarını kınayan ya da protesto eden bir sanatçı oldu mu?
Ben ne duydum, ne gördüm.
Amerikalı yıldız Angelina Jolie, UNICEF elçisi sıfatıyla da olsa, iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyelileri kamplarında ziyaret etti, ama bizim sanatçılardan hiçbiri henüz bırakın kampı, Hatay’a bile gitmedi.
Çünkü “fabrika ayarları”nda öyle bir özellik yok bizimkilerin.
Genlerinde ve geçmişinde yoksa “aktivist”lik, sonradan yaptığın zaman üstüne yapıştırılacak etiket belli:
“Artistlik!”
Long Play’in dönüşü
Bir zamanlar müziğin en önemli taşıyıcısıydı.
Teknoloji geliştikçe birçok şey küçüldü.