Beşiktaş Barbaros Bulvarı üzerindeki bir evlilik merkezinin duvarına astığı “Bayramda Bodrum’a bekarlar turu” afişini gördüğümde merak edip, telefon açtım.
Telefonu açan görevliden, turun fiyatı ve Bodrum’da nerede konaklanacağına dair bilgiler istedim.
Yalıkavak’ta bir otel kiraladıklarını, eğlenceli bir tur düzenlediklerini söyledi ve ekledi:
“Az bir yerimiz kaldı, niyetiniz ciddiyse rezervasyon için acele edin.”
İki gün sonra Hıncal Uluç, söz konusu turu köşesine taşıyınca adamlar işi büyüttü.
Pazartesi günü baktım, Beyoğlu’nun sokakları bu turun korsan afişleriyle kaplı:
“Bayramda Bodrum’a bekarlar turu... Her şey dahil! 3 gün 4 gece, 280 TL artı yol.”
Oysa cuma günü bana, “Sınırlı sayıda yerimiz kaldı” demişlerdi.
Pazartesi günü Beyoğlu’nu afişlerle donattıklarına göre, belli ki Yalıkavak’ta birkaç otel daha kapatmışlar kadın ve erkek bekarlar için...
Perşembe günü “Sarı Saten” filminin galası için Almanya’ya gideceğim, bayramda da Hollanda, Belçika ve Fransa’yı kapsayan mini bir Avrupa turu yapacağım.
Bu Avrupa seyahatini günler öncesinden planlayıp, parasını yatırmamış olsam, kesin katılırdım bu tura... Gerçi daha önce yaptıkları turlarda nüfus cüzdanlarına bakıp gelenlerin gerçekten bekar olup olmadığını kontrol ediyorlar, ama olsun, bu engeli bir şekilde aşar karışırdım aralarına... Eminim bizim turdan daha renkli olurdu ve bana da iyi malzeme çıkardı. Hayli seksi tur izlenimleri yazardım.
Ne yapalım, kısmet değilmiş!
‘Sen yönetmensen ben de Al Pacino’yum’
Yönetmen Metin Erksan’ın, “Bana bir saate kadar bir akrep bul” talimatı üzerine 15-20 dakika sonra sete canlı bir akreple gelip yönetmenin “Bu kadar kısa sürede nereden buldun bunu” sorusuna, “Tarık Akan’ın cebinden” diyen prodüksiyon amiri olayını anlatan arkadaşımdan bir Yeşilçam bombası daha...
Bu olayın kahramanı yönetmen Şahin Gök; olayın yaşandığı yer ise Bodrum...
Başrollerini Yeşim Salkım ile Aytaç Arman’ın paylaştığı “Deli Mavi” adlı TV filminin yönetmenliğini yapan Şahin Gök, yanına prodüksiyon amirini de alıp Bodrum’da çekim için mekân aramaya çıkar.
Şahin Gök ve prodüksiyon amiri Türkbükü’nün sokaklarını arşınlayıp nerede nasıl çekim yapacaklarını kararlaştırır.
Yönetmenin kadraj işaretleri ve kameranın nerelerden çekim yapacağına dair hareketlerini şüpheyle izleyen birileri, “Şu anda sokakta birileri var... Mafyaya benziyorlar... Galiba birilerine pusu kurup öldürecekler” diye polise ihbarda bulunur.
Çok geçmeden Gök ve prodüksiyon amirinin yanına bir ekip otosu gelir.
Otomobilden inen polisler, Şahin Gök ve prodüksiyon amirine, “Arkanızı dönün, ellerinizi ve bacaklarınızı yana açın ve duvara yaslanın” der.
Neye uğradığını şaşıran Gök, “Ben terörist değil, yönetmenim. Bu da prodüksiyon amirim” deyince polis şu karşılığı verir:
“Sen yönetmensen ben de Al Pacino’yum...”
Polis, üst baş aramasını yaptıktan sonra adını ilk kez duyduğu yönetmen ve arkadaşını ekip otosuna bindirip karakola götürür.
Polisler karakolda onların mafya ya da terörist değil “filmci” olduğunu anlayınca ikiliyi serbest bırakır.
Bu restoranda mönü bile Lazca!Caddebostan’da bir Laz yemekleri restoranı açıldı... Sözde değil, özde bir Laz restoranı burası... Restoranın sadece adı değil, her şeyi Lazca...
Nostoni yazıyor restoranın kapısında... Nostoni; “lezzet” demekmiş Lazca...
Tuvaletin yerini “Çeşme” almış, kadın tuvaletinin kapısında “Ohorca”, erkek tuvaletinin üstünde ise “Koçi” yazıyor...
Mönüdeki yemeklerin adları bile Lazca...
Muhlama: Muxlama.
Kara lahana sarması: Luqu nokireli.
Turşu kavurma: Çaxala tağaneri.
Hamsili pilav: Kapçioni pilavı.
Kaygana: Karğana.
Pazı kavurma: Sotoli tağaneri...
Laz restoranının balıkları bile Laz diyarı Hopa’dan geliyor.
Karadenizliyim, Laz değilim... O yüzden yemeklerin Lazca yazılışlarından bir şey anlamadım.
Yemeklerin adları farklı, ama tatları bana çok tanıdık geldi.