Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Alişan kendini ATEŞE ATTI

Show TV, Alişan’la Çağla Şıkel’in sabahların yeni ikilisi yaptı.

Alişan kendini ATEŞE ATTI

Daha önce “Cennet Mahallesi”nde canlandırdıkları tiplerle dizi izleyicilerinin beğenisini kazanan Alişan’la Çağla Şıkel’i seyirci bu kez de bağrına bastı.
İkilinin yaptığı “Her Şey Dahil”, o kuşakta zirveye oynayan bir program oldu.
Şimdi aynı Alişan, atv’nin yeni dizisi “Gonca Karanfil”de de başrolde.
Sergin Akyaz’ın yazıp, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği dizide Alişan, bir yanlışlık sonucu hapse giren mahallenin bıçkın delikanlısı “Karanfil Kemal” olarak da ekranda.
Haftanın beş günü her sabah Çağla Şıkel’le birlikte saatlerce şov programı yapan Alişan’ın, haftada bir akşam da olsa böylesine bir rolle ekranda olması izleyiciye ne denli inandırıcı gelir?
Gündemde olmak, şov yıldızlığı ve şarkıcılık için iyi bir şey.
Ancak oyunculuk öyle değil.
Oyunculuk olabildiğince gizem ister.
Bir filmde ya da dizide oyuncunun üstlendiği o rolün seyirciye inandırıcı gelmesi için yetenek ve gizem şart.
Bu ayaklardan biri kısa kaldığında sonucun ne olduğunu kestirmek için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Gerçeği öğrenmek için dizi arşivlerine bir göz atmak yeter.
Bu gerçeğe rağmen Alişan, bu zoru başarır da “Her Şey Dahil” gibi “Gonca Karanfil”i de zirveye taşırsa bize de onu tebrik etmek düşer...

Osmantan Erkır algıda seçicilik sorunu yaşıyor

Alişan kendini ATEŞE ATTI

Geride bıraktığımız pazar akşamı Star TV’de 7. sezona merhaba diyen “Popstar Alaturka”da programın yapımcısı ve sunucusu Osmantan Erkır, ilginç bir laf etti.
Yarışma ile eğlencenin iç içe olduğu “Popstar Alaturka”da yeni bir sezona başlamışken Sunucu ve yapımcı Erkır, Şendinli’den gelen 6 şehit haberi üzerine yarışmaya aynen devam mı, yoksa ağırlaştırılmış bir yayın mı yapmalı konusunda kafa yormuş olacak ki, şöyle dedi:
“Bu eylemlerin yarışma ve şov programlarının yayınlandığı hafta sonuna denk gelmesi, bende acaba özellikle mi bu günler seçiliyor kuşkusu yarattı...”
Böyle bir şey mümkün mü?
Elbette ki değil.
Türkiye, Osmantan Erkır’ın akıllara zarar saptaması gibi sadece Pazar günleri değil, her Allah’ın günü evlatlarını kurban veriyor bu ayrılıkçı teröre...
Ama anlaşılan o ki, Osmantan Erkır, sadece canlı yayınlarının olduğu gün ilgileniyor şehit haberleriyle...
Yoksa boş bulunup da demezdi böyle...

Haberin Devamı


Tablo böyleyse TRT’nin vay haline
TRT 1, Pakistan’daki devlet başkanlığı seçimini haber yapmış.
Haberde deniyor ki, “Parlamentoda yapılan oylamada Zerdari yüzde 68 oy alarak Pakistan’ın yeni devlet başkanı olmuş...”
Peki bu adam nasıl biri?
İn mi, cin mi?
Niye yok tek bir kare ya da saniyelik görüntüsü?
Suiskaste kurban giden eşi Benazir Butto’nun Pakistan’ı yönettiği dönemde devlet ihalelerini alan şirketlerden yüzde 10 komisyon olarak 1.5 milyar dolarlık servet edindiği için adı “Bay yüzde 10”a çıkan Asıf Ali Zerdari, kendi görüntüleri için de komisyon mu istedi?
Tabii ki hayır.
Olay TRT’de o haberi hazırlayanların yeteneksizliğinde.
Bu devirde öyle bir haberi Pakistan’ın yeni Başbakanı’nın görüntüsüyle vermek yerine, sokaktan görüntüler kullanan “Haberci”ler varsa, TRT’nin vay haline...


Kendine ışık tutmayan Fener!
Deniz Feneri Derneği’nin Genel Başkanı Engin Yılmaz’ı önce Kanal 7’deki canlı yayında izledim, sonra da düzenlediği basın toplantısında.
Engin Yılmaz aslında Kanal 7’nin canlı yayınında Hülya Seloni’ye söylediklerini basın toplantısında da tekrarladı.
Yılmaz, Kanal 7’deki canlı yayında ne denli rahatsa, basın toplantısında da o denli gergindi.
Çünkü Kanal 7’de “kendi evinde” gibiydi.
Çünkü Kanal 7’de karşısında eline tutuşturulmuş “çanak sorular”la duran bir spiker vardı,  basın toplantısında ise karşısında “en kazık sorular”la gelen basın mensupları...
Hülya Seloni, o akşam haberciden çok, “Engin bey, şuranızda da leke ya da toz gibi bir şey görüyorum. İsterseniz şu fırçayla da orayı temizleyelim de, görenler yanlış anlamasın” nezaketinde misafir ağırlayan bir görüntüdeydi çünkü.
Hülya Seloni’nin yüzünden eksik olmayan tebessümünü yaz sıcağında klimadan üfleyen soğuk hava dalgası gibi algılayıp rahatlayan Engin Yılmaz, basın toplantısında ise gelen her “kazık soru” karşısından biraz daha gerildi, biraz daha terledi.
Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Engin Yılmaz’ın, “Hiçbir organik bağımız yok” dediği Almanya’daki Deniz Feneri e.V’den üç yıl içinde yasal yollardan 6 milyon 940 euro bağış aldıklarını açıklaması, Deniz Feneri e.V’yi logolarını ve isimlerini kullanmaları konusunda uyardıklarını söylemesi, anlattığı diğer konular gibi bana müthiş inandırıcı geldi!
Ya size?
Deniz Feneri e.V’ni kuranlar sizin isminizi ve ambleminizi sonradan kullanmadı ki...
Kuruldukları gün de isimleri ve logoları aynıydı, “proje bazında işbirliği” yaptığınız ve hesaplarınızı açıp 6 milyon 940 bin euro’yu parça parça size gönderdiklerinde de...
Siz, kimi kandırıyorsunuz Allah aşkına?