Müzisyen Aykut Gürel, şov dünyasında çoğu erkeğin kolay kolay cesaret edemeyeceği bir şey yaptı. Aykut Gürel’in, Günaydın’dan İpek Durkal’a anlattıkları, günah çıkarmak için kiliseye gidenlerden öte bir şeydi...
Filmlerden bilirsiniz. Günah çıkarmak için o daracık ve karanlık yere girenleri, dert yandıkları papazlar bile görmez...
Orada konuşulanlar ikisi arasında kalır, Tanrı’dan başka da kimse bilmez...
Aykut Gürel ise eşi Seden Gürel’e karşı yaptığı yanlışları bütün açık yürekliliğiyle kamuoyu ile paylaştı. Gürel, neler mi söyledi?
“Eşini aldatmayan azınlığın içinde olmayı isterdim ama başaramadım, çamura girdim.
Çocuklarım üzüldü. Seden ve ailesi üzüldü. Katliam oldu!
O kişi (Yasemin Pulat) evime girip çıkmış, oradaki mutluluğumu bilen biriydi. Şimdi ‘Öldüren Cazibe’ filmini yaşıyoruz.
Allah belamı versin! ‘Yuh’ derler benim gibi adama.
Bor b.k yedim, bedelini sadece ben ödemeliydim.
Seden, ölene kadar aynı yatakta yatmak istediğim, diz çöküp benimle evlen diye yalvaracağım bir kadın. Hâlâ Seden’in dizlerinde ölmeyi hayal ediyorum.”
Gürel’in özeleştirisi böylesi çarpıcı cümlelerle sürüp gidiyor.
Söyleşiyi okuduktan sonra Gürel’i arayıp cesaretinden ötürü kutladım ve şunları söyledim:
“Allah benim belamı versin” diye dua(!) etmene hiç gerek yoktu. Tanrı o dileğini zaten çoktan kabul etti. Keşke başka bir şey dileseydin.
Gürel yaptığı bu çıkışla, Yasemin Pulat’la ilişkisini öğrendikten sonra evi terk eden Seden Gürel’e kendisini affettirebilecek mi?
Görünen o ki çok zor. Çünkü bu tür durumlarda “son pişmanlık” pek fayda etmiyor...
Para mı, yoksa kadın peşinde mi koşmalı?
Digitürk’te izlediğim “Sanırım Karımı Seviyorum” adlı filmde söyle bir söz duydum:
“Kadın peşinden koşarken çok para kaybedersin, ama para peşinde koşarken hiç kadın kaybetmezsin.”
Chris Rock’ın yönetip başrolünü oynadığı filmde, mesai arkadaşının başrol oyuncusuna bunu söylemesinin sebebi şu:
Richard Cooper, evli ve iki çocuk sahibi bir bankacı ve yatırımcıdır.
Richard, hayatta istediği her şeye sahiptir. Richard Cooper için tek sorun evliliğinin rutine bağlanmasıdır.
Birdenbire maziden çıkagelen bir kadın, evli adamı ufak ufak yoldan çıkarır.
Bu kadın yüzünden işini aksatmaya başlayan “Cooper”ı mesai arkadaşı işte bu sözlerle uyarır.
2007 yapımı “I Think I love my wife” filmindeki bu söz için, “Kadınları aşk değil de para peşinde koşan varlıklar olarak gösteriyor” diye eleştirilebilir.
Peki cinsiyet ayrımı yapmadan da aynı sonucu elde etmek mümkün mü?
Elbette... Çünkü günümüzde para ve güç, artık her şeyin üstünde...
Para ve güç sahibiyken etrafınızda pervane olanlar, bunlar elinizden gittiğinde kayıplara karışırlar. Hemen nemalanacak yeni kaynak arayışına çıkarlar.
Livni gibi ajanlık yapabilir misiniz?
İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’ye yöneltilen, “İsrail için biriyle yatar mısınız?” sorusunu dün Hürriyet yerelleştirdi. Hürriyet’in aynı soruyu yönelttiği ünlü kadınlar şunları söyledi:
Tuğba Özay: Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım. Ülkem için canımı ve kanımı veririm.
Yeliz Yeşilmen: Yatağa giderim ama hiçbir şey vermem.
Tuğba Ekinci: Kadının daha büyük silahlarını görürsünüz.
Pınar Kür: Bence adam öldürmek daha kötü.
Güler Kazmacı: Adamı kullanmıyorsa yattığıyla kalır.
Pelin Batu: İnsanda tuhaf yaklaşımlar olabilir.
Sevim Gözay: Yüzüne gözüne bulaştırmadan zor.
Türkiye’nin ünlü kadınları, Gordon Thomas’ın “Gideon’un Casusları Mossad Gizli Tarihi” kitabını okumuş olsa bu soruya çok kolay cevap verebilirlerdi.
Kitabın ortaya koyduğu tablo şu:
İsrail’de her yurttaş potansiyel MOSSAD ajanı.
Dünyada onca kadın bakan varken gazetecilerin bu soruyu üç çocuk annesi Livni’ye yöneltmesinin sebebi de belli.
Çünkü Livni de bir dönem MOSSAD’ın suikast timinde ajandı.
Livni bir söyleşisinde, gerekirse vatanı için insan öldürebileceğini söyleyince gazeteciler de ona, “Ülken için biriyle yatar mısın?” sorusunu yöneltti.
Eski MOSSAD ajanı, yeni Dışişleri Bakanı Livni bile bu soruya “Bilmiyorum” diye yanıt verirken, bizimkilerin “yatak” faslından önce şu soruyu kendilerine yöneltmesi gerekirdi:
“MİT bana ajanlık teklif etseydi, kabul eder miydim?”