Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Almanyalı Türklere sinemada yer açın


Köln’de geçirdiğimiz iki günden sonra “Sarı Saten” filminin Almanya’daki ilk galası için Gelsenkirchen’e geçtik... 24 Eylül’de Almanya’da, 25 Eylül’de ise Türkiye’de vizyona girecek “Sarı Saten”, Dortmund Üniversitesi’nde gazetecilik ve sinema okumuş Denizli doğumlu Mehmet Çoban’ın ilk uzun metrajlı filmi...
1989’da İstanbul’da “Siyah Mavi Aşk” adlı bir öykü kitabı yayımladıktan sonra Almanya’da televizyonculuğa merhaba deyip, WDR’de yapımcı ve yönetmen olarak çalışan Çoban, aynı zamanda Düğün TV ve TürkShow’un da kurucusu ve sahibi... Mehmet Çoban, aile şirketi Son Film adına çektiği töre ve göç konulu filmde başrolü eşi Hatice Balaban Çoban’a verdi. Hatice Balaban Çoban, aynı zamanda Doğan Akhanlı ile beraber “Sarı Saten”in senaristi.
Menderes Samancılar, “Valkyre Operasyonu”nda Tom Cruise’la birlikte oynayan Alman oyuncu Anton Algrang ve yine bir Alman oyuncu olan Lisa Hahn’ın başrolünü paylaştığı “Sarı Saten” her yönüyle Almanya’daki Türklerin filmi...
Film, Almanya’da taksicilik yapan Meryem adlı kadının yaşadığı dramı ele alıyor... Kendi yaşadığı acıları 17 yaşındaki kızının yaşamaması, geleceğinin parlak olması için uğraşıyor, ama “kötü kader” peşini bırakmıyor... Göç ve töre gibi iki temel konuyu beyazperdeye aktaran “Sarı Saten”in yazarı, yapımcısı, yönetmeni ve oyuncularının çoğu Almanya’da yaşayan Türkler...
Filmin Gelsenkirchen’deki galası Multiplex Sinemaları’nda yapıldı. Multiplex’te Sinan Akkuş’un Türk- Alman düğününü işlediği “Evet Ich Will” filminin afişi de vardı.
Mehmet Çoban’ın “Sarı Saten” filmiyle Sinan Akkuş’un Türk ve Alman oyuncuları oynattığı “Evet Ich Will” aynı tarihlerde buluşacak Almanya’da seyirciyle... Almanya’daki Türklerin çektiği iki filmin Almanya’da aynı tarihlerde vizyona girmesine tesadüf diye bakmak da mümkün, bunu Almanya’daki Türk sinemacıların ayak sesleri olarak görmek de...
Fatih Akın’ın açtığı yolda şimdilik Mehmet Çoban ve Sinan Akkuş ilerliyor...


Ren Nehri kıyısında bir sonbahar sabahı
Bir sonbahar sabahı... Güneş daha yeni doğuyor ufuktan... Gökyüzü bir hayli bulutlu... Güneş bulutlardan fırsat bulup yüzünü gösterdikçe bir ayna gibi parlıyor Ren Nehri’nin üstü... Hava güneşli, ama serin... Söylediklerine göre bu tarihlerde soğuk ve yağmurlu olur Almanya’nın bu bölgesi... Ama biz şanslıyız ki, yazdan kalma günler yaşıyor Köln ve çevresi... Ren Nehri kenarındaki cafelerden birinde oturup, dizüstü bilgisayarımı açtım, her zaman olduğu gibi yazmaya başladım...
Önce biraz buranın ortamını anlatmam lazım. Bizdeki gibi suların yataklarını evler, işyerleri kaplamamış burada.Nehirle binalar arasında metrelerce mesafe var. Nehir boyunca dizilmiş binalarla nehir arasında nefis bir yürüyüş ve bisiklet yolu var. Yolla nehir arasında da yeşil alanlar, parklar. Hafta sonu ve sabahın erken saati olmasına rağmen yürüyüşe çıkmış insanlar. Hızlı adımlarla yürüyenler, koşanlar. Bisikletle ya da kaykaylarla dolaşanlar. Köpeklerini gezdirmeye çıkanlar. Çocuk arabalarıyla veya kucaklarındaki çocuklarla yürüyüş yapanlar.
Ren Nehri’nin trafiği de aynı şekilde yoğun. Karşılıklı sefer yapan nehir tankerleri, tekneler, şilepler. Söylediklerine göre Ren Nehri her zaman böyle dingin akmıyor. O da yeri gelince taşıyor. Zaten nehir üzerindeki köprülerin ayakları da, suların zaman zaman nereye kadar yükseldiğinin izlerini taşıyor...
“40 yılda bir” de olsa nehirden metrelerce uzaktaki bu yol bile sular altında kalıyor, hatta sular evlerin olduğu yere kadar yükseliyor, ama bizim Ayamama Deresi gibi ardında cesetler bırakmıyor.
Yetkililer insanları saatler öncesinden uyardığı için selden sonra Köln Belediye Başkanı, “Ne yapalım kader? Her şey Allah’tan” deyip, ipe un sermeye kalkmıyor...
İyi bayramlar...