Festivalde izlediğim beş film arasında iyi gişe yapacak tek yapım ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’. ‘Güzel Günler Göreceğiz’ Antalya’dan ‘Altın Portakal’la dönerse bu gişesine olumlu bir katkı sağlar, ama ‘Fedakâr’ ve ‘Hicaz’ ödül bile alsa, işleri zor
Daha Antalya’ya gelmeden yazdım, ‘Altın Portakal Film Festivali’nde yarışan filmlerden en çok ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’ü merak ettiğimi.
Sadece bunu yazmakla yetinmedim, filmi izlemeden önce Emrah Serbes’in ‘Behzat Ç. Son Hafriyat’ adlı romanını alıp okudum.
Çünkü yapımcı Tarkan Karlıdağ’la yönetmen Serdar Akar, Emrah Serbes’in bu kitabını film yaptı.
Bu satırları yazdığım ana kadar ‘48’inci Altın Portakal’a katılan
13 filmden beşini izleyebildim.
‘Fedakâr’, ‘Güzel Günler Göreceğiz’, ‘Hicaz’, ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’ ve ‘Lüks Otel’i izledim, festival bitene kadar bir o kadar daha film seyrederim.
‘Behzat Ç.’ gişe yapar
Kanaatim o ki bu beş film arasından iyi gişe yapacak tek yapım ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’.
‘Güzel Günler Göreceğiz’ Antalya’dan ‘Altın Portakal’la dönerse bu gişesine olumlu bir katkı sağlar, ama ‘Fedakâr’, ‘Lüks Otel’ ve ‘Hicaz’ ödül bile alsa işleri zor.
“Behzat Ç. zaten popüler bir dizi, o yüzden filminin de gişe yapacak olması normal” diyenler olabilir.
Ancak şunu da unutmamak gerekir; ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’e,”Behzat Ç. diye bir dizi olmasaydı, böyle bir film çekilir miydi?” diye bakıp, her ‘popüler kültür ürünü’nü toptan reddeden ‘klasik kültürcüler’ de var.
Bu kitle için Serdar Akar’ın dört dörtlük bir film yapmasının bir önemi yok.
Onlar ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’e, dizinin kaymağını yemek için çekilmiş diye bakıyorlar.
En az argo, küfür onda
Ama olsun, ‘popüler kültür’e ‘canı cehenneme’ diye bakan ‘klasik kültür’e rağmen bu film iş yapar.
Çünkü ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’ salt dizinin devamı bir film değil.
Diziyi hiç izlememiş, o yüzden de hikayenin kahramanları hakkında bilgi sahibi olmayanların bile rahatlıkla içine nüfuz edecekleri ve eğlenecekleri bir film.
Ayrıca şunu da ifade edeyim.
‘Behzat Ç.’ senaryosundaki küfür ve argo nedeniyle RTÜK’ten üç kere uyarı cezası almış bir dizi.
İzlediğim filmler arasında en az argo ve küfür ‘Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’de vardı.
‘KADINA ŞiDDET’ BÖYLE ÖNLENMEZ
Kadına yönelik şiddeti önlemenin yolu nedir?
Kamuoyu oluşturmak mı?
Peki nasıl yapacağız bunu?
Kadına şiddetin tartışılacağı panellerde sadece kadınları konuşturarak mı?
‘Altın Portakal’da olduğu gibi jüri üyelerinin tamamını kadınlardan oluşturarak mı?
Kadına şiddetin tartışıldığı
televizyon programlarına sadece kadınları konuk ederek mi?
Amaç ‘gündemden reyting süzmek’se eyvallah, ama ‘soruna bir çözüm bulmak’sa, sorunun asıl sebebi olan erkekleri işin içine katmadan başarmak mümkün mü bunu?
Sanmıyorum.
Keşke bu denli küçük makyajlar ve pansumanla kapanacak bir yara olsa bu.
Yaranın kökü çok derinlerde çünkü.
Baldız niye baldan tatlı?
Toplumsal kültürümüz yüzyıllar içinde öylesine nüfuz etmiş ki genlerimize, babadan oğula geçiyor bu.
“Kadının karnından sıpayı, belinden sopayı esirgemeyeceksin”le yetişen bir çocuk, büyüyüp evlendiğinde, eşinin sözünü dinlerse ‘kılıbık’, eşini döverse ‘kazak erkek’ sayılıp, ödüllendirilmiyor mu?
Dün, Çankırı’da adamın birinin, eşini sopayla döverek öldürdüğüne dair haber vardı gazetelerde.
Haberin içinde, bir başka haber daha vardı.
Adam, iki kız kardeşten birini resmi nikahla, diğerini de imam nikahıyla eş yaptı kendine.
Niye?
“Baldız baldan tatlıdır” gibi abuk bir sözü toplum olarak pelesenk edersen kendine, katil ruhlu adamın biri de çıkar, iki kız kardeşi birden eş yapar.
Ondan sonra da, o kadınlardan istediğini, istediği zaman öldürmeyi hak sayar kendine.
Zihniyet devrimi şart
“Baldız baldan tatlıdır” deyip cazibe yaratmak yerine, toplumsal kültürümüz “Baldızında gözü olan şerefsizdir”i ezberletseydi bize, ‘enişte baldız ilişkisi’ bu denli yaygın olur muydu Türkiye’de?
‘Kadına şiddet’in önüne geçmek için zihniyet devrimi şart bu ülkede.
‘Kadın sığınma evi’ açarak, şiddet gören kadınların sığınacağı limanlar yaratmak yerine, şiddeti uygulayanları toplayacaksın ‘Kadına şiddet uygulayanlar ıslahevi’ne.
Terapi üstüne terapi her birine.
Tanrı’nın yarattığı her canlıya saygı duyan birey olmadan da salmayacaksın onları toplumun içine.
Aksi taktirde bu kısır döngü sürüp gider böyle.
Kadına yönelik şiddette, biri ölünce, iki tartışma programı, iki yüzeysel etkinlik.
Sonra bakalım vak’anın yenisine’.