Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Almanya’da yaşayan Sedef Aygün, “Berlin’i ilk sene tekdüze ve sıkıcı bulmuştum. Çocuklarım olduktan sonra düzenli ve hayat kalitesi yüksek bir şehirde olmaktan mutlu oldum” dedi

BERLİN MEDENİ BİR ŞEHİR

Sedef Aygün, genç bir iş kadını… Adana’da doğdu, İstanbul’da büyüdü, turizm ve otelcilik okudu. Turizmci Ahmet Aygün’le evlenince Berlin’e yerleşti. Üç çocuk dünyaya getirdiği Berlin’e zor alıştı, ama o şimdi Aygün Şirketler Grubu’nun Berlin yöneticilerinden biri. Aygün’le, bir Türk iş kadını olarak Almanya’da yaşadıklarını konuştuk.

- Hissedarı ve yöneticisi olduğunuz şirketler grubunu tanıtır mısınız?

Grup, Aygün ailesinin altı erkek kardeşinin eşit ortaklığıyla kurulmuş bir aile şirketi. Şu anda bünyesinde 10 Titanic Oteli, dört Beef Club, bir Pascarella, iki Paglia, yedi Hasır restaurant, iki Hasır Burger, bir Chickenberg olmak üzere 17 işletme var.

2010’da otelciliği Berlin’e taşımaya karar verdik. Bizim için pazarı tanıma adına çok önemli bir deneyimdi. Ve otelcilikle ilgili yatırımlarımıza devam etmemize vesile oldu o otelin başarısı.

Bu yıl Französische’de beş yıldızlı otelimizi açtık. Aralık ayında da Berlin’deki üçüncü projemiz olan dört yıldızlı 400 odalı otelimizi açacağız.

- Yeni yatırımlar neler?

Bodrum’da Titanic Deluxe Bodrum’u yapıyoruz Güvercinlik’te… Ocak gibi bitirip, mayısta hizmete açmak istiyoruz. Sürekli teklifler geliyor. Eşim ve ağabeyleri değerlendiriyor. Bizim beklentimize, markanın gelişimine uyacak lokasyonlarsa süratle giriyorlar.

- Sizin gruptaki göreviniz ne?

Yönetim kurulu üyelerinden Ahmet Aygün’ün eşiyim. 15 senedir Berlin’deyim. Hem lise, hem üniversitede turizm otelcilik eğitimi aldım. Daha sonra çoğunluğu Hilton Grubu olmak üzere Amerika’da stajlarımı tamamladım. Eşimle aynı sektörden geldiğimiz için aile şirketinde de Almanya’daki yatırımlarımızın marketing ve PR operasyonlarından sorumluyum. İki kızım, bir oğlum var. Derin 9, Ada 7 ve Temel 2.5 yaşında.

BERLİN MEDENİ BİR ŞEHİR

- Eşinizle nasıl tanıştınız?

İstanbul’da tanıştık. Eşimin ağabeyi Temel Bey tanıştırdı bizi. Turizm sektöründen dolayı Temel Bey’le çalışmışlığımız ve tanışmışlığımız vardı.

- Kaç yılında evlendiniz?

2001 sonunda.

- Siz nerelisiniz?

Aslen Adanalıyım. Liseyi yatılı okudum. Üniversite döneminden itibaren de İstanbul’da yaşadım.

- İstanbul gibi hareketli bir şehirden sonra Berlin’e kolay adapte oldunuz mu?

İlk geldiğim sene Berlin’de çok mutsuz oldum. Çok tek düze ve sıkıcı bir şehir buldum. Hiç sevmedim. İlerleyen yıllarda dilimi ilerlettikçe, sosyal çevrem geliştikçe Berlin’in farklı yanlarını görmeye başladım. Özellikle de çocuklarım olduktan sonra Berlin gibi düzenli, hayat kalitesi yüksek ve medeni bir şehirde çocuk yetiştirebildiğim için kendimi çok şanslı addediyorum. Çocuklarım Türkçe, Almanca ve İngilizce’yi ana dil gibi öğreniyorlar. Ben de son dört senedir okulun yönetimine seçildim.

‘Burada tek sorun ön yargı’

-Türk, anne ve iş kadını olarak Almanya’nın zorlukları, avantajları neler?

Zaman zaman bir ön yargı olabiliyor insanlarda, daha önce tanık oldukları bazı olumsuz örnekler yüzünden. Ama insanlar sizi tanıdıkça, yeteneklerinizi, donanımınızı görünce değişiyorlar.

- Hafta sonları ailece neler yapıyorsunuz? Alman operasına mı gidiyorsunuz yoksa bir Türk şarkıcının konserine mi?

Hayatımız şu anda çocukların yaş grubu gereği, boş zamanlarımızda tamamen onların programlarına ve isteklerine göre şekilleniyor. Çocuk tiyatroları, sinemalar, arkadaşlarının doğum günü davetleri. Pazar günleri aile günümüz. Çocukların kendi aktiviteleri var. Derin piyano ve keman çalıyor. Ada da piyano çalıyor, tenis oynuyor. Temel’in henüz bir aktivitesi yok, çünkü bu sene anaokuluna başladı.

‘Türkiye’yi takip ediyorum’

- Türk dizilerini izliyor musunuz?

Hayır, hiç Türk televizyonu izleyemiyorum. Çok az vaktim var. İşten sonra çocuklarımı alıyorum okuldan. Hemen hemen hergün bir okul sonrası aktivitemiz oluyor. Derin’in haftada bir de yelken kursu var. Ve eve geldikten sonra da onlarla mümkün olduğunca kaliteli zaman geçirmeye çalışıyorum.

Ev ödevleri, akşam yemeği, biraz oyun ve uyku vakti derken TV izlemeye vakit olmuyor. Biraz vaktim varsa maillerime bakıp, onlara cevap vermeye, biraz da kitap okuyup dinlenmeye çalışıyorum. Ama tabii ki Türkiye’deki gelişmeleri sosyal medyadan yakından takip ediyorum.

- Karadenizli değilsiniz ama o yörenin kültürüne yakınsınız. Nasıl oldu bu?

Eşim ve ailesi Karadeniz kültürünü korumaya özen gösteriyor ve geleneklerine çok bağlı. Bu anlamda ben de 15 senedir bu ailenin bir ferdi olarak Karadeniz kültürünü müzikleri ve mutfağıyla yakından tanıma fırsatı buldum. Karadenizliler’in çok renkli insanlar ve kültürünün de çok zengin olduğunu düşünüyorum.

- Kemençeyi de sevdiniz mi peki?

Kemençe demeyeyim ama Karadeniz türkülerini, özellikle de Volkan Konak şarkılarını büyük keyifle dinliyorum.

‘Ailenin en küçük geliniyim’

- Eltilerinizle ilişkiniz nasıl?

Fevkalade... Ben ailenin en küçük geliniyim. Eltilerimin hepsiyle saygı sevgi çerçevesinde abla - kardeş hukukuyla düzeyli ilişkilerimiz var. Allah bozmasın. Hepsi hem eşlerine fevkalede destek olan hem de evlatlarını dört dörtlük yetiştirme çabasındaki örnek aldığım insanlar. Bana rol model olmuş aile büyüklerim hepsi.

- Her biri evli altı kardeşin babalarının öldüğü yıldan bu yana ortaklıklarını ve başarılarını artırarak sürdürmesinin sırrı ne?

Altı kardeşin başarısının mimarı kayınvalidem Hatun Aygün’ün onlara aşıladığı değer yargılarıyla birbirlerine olan tutkunlukları, samimi insanlar olmaları ve çalışkanlıklarıdır.