Yazıya böyle bir başlık attım ya; birçok insanda klasik önyargı ve peşin hükümlülük hemen devreye girmiştir, “Doğan Grubu’nun yazarı, Çalık Grubu’nun başarısını çekemiyor” diye...
Beni bilen bilir... Yazmak istediğim hiçbir konuya, “bizdendir” ya da “rakiptir” diye bakmam... “Doğru” neyse onun peşinden giderim...
Bugünkü yazımın konusu, “Bir Şarkısın Sen”e gelince: Pedagog değilim... O yüzden bu programın, iddia edildiği gibi çocukların ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkileyip, etkilemediğini bilemem...
Ancak şunu vurgulamadan geçemem, denk geldiği zaman programı ben severek izliyorum.
Malum konu RTÜK’ün gündemine geldi.
RTÜK, oy çokluğu ile “Bir Şarkısın Sen” için “ATV’nin uyarılmasına” karar verdi.
Ancak Sabah’taki ilandan anlaşılıyor ki ATV, RTÜK’ün cezasını pek iplemedi.
ATV, “Bir Şarkısın Sen”in ikincisi için eleme takvimi açıkladı.
RTÜK’ün “uyarı”sı ATV yöneticilerini pek etkilemedi, ama eski bakanlardan Yılmaz Karakoyunlu’yu bir hayli etkiledi. Karakoyunlu, Habertürk’ün Egeli ekindeki “Her Açıdan” adlı köşesinde konuya ilişkin ilginç bir yazı kaleme aldı.
Karakoyunlu: RTÜK kapanmalı
“RTÜK kapatılsa ne olur?” başlıklı yazıda Karakoyunlu, özetle şunları yazdı:
“... Yaklaşık 10 yıl önce RTÜK Yasasında değişiklikler yapılmıştı. Bu düzenlemelerde önemli iyileştirmeler öngörülmüştü. Düzenlemeye iki koldan itiraz geldi. Birinci itiraz cephesi Refah Partisi’ydi. Çalakalem bir başvuru hazırlanmıştı. İkincisi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’indi.
Anayasa Mahkemesi’nde yapılan duruşmada, RTÜK’ten Sorumlu Devlet Bakanı olarak hükümet adına savunmayı ben yapmıştım. Özgürlükçü anlayışın egemen olacağı bir RTÜK ahlakı ve idraki geliştirmek gereğini savunmuştum.
Günlerce bu iş için zaman ayırmış, geniş kapsamlı bir çalışma yapmıştım. Bağnaz anlayışın RTÜK’ü ne hallere düşürebileceğinden söz etmiştim.
Şimdi kendimi ayıplıyorum. Çünkü dediklerim çıktı.
... RTÜK kapatılsa ne olur? Hiçbir ayıp ve kayıp söz konusu olmaz. Aksine, özgürlükçü bir aklı başındalık yaşarız...”
Bir dönem RTÜK’ten Sorumlu Devlet Bakanlığı yapmış biri bunları yazıyorsa, artık “Bir Şarkısın Sen”in yenisini yapmak yetmez, başka şarkılar da söylemek lazım!
“Mavi Bayraklı” plajda balık avlayan Türkler!
Geride bıraktığımız hafta sonu Hürriyet Cumartesi’de “Türkiye’nin En İyi Mavi Bayraklı Denizleri”nin listesi vardı. Hürriyet’in görüş aldığı uzmanlar, 1 numaraya Bodrum Yalıçiftlik’teki Sea Garden’ı yerleştirdi.
İki yazdır tatil yaptığım Sea Garden’ın denizi gerçekten de süper... Tam bir akvaryum gibi...
Deniz gözlüğünü takıp başınızı suya soktuğunuzda birçok türden balık sürüsüyle yüzüyorsunuz bu koyda...
Dün akşamüzeri baktım, müşterilerden biri, vermiş çocuklarının eline birer olta, balık avlamayı öğretiyor onlara... “Mavi Bayraklı” bir plajda balık avlanmaz diye birkaç kez uyardım, ama dinleyen kim!
Bu tip yerlerde insanlar balıkları elle besledikleri için onlar da bir anlamda evcilleşmiş oluyorlar.
İnsanlardan kaçmayan, onlarla birlikte yüzen balıkları, içine kanca yerleştirilmiş ekmeklerle avlamak niye?
Çevre bilinci bir insanda yoksa sizin ikazlarınız boşuna... Devletin, her insanın başına bir polis, jandarma dikecek hali yok ya...
İsmail Hakkı Sunat’ın ardından olup bitenler
Tiyatrocu İsmail Hakkı Sunat’ı öldürdüğü gerekçesiyle 6 yıl 8 ay hapis cezası alan İhsan Fuat Özgen’in yakalanıp cezaevine konulmasından sonra yapılan haberler ve açıklamalar bana çok ilginç geldi.
Aldığı 6 yıl 8 ay hapis cezası Yargıtay tarafından onandığı için çoktan cezaevinde olması gereken Özgen, aranırken meğer doktora bile yapmış.
Oğlunun yakalanıp içeri atılmasına içerleyen baba Prof. Dr. Mahmut İhsan Özgen ise “Yapılanlar hukuka aykırı” deyip, eklemiş:
“Oğluma kaçak muamelesi yapmaları bizi incitti.”
Pardon da Hocam, sizin oğlunuz, genç bir insanı, eşinin ve çocuğunun gözü önünde öldürdü.
Hem de üzerine bir şarjör mermi sıkarak.
İnsan “incinme” sözcüğünü kullanırken biraz düşünür değil mi?
Bir diğer ilginç açıklama da İsmail Hakkı Sunat’ın MHP İzmir Milletvekili olan ablası Şenol Bal’dan geldi. Bal, kardeşinin katili Özgen’in yakalandığından iki gün önce haberdar olduğunu, onu cezaevinde yatıyor sandığını söyledi.
Ne kadar da ilgili bir “abla” değil mi?
“Olan ölene olur” derler...
Gerçekten de öyle...