Avşa’da bir gece ve iki gün geçirdiğim Çınar Otel’in avlusunda oturdum, yarın Cafe Milliyet’te yayınlanacak “Cafe Sohbeti”ni deşifre ediyorum.
Saat 21.30 suları...
Yan tarafımda 70’ine merdiven dayayan kadın, ağacın altında oturmuş etrafı seyrediyor.
Biraz sonra kadının yanına gelini geliyor.
Gözleri eskisi kadar iyi görmeyen ve işitme sorunu yaşayan kadın yüksek sesle gelinine sesleniyor:
“Baksana mehtaba, ne kadar da güzel...”
Gelin, kayınvalidesi dediği yöne bakıyor ama ortada ay falan göremeyince soruyor:
“Anne ortada ay falan yok, sen nereye bakıyorsun?”
Kadın, iğdenin arasından süzülen ışığın kaynağını işaret ediyor:
“Şurada işte, baksana...”
Gelin, kayınvalidesinin gösterdiği ışık kaynağına baktıktan sonra bir kahkaha atıp ardından söyle diyor:
“Anne, o ay değil, sokak lambası...”
Yaşlı kadın da basıyor kahkahayı...
İkisinin de baktığı şey aynı, ama çıkardıkları sonuç apayrı...
Kayınvalide aynı ışığa bakıp, sürrealist bir yaklaşımla “Mehtaba baksana ne güzel” diyor, gelin ise realist, ışığın kaynağının ay değil, sokak lambası olduğunu söylüyor...
Bunu niye mi yazdım?
Şunun için:
OK! dergisinin son sayısında Britney Spears’la yapılmış bir söyleşi okudum.
Spears’ın, eski eşi Kevin Federline ile velayetleri konusunda uzunca bir süre hukuk savaşı verdiği çocukları Preston ve Jayden’le ilişkilerini anlattığı söyleşide bir şey dikkatimi çekti.
Spears, OK!’ye verdiği söyleşide çocuklarına nasıl yemekler yaptığını uzun uzun ve de ballandıra ballandıra anlatıyor:
“Benim yaptığım spagettiyi çok seviyor çocuklar... Nedense benim yaptığım spagettiyi babalarının evindeki yemeklerden daha fazla seviyor çocuklar.”
Muhabirin, “Annelerinin spagettisini özel yapan şey ne acaba?” sorusuna, “Sanırım koyduğum sos. Kendi ellerimle, sevgiyle yapıyorum” diye yanıt verip, bir saatte yaptığı spagettinin sırrını açıklamayan Britney Spears’ın çocuklarına kurduğu sofraya bakar mısınız? Allan rızası için ev yapımı yiyecek var mı çocukların önlerinde? Hepsi de evlere paket servisinin en basitinden...
Üstelik burası Los Angeles’taki fast food restoranlarından biri değil, ünlü yıldızın Beverley Hills’teki malikânesi...
Eşiyle aralarındaki protokol gereği çocuklarını haftada üç gün görebilen Britney Spears belli ki, onları ağırlıklı olarak fast food yiyeceklerle besliyor.
Şarkıcının arada bir yaptığı spagetti de, fastfood beslenmekten bıkan çocuklara dünyanın en iyi yemeği geliyor...
Britney Spears, spagettisini çocuklarına ve söyleşiyi yapan OK! muhabiri Mary Ann Norbom’a yedirmiş olabilir ama ben yemedim!
TTNET’in yeni ikilisiTürkiye’nin interneti TTNET’in yeni reklam yıldızlarından biri daha önce olduğu gibi yine Türkiye’nin en ünlü ve en eski müzik grubu MFÖ’den çıktı.
Daha önce Mazhar Alanson ve eşi Biricik Suden’in oynadığı TTNET’in reklamlarında bu kez Özkan Uğur ile “Avrupa Yakası”nın yazarı ve başrol oyuncularından Gülse Birsel rol aldı.
Çekimleri süren reklam filminin senaryosunu, “Avrupa Yakası”na yazdığı esprilerle milyonları güldüren Gülse Birsel kaleme aldı.
Gülse Birsel ile Özkan Uğur’un “çatlak” karı kocayı oynadıkları reklam filminin yönetmenliğini ise Ömer Faruk Sorak yaptı.
Öğrendiğim kadarıyla Birsel, yazıp oynadığı TTNET’in reklamı da “Avrupa Yakası”nda Evrim Akın’ın canlandırdığı “Tiki Selin” ile Binnur Kaya’nın oynadığı “Şahika” karışımı ilginç bir evli kadın karakteri yarattı.
Bu kuyruğu çok sevdimHafta sonu Avşa Adası’ndaydım. Eskiden Çınar Oteli’nin biraz ilerisindeki büfede gazete satılıyordu. Şimdi gazeteler tek bir yerde satılıyor; orası da iskelede...10 dakikalık yürüyüş mesafesindeki iskeledeki gazete bayisine gittiğimde ne göreyim, onlarca insanın sıra beklediği uzun bir kuyruk...
Sıraya gidip beklemeye başladım.
Genelde kuyrukları sevmem ama bunu sevdim...
Niye mi?
Önce televizyon, sonra da internetin ciddi tehdidine rağmen insanlardaki gazete okuma alışkanlığının adeta “yıkılmadım ayaktayım” diye slogan atması gibi bir şeydi o tablo. Her gazetecinin görünce gurur duyacağı bir tabloydu.
Tabii bu işin iyi tarafı...
Madalyonun bir de şu yüzü var.
Kuyrukta geçirdiğim 15 dakika içinde benim gördüğüm ciddi bir istatistik değer taşımayabilir. Ancak küçük de olsa bir veridir. O gün gazete kuyruğunda bekleyenler arasında “genç okur”, yok denecek kadar azdı.
Pazar günkü kuyruk, cumartesi gününe oranla daha da uzundu. Her dağıtım şirketinin gazetelerini satan bayide o saatte sadece Doğan Grubu’nun gazeteleri yoktu.
Sebebini sordum, aldığım yanıt şuydu:
“Doğan Grubu’nun gazeteleri dün akşamki maçlar nedeniyle geç döndü, o yüzden henüz gelmedi. Onlar öğlene doğru gelir.” Pazar sabahı o saatte Avşa’daki gazete bayisine gelen gazetelerde cumartesi akşamı oynanan maçların sonuçları ve kritikleri mevcutken, bizimkilerin bırakın sonuçları gazeteleri bile yetiştirememesi ilginç...
Milliyet almak için oraya gelip o sıcakta onca zaman kuyrukta bekleyenler benim gibi eli boş döndüler.
İlgililere saygılarımla...