Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BDP Milletvekili Bengi Yıldız, Deniz Baykal’ın istifasını yorumlamış. “Bu iş düzeysizleşmeye başladı, olay magazinleştiriliyor” demiş. Sayın Yıldız, ‘magazin’ sizce ‘düzeysizlik’ midir?

Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmesine neden olan olaydan sonra hangi siyasetçinin konuyu getirip ‘magazin’e bağlayacağını merak ediyordum.
Çünkü olayda özel hayat ve mahremiyeti ihlal de söz konusuydu. Siyasetçilerimizin bir kısmının da, işlerine gelmeyen konuları şu klasik ve beylik cümlelerle savuşturma huyu vardır: “Bu işi magazinleştirmeyin”, “Bana magazin sormayın.”
Baykal’ın başına geleni ‘magazin’e bağlayan ilk siyasetçi BDP milletvekili Bengi Yıldız oldu. Yıldız’ın söylediği de şu:
“Biz, kumaya, çift evliliğe ve başka ilişkilere karşıyız. Artık bu iş düzeysizleşmeye başladı. Olay

BU ‘DÜZEYSiZLiK’ ÖZÜR GEREKTiRiR
magazinleştiriliyor. İstifa, etik bir davranıştı. Artık belden aşağı vuruşlar son bulmalı.”
Bengi Yıldız, sıradan biri değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘milletin temsilcisi’ olarak görev yapan sayılı insandan biri.
Şayet Sabah’taki demecinde bir çarpıtma yoksa, “Artık bu iş düzeysizleşmeye başladı” cümlesinin ardından, “Olay magazinleştiriliyor” dediğine göre Yıldız’ın ‘magazin’den anladığı şey ‘düzeysizlik’!
‘Magazin’ adı altında yapılan bazı haberlerin düzeysizliğinden bahsetmek elbette ki mümkün.
Ama onlara bakıp ‘magazin = düzeysizlik’ demek, ‘magazin’i gazeteciliğin evrensel kuralları ve basın etiğine bağlı kalarak yapanların emeklerine saygısızlıktan başka bir şey değildir. Nasıl ki bir milletvekilinin işlediği yüz kızartıcı bir işten sonra hepsini ‘suçlu’ olarak görme hakkımız yoksa, Yıldız ve onun gibi düşünenlerin de ‘düzeysizlik’le ‘magazin’i eş değer görme hakkı yok.
BDP milletvekili, ‘magazin’in ne olduğunu bilmiyorsa, araştırıp öğrenmeli, ondan sonra da bu ‘düzeysiz’ benzetmesi yüzünden tüm magazincilerden özür dilemeli.

Kuyruktaki Fenerliler, Fair Play'i hak etti

Bu satırları yazdığımda Turkcell Süper Ligi’nin şampiyonunu belirleyecek maçlar henüz başlamamıştı. Yani 2009-2010 sezonunun şampiyonu belli değildi.
Ama şampiyonluk düğümünü çözecek maçlardan biri olan Fenerbahçe-Trabzonspor karşılaşması öncesi Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nun önünden medyaya yansıyan görüntüler bana göre ‘Fair Play Ödülü’nü hak edecek kadar önemliydi.
Fenerbahçe Kulübü’nün müthiş talep olan maç biletlerini personeline dahi vermemesi, kulübün Disiplin Kurulu Üyesi Ahmet Baltacı, Dereağzı Satın Alma Müdürü Mehmet Bastoncu ile Fenerbahçe Kulüp Müdürü Serkan Acar’ın eşi Zeynep Acar Değirmencioğlu ya da sinemadaki adıyla ‘Ayşecik’in çocuklarıyla birlikte bilet için kuyruğa girmesi, alışık olmadığımız bir görüntüydü.
O nedenle de medya, bu olaya geniş yer verdi.
Demokrasinin tam anlamıyla hayat bulduğu ülkelerde böyle şeyler haber olmaz. Çünkü ‘olması gereken’ budur.
Bizde ise tam tersi...
‘Olmaması gereken’ şeyler ‘sıradan’ sayılıyor, ‘aslında olması gerekenler’ gerçekleştiğinde haber oluyor.
O nedenle, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu güzel tabloyu ortaya koyanların ödüllendirmesi gerekir. O insanlar ödüllendirilmelidir ki, onları örnek alanlar çoğalsın.
Aksi takdirde, “Kulüpte tanıdığım var, kuyruğa girmeye gerek yok, bilet işini ben hallederim” diyenler, tribünlerde birlikte slogan attığı insanların haklarını gasp etmeye devam edecektir.
Fenerbahçe şampiyon olsa da olmasa da, son maçtan önce bu hakkaniyete imza atanlar ‘Fair Play’ ödülünü çoktan hak etti.