7 Kasım’da 110 sinemada birden vizyona girecek olan Çağan Irmak’ın son filmi “Issız Adam”ın önceki gece oyuncularına ve yapımcı firma Most Production’un dostlarına özel bir gösterimi vardı, Dolmabahçe’deki G-Mall’de...
“Issız Adam” Irmak’ın, “Mustafa Hakkında Her Şey”, “Babam ve Oğlum” ve “Ulak”tan sonra dördüncü sinema filmi...
Başrollerinde Cemal Hünal, Melis Birkan, Yıldız Kültür, Şerif Bozkurt, Gözde Kansu ve Goncagül Sunar’ın oynadığı “Issız Adam” ilginç bir aşk filmi.
Filmin iki başkahramanı var.
Bunlardan biri 30’lu yaşlarda restoran sahibi “Alper”, diğeri ise ondan biraz daha genç kostüm tasarımcısı “Ada”...
“Alper” ile “Ada”nın yolları günün birinde “eski” aramak için çıktıkları alışverişte kesişir. “Ada”, ikinci el bir kitabın, “Alper” ise eski bir plağın peşindedir.
O güne kadar kadınlarla para karşılığı günübirlik ilişkiler kuran “Alper”, gönül telini titreten “Ada”nın peşine düşer.
Ve yaptığı bir dizi ataktan sonra “Ada”yı elde eder.
“Alper”le “Ada”nın arasında müthiş bir aşk başlar ama işler “Ada”nın istediği gibi değil, “Issız Adam Alper”in çizdiği rotada ilerler.
“Alper”in, sadece ailesinden, insanlardan değil, kendinden bile kaçan yanı nüksede...
“Alper”in “Ada”yı görünce üstüne giydirdiği modifiye görüntü zamanla düşer.
Altından yine o psikopat “Alper” çıkıverir...
“Issız Adam” sadece tutkulu bir aşk filminin ötesinde, aynı zamanda elimizdeyken değerini bilmediğimiz şeylerin kıymetini kaybettikten sonra anlamaya ve algılamaya başladığımızda aslında ne denli geç kaldığımızı da gösteren bir eser...
Çağan Irmak’ın yazıp yönettiği “Issız Adam”, sadece “Bu bir Çağan Irmak filmi” olduğu için değil, Cemal Hünal ve Melis Birkan gibi iki genç yeteneği ve “Alper”in annesi” rolündeki Yıldız Kültür’ün ustalığını görmek için de izlemeye değer...
Ömer Durak geldi Cansu Dere kaçtı“Issız Adam”ı G-Mall’ın 5. Salonu’nda izledim.
Arka sıralarda yer olmadığı için ön sıralardan birine oturdum.
Bizim bir sıra önümüze de Cansu Dere kız arkadaşı ile oturdu.
Onların ardından da Ömer Durak’la yeğeni gelip buldukları ilk boş yere yani Cansu Dere’nin yanına oturdu.
Durak oturur oturmaz Cansu Dere, bir ok gibi yerinden fırlayıp kendini dört koltuk öteye attı.
Hani tahterevallinin ucuna biri oturunca öteki ucu havaya fırlar ya...
Görüntü tam da öyleydi.
Ömer Durak’a Cansu Dere ile aralarında bir sorun olup olmadığını sordum. Durak, “Biz oturunca birden fırlayıp kalkması benim de dikkatimi çekti ama en küçük bir hukukumuz ve tanışıklığımız yok” dedi.
Cansu Dere o hamleyi, filmi daha iyi bir açıdan seyretmek için mi, yoksa olası dedikoduları önlemek için mi yaptı bilmiyorum.
Ama şunu söyleyebilirim.
Cansu Dere’nin sevgilisi Cem Yılmaz görse, şovunda mutlaka işlerdi.
Demek ki gizli kamera yasağı çözüm değilmişTürkiye, ikidir İngiltere’den gelen haberlerle sarsılıyor.
İngilizler, geçen hafta gündemimize merkezi İstanbul’da bulunan bir kliniğin Londra ofisinin, başta Türkiye olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde yasak olan, isteyene istediği cinste bebek garantisi verdiğini ortaya çıkardı.
BBC muhabiri Colete McBeth ve arkadaşları bunu, yine Türkiye’de yasak olan bir yöntemle gözler önüne serdi. BBC ekibi, muhabirin klinik temsilcileriyle yaptığı pazarlığı gizli kamerayla tespit etti. Bu hafta ise İngiltere kaynaklı bir başka konu gündeme bomba gibi düştü.
İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in oğlu Prens Andrew’un eski eşi York Düşesi Sarah Ferguson’un, 6 Kasım’da İngiliz ITN kanalında yayınlanacak program için Ankara Saray Çocuk Esirgeme Kurumu ve İstanbul Zeytinburnu Rehabilitasyon Merkezi’ne girerek gizli kamerayla çekim yapması, hükümeti ayağa kaldırdı.
En sert tepki de bu kurumların bağlı olduğu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan geldi. Çubukçu, Ferguson’u art niyetli olmak, kraliyet ailesinin unvanından faydalanmak, kızına (Prenses Eugenie) tahsis edilen koruma polislerini bile suiistimal etmek, ülkesinde yasak olduğu için yapamadığı gizli çekimi servis ederek infial yaratmaya çalışmakla suçladı. Çubukçu Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla İngiliz hükümetine bir de ihtar mektubu gönderdi.
Ferguson tarzı haberciliği Türkiye’de artık kimsenin yapması mümkün değil. Çünkü Türkiye’de habercilerin “gizli kamera” kullanarak bu tür görüntüler elde etmesi yasak. Ama demokrasinin beşiği sayılan İngiltere’de böyle bir yasak yok.
İngilizler, gizli kamerayla saptanan o görüntüleri tartışmaya açıyor, biz ise o görüntülerin elde ediliş yöntemini... Bu tartışmaya sebep olan sorunu kökten çözmek için adım atmak yerine yine sonucu gizlemeye çalışıyoruz.
İşin acı olan yanı da şu: Türkiye’de gazetecilik yapan bizler bile bazı gerçekleri İngilizler sayesinde öğreniyoruz. Yazık ki yazık...