Öncelikle şunun altını çizmeliyim. Okan Bayülgen ile “Teke Tek” programında başlayan, “Siyaset Meydanı”nda süren magazin gazeteciliğine bakıştaki fikir ayrılıklarından kaynaklı soğukluk çoktan bitti. Bayülgen’le artık karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir diyaloğumuz söz konusu.
Konuk olarak katıldığım NTV’deki “Sade Vatandaş” programında Bayülgen’in hakkımda söyledikleri de bunun göstergesi. Ama zaman zaman gelen e-postalardan şunu anlıyorum ki Okan Bayülgen’in bazı fanatikleri hâlâ “Teke Tek” ya da “Siyaset Meydanı”na takılıp kaldı.
Gönderdikleri e-postalar, “Siz zaten Okan Bayülgen’i sevmezsiniz” önyargılarıyla dolu.
Okan Bayülgen hayranlarının hepsi öyle mi?
Elbette ki değil. Bayülgen fatanikleri arasında, benim de ne pahasına olursa olsun doğruyu söylemekten çekinmeyen, yazan biri olduğumu bilenler de var.
Örneğin bugün görüşlerine yer vereceğim iki Bayülgen hayranı gibi... Nasıl ki Okan Bayülgen, Orhan Gencebay’ın bir şarkısında dediği gibi “Daha güzel bir dünya için” savaş veriyor, “Disko Kralı”nın hayranları da, onun daha iyi bir programla karşılarında olmasını istiyor.
Bu köşede onların görüşlerine yer vermemin sebebi de yaptıkları eleştirinin temelinde bunun yatıyor olması.
Zaman zaman yaşadığımız fikir ayrılıklarına rağmen hayranları gibi ben de Bayülgen’in şov dünyası için var olması gereken biri olduğuna inanıyorum.
Yaptıklarının hayranları tarafından nasıl algılandığını görmesi için de, gelen e-postalardan Senem Örnek’in yazdıklarını örnek eleştiri olarak yer veriyorum.
“Disko Kralı”nın da bu ciddi eleştirileri dikkate alıp, gereğini yapacağını biliyorum.
Senem Örnek’in gönderdiği e-posta, bir hayli uzundu... O nedenle bir hayli kısaltmak zorunda kaldım. Senem Örnek neler mi yazdı? İşte yazdıkları:
Eskiden Okan Bayülgen’i izlerken yaptığı işlere, söylediklerine, zekâsına, programı idare edişine, konuklarına gösterdiği saygı ve nezakete en önemlisi hak edene hak ettiği gibi davranmasına hayrandık, içimizin yağları erirdi onu seyrederken. Şimdi ise onu seyrederken hayretle, üzülerek, canlı yayında adeta acı çekerek kıvranışına içimizin yağları eriyor. Ne oldu sana Okan?
Bu sezon Okan Bayülgen’in program yapacağını duyunca sevinçten havalara uçtuk tüm Okanseverler. Ama Okan gerçekten çok değişmişti. Artık o bildiğimiz entelektüel adam yok olmuş, reytinge oynamaya çalışan, bu uğurda her şeyi yapacak bir adam gelmişti.
Beni zıvanadan çıkaransa son hafta oldu. Neler mi oldu? Konuklar unutuldu, konukların neden çağrıldığı unutuldu, pot üstüne pot kırıldı, saçma sapan işler yapıldı.
Şu son zamanlarda köyüne takılan baz istasyonlarına tepki gösteren videosu internette yayınlanan 13 yaşındaki çocuk, Ferhat Güzel, Gülçin Santırcıoğlu ilk konuklardı.
Bayülgen, radyasyon karşıtı söylemleri için çağırdığı çocuğa bir tane bile çevre ya da radyasyon ile ilgili soru sormadı! Bol bol türkü söyletip onu havaya soktu. Bir ara çocuğa Santırcıoğlu’nu göstererek, ‘Bu kızın neresini ısırmak istersin?’ diye bir soru bile sordu! Santırcıoğlu da, ‘Biraz terbiyeli olalım lütfen’ diye karşılık verdi. Eski Okan olsa ne yapardı? Hiç düşünmeyin yanılırsınız, bu Okan farklı... Bu Okan, çocuk Ferhat Güzel’e fırsat versin diye ‘Ferhat Abin Türkiye’nin en güzel seslerinden biridir’ dedi ciddi ciddi, üstelik de inanarak! Eskiden bas gitar çalmayı öğrenen, müzikten anladığını düşündüğümüz Bayülgen söyledi bunu!
Konukları kuliste unuttu!
Neyse yarışmada izleyiciye konuklar hakkında sorular sorulmaya başlandı. Önce tabii ki baş konuk (!) Ferhat Güzel’in soruları geldi, sonra Caner’in, sonra Gülçin Santırcıoğlu’nun, sonra da Nil Burak’ın... Tabii siz dikkatli okuyucular olarak hemen yakaladınız, Nil Burak nereden çıktı diye?
Çünkü Nil Burak o ana kadar masada yoktu. Meğerse o da davetliymiş. Bayülgen, Burak hakkındaki soruyu görünce konuğunu hatırladı ve ‘Çağırmayı unutmayalım da, ayıp olmasın’ dedi!
Bu arada saat 00.00’ı çoktan geçmişti. Reklam dönüşü ne bu bandı, ne Okan’ın unuttuğu Nil Burak’ı görebildik. Reklam dönüşü, Okan’ın unuttuğu bir başka konuk, dünya şampiyonu vücutçumuz ekrandaydı.
Durun daha bitmedi... Ersen de varmış. Hani Ersen ve Dadaşlar’ın Ersen’ı... Sonra onu çağırdılar. Şarkı söyledi. Nil Burak hâlâ yok, diğer konuklarla sohbet de yok.
Ne oldu sana Okan? Fotoğraf çekmeye başlayınca her şeyi sessizce, sadece dondurduğun an ile mi ölçer ve görür oldun? Nerede eski zarif bir o kadar da programı yöneten adam? Başka kelimeler de tercih edebilirdim ama eskiden seviyesine çıkmaya çalıştığım adama başka bir şey demek gelmiyor içimden.