Mehmet Ali Yılmaz, “Dostum olan biri böyle konuşmaz” diye açıklama yaptıktan sonra Gündeş, “Çok sevdiğim bir büyüğümün doğum gününe gittik. Bir misafir fotoğrafları basına vermiş” deyip, geri vitesine takmış, ama ne fayda
Şov dünyasındaki insanların medyadan yana en çok dert yandıkları, şikayetçi oldukları konu nedir? Gazetecilerin, o kişi hakkında aldığı istihbaratı ona danışmadan, onun görüşünü almadan haber yapması.
Sanatçılar, yerden göğe kadar haklılar bu konuda.
Peki aynı yanlışı yapan bizzat sanatçının kendisi olunca ne demek gerekiyor?
Böyle bir durumda söylenebilecek en hafif söz şu olur:
“Bari sen yapma?”
Mehmet Ali Yılmaz’ın doğum gününe davet ettiği Ebru Gündeş’in facebook ve twitter’a yazdıkları bu anlamda gerçekten de ibretlikti.
“Evinde misafir edip, ‘dostum’ dediğin insanlar bile aile ortamında fotoğraf çekip, gazetelere verecek kadar değerlerini kaybetmiş çıkabiliyor.”
Gündeş’in bir cümleyle Mehmet Ali Yılmaz gibi bir işadamı, eski bir bakanı ve Trabzonspor’un Onursal Başkanı’nı düşürdüğü duruma bakar mısınız? Ebru Gündeş sayesinde medyaya çıkmaya çalışan değerlerini kaybetmiş zavallı biri. Akıl alacak şey mi bu? Değil, ama Ebru Gündeş’in yazdıkları o anlama gelmiyor mu?
Mühim olan şöhret ve para!
Mehmet Ali Yılmaz, “Dostum olan biri böyle konuşmaz” diye açıklama yaptıktan sonra Gündeş, “Çok sevdiğim bir büyüğümün doğum gününe gittik. Bir misafir oradaki fotoğrafları basına vermiş” deyip, geri vitesine takmış, ama ne fayda.
Cin şişeden çıktı bir kere, dönmez geriye.
Bu olaydan da anlaşılacağı gibi şov dünyasında ‘dostluk’ diye bir şey yok.
Peki ne var?
Karşılıklı çıkar ilişkisi.
İnsanlığın alemi yok bu dünyada. Mühim olan şöhret ve para. Taraflardan birinin, diğerinden bir çıkarı, menfaati varsa, hitap şekli şöyledir:
“Var ya... Sen bir tanesin... Sen süpersin...”
Menfaat ilişkisi bittiği an ise o kişi defterden silinir.
Genel tablo böyleyken Ebru Gündeş özelinde ise şöyle bir durum söz konusu.
Ebru Gündeş’in şöhret yolculuğu nasıl başladı? Bir mezar taşının başında çektirdiği fotoğraf medyada şu başlıkla yer almıştı:
“Babam, bu mezarda yatıyor.” Peki sonra ne oldu?
Ebru Gündeş’in “Bu mezarda yatıyor” dediği ‘baba’ ortaya çıktı ve “Ben ölmedim, yaşıyorum” dedi.
Gündeş’in verdiği yanıt ise şöyleydi: “O benim için çoktan öldü.”
Varsayalım ki Ebru Gündeş’le babasının ilişkisi böyle.
Peki o mezarda yatan adamın suçu neydi?
O merhumu sahnelenen bir oyunun parçası yapıp, mezarında ters çevirmenin, insanları kandırmaya çalışmanın mazereti olabilir mi?
Mazisinde böyle bir sayfa olan birinin yani Ebru Gündeş’in, Trabzonspor camiasının ‘Efsane Başkan’ olarak bağrına bastığı Mehmet Ali Yılmaz’a önce ‘dostluk dersi’ vermeye kalkması, sonra da çark etmesi garibime gitti.
‘ARKADAŞIM KADERiNi iŞTE BÖYLE DEĞiŞTiRDi’
Aslında yazımın ana konusu o değildi. 19 Kasım’da yeni filmi vizyona girecek Çağan Irmak’ın gişe performansına dikkat çekmek istediğim yazının içinde bir ayrıntıydı; insanın kaderini değiştirip değiştiremeyeceği.
Çünkü filmin yapım şirketi, ‘Prensesin Uykusu’nda ele alınan konuda nabız yoklamak amacıyla bir site açıp, insanlara sormuştu; “Kader değiştirilebilir mi?” diye.
Ankete katılanların yüzde 63’ünün “Kader değiştirilebilir” demesi beni şaşırtmıştı. O yüzden de yazımı şu soruyla noktalamıştım:
Çok merak ediyorum, “Kader değiştirilebilir” diyenlerden acaba kaçı kaderini değiştirebildi?
Bu soruma Şebnem S. (Okurumuzun soyadını özellikle yazmadım) adlı okurumuzdan somut örnekli bir yanıt geldi. İşte okurumuzun yazdıkları:
“Ali Bey, sorunuza hemen cevap vereyim:
13 yıldır muhteşem bir ilişki yaşayan ve gay bir çift olan iki arkadaşım vardı. İkisi de can dostumdu.
Kaderleri bu herhalde demiştik, askerlikten beri hiç ayrılmamışlardı, ayrılmaları da zor, hatta imkansızdı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Biri kaderini kendi elleriyle değiştirdi. Gitti , aşık olmadığı, ama sevip saydığı bir kızla evlendi. Şimdi çocuğu bile var.
Samimiyetine hep güvenirim; asla pişman değil her halinden belli!
Umarım sorunuza kafi derecede cevap olmuştur. ”