Bugün TV’de “Atıf Hoca ile Reklam ve Rekabet” programını izliyorum...
‘Ah Kalbim’de ‘Final’ zamanı!
TRT 1’de ekrana gelen dizilerden biri hafta içinde bitti... “Çılgın Kanal”, Çarşamba akşamı “final” yapıp ekrana veda etti...
TRT 1’de yayınlanan bir başka komedi dizisi de haftaya son kez ekrana gelecek.
Plato Film’in TRT 1 için çektiği “Ah Kalbim” dizisinin 26’ncı bölümü, finali olacak.
Günümüz koşullarında bir dizinin TRT’de 26 bölümü tamamlamış olması ciddi bir başarı...
Ama dizinin formatın alındığı İspanya’nın en uzun soluklu işlerinden biri olması ve başrolünde Tamer Karadağlı, Emre Kınay, Zihni Göktay, Sezin Akbaşoğulları, Arzu Balkan, Defne Yalnız ve Tuluğ Çizgen gibi ünlülerin oynaması gibi artıları vardı...
Bunlar dikkate alındığında “Ah Kalbim” finalini 26’ncı haftada değil, 260’ncı bölümde yapmalıydı.
“Ah Kalbim”in ekran macerası daha uzun soluklu olmalıydı, ama olmadı...
Çünkü İspanyol dizisinin Türkiye’ye adaptasyonunda sorunlar yaşandı, bu yüzden senaryo aksadı... TRT de dizinin gününü ve saatini sıkça değiştirdi.
Bu sebepler yüzünden de dizi reyting de istikrarı bir türlü yakalayamadı ve Plato Film “Ah Kalbim”e 26. bölümde nokta koydu...
Özlem Gürses’in veda mektubu!
Özlem Gürses, beğendiğim ekran yüzlerinden biridir... Geçen hafta çalıştığı Habertürk’ten istifa etti... Gürses, istifasının nedenlerini medyaradar.com adlı internet sitesine gönderdiği bir mektupla açıkladı. Gürses gibi işini yapmaktan başka bir kaygısı olmayan başarılı birinin yazdığı bu satırlar, aslında mektuptan çok bir kadın televizyoncunun çığlığı gibiydi...
O çığlığı bilmem duyabildiniz mi?
Gürses, neler mi yazdı?
İşte Gürses’in özetle yazdıkları:
Yaklaşık 14 yıldır medyada çalışmaktayım. 1995’te atv Haber’de başlayan bu uzun yolculukta ilk kez bir işyerinden istifa ediyorum.
Ben, yaşamımda istikrar ve dengeyi hedef edinmiş, bir ekran yüzü için fazlasıyla sade bir hayat tarzını benimsemiş biriyim.
Anlatmaya gerek yok, yakın çalışma arkadaşlarım, beni yetiştirmiş olan değerli yöneticilerim beni bilir, iyi tanır.
Ancak ne yazık ki, meslek hayatımın son 2.5 yılında, yani gazeteci ağabeyim Ufuk Güldemir’in vefatından sonra beni çok mutsuz eden, tüm çalışma motivasyonumu bitiren ve özellikle son bir yıldır da artık itibarımı ciddi anlamda zedeleyen bir kısır döngüye girmiştim.
14 yılda üç ayrı işyeri değiştirdim. (Biri transfer, diğeri doğum nedeniyle) Ancak son bir yılda tam 9 ayrı görevlendirme aldım. Bu kadar emek verdiği, kimsenin arkasında dolanmadan, kimseye dalkavukluk yapmadan ve kimsenin kalbini kırmamaya çalışarak inşa ettiği kariyerinde veda etmesi, kolay bir karar değil...
Ancak bazen bırakıp gitmek gerekir.
Hele ki, çalıştığınız kurum birileri için sizi sürekli feda ediyor, insanlık onurunuzu zedeliyorsa...
Son aylarda yaşanan süreç, aslında uzun zamandır farkında olduğum bir gerçeği tokat gibi yüzüme vurdu.
Ve istifam kaçınılmaz hale geldi.
Zaman zaman bir araya geldiğim gençlere, öğrencilerime de hep söylediğim gibi:
Eğer her şeye rağmen, her sabah uyandığınızda yalnızca ve sadece bu işi yapmak istiyorsanız ve başka hiçbir şey yapmayı aklınıza getirmiyorsanız medyaya girin. Aksi durumda asla bu işe bulaşmayın.
Sanırım geldiğim nokta, artık sabahları işe gitmek istememek noktasıydı.
Yaşananların içimdeki meslek heyecanımı önemli ölçüde silmesi en büyük üzüntüm.
Son olarak şu bilgiyi de açık yüreklilikle aktarmak isterim.
Ne kimseyle görüştüm, ne transfer söz konusu, ne de bir B planım var.
Evime, eşime, oğluma dönüyorum.
Kalbim kırık... Hem de çok...
Ama ne önemi var!
Yarın yeni bir gün...
Serap Ezgü yine sertleşti