Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Facebook editörleri, Ece Erken’i ‘sahte’ sanıp, siteden atmış. Bu olay bana, 1993’te Trabzonspor’un yaptığı ‘Karadeniz fıkrası’na benzeyen o transferi hatırlattı


Ece Erken, FOX’ta sunduğu “Benimle Eğlenir misin?”de izleyicilerine dert yanıyor: “Biliyor musunuz? Facebook’tan attılar beni. Sahte Ece Erken sanıp atmışlar beni.”
Ece Erken bu konuyu bu denli kendine dert ettiğine göre belli ki Facebook editörleri onunla irtibata geçmeden yapmışlar bu işi.
Facebook editörleri, acaba hangi kriterlere göre karar verdi de, “Senin burada işin yok” deyip, şutladı Ece Erken’i. Öyle ya, o Ece Erken’in gerçek Ece Erken değil de, sahte Ece Erken olduğuna karar vermeleri için ellerinde veri olmalı.
Ya da gerçek Ece Erken’i, “Facebook’ta hesabım yok” diye bir açıklaması olmalı.

Haberin Devamı
FACEBOOK’TAN  ATMIŞLAR ECE’Yi
Öyle olsa Ece Erken, “Sahte Ece Erken sanıp, Facebook’tan attılar beni” der mi? Bu işin içinde bir bit yeniği var, ama anlamadım gitti.
Acaba Facebook editörleri de, Özkan Sümer’in Trabzonspor’un yönettiği dönemde yaptıkları gibi mi hareket etti?
Şimdi diyeceksiniz ki, “O da ne ki?”
Anlatayım da biraz gülün bari.
Yıl 1993... Trabzonspor’un o dönem de başkanı olan Sadri Şener, lig devam ederken bir transfer komitesi oluşturur.
Komite üyeleri Türkiye’nin dört bir yanına dağılıp, futbolcu izliyor ve kanaatlerini de yönetime rapor olarak sunar.
Lig biter, sıra transfere gelir.
Yönetim, transfer komitesinin raporlarını incelemeye başlar.
Takıma iyi savunma oyuncuları lazım. Transfer komitesi üyelerinin birinin dosyasında, “Ünyespor’da Mehmet adlı müthiş bir defans oyuncusu var, mutlaka alınmalı” raporu çıkar. Yönetim, Mehmet’i transfer etmesi için Ünye’ye birini gönderir.

Hangi Mehmet?
Ünye’ye gidip, kulüp yöneticileriyle temas kuran yönetici bir sürprizle karşılaşınca hemen yönetimi arar ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:
“Bu takımda iki Mehmet var. Biri Büyük Mehmet, diğeri Küçük Mehmet.” “Bize defansta oynayan Mehmet lazım, onu al, gel.” “Ama ikisi de defans oyuncusu.” “O zaman ikisini de al.”
Transfer komitesinin üyesi, Mehmet’ler arasındaki ‘Büyük’, ‘Küçük’ ayrımını not etmediğinden Trabzonspor yönetimi faka basmamak için iki Mehmet’i de transfer eder.
Laz fıkrası falan değil! Yaşanmış ve haber olarak medyaya yansımış bir olay bu!
Facebook editörleri de, Özkan Sümer gibi düşünüp, “Ha kendisi, ha sahtesi, ne fark eder ki?” deyip Ece Erken’i siteden atmış olabilir mi?


Seki’nin imajı ve gerçekler

FACEBOOK’TAN  ATMIŞLAR ECE’Yi
Deniz Seki’nin Beyoğlu macerasına dair dünkü gazetelerde yer alan haber birçok açıdan önemli. Önce konudan haberi olmayanlar için kısaca olayı anlatayım.
Deniz Seki, Beyoğlu’nda bir bara gitti. Seki, bardan tam çıkmak üzereydi ki, dışarıda basın mensupları olduğunu öğrendi.
Seki, yeni albüm için saçlarını sarıya boyatıp yeni bir imaj yaptığından bu haliyle medya mensuplarına görüntü vermek istemedi. Seki bu dileğini de gazetecilere iletti, ama sonuç değişmedi. Çünkü basın mensupları Seki’yi beklemeye kararlıydı.
Belki usanıp giderler umuduyla sabaha kadar bekledi, ama umduğu olmadı. Kapıda hala basın mensupları olduğunu öğrenince bu kez polisten, basın mensuplarının fotoğraflarını çekmemesi için yardım istedi. Polisler, bunu yapamayacaklarını söyleyince Seki, saatler sonra şalıyla başını örtüp bardan çıktı.
Basın mensupları da Seki’yi gizlemeye çalıştığı yeni haliyle çekip, haber yaptı.
Şimdi eğri oturup, doğruyu konuşmak gerekirse...
Özel hayata dair haber yapabilmenin şartları çok açık. İşin içinde ya ‘kamu yararı’ olacak ya da ‘kişinin rızası’. Deniz Seki’nin rızası var mı?
Yok! Peki bu haberde ‘kamu yararı’ var mı? Bana göre o da yok. O zaman “Biz bu işe karışmayız” diyen polisler de yanlış yaptı, Deniz Seki’nin “Bu akşam beni çekmeyin” isteğini reddeden basın mensupları da!

‘Gözaltı’ olabilir!
Adım gibi biliyorum. O gece bar kapısında saatlerce Seki’yi bekleyen arkadaşlar bana kızacak. Amacım onları kırmak veya kızdırmak değil. Amacım; karda, kışta, sabahlara kadar eğlence mekanları arasında mekik dokuyarak, basının en çileli işlerinden birini yapan arkadaşlara gerçekleri hatırlatmak.
O gece Seki’nin yardım istediği polisler, ona uyuşturucudan yargılandığı için gıcık olmuş ve bu yüzden “Biz karışmayız” deyip, gitmiş olabilir. Ancak yarın öbür gün, bir başkası aynı şekilde yardım istediğinde gelen polisler, “Özel hayatın dokunulmazlığını ihlal ettiniz” diyerek basın mensuplarını gözaltına alabilir.