Türk Sineması’nın Sultan’ı Türkan Şoray’ın tahtına aday olduğu için mi yoksa oynadığı yeni reklam filminin konsepti “Türk Sineması’nın Sultanı” ile kesiştiği için mi bilmiyorum, Fahriye Evcen bir süredir ünlü sanatçıyı düşürmüyor dilinden.
Bir oyuncunun ideallerine ulaşmak için rol model aldığı ‘idol’ünün olması güzel bir şey.
Hele hele de bu idol, Türk Sineması’nın Sultan’ı Türkan Şoray ise bu daha da bir önem arzeder.
Geride bıraktığımız hafta Beyaz TV’deki “Söylemezsem Olmaz”a konuktum. Programın yorumcularından Oya Aydoğan’la sohbet ederken konu Fahriye Evcen’e geldi. Aydoğan, önce ‘Konuşmak istemiyorum o konuda. Sonra fanları hücum ediyorlar bana’ dedi.
Oya Aydoğan, Fahriye Evcen’in oyuncu olmasına vesile olan biri.
Aydoğan, sunduğu programın seyircileri arasında Almanya’dan Türkiye’ye gezmeye gelen Evcen’i görünce çok beğendi ve o dönem sevgilisi olan film ve dizi yapımcısı İbrahim Mertoğlu’na tavsiye etti. Sonra da Allah, Evcen’e “Yürü ya kulum” dedi.
Evcen’in, şöhret olmasına vesile olan Oya Aydoğan’a bugüne kadar teşekkür edip, “Sayesinde bugünlere geldim” dememesi bana tuhaf geldi.
Evcen’in de ‘Vefa’yı İstanbul’da bir semt adı ya da boza markası sananlardan biri olduğunu sanmıyordum, bu vesileyle öğrenmiş oldum.
Yeri gelmişken şunu da bir dip not olarak ilave etmek isterim.
Oya Aydoğan, “Benim Fahriye Evcen üzerinden reklam yaptığımı ya da bu olayın gerçek olmadığını sananlar var. En kısa sürede o programın kaydını bulup, yayınlayacağım” dedi.
Merakla bekliyorum Aydoğan’ın yapacağı hamleyi.
Türklerin tuhaf merakları!
“Oktay C., kendisine bildirilen banka hesap numarasına parayı yatırmak için şubeye gittiğinde şüpheli bir araçla çevrede dolaşan birkaç kişi gördü ve parayı yatırmaktan vazgeçti. Çok gezmeden Oktay C.’nin cep telefonuna bir SMS geldi:
‘Sayın modelimiz, üyelik parasını banka hesabına yatırmadığınız için dosyanız avukat Kemal A.’ya yönlendirilmiştir.’”
Manisa’da görülen bir davadan bu ayrıntılar.
Dava da ne biliyor musunuz?
Türklerin zaaflarından para kazanmayı meslek edinen uyanıklar, internette porno sitelerine girenlere birbirinden seksi ve olgun kadın fotoğraflarıyla olta atıyor:
“Hem bu kadınlarla birlikte olmak hem de ayda 2 ile 5 bin lira arasında para kazanmak ister misiniz?”
Bunlara inanıp ‘Jigololar Kulübü’ne üye olmak isteyenler verilen hesap numaralarına parayı yatırıp, sonra da işbaşı yapacakları günü bekliyor.
Tabii ki o gün bir türlü gelmiyor.
Bu yolla dolandırılmak istenenlerden biri polise başvurunca yakalanan çete üyelerinin 297 kişiyi kandırdığı ortaya çıktı.
Jigololuktan ayda birkaç bin TL kazanacağını sanan birinin parayı yatırmak için gittiği bankanın etrafında şüpheliler görüp vazgeçmesi bana hiç inandırıcı gelmedi.
Bu işte bir bit yeniği var ama ne?
Gelelim Türklerin bilinmeyen başka bir yönüne:
Bir Çek Cumhuriyeti yurttaşı olan Vit Jedlicka, 7 kilometrekarelik bir ülke kurmuş Hırvatistan ile Sırbistan arasında.
Savaş sırasında BM’nin “Tampon Bölge” olarak kullandığı yerde Liberland Cumhuriyeti’ni kuran ve kendini ülkenin Cumhurbaşkanı ilan eden Vit Jedlicka, sosyal medya üzerinden yurttaşlık başvuruları toplamaya başladı.
En yoğun başvuru hangi ülkeden dersiniz?
Tabii ki Türkiye’den.
Sağlığın ‘şovu’ olur mu?
Yıllardır ekranlarda ‘sağlık’ adına yaptıkları açıklamalarla insanların kafasını karıştıran ‘uzman’lara Sağlık Bakanlığı’nın bundan böyle TV’ye çıkabilmeleri için ‘sertifika’ zorunluluğu getirme kararı, geride bıraktığımız haftanın en dikkat çeken gelişmelerinden biriydi.
Bizden sonra ABD’de da doktorlar arasında benzer bir sebeple ciddi bir savaş başladı.
Savaşın taraflarından biri ABD’de “The Dr. Oz Show” adlı sağlık programı yapan Mehmet Öz.
ABD’nin ilgi gören sağlık programlarından birini yapan Öz’ün zayıflama ve diğer sağlık konularındaki ‘doğal’ tavsiyelerini meslek etiğine aykırı bulan doktorlar, meslektaşlarına kızmakla yetinmeyip, kalp cerrahı olarak çalıştığı Columbia Üniversitesi’ne mektup yazarak işine son verilmesini bile istedi.
10 doktorun aleyhindeki kampanyasına karşılık Öz’ün söyledikleri de bana çok manidar geldi!
“Benim işim hastalara umut vermek” diyerek kendini savunan Öz, kendini programın tribün lideri - amigosu gibi hissettiğini, bunun da çaresiz hastaları tedavi etmek için hızlı ve güvenli psikolojik bir yöntem olduğunu söyledi.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir insanın şöhretine ve görünüşüne aldanma, namaz ve niyazına bakma, aklına ve doğruluğuna bak.” (Hz Ömer)