Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Gül henüz vizyona girmeyen ‘The King’s Speech’ adlı filmi izleyip çok beğendiğini yazınca twitter’da kıyamet koptu
‘684 rakımlı bir tepe’den çok öte bir yer Çankaya Köşkü? Türkiye’nin zirvesi orası,
Peki bugün size Çankaya Köşkü’yle ilgili iki şıklı bir soru yöneltsem ve şıklardan birini tercih etmenizi istesem, hangisini seçerdiniz?
Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Çankaya Köşkü’nde film galası yapılır.
B. Çankaya Köşkü, henüz vizyona girmemiş, DVD’si bile çıkmamış filmlerin izlendiği yerdir.
Adım gibi eminim ki banko “B şıkkı” derdiniz?
Çünkü dün gazetelerin çoğunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, henüz vizyona girmeyen ‘The King’s Speech’ (Zoraki Kral) filmini eşiyle birlikte izleyip, çok beğendiklerine dair twitter’da yazmasının yankılarıyla ilgili haberler vardı.
Gül, filmi izleyip, beğendiğini yazınca, twitter’da kıyamet koptu.
Çankaya Köşkü, önce DVD’nin Amerika’dan alındığını açıkladı.
ABD’de bile DVD’sinin çıkmadığı ortaya çıkınca da bu kez Cumhurbaşkanı’nın filmin DVD’sini filmin ithalatçısı TMC’den isteyip, izlediğini açıkladı Gül’ün danışmanları.
Cumhurbaşkanı, twitter’da görüşlerini yazmadan önce vizyona girmemiş, DVD’si çıkmamış ama korsanı basılmış bir filmi nasıl temin ettiğini açıklaması gerekmez miydi?
Gül, filmin korsanını alıp izlemişse skandal.
Şayet Cumhurbaşkanı, TMC’den isteyip izlemişse o da tuhaf bir ilişki biçimi?
Koskoca Cumhurbaşkanlığı makamı özel bir şirketle böylesine bir ilişkiye girer mi?
Bilir misiniz ki, anket sorumun “A şıkkı” da doğru?
Çünkü bugün, ‘korsan film’le gündeme gelen Çankaya Köşkü’nde bir zamanlar yerli filmlere gala yapılırdı.
Agah Özgüç’ün ‘Türk Sineması’nda İstanbul’ kitabında Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı olduğu 1950’li yıllarda Çankaya Köşkü’ndeki Türk filmlerinin galalarına dair ilginç ayrıntılar var.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi:
“Nereden nereye?”

TWITTER’IN MUHTARI MISIN?
Alice’yi takip edenler bilir; insanlarla polemiğe girmeyi sevmem.
O yüzden de hakkımda yazılan her yazıya cevap vermem.
HT Magazin’den Rahşan Gülşan’ın cuma günü hakkımda yazdıklarına yanıt vermezsem içim rahat etmez.
Bu denli bir haksızlık karşısında taş olsaçatlardı çünkü.
Olay şu:
Geçen hafta HT Magazin, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’nin yıldızının çorbayı kendi karıştıran bir tencere yaptığı, patentini almak için başvurduğuna dair bir haber yaptı.
Ertesi gün HT Magazin yazarı Rahşan Gülşan, bunun magazin tarihine geçecek bir haber olduğunu yazdı.
Aynı gün Kelebek yazarı Cengiz Semercioğlu ise ‘Bu haber asparagas’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Ben de perşembe günü konuyu köşeme taşıyıp, gel de çık şimdi işin içinden, bu haber magazin tarihine nasıl geçmeli diye sormuşum.
HT Magazin perşembe günü haberinin doğruluğunu ispat edince, bunu da yazmışım.
Bütün kabahatim bu.

Haberin Devamı

Tek suçum, ayna tutmak
Ama gel gör ki, Rahşan Gülşan, bütün faturayı bana kesti.
Gülşan’ın, haberleri için “Yalan” yazan Cengiz Semercioğlu’na cevap vermek yerine, hedef tahtasına beni yerleştirmesi ilginçti.
Benim o yazımın neresinde var, HT Magazin’in haberinin yalan olduğuna dair tek satır?
Ayrıca HT Magazin’in haberinin arkasında durup, belgesini ortaya koyduğunu da yazmışım. Sadece yazı günüm olmadığı için Cengiz’in özür dilediğini yazmamışım.
O haberin asparagas çıkmasından sevinecek biri olsam, HT Magazin’in yaptığı özel işleri takdir eden yazılar yazmazdım.
Rahşan Hanım, bakınız 5 Mayıs 2010 tarihli ‘Uğur’un başarısı ve Ebru’nun cinliği’ başlıklı yazım? Oku da gör, herkesin Uğur Soysal ve HT Magazin’in hakkını yediği dönemde ben ne yazmışım?

Haberin Devamı

Yoklama mı yapılıyor internette?
Ayrıca Cengiz Semercioğlu’nun yazısıyla niye teselli bulayım?
Allah’a şükür elim kalem tutuyor.
Haftanın beş günü Milliyet Cadde’de, cumartesi günleri de Milliyet Televizyon’da yazıyorum.
Rahşan Gülşan’ın beni hedef alarak yazdığı “Anladığım kadarıyla magazin haberciliğinin bizlerden önceki nesli olarak internet, twitter gibi ortamlardan da uzak” satırlarına gelince.
Bu nasıl bir küçümseme, bu nasıl bir tepeden bakıştır, bu nasıl bir önyargıdır böyle?
Twitter’a girerim ya da girmem, sana ne?
Twitter’ın muhtarı, facebook’un güvenlik amiri misin?
Gazetecilere ‘internet karnesi’ düzenlemek gibi bir görevin mi var?
Yoklama mı yapılıyor her gün internette?
Ayrıca facebook’ta da sayfam var, twitter’da da?
Facebook’ta Ali Eyüboğlu, twitter’da da eyuboglualice diye sorgula bakalım ne çıkacak karşına?
Benim için “Magazinde vicdan konusunda çok hassas olduğunu bildiğim” diye yazmışsın?
Şimdi ben de senden aynı vicdani hassasiyeti bekliyorum.