Düne kadar filmlerin gişe rakamlarına dair en küçük bir kuşkum yoktu.
Ama artık var.
Bu konuda elime sağlam bir delil geçtiği için mi böyle düşünüyorum.
Hayır.
Elimde delil yok, ama film sektöründen insanların dile getirdikleri iddialar var.
Dedikleri de şu:
“Gişe rakamlarının bağımsız kuruluşların denetime açılması ve şeffaf olması konusundaki öneriyi şirketlerin yüzde 90’ı kabul etmedi. Bu öneri kabul görseydi, her yapımcı ve dağıtımcı bilgisayarında hangi filmin hangi ilde, hangi sinema salonunda kaç kişi tarafından izlendiği hakkında anında bilgi sahibi olup, ona göre adım atacaktı, ama olmadı.”
Siz de benim gibi “Sinemada 500 bin kişinin izlediği filmin gişe rakamlarını şişirmekle yapımcının ‘ego tatmini’ dışında ne gibi bir çıkarı olabilir ki?” diye düşünebilirsiniz.
Meğer ‘tamamen duygusal’ bir sebebi varmış bunun.
Nasıl mı?
İşte böyle:
“Yapımcıların çoğu, başta Digitürk olmak üzere birçok televizyon kanalına ‘barajlı’ satıyorlar filmi. Örneğin sinemada 300 bin gişe yapan bir filmin televizyon hakları 300 bin TL’ye satılırken 500 bin gişe yapanın televizyon hakkı 500 bine, gişede 700 bin kişinin izlediği filmin TV yayın hakkı 700 bin TL’ye çıkabiliyor. Gişe rakamlarının şişirilmesinin altında yatan gerçek de işte bu.”
Sonuç itibarıyla ortada somut bir delil olmadığı için henüz iddia düzeyinde bunlar.
Ne kadarı doğru, ne kadarı ‘şehir efsanesi’ bilmiyorum.
Ama şunu biliyorum:
Şeffaflığın olmadığı her yer şaibe için en uygun zemindir.
Netice itibarıyla bu konu Rekabet Kurulu’nu yakından ilgilendirir.
Rekabet Kurulu’nun, televizyonların reyting ölçüm sistemi gibi buna da el atması gerekmez mi?
EKŞİ SÖZLÜK KAPATILMASIN
İnanmayan girip baksın, Ekşi Sözlük’te hakkımdaki olumlu yazı sayısı 2’yi, 3’ü geçmez.
Hakkımdaki diğer yazılaraysa benim ‘Ekşi Sözlük ‘Tosun’ları’ olarak adlandırdığım kompleksli, iftiracı, yalancı, okuduğunu anlamaktan aciz, gerçek isimleri yerine ‘rumuz’ kullananların aşağılık ‘entry’leri.
Bugünlerde Taraf yazarı Mehmet Baransu, “Ekşi Sözlük Kapatılmalı” diye bir kampanya başlattı.
Yukarıda sıraladığım sebepler yüzünden daha bir hafta önce ‘Ekşi Sözlük ‘Tosun’ları’ başlıklı bir yazı yazmış biri olarak benim de bu kampanyaya destek vermemi bekleyenler olabilir.
Ama hayır.
Ekşi Sözlük’ün kapatılmasına karşıyım.
Ekşi Sözlük yazarlarının hepsi ‘Tosun’ değil çünkü.
Yakaladığı bir hata ya da açığı hakaret etmeden, ama acımasızca eleştirenler de var o platformda, benim diyen mizah yazarından esprili entry’ler yazan da.
Demem o ki benim kavgam sosyal medyanın ‘Hyde Park’ıyla değil, o parkın içine gizlenmiş, insanlara hakaret etmeyi, aşağılamayı özgürlük sanan ‘Tosun’larla.
Ekşi Sözlük kapatılmamalı derken samimiyim. İnsanların görüşlerini özgürce dile getirebileceği platformlar kapatılmamalı, aksine çoğalmalı.
Ama o platformlar da, ‘eleştiri’yle ‘hakaret’ arasındaki kalın çizgiyi aşanları aralarından atmalı.
‘BEHZAT Ç.’NİN AKIBETİ
Siz bakmayın Türkiye’nin en meşhur ‘komplo teorisyeni’nin Erol Mütercimler olduğuna.
Çoğumuzun aslında Erol Mütercimler’den aşağı kalır yanı yok aslında.
Bazen işin içinde olanlara, “Yok artık, daha neler? Gerçekle uzak yakın alakası yok bunun” dedirten öyle komplo teorileri, öyle senaryolar atılıyor ki ortaya.
Doğuş Yayın Grubu’nun Genel Müdürü Cem Aydın’la bir söyleşi yapmıştım geçen hafta.
Ben merak ettiklerimi sordum, o da anlattı.
Yaptığım söyleşiyi çok kısa bulup, hayal kırıklığı yaşadıklarını ileten okurlarımız da oldu, söyleşide bahsi geçmediği için ‘Behzat Ç.’nin akıbeti hakkında komplo teorileri üretenler de.
Neymiş efendim, “Cem Aydın, Star TV’nin mevcut dizilerinden ‘Muhteşem Yüzyıl’, ‘İffet’ ve ‘Firar’dan bahsetti, ama ‘Behzat Ç.’nin adını ağzına almadı. Dizinin yeni bölümü de az reyting aldı, demek ki ‘Behzat Ç.’ gidici.”
Yok böyle bir şey.
‘Behzat Ç.’nin Star TV’deki yeri garanti.
Neden mi?
Cem Aydın, “Biz Behzat Ç.’yi reytingi için transfer etmemiştik. Biz dizideki o karakteri seviyoruz çünkü. Reytingi hiç önemli değil bizim için” dedi.