Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile Hülya Avşar arasındaki “kan davası” nihayet sona erdi.
Ve Hülya Avşar, TMSF’ye karşı verdiği hukuk mücadelesini kazandı.
Oysa bu konuda 20 Aralık 2008 tarihinde medyaya yansıyan haberler şöyleydi:
“Avşar haczi durduramadı. TMSF’ye olan 986 bin 861 dolarlık borcu nedeniyle banka hesaplarına el konulan Avşar kızının haczin iptali istemiyle açtığı dava reddedildi...”
Arşivler ortada... Üstelik yazılanların daha mürekkebi bile kurumadı...
Peki bu haberlerden sonra ben ne yazmışım bu konuda?
Konuyla ilgili olarak 22 Aralık 2008 tarihli Cafe Milliyet’te çıkan yazımın özeti ise şuydu:
“Yerel mahkeme, bu konudaki esas dava Danıştay’da olduğu için mecburen böyle bir karar verdi. Bu konudaki nihai kararı verecek makam Danıştay. 5-10 güne kadar Danıştay kararını verecek. Danıştay’ın daha önce aynı konuda Avşar’ı haklı bulan bir kararı mevcut. O nedenle Danıştay’dan aksi bir karar çıkması zor. O nedenle Hülya Avşar, TMSF’ye karşı davayı henüz kaybetmedi...”
Bu konuyu başından beri yakından takip eden bir gazeteci olarak Avşar’ın eninde sonunda haklı çıkacağını iddia ettim.
Çünkü TMSF, bu işi nedense inada dökmüş, özel kanunlarla kendisine tanınan yetkilerle Avşar’a ölümü gösterip, onu sıtmaya razı etmişti.
Danıştay’ın bu konudaki son kararı, iddiamda ne kadar haklı olduğumu ortaya koydu.

Sulh protokolü yaptılar
Şimdiye kadar bana TMSF konusunda en doğru ve sağlıklı bilgileri veren kaynağımdan dün aldığım bilgiye göre Danıştay, Avşar’ı haklı bulunca masaya oturmuşlar ve bir sulh protokolü yapmışlar.
Pazartesi günü yapılan protokol uyarınca TMSF, Avşar’dan haciz yoluyla tahsil ettiği 986 bin 861 doları iade edecek. TMSF ayrıca Avşar’ın bankadaki hesapları ve malvarlığı üstüne koyduğu tedbiri kaldıracak.
Yapılan protokolün bir başka koşulu da şu:
Taraflar birbirleri hakkında açtıkları tüm davaları geri çekecek.
Gelinen bu noktadan sonra, beni “Hülya Avşar taraftarı” ya da “Hülya Avşar’ın avukatı” olarak suçlayanlara da bir çift sözüm olacak.
Ama bunu ben söylemeyeceğim.
Bu işi benim adıma “Avrupa Yakası”nın sevilen yeni tiplerinden sevgili hemşehrim “Dursun” yapacak:
“Ne oldi? Rengın soldi?”



Ünlülerin saldırgan hali Türkleri etkilemiyor mu?
Bir şarkıcının sahnede söylediği şarkının ruhuna uygun olarak bir elinde sigara, bir elinde alkollü içkiyle ekranlara yansıyan görüntüleri gençler üzerinde olumsuz etki yapar mı?
Veya bir yıldızın kameralar karşısında sergilediği saldırgan, hırçın tavır, onu ekranda izleyen gençleri ne denli etkiler?
Türkiye’de buna verilecek yanıt, kişisel kanaatten ibarettir. Çünkü bizde bu tür konular, üzerinde bilimsel araştırma yapacak kadar değerli değildir!
Ama İngiltere hükümeti, İngiliz gençlerinin, ünlülerin medyaya yansıyan bu tür görüntülerinden nasıl etkilendiğini merak edip, araştırttı.
Birmingham Üniversitesi’nin yaptığı araştırma, İngiliz gençlerinin, medyanın günlük yaşamlarının her ayrıntısını haberleştirdiği Kate Moss gibi modellerin ve Girls Aloud gibi müzik topluluğu üyelerinin alkollü ve saldırgan hallerinden olumsuz etkilendiğini ortaya koydu.
Ünlülerin bu yanlarının medyaya yansımasının gençlerin sosyal ve düşünsel davranışlarını etkilediğini gözler önüne seren bu araştırmadan sonra medyaya yapılan tavsiye de şu:
Medya, toplumsal yararı düşünerek, aşırı alkol tüketen ve saldırganlık yapan ünlülerin görüntülerini yayınlamaktan kaçınmalı.
Türkiye’de de bu tür vakalar medyaya yansıyor.
Bu haberleri verirken, topluma karşı sorumluluğunun bilincinde olanlar kadar reyting için her şeyi mübah sayanlar da var...
Türkiye’de de üniversiteler var, hem de 81 ilde... Ama hiçbir üniversite bu tür konuları araştırıp, medyanın önüne bilimsel veriler koymuyor.
Bu tür konularda şahsi düşüncelerini aktaranların da medya üzerinde hiçbir etkisi olmuyor.