Şahan Gökbakar’ın Türk sinema tarihinin gişe rekorunu kıran ilk filmindeki “Recep İvedik” karakteriyle oynadığı Turkcell reklamına psikiyatrlar tepki göstermiş.
Zaten tepki göstermeseler şaşardım.
Psikiyatrları kızdıran şey şu: İlk reklamda “Recep İvedik”, evinin karşı çatısına yerleştirilen Turkcell tavuğundan yana dert yanıyordu, kendisini uyutmuyor diye.
“Recep İvedik” reklamın ikincisinde ise psikolojisini bozan bu tavuk yüzünden psikiyatra gidiyor.
“Recep İvedik”e bir saatlik seans sürerken Turkcell’den yeni tarifeye ilişkin bir telefon geliyor. “Recep İvedik” sudan ucuz bu yeni tarife için arayan kıza onay verdikten sonra doktoruna seans ücretini soruyor.
Psikiyatr “150 YTL” deyince “Recep İvedik” doktora bir “Yuh” çekiyor.
İşte psikiyatrları kızdıran şey de bu diyalog.
Günaydın’dan Esin Övet, konu hakkında ünlü doktorlardan görüş alıp, haber yapmış.
İki doktorun reklam ve Şahan Gökbakar hakkında söyledikleri bana bir uzmanın söylemlerinden çok kızgın adamların beyanatları gibi geldi. Örneğin Prof. Dr. Mansur Beyazyürek, “Reklamda psikiyatri yanlış vurgulanmış. Bu da Şahan Gökbakar’ın cehaletini gösteriyor” dedi.
Pskiyatr Dr. Armağan Samancı ise konu hakkında şunları söyledi:
“Reklamı yazan ya da kurgulayan, bir psikiyatri görüp etkisinde kaldı ki, herhalde psikiyatriste karşı bir kırgınlığı olmuş.”
Asıl bomba açıklama ise Psikiyatr Prof. Dr. Arif Verimli’den geldi:
“Reklamı izlemedi, ama izleseydim telefon edip Şahan’a kızardım.”
Allah aşkına söyler misiniz bu beyanların neresinde bir uzman bakışı var? Beyazyürek’e göre “Şahan Gökbakar cahil”...
Sanki reklam metnini Şahar Gökbakar yazdı...
Samancı’nın gösterdiği adres doğru ama onun da teşhisi yanlış.
Arif Verimli’nin durumu ise en vahimi...
Prof. Dr. Verimli, daha hastayı, vakayı görmeden teşhisi koymuş bile...
Allahtan Dr. Özkan Pektaş, “Reklama çok güldüm. Reklamda yapılan psikanaliz. Psikanaliz Türkiye için çok lüks. Doktor olarak ağır şizofrenik durumlarla uğraşıyorsunuz. Ayrıca bizim odalarımızda, reklamdaki gibi rahat koltuklar yok” dedi de, psikiyatrlarımız konusunda yüreğime su serpti.
Oysa bu değerli psikiyatrlardan ben daha sakin olmalarını, daha akli selimle düşünüp, toplumdaki bu “Recep İvedik” merakının ne olduğuna teşhis koymalarını beklerdim.
Öyle ya, bir reklamla psikiyatrları bile psikopata bağlayan bu “Recep İvedik” ne yaptı da sinemaseverlerden bu denli ilgi gördü ve Türk Sinema Tarihi’nin en çok izlenen filmi oldu...
Araştırmaya değer bir konu değil mi bu?
Anlaşılan o ki bu “Recep İvedik” yeni maceralarla birilerini germeye, milyonları da eğlendirmeye devam edecek.
Rock müzikal tarihine Türk yıldızlarla yolculuk
Geçen yıl Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda sahnelenen ve büyük ilgi gören “Rock Müzikalleri” projesinin sahibi Nurcan Karaca, bu yıl da yine iddialı bir proje hazırladı.
Karaca’nın yeni projesi “Rock on Broadway” aslında geçen yılki projenin devamı niteliğinde...
14 Ağustos’ta Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda sahnelenelecek “Rock on Broadway”, ünlü rock müzikallerinin antolojisi konseri gibi... Gecenin konuk sanatçısı olarak sahneye çıkacak Hande Yener, bir parça söyleyecek.
Süpervizörlüğünü Işıl Kasapoğlu, yönetmenliğini Gülin Kılıçay, müzik direktörlüğünü Sabri Tuluğ Tırpan, koreografisini Nur Sonbahar’ın üstleneceği müzikalin solistleri ise Burak Kut & Fadik Sevin Atasoy, Irmak Ünal & Meyra olacak...
Sahneye çıkacak sanatçılar; “We Will Rock You”, “The Wall”, “Jecus Christ Superstar”, “Jekyll & Hyde”, “Hair”, “Chicago”, “Moulin Rouge” ve “Phantom of Opera” müzikallerinin unutulmaz şarkılarını söyleyecek.
Broadway’da sahneledikleri “Kanlı Nigar”la adından söz ettiren oyuncu Fadik Sevin Atasoy, 6 kadın mahkûmun kocalarını öldürme hikâyelerinin anlatıldığı “Chicago” müzikalinden “Cell Blok Tango” adlı şarkıdaki 6 farklı kadını tek başına yorumlayacak. Geçen yılki “Rock Müzikalleri”nin yıldızı Pamela, bu müzikalde de sahne alacak.
Nilüfer’in menajeri olarak tanıdığım Nurcan Karaca, böylesine ilginç projeler ortaya koymayı sürdürürse genç yaşta şov dünyasının gizli kahramanlarından biri olmayı başaracak.
Bravo Nurcan, proje üretmeye devam...
Adli bilimlerin gizemli dünyası
Atasoy’un yazdıkları TV programı olmalı
Bodrum’a giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de Sevil Atasoy’un “Bu Ayak İzi Senin Dr. Watson!” adlı eseriydi.
Atasoy’un Doğan Kitap’tan çıkan eseri beni adli bilimlerin gizemli dünyasına müthiş bir yolculuğa çıkardı...
Kitapta neler yok ki!
Uçakları havada infilak ettirenler, esirler üzerinde biyolojik silah deneyenler, hatta uyurken bile suç işleyenler...
Acımasızca işlenen, katili bulunamayan cinayetler...
Suçsuz mahkumlar, insanı isyan ettiren, bir şey bilmeyen bilirkişiler...
“Ben öldürdüm” veya “Gördüm, o öldürdü” diyerek adaleti yanıltmaya çalışanlar...
Sudan çıkarılan ya da alevler içinde kavrulan cesetler, intihar mı, cinayet mi karar verilemeyen cinayetler...
Daha neler neler?
Sevil Atasoy’un, Pakistan’dan Peru’ya, Belçika’dan Amerika’ya dünyanın çeşitli ülkelerinde gerçek suç öykülerini anlattığı kitabı, bilim ve teknolojinin her geçen gün adalete olan katkısının nasıl arttığını gözler önüne seriyor ve adli bilimin cazibesini de ortaya koyuyor.
Atasoy’un yazdığına göre son 15 yılda DNA analizleri ile Amerikan cezaevlerinden çıkartılanların sayısı 180 civarında...
Bunlardan 19’u idam mahkumuydu.
45’i de yargılandıkları eyalette idam cezası olmadığı için ömür boyu hapse mahkumdu.
Bu insanlar, masumiyetleri kanıtlanmadan önce toplam 1.500 yıla yakın bir süreyi cezaevlerinde, tek kişilik hücrelerinde geçirirken gerçek katiller dışarıda ellerini kollarını sallayarak dolaştı, belki de yeni suçlar işleyip, insanların canını yaktı.
Dünyadan ele aldığı 50 civarındaki ilginç olayla insanı adli bilimlerin gizemli dünyasında maceralı bir yolculuğa çıkaran bu kitap, aslında cinayetleri araştıran her polisin, her savcının ve tarafların savunmasını üstlenen her avukatının başucu kaynağı olmalı...
Türkiye’de insanlar, hayli zamandır “Ergenekon” ve benzeri operasyonlarla yatıp kalktığı için dedektif, savcı ve hakim kesildi.
Tam da bu dönemde, yürekli bir televizyon yöneticisi çıkıp Sevil Atasoy’un kitabında anlattığı bu olayları canlandırmalı reality show olarak ekrana taşımalı ve soruşturma nasıl olurmuş diye herkese göstermeli...