Singapur’a gidince mutlaka görülmesi gereken üç yerin planını yapmıştık günler öncesinden. Singapur’daki Hindistan ve Çin mahallelerini dolaşmak Barbaros’un fikriydi. Kısa sürede buranın simge binalarından biri haline gelen Hotel Marina Bay Sands, oğlum Yağız’ın önerisiydi.
Singapur’un merkezindeki en meşhur caddelerden Orchard’ın paralelinde dört yıldızlı Chancellorf Hotel’de konakladık. Otelin bir yıldız bile etmeyecek kahvaltısından sonra Little India (Küçük Hindistan) için metronun yolunu tuttuk.
Normalde Singapur, Uzakdoğu şehirlerinden çok gökdelenleriyle Amerika’yı andıran bir yer. Böyle bir şehrin göbeğinde Hintlilerin yaşadığı Little India, bambaşka bir dünyanın kapılarını açıyor size…
Restoranların sokaklardaki masalarında yemeklerini elleriyle yiyenden, Hindistan’a özgü her şeyin olduğu çok renkli bir dünya… Müziği, kıyafetleri, takıları, yiyecekleri ve insanlarıyla sanırsın Hindistan’dan bir şehir koptu geldi buraya…
Tapınaktaki dini tören
Little India’yı dolaşırken şansımıza Sri Mariamman adlı Hint Tapınağı’nda tören vardı. Herkes gibi ayakkabılarımızı çıkarıp girdik içeri. Üstleri çıplak erkeklerin yönettiği dini törene, her yaştan Hintlinin ellerini göğüslerinin arasında birleştirip iştirak etmesi kadar, bizim için ilginç olan başka şeyler de vardı.
Kadınlar, dini görevlinin önünde kuyrukta. Hepsi de kağıtlara yazdıkları dilekleri görevliler aracılığıyla daha yetkili birine ulaştırmanın peşinde.
Erkek dini yetkililer aldıkları kağıtları çeşitli heykellerin önündeki çiçeklerle birlikte yakıp, gerekli yere ulaştırıyor olsa gerek.
Tapınağın çeşitli yerlerindeki heykelciklerin önünde yakılan çiçekler ve dilek kağıtlarının çıkardığı duman, nefes almamızı zorlaştırınca zor attık kendimizi dışarı…HER HEYKELİN ÖNÜNDE DİLEK KUMBARASI VAR!
Little India’daki turumuzu tamam- ladıktan sonra bindiğimiz taksiye “Chinatown” dedik. Çin Mahallesi’ne geçmemiz uzun sürmedi. Birkaç dakika sonra Singapur’da yine bambaşka bir dünyada bulduk kendimizi. Chinatown, Little India kadar renkli gelmedi bana.
Çin Mahallesi’ndeki bol baharatlı yemekten sonra turlamaya devam ettik. Gölgede 38 derece sıcaklıkta yürümek kolay değil. Baktık koca bir Çin Tapınağı… Hem biraz serinlemek, hem de tapınağın nasıl olduğunu görmek için attık kendimizi içeri… O da ne? Orada da bir dini tören çıktı karşımıza…
Burada dilek parayla!
Yarım saat önce izlediğimiz Hintlilerin töreniyle mukayese edilme- yecek kadar farklı bir ortam. Ön tarafta töreni yönetenler, yanlarında çaldıkları enstrümanlarla onlara eşlik edenler ve arkalarında ellerindeki kitaplardan dua okuyan Çinliler… Hintliler gibi ibadethanelerinin içinde bir şey yakmıyor Çinliler. Mum yakanlar var, ama onlar dışarıda… Her tarafı ışıklandırılmış çeşitli heykelciklerle süslü tapınakta Çinliler, Hintliler gibi bedava dilekte bulunamıyor! Dileklerini bir kağıda yazıp, görevliye vermiyor. Çinliler, hangi Buddha heykelinden ne istiyorsa, önlerindeki kumbaraya gönüllerinden geçen parayı atıp, dilekte bulunuyor.