* İKİSİ?de genç, ikisi de bekar. Bir akşam ‘malum olay’ yaşanıyor. Berrak Tüzünataç’ın evinin
Melisa'nın içine bakın
Bir tarafta; iç dünyasında neler yaşadığından çok fiziğini dert eden bir baba. Bir yanda; eşinden olaylı bir şekilde boşanmaya çalışan bir anne. İnsanlar bu kızdan ne bekliyorlar
Sibel Can’ın 16 yaşındaki kızı Melisa Ural’ın Bodrum’daki bir zayıflama kampında iki haftada altı kilo vermesi doktorları ikiye bölmüş.
Sabah’ın yaptığı haberde bu yaşta iki hafta gibi bir sürede altı kilo vermenin ciddi sakıncalı olduğuna dikkat çeken doktorlar da var, “Normal” diyenler de.
Doktorların tartıştığı şey ‘sonuç’.
Tıp adamları elbette ki insanları sağlıklı kilo vermeye yönlendirmeli. Ama burada önemli olan şu değil mi?
Melisa Ural, bu kadar genç yaşta niye kendine dert edindiği kilolar edindi? Şimdi ne oldu da birden o kilolardan kurtulmaya karar verdi?
Bir olayda ‘sonuç’ kadar ‘sebep’ de önemli değil mi?
Hatırlarsanız, kısa bir süre önce kızının içine kapanık olmasından ve kilo almasından dert yanan Hakan Ural şöyle demişti:
“Hangi baba evladının sürekli kilo almasından mutlu olabilir?”
Şimdi anladınız mı Melisa’nın iki haftada niye altı kilo verdiğini.
TED Koleji dokuzuncu sınıf öğrencisi Melisa Ural hakkında, Habertürk’te çıkan ve şu ana kadar yalanlanmayan bir haberi de anımsamakta yarar var:
“Boşanma aşamasına geldiği eşi Sulhi Aksüt’le görüşmeye başlamasına kızan oğlu Engincan ve kızı Melisa’nın evi terk edip babalarının yanına yerleşmesiyle şoke olan Sibel Can, ikinci şoku karne günü yaşadı. Şarkıcı, Melisa’nın karnesini görünce neye uğradığına şaşırdı. Kızının neredeyse tüm notlarının kırık, not ortalamasının da çok düşük geldiğini gören Can’ın, burada okumasının zor olduğunu düşünerek Melisa’yı İngiltere’deki paralı bir koleje göndermeye karar verdiği söyleniyor.”
Kendinizi Melisa’nın yerine koyun. Bir tarafta; iç dünyanızda neler yaşadığınızla, niye içine kapandığından çok, fiziğinizi dert eden bir baba. Bir yanda; eşinden olaylı bir şekilde boşanmaya çalışan bir anne.
Bütün bunların üstüne buluğ çağındaki bir genç kız, “Acaba annem hakkında çıkan haberleri okudular mı? Okudularsa ne diyecekler bana?” kuşkusuyla gidiyorsa okula, ondan teşekkür ya da takdirname beklemek Allah’a reva mı?
Elbette ki olacağı bu.
Üstelik Melisa’nın önünde her albüm çıkardığında zayıflayıp, ondan sonra verdiği kiloları fazlasıyla geri alan Sibel Can gibi bir rol model varsa, insanlar başka ne bekliyor bu kızdan?
Hadise’ye alkış ve bir tavsiye
Hadise’nin son günlerde sıkça gündeme getirdiği bir konu var. Şarkıcı, “Çok çalışıyorum. Hayatımda anlamlı şeyler yapmak istiyorum. Parasını sadece Chanel çantalara ve pırlantalı saatlere harcayan biri değilim. Kazandıklarımla daha kalıcı şeyler yapmak istiyorum. Nerede ihtiyaç varsa, oraya kendi paramla okul yaptırmak istiyorum” diyor.
Bu projesini hayata geçirmese bile, böyle bir düşünce içinde olduğu için Hadise’yi yürekten kutluyorum. Hadise’yi seviyordum. Bu yüzden ona karşı sevgim daha da arttı. Ancak Hadise’ye bir gerçeği de anımsatmakta yarar görüyorum.
Kendisi gibi menajerliğini yapan ablası Hülya da Belçika’da yaşadığı için Türkiye’deki işleyişi bilmiyor olabilir, bu da normaldir. Hadise’nin bağış okulu için para biriktirmesine gerek yok.
Bağış okulunda sistem şöyle çalışıyor.
Valilik ve Milli Eğitim, bağış okulu yapmak isteyene arsayı gösterip, projesini de veriyor. Okulu yaptırmak isteyen kişi ya da kuruluş, orası için harcadığı parayı devlete ödeyeceği vergiden düşüyor.
Yani bağışçı, ödediği verginin nereye gittiğini görüyor.
O nedenle Hadise’nin bağış okulu için ayrıca para biriktirmesine gerek yok.
Balık yemek günah, ama İşkence mübah!
tv8’de “Ley-Lay-La” adlı bir program yapan Leyla Bilginel, Antalya Ekşili Köyü’nde, balık avlamış. Bilgili, günün sonunda tuttuğu balıkları denize bırakmış.
Hayvanlara, doğaya saygı bu mu yani?
Sevsinler senin çevreciliğini.
Hadi diyelim ki Leyla Bilginel, şov dünyasından biri.
Programı ilgi çeksin, haber olsun diye yapıyor bunu.
Yaban TV’de, Discovery’de koca koca adamlar da yapıyor aynısını.
Hangi balığın, hangi oltayla nasıl tutulacağını bir güzel anlatıyorlar.
Sonra da o yöntemle tuttukları balıkları, ağızları yara bere içinde suya bırakıyorlar.