Bugüne kadar kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için yapılan kampanyaların tümü toplumun belli bir kesimine yönelikti. İlk kez hedef kitle değişti ve bence camiler, hedefe ulaşmak için en doğru adresti. Diyanet’in cuma günü camilerde okuttuğu hutbeye baktım, müthiş etkileyici
Türkiye’nin ayıplarından biri olan ‘kadına şiddet’in azalacağına dair ilk kez bu denli umutluyum. Bunun sebebi, ne Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’le birlikte 3-5 erkek sanatçının “Kadına şiddete hayır” diyerek yürümesi, ne de ‘Kadına Yönelik Şiddete İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ni ilk kabul edenin Türkiye olması.
Beni bu konuda umutlandıran şey; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın attığı adım.
Diyanet, geçen cuma, Türkiye’nin büyük sosyal yarası olan ‘kadına şiddet’e dikkat çeken bir hutbe okuttu tüm camilerde.
Bugüne kadar kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için yapılan kampanyaların tümü toplumun belli bir kesimine yönelikti.
İlk kez hedef kitle değişti ve bence camiler, hedefe ulaşmak için en doğru adresti.
Diyanet’in cuma günü camilerde okuttuğu hutbeye baktım, müthiş etkileyici.
Etkileyici cuma hutbesi!
İslam dininde kadının yeri ve Peygamberimizin kadınlar hakkında söylediklerinden örneklerin anlatıldığı hutbenin son bölümü şöyle:
“Bugün insanlık, bilhassa kadın hakları konusunda büyük bir imtihanla karşı karşıyadır. Geliniz, kendimizden başlamak üzere, acısıyla, tatlısıyla ömrümüzü birlikte geçirdiğimiz eşlerimizi, ailelerimizi, komşularımızı ve tüm çevremizi elimizden, dilimizden, emin kılalım.
Gönül kırmanın Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük bir vebal olarak telakki edildiğini hiçbir zaman unutmayalım. Şiddet, hayatımızdan uzak olsun. Sevgi, saygı hoşgörü hayatımıza hakim olsun. Kadınını alçaltan milletlerin yükseldiğine tarih şahit olmamıştır.”
Diyanet, her ay böyle bir hutbe okutsun camilerde, kadına şiddet büyük ölçüde azalır Türkiye’de.
DEDEMİN ‘GAVUR‘LARI!
Twitter’daki hesabımda, sinemaya gideceğim, niyetim George Clooney imzalı ‘Zirveye Giden Yol’u izlemek, tavsiyesi olan var mı? diye sordum cumartesi günü.
Takipçilerimden Gökhan Engin, ‘Dedemin İnsanları’nı izlememi önerdi.
Vizyona giren yerli filmleri izlemeye özen gösteririm.
Ancak ‘Dedemin İnsanları’nın izleyeni ağlattığına dair yorumlar soğuttu beni.
Ağlamak için niye gideyim bir filme?
Yok yere niye tansiyonumu, şekerimi yükselteyim?
Düşman mıyım kendime?
Çağan’ın çocukluk günleri
Eşimle sinemaya gittiğimizde saat 14.15’ti.
George Clooney’in yönettiği ve oynadığı ‘Zirveye Giden Yol’ filminin en yakın seansı 1 saat 45 dakika sonra olunca, daha erken hangi filmler var diye baktım yine ‘Dedemin İnsanları’ çıktı karşıma.
Gişedeki kız da “Dedemin İnsanları çok güzel, ona girin” deyince 15.00 seansına iki bilet aldık.
İçeri girerken ayaklarım geri geri gitti.
Film başladı, baktım bana uzak bir konu.
Mübadele zamanında Girit’ten gelen, ama aklı hâlâ orada kalan bir ‘dede’ ile ‘torunu’nun hikayesi.
Girit’te ‘Türk’, İzmir’de ‘Gavur’
Doğma büyüme Trabzonlu biri olarak bana o kadar uzak ki mübadele kültürü; insanların Girit’te ‘Türk’, İzmir’de ‘Gavur’ diye ötelenmesi.
Ama Çağan Irmak’ın kendi hikayesini anlattığı film çok geçmeden sarmalına aldı beni.
Çünkü Irmak’ın beyazperdeden aktardığı duygu çok sıcak, çok samimi.
Zaten Çağan Irmak’ın başarısının altında yatan da bu değil mi?
Eminim ‘Dedemin İnsanları’nın beni ağlatıp ağlatmadığını merak ediyorsunuz şimdi.
Mübadeleye dair hiçbir anım olmadığı halde bu film beni de ağlattığına göre, ailesinden mübadeleye dair hüzünlü anılar dinleyenleri helak eder her halde!
‘Dedemin İnsanları’ sadece ağlatmıyor. Çağan Irmak’ın çocukluğunu oynayan 11 yaşındaki Durukan Çelikkaya’nın söyledikleriyle zaman zaman güldürüyor, zaman zaman da geriyor insanı.
Kutluyorum Çağan Irmak’ı ve filme emeği geçenleri.
ALİ TARAN’A BİR SUÇTAN İKİ CEZA!
Reklamcı Ali Taran, kanser hastası olan eşi Selma Ann Desmond’dan boşandıktan sonra Ayşe Özyılmazel’le evlenince topluma karşı bir suç mu işledi?
Bana göre hayır.
Ancak çoğu insanın benimle aynı görüşte olmadığı, Ali Taran, Ayşe Özyılmazel’le evlendiğinde çıktı ortaya.
Eli kalem tutanların çoğu Ali Taran’ı gerdi çarmıha.
Aradan aylar geçti.
Ali Taran’ın eski eşi vefat etti.
İnsanlar Ali Taran’ı bir kez daha gerdi çarmıha.
El insaf!
Bir insanı aynı suçtan iki kez yargılayıp, iki kez cezaya çarptırmak var mı hukukta?
Hukukta yeri olmayan bir şey, nasıl oluyor da yer buluyor vicdanlarda?