Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şarkıyı bir erkek, bir kız için yazmamış olsa, nakaratını al götür ver Kemal Özkan’a. Kemal Özkan da alsın, o nakaratı sünnet sarayındaki, operasyonlarının fon müziği yapsın

Tarkan’ın yeni albümü ‘Adımı Kalbime Yaz’dan dört şarkıyı sevdim... Zaten albümde de topu topu sekiz şarkı var. Bana göre Tarkan’ın son albümündeki en güzel şarkı ‘Adımı Kalbine Yaz’. Benim listemde ikinci sırada Tarkan’la Sezen Aksu’nun sözlerini yazdığı, bestesini ise Tarkan’la Ozan Çolakoğlu’nun birlikte yaptığı ‘Öp’ var.
Listemin üçüncü sırasındaki şarkı ‘Türk Popu’nun Kraliçesi’ Sezen Aksu’nun oğlu Mithat Can Özer’in yazıp, bestelediği ‘Acımayacak’. Tarkan’ın albümünden beğendiğim bir diğer şarkı da, single olarak çıkardığı ‘Sevdanın Son Vuruşu’.
Mithat Can Özer imzalı şarkıyı sevdiğim kadar ‘Acımayacak’ derken neyi kastettiğini de bir hayli merak ettim.
Şarkının nakaratı ritim anlamında süper, peki ya o sözler?
Şarkının sadece nakaratı değil, tüm sözlerine yer vermem lazım ki, ne demek istediğim, niye nakarata takıldığım daha iyi anlaşılsın.
Şarkıyı bir erkek, bir kız için yazmamış olsa, nakaratını al götür ver Kemal Özkan’a.
Kemal Özkan da alsın, o nakaratı sünnet sarayındaki, operasyonlarının fon müziği yapsın.
Ama sünnet olacak çocuklar için yapılmamış ki şarkı.
Mithat Can şarkıyı ‘İlik gibi bir kız’ için yazmış.
Şarkının sözlerini Mithat Can Özer değil de, sanki şu günlerde elimden düşürmediğim ve şimdiye kadar okuduğum en erotik kitap olan ‘Küçük Aptalın Büyük Dünyası - PuCCa Günlük’ün yazarı PuCCa kaleme almış!
Gerçi sözleri PuCCa yazsa, ne demek istediğini açık açık anlatırdı, ama Mithat Can Özer, öyle yapmadı, ‘Gel gel acımayacak’ derken ‘ilik gibi kız’a ne yapmak istediğini havada bıraktı!


İşte o şarkı:
Gece çıkmak dans etmek istermiş kendisi,
Gözü yükseklerde, ama bir o kadar masum,
Ne yaparsın, nereye kadar kaçarsın?
Kız ilik gibi ne dese boynum kıldan ince.
Şansım varsa ben ona talibim,
Bir gel dese kapının önündeyim.
Yalvarmak mı gerekiyor?
Diz çökmek mi gerekiyor?
Sen iste ben bekliyorum,
Listeme de ekliyorum.
Gel gel güzelim,
Gel gel acımayacak,
Gel gel gel güzelim,
Gel hiç acımayacak,
Kalk gel güzelim,
Gel gel acımayacak,
Gel gel gel güzelim,
Söz hiç acımayacak.
Kalbin ah kalbin!



‘Sazan Aksu’ ve eksen kayması
Türkiye’nin ekseni kaydı mı, kaymadı mı?
Aylardır tartışılan bir konu bu.
Türkiye’nin ekseninin kayıp kaymadığı birkaç günde anlamak mümkün değil. O nedenle bu konuda hangi tarafın haklı olduğu zamanla ortaya çıkacak.
Türkiye’nin ekseninin kayıp kaymadığını bilemem, ama bazı konularda acayip eksen kayması olduğu kesin.
Aylar önce Sezen Aksu, açılım konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ı arayıp, destek vermişti.
Aksu’nun son olarak referandumda ‘Evet’ oyu kullanacağını açıklaması, CHP’nin yeni MYK üyesi Prof. Süheyl Batum’u fena halde kızdırdı. Batum, geçen hafta partisinin bir toplantısında, kendisine yakıştıramadığım bir üslupla Sezen Aksu’yu eleştirip, “Ha, şu Sazan Aksu mu?” demişti.
Solcu bir aydın ve siyasetçinin eleştirdiği Aksu’ya ilk sahip çıkan köşe yazarı kim oldu biliyor musunuz?
Star gazetesinin aşırı sağcı yazarı Ahmet Kekeç.
Alın size ‘eksen kayması’.

Kadının tatil yapmayanı makbul!
Fransa’da başlayan ve tüm dünyaya yayılan güneşte yanmış bronz ten gözden düşmüş. Le Monde’un haberine göre, bu yaz elitler, esmer teni tembellikle özdeşleştirip, modasının geçtiğine karar vermiş. Güneşte yanmış bronz tenin ‘out’, güneş yüzü görmemiş beyaz tenin ‘in’ olmasının altında yatan gerçek ne peki?
Güneşte bronzlaşmış ten hangi kadınlarda olur?
Kendine bir ya da birkaç hafta vakit ayırıp güneşin altında tatil yapabilenlerde.
Beyaz tenli kadınlar kimler?
Yazın işten fırsat bulup, tatile çıkıp, vücudunu sere serpe güneşe teslim edemeyen çalışanları.
Le Monde bu haberi yapmamış olsa, bizim ‘İkoncan’ların bu yaz niye Bodrum beachlerinde günlerce sere serpe uzanıp doğuştan bronz Naomi Campbell ile yarışırcasına yanmak için uğraşmadıklarını anlayamayacaktım.
Le Monde’un haberi ufkumu açtı. Demek ki, bizim ‘İkoncan’lar bile bronz tenli kadınların değil, vücutları güneş yüzü görmemiş kadınların daha makbul olduğunu yaz gelmeden keşfetti.
Kadınlarda ‘bronz ten’in tembelliğin simgesi kabul edilip demode sayılması, çalışkanlığın somut göstergesi ‘beyaz ten’in moda ilan edilmesi bana, uyanık erkeklerin kadınların ağzına çaldığı bir parmak bal gibi geldi!
“Aşkım ne gerek var tatile? Zaten bu yıl bronz değil, beyaz ten moda” gerçekten de iyi numara!