YouTube’un “sahte tıklama pazarı” müthiş boyutlara ulaştı!
Olayın YouTube yazılımcı firma ve videoyu paylaşan kişi, kurum ya da kuruluşun ahlakı olmak üzere iki boyutu var.
Paylaşımı yapanın ahlaki boyutuna değineyim. Yapım şirketinin hiçbir art niyeti olmasa, sanatçı yapım şirketinin haberi olmadan videosuna gösterim satın alsa bile şirketinin bunu anlamaması imkânsız.
Nasıl mı?
Yapım şirketi sanatçısının videosunu kendi hesabı üzerinden değil, sanatçı adına açacağı bir hesaptan paylaşacak. Daha sonra bu hesabın e-posta bildirimlerini aktif hale getirecek. Sanatçı da videosunu “Mecburen!” milyonlar tıklatırken illa ki kanalına da “Subscriber” yani “Abone” almak zorunda kalacak. Bir videosunda 10 milyon beğenisi olan bir sanatçının kanal abone sayısının 500 olması beklenemez tabii!
Ve bomba; henüz Türk “Subscriber” satın alma sistemi yok; yani art niyetli kişi her aboneyi yüklediğinde yapım şirketine tek tek “John, Steven, Jennifer” kanalı takip etmeye başladı diye e-posta gidecek. Yapım şirketi de çağırıp sanatçısını soracak, “Türkiye’den seni 300 kişi takip ederken, dünyanın dört bir köşesinden nasıl on binler takip ediyor sevgili sanatçım?” diye... Yapım şirketinin de sahte beğeniler işine geliyorsa o ayrı tabii!
Gelelim YouTube’un kendisine...
YouTube sürekli kendince önlemler geliştirmeye çalışıyor bu sahte gösterimleri engellemek
için. Yüzde 80 video gösterimi işi de artık çözüldü; yazılımla analiz falan da çok zor.
Çözüm şu (şimdilik tabii)...
Her video izleyicisi, her gösterimde video üzerinde hareketli bir şifre giriciye, fotoğrafta rastgele verilecek rakam ve harfleri yazacak (Hani bazı web sitelerine girerken diyorlar ya “Yazılım olmadığınızı kanıtlamak için resimdeki harf ve rakamları kutucuğa girin” diye). Sabit resimleri okuyan şifre çözücüler var ama dünya üzerinde hareketli resmi insan gözünden başka çözüp yazabilen yazılım henüz yok.
Ben anahtarı verdim YouTube; kapısını kilitleyip kilitlememek ise kaldı mal sahibine!