Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce jüri üyelerini sınavdan geçirmeli

R adyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun hazırladığı yeni bir RTÜK Kanun Tasarısı var.
Şayet, taslak RTÜK’ün önerdiği haliyle yasalaşırsa spiker ve sunuculara sertifika mecburiyeti getirilecek.
RTÜK Başkanı Zahid Akman’a bunun sebebini sorduğumda şunları söylemişti:
“Spikerlik ve sunuculuğu ulusal yayın yapan birkaç televizyonda çalışanlar olarak düşünmemek lazım. Yüzlerce bölgesel ve yerel televizyon var. İsteyen televizyon patronu ya da yöneticisi istediğini spiker ve sunucu olarak ekrana çıkardığı için Türkçenin katledildiğini de unutmamak lazım. Spiker ve sunuculara sertifika mecburiyeti getirmek istememizin sebebi bu. Bu konuda Türk Dil Kurumu ile ortak bir çalışma içinde olacağız.”
Bence yerinde bir karar...
RTÜK Başkanı’na ve üyelerine benim de bir önerim olacak.
Televizyonlardaki yarışmalarda jüri üyeliği yapmak isteyenler de aynı şekilde bir dizi sınavdan geçmeli.  Jüri üyeliği yapacağı alanda bilgi sahibi olduğunu kanıtlayanlar sertifikalarını alıp o koltuğa oturmalı.
İnsanlar, sırf “ünlü” ya da “polemik yaratacak potansiyele sahip” diye jüri üyesi yapılmamalı...
Bir insanın, bir yarışmada jüri üyeliği yapabilmesi için görüş belirttiği alanda uzman olması gerekmez mi?
Daha “koreografi” demesini bilmeyen birinin prime time kuşağında ekrana gelen bir yarışmada, adayların sahne duruşları, şarkı söyleyişleri, dansları, kıyafetleri konusunda ahkam kesme hakkı var mı?
Bence yok, ama oluyor...
Örnek mi?
“Şarkı Söylemek Lazım” yarışması...
Yaşar Gaga, “koreografi” demesi gerekirken ısrarla “kareografi” diyor.
Gaga, “Aa canım ne var bunda?  O harfini a yapmışım çok mu?” diye kendini savunabilir.
Bu yanlışı Esra ve Ceyda Ersoy kardeşler yapsa sorun değil.
Çünkü onlar bu tür potlar kırsınlar diye dahil edildi yarışmaya.
Ama “akil adam” gibi jüri koltuğuna oturanlar böylesine yanlışları yapamaz.
Nasıl ki, birilerin canı öyle istiyor diye Yaşar Gaga’nın soyadında tashih hakkı yoksa, Yaşar Gaga’nın da jüri üyesi sıfatıyla “koreografi”yi “kareografi” yapma hakkı yok.
Yaşar Gaga ile bir derdim yok.
Benim için Yaşar Gaga, jüri üyesi olarak bu konuda simge bir isim...
Yaşar Gaga gibi onlarcası var.
Bilmem anlatabildim mi?

Haberin Devamı

Şu Çinliler de çok fazla oluyor!
Bodrum dönüşü Söke’deki outlet mağazalarına uğradık.
Spor giyimin ünlü markalarının da bulunduğu Söke Outlet’i gezerken bir şey dikkatimi çekti.
Sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da mağazaları olan bir Türk markasının, tişörtlerinin etiketlerinde “Made in China” yazıyordu. Türk markası kıyafetlerde “Made in China”yı görünce birden aklıma, bir zamanlar olay yaratan Mavi Jeans’in bir reklamı geldi.
Hani Mavi Jeans, Amerika’da satışa başladığını “Şu Türkler de çok fazla oluyor” sloganıyla duyurmuştu ya,  galiba şimdi de “Şu Çinliler de fazla oluyor” demenin zamanı...

Haberin Devamı

İki tarafın da yaptığı şık değil
Bodrum Antik Tiyatro’daki Ata Demirer Show’u takip eden basın mensuplarının Demirer’in yaptığını karşılıksız bırakmayacağını tahmin ediyordum.
Nitekim tahminimde yanılmadım.
Ata Demirer, stand-up’ına başladıktan 15-20 dakika sonra Ata Demirer Show’u takiple görevle basın mensupları da birkaç dakika görüntü alması ve fotoğraf çekmesi için alındı Antik Tiyatro’ya...
Basın mensupları da seyircileri rahatsız etmemek için sahnenin önündeki sütuna mevzilenip, işlerini yapmaya başladı.
Ancak Demirer hiç gerek yokken, “Esprinin içine ettiniz. Hadi şöyle yan tarafa geçin” diyerek yerlerinden kaldırtıp onları yan tarafa yolladı.
Bodrum Antik Tiyatro’da hem sahnedeki sanatçıyı, hem seyircinin en iyi görüntüleneceği yerde durduklarını düşünüp kalkmak istemeyenlere de laf atıp kenara gönderdi Demirer.
Basın mensupları ön tarafta durdukça konsantrasyonunun bozulduğunda ısrar eden Demirer’in unuttuğu bir şey vardı.
O basın mensuplarının ne zaman içeri alınacağına ve içeride ne kadar kalacağına, nerede çekim yapacaklarına karar verenler de kendi ekibinden...
Demirer’in sorunu önceden ekibiyle konuşup çözeceğine, basın mensuplarına böyle kaba davranması hiç hoş değildi.
Sonradan okuduğum bir “haber” sayesinde anladım ki, Demirer’in yanlışına bir meslektaşımız da başka bir yanlışla karşılık verdi.
Şovdan sonra Hürriyet’in Bodrum ekinde Yaşar Anter imzasıyla “Çabaladı ancak gelenleri güldüremedi” başlıklı haber çıktı. Haber şöyleydi:
“Ata Demirer, Bodrum’da umduğunu bulamadı. Bodrum’da sahneye çıkan komedyen Ata Demirer, gösterinin ortasında yeter oranda konsantrasyonu sağlayamayınca sinirlendi. Tüm çabasına karşın şovunu izleyenleri güldüremeyen Ata Demirer hırsını gazetecilerden çıkardı. Komik adam gazetecilere hakaret etti.”
Karşı taraf yanlış yaptı diye bizim de yanlış yapma lüksümüz yok.
“Yorum hür”dür ama “haber kutsal”dır...

Haberin Devamı

Ha ‘Çiçek Taksi’, ha ‘Akasya Durağı’!

Önce jüri üyelerini sınavdan geçirmeli

Kanal D’de Erler Film yapımı “Akasya Durağı” adlı yeni bir dizi başladı.
Melek Baykal, Zeki Alasya, Levent Ülgen, Suat Sungur, Cezmi Baskın ve Onur Şan gibi iddialı bir kadrosu olan “Akasya Durağı” yeni bir dizi ama bana oldukça tanıdık geldi.
Taksicilik yapan “Şoför Melahat” (Melek Baykal) ile onun bağlı olduğu “Akasya Durağı”ndaki taksicilerin maceralarını ekrana taşıyan dizi, özü itibarıyla yine yapımcılığını Erler Film’in yaptığı “Çiçek Taksi”nin farklı bir kadroyla yeniden çekimi gibi...
İki dizi arasındaki en büyük fark “Şoför Melahat” olsa gerek...
1995 yılında başlayıp 2003 yılına kadar süren ve bu süre içinde onlarca oyuncunun girip çıktığı “Çiçek Taksi”nin de ilk başta yönetmeni sevgili Yaşar Seriner’di, yeni dizi “Akasya Durağı”nın da...
“Çiçek Taksi” sıcak bir diziydi.
O nedenle de yıllarca sürdü.
Bakalım “Çiçek Taksi”nin yeni versiyonu sayılabilecek “Akasya Durağı” da onun gibi uzun soluklu bir dizi olabilecek mi?
Bence şansı yüksek.

Alman 3 Sat televizyonu bizi Araplarla karıştırdı
S alı akşam üzeri Almanların 3 Sat kanalında Türkiye’yle ilgili bir program seyrettim.
Almanca bilmediğimden programda konuşulanları anlamadım ama Türkiye’nin neresini nasıl göstereceğini merak ettiğim için sonuna kadar programı izledim.
Ege ve Akdeniz’in tarihi ve turistik yerlerinden başlayan görüntüler İstanbul’un eşsiz manzaralarıyla sona erdi. Program Ege ve Akdeniz’den görüntüleri ekrana taşırken kullandığı fon müziğini İstanbul’a gelince değiştirdi.
Alman kanalı nedense İstanbul görüntülerini bangır bangır “Ben Arap müziğiyim” diye bağıran bir fon müziği eşliğinde ekrana getirdi.
İddia ediyorum, o Arap müziğinin CD’sini bugün Türkiye’nin hiçbir müzik marketinde bulamazsınız.
Türk Müziği gibi bir derya varken, ancak Mısır’da, Fas’ta, Dubai’de bulabileceğiniz bir müziği İstanbul görüntülerinin fon müziği yapmak için ya cahil olmak lazım ya da art niyetli bir insan...