Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mustafa Sandal hayatında ilk kez ev sahibi oldu. Çubuklu Vadi Evleri’nden, bir buçuk milyon dolara aldığı villa, tıpkı yıllar önce dilimize pelesenk ettiği şarkı gibi ‘güzel mi güzel’


Yıllarca ‘yaşam kalitesi’nden ödün vermemek için yüksek kira ödeme pahasına da olsa İstanbul’un en güzel semtlerinde oturmaya özen gösteren Mustafa Sandal, sonunda kiradan kurtulup ev sahibi oldu.
Yıllarca Boğaz’a nazır evlerde oturmaya özen gösteren Sandal, evlendikten sonra Şişli’deki Astoria Recidence’a taşınmıştı. Sandal’ın her ay 10 bin dolar kira ödediği evin sahibi de Mehmet Ali Erbil’di. Erbil’in boşanırken eşi Tuğba Coşkun’a nafaka olarak verdiği gayrimenkullerden biri de Sandal’ın oturduğu daireydi. Sandal, ev sahibinin değişmesinden kısa bir süre sonra Çubuklu’da bir villa aldı ve oraya taşındı. Hayatında ilk kez ev sahibi olduğunu söyleyen Sandal’ın villası Çubuklu Vadi Evleri’nde. Bu villalar; Kavacık’tan Riva’ya doğru gidenlerin mutlaka dikkatini çekmiştir. Beykoz Konakları’na gitmeden yolun sağ tarafındaki bu villaların legoya benzeyen kutu gibi tipleri ve ahşap kaplama dış cepheleri var çünkü.
Yıllar önce dilimize pelesenk ettiği ‘Araba’ şarkısında, ‘Onun arabası var, güzel mi güzel’ diyen Sandal, eğimli bir arazi üzerine inşa edilen bu 120 özel villadan birini bir buçuk milyon dolara aldı. Öğrendiğim kadarıyla Sandal, üç katlı villasının içine 400 bin dolar da masraf yaptı. Musti’nin villası Çubuklu’da, ama yıllarca oturduğu evler gibi Boğaz değil, orman manzaralı. Sandal, villasına birkaç gün önce taşındı, ama henüz eşi ve oğluyla birlikte ağız tadıyla oturma şansını yakalayamadı. Çünkü Sandal, villaya yerleşir yerleşmez kendisinin de oyuncuları arasında yer aldığı Mahsun Kırmızıgül’ün son filmi ‘New York’ta Beş Minare’nin çekimleri için Amerika’ya gitti. Film çekimi nedeniyle 10-15 gün Amerika’da kalacak olan Sandal, oradan konser için Almanya’ya geçip, ay sonuna doğru Türkiye’ye dönecek.

Onun artık villası var


Bu şakalar can yakar!
26.09.2004’te yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ‘Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar’ı tanımlayan maddeler çok açık. 132’den başlayıp 137’ye kadar devam eden maddeler özetle şöyle diyor:
‘...Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması halinde, ceza yarı oranında artırılır.
Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerden biri işlenerek elde edildiği bilinen bilgilerden yarar sağlayan veya bunları başkalarına veren veya diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması halinde de, aynı cezaya çarptırılır.
Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır.’
Yani kanun, ‘Türkiye’de gizli kamera ile çekim yapıp, bu görüntüleri ekrana getirmek suç’ diyor ve cezasını da belirtiyor.
Kanun ayrıca bir insanla haber amacıyla da olsa ister yüz yüze, ister telefonla yaptığınız görüşmeyi kayda alıp, yayınlamanız için karşı taraftan izin almanızı şart koşuyor. Peki; ‘yazılı ve görsel basın’da suç olan bir şey, ‘işitsel basın’da suç olmuyor mu? TCK’da radyocular için bir istisna söz konusu değil. O zaman bir radyocu, canlı yayında birini arayıp ‘şaka’ yapınca suç işlemiş olmuyor mu? Oluyor. Demek ki bugün; bazı radyocuların dinleyicilerini güldürmek için telefon ettikleri insanları küçük düşürme adına yaptıkları bu şakaların, yarın öbür gün mağdur edilenin açacağı bir davayla cezaya dönüşme ihtimali var.