Orhan Çetin’in 7 aylık dramı

Magazin dünyasının önemli isimlerinden biri olan Orhan Çetin’i tek bir işle özdeşleştirmek ve anlatmak mümkün değil.
Çünkü o, bazen magazinci, bazen fotoğrafçı, bazen klip yönetmeni, bazen de radyocuydu...
Orhan Çetin’i kimileri, Türkiye’de özel radyoculuğun efsane “Gecenin Serserisi” ile tanıdı...
Orhan Çetin’i kimileri de Ferdi Tayfur, Cem Karaca, Pınar Eliçe, Asya, Fedon, Ümit Besen ve Serdar Ortaç’a çektiği kliplerin yönetmeni olarak tanıdı.
Hatırlar mısınız? Bir zamanlar Ferdi Tayfur’a çektiği “Emmoğlu” klibi bir hayli olay yaratmıştı.
Orhan Çetin’i, Türk Sineması’nın önemli isimlerinden Sabahattin Çetin ve Sinan Çetin kardeşlerin

amcaoğlu olarak tanıyanların sayısı da bir hayli fazla. Plato Film’de, Sinan Çetin’le birlikte çalıştı yıllarca...
Orhan Çetin, Melike Demirağ’ın da eski eşidir aynı zamanda...
52 yıllık yaşamında birçok farklı işe imza atan Orhan Çetin’i neredeyse tanımayan yoktur magazin ve şov dünyasında...
Orhan Çetin, bir süredir yeteneğini sergileyebildiği onca işlerden ve tanıdıklarından uzak bir dünyada, yalnız başına...

7 aydır huzurevinde yatıyor
Çünkü, yedi ay önce geçirdiği felçten sonra adeta koptu bu dünyadan...
Yaz başında geçirdiği felç, onu sadece yatağa mahkûm etmedi, konuşma yeteneğini de alıp götürdü.
Orhan Çetin, hiçbir sosyal güvencesi olmadığı için aylardır Zeytinburnu’ndaki Balıklı Rum Vakfı Hastanesi’nin Huzurevi’nde...
Çetin’in ilaç ve bakım masraflarını, ağabeyinin başucuna bıraktığı “Ziyaretçi Defteri”ne, “Ziyarete gelenler bu deftere duygularını yazsın” diye not düşen kız kardeşi Birgül Çetin karşılıyor. Sabahattin Çetin de amcaoğluna maddi manevi destek verenlerden...
Gazeteci büyüğüm Tayyar Yıldız’la birlikte gittik Orhan Çetin’i ziyarete...
Karşısında iki tanıdığını görünce acayip mutlu olduğu her halinden belliydi ama bunu kelimelerle ifade etmesi mümkün değildi.
Çünkü Çetin, geçirdiği felçten bu yana sadece “Mosan” diyebiliyordu.
Servis hemşiresi Hafize Şen’in izni ve yardımıyla onu tekerlekli sandalyeye bindirip, hastanenin bahçesinde gezdirdik.
Hastanenin kantinine gittik, birlikte çay içtik.
Tayyar Yıldız, ortak anılarını anlatırken o dinledi, ama anlayıp anlamadığını anlamak mümkün değildi.

Nazan Öncel neler yazdı?
Bir ara bir şeyler yazmak için “Ziyaretçi Defteri”ni aldım.
Sayfalarına şöyle bir göz atınca şov dünyasından sadece iki kişinin ismine rastladım.
İlhan İrem’in önce sağlığı hakkında bilgi almak için aradığı, sonra da geldiğine dair not vardı defterde
Nazan Öncel ise 28 Eylül 2008 tarihinde şunları yazdı deftere:
“Nazım’ı Vera’yı getirdim. Orhan’a şiirler okudum, iyi tepkiler aldım. Yeni şarkımı dinlettim. İçini çekerek dinledi. Bolca ‘Mosan’ dedi. Eski ve yeni hasretlerle kucaklaştık.”
Tanıyanların, “Sinan Çetin’in geldiğine ya da kuzenine yardım ettiğine dair bir not yok muydu o defterde?” dediğini duyar gibiyim.
Sinan Çetin’in kuzenini ziyarete geldiğine ya da maddi - manevi yardımda bulunduğuna dair bir not, bir bilgi olsa yazmaz mıydım?
Elbette ki yazardım, ama maalesef ki öyle bir bilgiye ulaşamadım!

Kültür Bakanlığı bunu hep yapıyor
Kültür Bakanlığı’nın çekilmesi için maddi destek verdiği filmlerden biri olan “Son Cellat”a, “Çocukların ruh ve beden sağlığını olumsuz etkileyebilecek unsurlar içerdiği” gerekçesiyle son dakikada getirdiği 18 yaş sınırı herkesi şaşırttı.
Ama ben şaşırmadım. Niye mi?
Çünkü aynı bakanlık, geçen yıl da, ressam Fikret Mualla’nın hayatını “Kendine Sürgün” adıyla film yapmak isteyenlere, senaryonun yazdırılması için gerekli parayı vermişti. Ancak ne zaman ki yapımcı Günay Kosova, Kültür Bakanlığı’nın verdiği parayla senaryosu yazılan filmi çekebilmek için bakanlığa kredi başvurusunda bulundu, işin rengi değişti.
Bakanlık, “Ressamın içkici ve küfürbaz yönleri çok ön plana çıkarıldı” gerekçesiyle filme kredi desteği vermemişti.
Dün, para vererek senaryosunu yazdırdığı filmin çekilebilmesi için kredi başvurusunu reddeden bakanlığın bugün, maddi destekte bulunduğu filmin daha az gişe yapması için 18 yaş sınırı koydurması doğal.