Bilgisi, görgüsü, fiziği, eğitimi yerinde ama üstüne başına bakmayan savruk bir hali vardı. Sanki sihirli bir el değdi ve onu kendine getirdi.
Ciner Grubu’na geçince güvenlik görevlisinden genel yayın yönetmenine kadar her şeyi değişen HABERTÜRK’te eski dönemden kalan tek ekran yüzü olmayı başaran Özlem Gürses’in kendine güveni de artmış olacak ki, eskisine oranla daha omurgalı bir duruş sergilemeye başladı.
Eskiden Ali Saydam’la program yaparken attığı kahkahalarıyla meşhurdu.
HABERTÜRK ondan daha iyi kahkaha atan Saba Tümer’i alınca Özlem Gürses, “Ekrandaki Güzide Kasacı’lık misyonu”nu ona devredip amazonların tarafına geçti.
Eskiden annesinin ya da anneannesinin sandığından ne bulduysa giyip, “Üstüme başıma değil, benim içime, söylediklerime bakın” umursamazlığındaki Gürses’in giyim kuşamı da daha bir modernleşti.
Gürses, artık ekranın hakkını veren, ekrana yakışan bir televizyoncu oldu.
Gözünü budaktan sakınmıyorYeri gelmişken şunu da vurgulamak isterim.
Özlem Gürses, kimi zaman yüz yüze geldiğimizde, kimi zaman yazılarımla eleştirdiğim ama başarılı bulduğum bir televizyoncu.
Gürses, yaptığı son çıkışla da ne kadar gözünü budaktan sakınmayan bir kadın olduğunu gösterdi.
Gürses, cumartesi günkü yayında Bugün gazetesini eline alıp, “Bu gazeteyi son kez okuyorum. Bundan sonra Bugün’ü protesto edip, okumayacağız. Nuh Gönültaş’ın, öldükten sonra yakılmasını ve küllerinin de İstanbul Boğazı’na atılmasını isteyen sanatçı Leyla Gencer hakkında yazdıkları nedeniyle özür dileyene kadar Bugün’ü protesto ediyoruz” dedi.
Söyler misiniz Allah aşkına, Gürses gibi yürekli davranabilen kaç kadın var ekranda?
Sadece ekranda değil, medyada kaç “Amazon” var böyle?
Üstelik böyle bir çıkışı yapan kadın “anasının gözü” biri değil, evli ve çocuk sahibi olmasına karşın hâlâ “ana kuzusu”...
“Bunu da nereden çıkardın?” diyenler varsa açıklayayım, Gürses’in aynı yayında söylediklerinden.
Gürses, yarış atına dönüştürülen öğrenciler için düşünülen yeni bir uygulamaya ilişkin haberi gazetede okurken, “Şimdi yuh diyeceğim, dilime yakışmıyor. Sonra annem kızıyor, ‘Yayında ileri - geri konuşuyorsun’ diye” dedi.
Şimdi yarışma sırası tek yumurta ikizlerinde Şimdiye kadar televizyonlarda “Benimle Dans Eder Misin?”, “Fenomen” gibi programlara imza atan Hayal Mahsulleri Ofisi, yakında yine farklı bir projeyi ekrana taşıyacak.
Bu programın formatı Hollanda’ya ait.
Orijinal adı da “Twinzz”...
Aslında İngilizce bir kelime olan “Twins”, ikiz demek. Ancak Hollandalılar programın tescilini yaptırırken adını “Twinzz” yapmış. Bir bildikleri var demek ki... Tek yumurta ikizlerinin yarıştığı bir pogram bu.
Hayal Mahsulleri Ofisi’nin “İkizzler” adıyla hazırladığı program haziran ayının son haftasından itibaren Star TV’de yayınlanacak.
Star TV, 15 Haziran gibi “Popstar Alaturka Best”i bitirip, bir sonraki hafta onun yerine bu yeni yarışmayı ekrana taşıyacak.
Yarışmada jüri koltuğunda kimlerin oturacağı henüz netlik kazanmadı, ama sunucusu belli gibi...
Son anda bir değişiklik olmaz ise Şebnem Dönmez’in sunacağı “İkizzler”de 10 çift, şarkıcılıktaki hünerlerini sergileyecek.
Tek yumurta ikizi bulmak çok kolay olmadığından Hayal Mahsulleri Ofisi, yarışmaya katılanlara yaş sınırı koymayacak.
Türü ne olursa olsun, “Biz şarkıcılıkta iddialıyız” diyen tek yumurta ikizleri bu yarışmaya başvurabilecek.
“İkizzler” bir şarkı yarışması ama onlardan şarkı söyleme yeteneklerinden çok, insanların en fazla merak ettiği yönleri olan tek yumurta ikizlerinin aralarında gerçek bir uyum olup olmadığına bakılacak.
2008 yazına, sadece yakınlarının tanıdığı tek yumurta ikizleri olarak girenler yazı, Türkiye’nin yeni ve de tek yumurta ikizleri olarak tamamlayacak.
Nereden bakarsanız bakın “İkiz Star” ilginç bir yarışma olacak.
‘Onur Ödülü’ almak ve o onura layık olmak 1992 yılında bir grup arkadaşla kurduğumuz Magazin Gazetecileri Derneği’nin 1993 yılından bu yana her yıl aralıksız düzenlediği “Altın Objektif Ödülleri” töreninin 15’incisi var bu akşam...
Maslak TİM’deki gecede bana da “Yaşam Boyu Meslek Onur Ödülü” verecek arkadaşlar... Vay be! Nasıl da su gibi akıp geçmiş zaman?
Dile kolay, tam 25 yıl olmuş magazin gazeteciliğine başladığımdan bu yana.
Daha dün gibi geliyor, ama magazin gazeteciliğine başladığımdan bu yana koskocaman bir çeyrek asır kaldı arkamda.
İnsanların “Yaşam Boyu Meslek Onur Ödülü”ne yaşarken kavuşmaları güzel...
Ondan daha güzel olansa, o “Onur”a gerçekten layık olabilmek.
Bu konuda hiç mütevazı olmayacağım.
Dışarıdan bakınca “çok renkli”, Cem Yılmaz’ın reklamda dediği gibi “janjanlı” görünen, ama bir o kadar da “tehlikeli” ve de “kayga zemin”e sahip magazin gazeteciliğinde 25 yılı, tertemiz bir sicille doldurmak, bir insan için “En büyük onur” olsa gerek.