Bu yıl 9 - 14 Ekim tarihlerinde yapılacak ‘47’nci Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nin programı belli oldu.
AKSAV ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın, önceki akşam Esma Sultan Yalısı’nda verdiği davette, festivalin programını açıkladı. Akaydın, bu yılki festivalin birçok ilke imza atacağını söyledi. Bu ‘ilk’lerden biri şu: Sinemada 41 yılı dolduran Kadir İnanır, meslek hayatı boyunca ilk kez bu yıl ‘Altın Portakal’ın ‘Ulusal Film Yarışması’nın Jüri Başkanı olarak görev yapacak.
Bilmeyenler için şöyle bir hatırlatma yapmakta yarar var.
‘Altın Portakal’ın her yıl jürisi değişse de, İnanır’a karşı olan tavır değişmemiş, sanatçının oynadığı filmler, rol arkadaşları, yönetmeni, senaristi, kısacası kendisinden başka herkes ödüllendirilmiş, o hep pas geçilmişti.
İnanır da bu yüzden yıllarca kendisine haksızlık yapan ‘Altın Portakal’ın jürisini eleştirmişti.
İnanır’a ilk ve tek ‘Altın Portakal’ ödülünü almak 1985 yılında kısmet olmuştu. İnanır’a dokuz yıl önce layık görülen, ancak törene gelmediği için verilmeyen ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’de geçen yıl verildi.
‘23’üncü Antalya Altın Portakal’ın jürisi şeytanın bacağını kırmış ve ‘Yılanların Öcü’ndeki rolüyle İnanır’ı ‘En İyi Erkek Oyuncu’ seçmişti.
Yıllarca ‘Altın Portakal’ mahrumu ve mağduru olan İnanır, şimdi o jürinin başkanı. Festivalin bir başka ‘ilk’ine gelince.
‘Altın Portakal’ etkinlikleri bu yıl Antalya’yla sınırlı kalmayacak. Festivalin etkinlikleri Antalya’nın komşu illeri Isparta ve Burdur’a da taşacak. ‘Altın Portakal’ bu illerde yapılacak etkinliklerle kutlanacak.
47’nci Altın Portakal’ın ‘Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda jüri üyesi olarak görev yapacak dünya sinemasının ünlü yönetmenlerinden Emir Kusturica’nın beş filmi, Antalya’da yapılacak galaların ardından gösterime girecek.
Bu galalardan birine, futbol dünyasının efsanevi bir isminin katılması muhtemel.
Güney Afrika’da yapılan ‘2010 Dünya Kupası’nda finale kalamadan evine dönen Arjantin’in Teknik Direktörü Maradona’nın, Kusturica’nın yazıp çektiği hayatını anlatan belgesel filminin galası için Antalya’ya gelmesi bekleniyor.
Sinema tarihinin kayıp olarak bilinen dört filmi de, ilk kez festivalde seyirciyle buluşacak. ‘Pelikülün İzinde’ başlığı altında gün yüzüne çıkacak filmlerden biri Muhsin Ertuğrul’un 1918 yılında çektiği ve kayıp sanılan eseri ‘Kara Lale Bayramı’.
Çeşme ve Bodrum’a tarifeli deniz uçağı geliyor
Yanlış okumadınız; bildiğiniz deniz uçaklarıyla İstanbul - Çeşme, Çeşme - Bodrum Çeşme - İstanbul, Bodrum - İstanbul arasında karşılıklı tarifeli sefer yapacak deniz uçağı yolda.
Havacılıkla uğraşan Kürşat Arusan adlı genç bir girişimci, Seabird Airlines adlı bir havayolu şirketi kurup, dünyada 800’den fazla yazın denize, kışın karın üstüne iniş kalkış yapabilen Kanada yapımı bir uçak kiralayıp, Türkiye’ye getirdi.
Gerekli izinleri ancak tamamlayabildiğini söyleyen Arusan, 19 yolcu kapasiteli deniz uçağının İstanbul’da Moda Deniz Kulubü’nden kalkış yapıp, yaz sonuna kadar ilk etapta Çeşme ve Bodrum’a uçacağını, ikinci uçak geldiğindeyse uçuş hattını çoğaltacaklarını söyledi.
İki hafta içinde başlayacak uçuşların bilet fiyatları şöyle olacak: İstanbul - Çeşme - Bodrum: Asgari 225 TL, en yüksek 500 TL.
Çeşme - Bodrum: 150 TL.
‘Memlekette Demokrasi Var’!
‘Altın Portakal’ın bu yıl ilk kez vereceği ‘Sanatta Sosyal Sorumluluk Ödülü’nün sahibi olacak Müjdat Gezen, bir yandan bu ödülün, diğer yandan da yeni başlayacağı filmin heyecanı içindeydi önceki gece. Gezen, çekimleri 9 Ağustos’ta Silivri’de başlayacak ‘Memlekette Demokrasi Var’ adlı filmde, tünel kazarak Yassıada’da yatan Adnan Menderes’i kurtarmaya çalışan ‘Baradan’ adlı bir deliyi oynayacak.
Süleyman Nebioğlu’nun yazıp yöneteceği filmde Gülçin Santırcıoğlu, delinin kız kardeşi ‘Huriye’yi, İlker Ayrık, ‘Uzatmalı’yı, NTV’de yayınlanan ‘Gece Gündüz’ün editörlerinden Emrah Kolukısa, ‘Menderes’i, Sümer Tilmaç ise boynunda radyoyla dolaşan ‘Grundig’ adlı meczubu oynayacak.
Kültür Bakanlığı’ndan 400 bin TL kredi alan ‘Memlekette Demokrasi Var’ın senaristi ve yapımcısı Nebioğlu, filmin konusu hakkında şunları söyledi:
“Final sahnesi hariç film, baştan sona komedi. Bir deli ve arkadaşlarının gözünden toplumda derin yaralar açan iki ayrı dönemdeki idamları mizahi bir dille anlatacağız ve filmin şöyle bir söylemi olacak: Menderes ve arkadaşları asılmasaydı, Deniz Gezmiş ve arkadaşları da asılmayacaktı, Türkiye de bambaşka bir ülke olacaktı.”