Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Richard Gere gibi sanatçılar bizde yok



Azeri asıllı Rus işadamı Telman İslamov’un 1.4 milyar dolar harcayarak Antalya’da yaptırdığı otelin açılış haberlerini okumuşsunuzdur.
Çünkü bu sıradan bir açılış değildi.
İslamov, parayı bastırdı ve Antalya’ya yıldız yağdırdı. Sharon Stone, Richard Gere, Tom Jones, Seal, Monica Belluci, Mariah Carey gibi dünya starları vardı açılışta.
İslamov’un 15 milyon dolar’a mal olduğu söylenen açılış için getirdiği dünya starlarına ne kadar para ödediğini bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var. İslamov, Richard Gere gibi bir Hollywood yıldızını açılışa getirmek için “ciddi bir para” ödedi. Bu benim iddiam değil, bunu bizzat Richard Gere söyledi.
İslamov’un ünlü oyuncuya gelmesi için ne kadar para verdiğinin bence hiçbir önemi yok. Ancak şu konu çok önemli. İslamov, Richard Gere’i getirmek için o parayı sanatçıya değil, sanatçının insanı yardım amacıyla kurduğu vakfa ödedi. Yani para Gere’ın cebine girmedi.
Gere, İslamov’un, başta AIDS olmak üzere insani sorunlarla ilgilenen Gere Vakfı’na ciddi bir bağış yaptığı için otelinin açılışına geldiğini söyledi ve “Vakıf olarak Tibet’te yeni klinikler açacağız. Hindistan’da 50 bin kişiye ulaşacağız” dedi.
Siz hiç Türkiye’de bir sanatçının adına vakıf grup, sosyal sorumluluk projeleri üstlendiğini gördünüz mü?
Ben ne gördüm, ne duydum... Bizde, “Hiç değilse ödediğim verginin nereye gittiğini görüyorum. Kapısına da adımı yazdırıyorum” diyerek vergisiyle bağış okulu yaptıran ya da sosyal sorumluluk projelerine katkı sağlayan sanatçı çok.
Ama bir Richard Gere gibi adına vakıf kurarak bu hayır işlerinin bayraktarlığına soyunan yok.
Şov dünyasından kazandıkları paralarla her yıl “en çok vergi ödeyen”ler listesinde üst sıralara adını yazdıranlardan biri ya da birkaçı Richard Gere gibi yapsa, bu hem onlar, hem ülke için daha iyi olmaz mı?
Türkiye’nin starlarından birkaçı adlarına vakıf kursa, kimi öğrenci okutsa, kimi bir başka sosyal yaraya ilaç olsa, güzel olmaz mı?
Kendilerini bir açılışa veya radyo, TV programına çağıranlara, “Vakfıma bağış yapın, geleyim” deseler veya üstlendikleri projeler için insanları bağış yapmaya davet etseler hoş olmaz mı?
Sadece “iyi”, “hoş” ve “güzel” değil, “süper” olur...
Ama bunu yapacak star nerede?



Sibel Can’ın boşanmaya iten “duygusal” nedenler
Richard Gere gibi sanatçılar bizde yok
Doğrusunu söylemek gerekirse magazin gündemi uzunca bir süredir “rutin” seyrediyordu. Epeydir magazinin gündemine, öyle geniş kitlelerin ilgisini çekecek, “arkası yarın” gibi sürüp gidecek “salçalı” bir konu gelmiyordu.
Sonunda “bomba”yı Sibel Can patlattı!
Hem de tam albümünün çıkmak üzere olduğu bir dönemde.
Sibel Can’ın boşanma davasının, albüm öncesine denk gelmesi “rastlantı” mı, yoksa “bilinçli bir tercih” mi bilemem. Bunu zaman gösterecek.
Ama böyle bir takvim çakışması olduğunu da yabana atmamak gerek.
Aslında Sibel Can ile Sulhi Aksüt’ün dokuz yıl süren evliliğinin hayli sorunlu gittiği biliniyordu.
O nedenle de haklarında onlarca kez “Boşanıyorlar” haberleri çıktı.
Çift, evliliklerini sürdürerek bir anlamda bu haberlerin tümünü yalanlamış oldu, ama boşanma sürecinde Can’ın söyledikleri, ateş olmayan yerden boş yere duman çıkmadığını bir kere daha gözler önüne serdi.
Sanatçının yıllardır, eşinin yaptığı borçları ödemek zorunda kaldığı da biliniyordu.
Sibel Can, boşanma kararını bir günde almadığını, evliliği bitirmeye bir yıl önce karar verdiğini, bu kararında yılların birikiminin etkili olduğunu söylediğine göre boşanmanın en önemli nedeni “tamamen duygusal” gibi görünüyor.
Ancak Sibel Can’ın, şu açıklamasının satır aralarını da iyi okumak gerek:
“Sulhi ile Yaşar Nuri Öztürk çok iyi arkadaşlar. Öztürk’ün, eşi Canan Hanım’ı danışmanıyla aldattığı iddia edilmişti. Kadıncağız da bunları basmıştı. Aldatılan, mağdur olan Canan Hanım, altı ay evden uzaklaştırıldı. Bütün bunları avukatlarla organize eden Sulhi’ydi... Şimdi ben ona aynısını yaptım, Canan Hanım’ın intikamını ben aldım.”
Sibel Can’ı şov dünyasına adım attığı günden bu yana iyi tanırım. Hayatında hiç kadın hakları savunuculuğu yapmamış Sibel Can’ın bu açıklaması bana, işin içinde “başka duygusal bir neden” olabileceği izlenimi verdi.
Boşanmanın nedeni “duygusal”, ama “tamamen duygusal” mı, yoksa “sadece duygusal” mı, orası önemli!