Sağlık Bakanlığı, ATV’deki ‘Esra Erol’da’ ve TV8’deki ‘Gerçeğin Peşinde’
“Medyanın reyting aldığı şüphesiz olan sağlık konularını, öz denetimsiz olarak gündeme getirmesi ve bunun üzerinden sansasyon oluşturmaya çalışması, sorumlu yayıncılık ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Medya, vatandaşların seslerini duyurabilecekleri bir mecra ise de, resmi kurum ve kuruluşların adının karıştırıldığı, karalandığı, sağlık çalışanlarının töhmet altında bırakıldığı, yargısız infazların yapıldığı bir mecraya dönüşmemelidir. Sağlık çalışanlarının ispatlanması mümkün olmayan iddia ve söylentilerle zan altında bırakılması, kabul edilebilir bir durum değildir.”
İzleyicinin merakı
Esra Erol ve Serap Paköz’ün söz konusu yayınlarını izlememiştim. Bu olay üzerine internette bulabildiklerime göz attım. Birkaç gündür tanıyanların, “Esra Erol’da doğum hastanelerine ilişkin anlatılanlar gerçek mi, yoksa onlar da izdivaçlar gibi kurgu mu?” şeklindeki sorularından iki sonuç çıkardım.
İkincisi, izdivaçlarda olup bitenlere dair çıkan haberlerin seyircide yarattığı algı, her şeyin kurgu olduğu...
İşin bu yanı, o programları yapan ve sunanların sorunu. Madalyonun öteki yüzünde ise insanların ruh sağlığı ve kaderlerini etkileyen çok ciddi bir mesele var.
RTÜK, şikayeti inceleyecek, şayet yayıncılık ihlali tespit ederse ne Esra Erol’a acır, ne de Serap Paköz’e… Programcılar, şayet reyting uğruna hile yapıyorsa, en ağır cezayı alsın.
Ya iddialar doğruysa?
Peki ya insanların o programlarda doğum hastanelerinde yaşadıklarına dair anlattıkları doğruysa?
Sunucuları, ‘RTÜK cezası’yla korkuturken, doğum hastanelerine dair ortaya atılan iddiaların da araştırılması gerekmez mi?
Madem ki, ‘Her işin başı sağlık’, o zaman herkesin işini sağlıklı yapması şart.
Vatandaşın aklında soru işareti kalmaması için de, Esra Erol ve Serap Paköz’ü, RTÜK’e şikayet eden bakanlığın, iddialara dair inceleme başlatması şart, ama yapılan açıklamada buna dair tek satır yoktu.
TV DÜNYASINDA NELER OLUYOR?
Yıllarca özel bir kanalda üst düzey yöneticilik yapan iki televizyoncu, çalıştıkları kurumla yolları ayrılınca ortak yapım şirketi kurdu.
Biri kadın, diğeri erkek iki yapımcı, eğlence kanallarından birine iki proje sattı.
Şirket ortak olmasına rağmen, yapımcılardan kadın ‘A’ ile, erkek ‘B’ ile ilgilendi. Erkek yapımcı, programa alınan danışmana aşık olunca işler aksadı, reyting düştü.
Kadın ortağın yaptığı işin reytingi, kanalın getirdiği yasaklara rağmen fena değildi. Ancak kanal, iki ortağın iki programını da bitirdi.
Sonra ne mi oldu?
Ortaklık bitti. Aynı kanal, dağılan şirketin erkek ortağına yeni bir iş verdi.
O programın da reytingi iyi değil, ama yeri garanti!
Kılavuzu karga olanın burnu dertten kurtulmayabilir, ama Acarkent’te havuzlu villa alan TV yöneticisiyle arkadaş olanın işleri yolunda.
Bir TV yöneticisinin, bir yapımcıya ısrarla iş vermesi, “Aslında onlar ortak” söylentileri, sektör için yeni mi?
Hayır. Farklı olan, kişilerin bu işi yapma stilleri.
Kimi TV yöneticisi, dizi yapımcısıyla kanka oluyor, kimi de kuşak programı yapanla…
GÜNÜN SÖZÜ
Yirmi yaşındaki bir insan, dünyayı değiştirmek ister. Yetmiş yaşına gelince, yine dünyayı değiştirmek ister, ama yapamayacağını bilir. (Clarence S. Darrow)