Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sevgili Serdar; 14 Şubat Sevgililer Günü’nde, “Bu yıl da sevgilim yok. Geçen yıl sevgilim vardı fakat Musevi çıktı, ayrıldık” şeklindeki “ayrımcı” açıklaman ne kadar talihsizse, onu düzeltmek için yaptığın savunma da o ölçüde trajikomik. Demişsin ki, “Davos esprisi yaptım, yanlış anlaşıldı”...
Sevgili Serdar;
Türkiye seni söz yazarı, besteci ve şarkıcı olarak tanıyıp sevdi... Din, dil, ırk gibi hassas konularda espri (!) yapıp, kendini rezil etme...
İnsanları güldüreyim derken zavallı bir duruma düşme.
“Sen de kimsin ki, bana akıl veriyorsun?” dersen, onu da söyleyeyim.
Ben, “Şeytanın avukatı”yım ve “Sevgilim Musevi çıktı, ayrıldık” derken espri yapmadığını, içinden geleni söylediğini düşünenlerdenim.
O nedenle, “İnsan Musevi diye sevgilisinden ayrılır mı hiç? Kaldı ki ben, sevdiğimin dinine sonsuz saygı duyarım” açıklamana hiç mi hiç itibar etmedim. Neden mi?
Geçen hafta Kanal 1’de “Akşam Keyfi”nde Kenan Erçetingöz ile Nazan Şoray arasında şöyle bir diyalog izledim. Sevgili Kenan, Nazan Şoray’a, Kerem Alışık’la yıllar önce olay yaratan ilişkisini sordu.
“Nazo Gelin”, ayağında hal hal kalmadığı için Erçetingöz’e gözünün içine baka baka, “Ben hiçbir zaman Kerem Alışık’la ilişkiyi kabul etmedim” dedi.
Haliyle Erçetingöz de patladı:
“Bunu dünkü çocuklara yap da, bana yapma... Arkadaşlarım Kerem’i Etiler’deki evine girip çıkarken çekti. Kerem bana geldi, yalvardı yakardı. ‘Ne olur bu haberi kullanma’ dedi. Filmi çöpe attım, ama Kerem, benim yanımdan kalktı, yine senin evine geldi.”
Nazan Şoray, Erçetingöz’ün verdiği bu derse rağmen kıvırmaya devam etti.

Ahmet Kaya olayını hatırladın mı?
Sevgili Ortaç;
Bazıları “balık hafızalı” olabilir, ama şükürler olsun ki onlardan değilim...
Magazin Gazetecileri Derneği’nin 1999’daki “Altın Objektif Ödül Töreni”ni hatırlar mısın?
Hani Ahmet Kaya’nın, “Yeni albümümde Kürtçe bir parçaya yer verdim. Ona bir de klip çekeceğim. Televizyonlarda bu klibi yayınlayacak yürekli arkadaşların olduğuna inanıyorum” dediği geceyi...
Salondan birkaç kişi Kaya’yı yuhlamaya, ona çatal-kaşık fırlatmaya başladığında MGD Başkan Vekili olarak sahneye çıkıp, “Demokrasinin yolu, karşı olduğunuz, katılmadığınız fikirlere de saygı duymaktan geçer” diyerek insanları sukûnete davet ettiğimi, ama “10. Yıl Marşı”nı üstelik sözlerini değiştirerek Ahmet Kaya’yı göstererek söylediğini ve yangının üstüne benzinle gittiğini unutmuş olabilirsin... Ama ben unutmadım...
Çünkü Serdar Ortaç’ın kendisini önce Kuzey Kıbrıs’ta öğrenci, sonra da Meksika’da çalışan biri olarak göstererek askerden kaçtığı iddiasıyla Askeri Cezaevi’nde yattığı ve Askeri Mahkeme’de yargılandığı dönemi adım adım takip eden biriydim.

Haklısın Serdar, çok dansöz var!
Sevgili Serdar Ortaç;
“Dansöz” şarkında Türkiye’de çok dansöz olduğundan bahsediyorsun ya, onlardan biri de sen olma...
Yaptığın bu ayrımcılık nedeniyle üzdüğün insanlardan bütün açık yürekliliğinle özür dile...
Ahmet Kaya olayından sonra “Serdar Ortaç’tan nefret edenler ordusu” yarattın, onların arasına yenilerini katma...
İnsanların dilinde pelesenk olan onca şarkının sahibi ve yorumcususun... “Espri”yi boş ver, sen şarkılarını söyle...
En içten sevgilerimle...


Deniz Seki’nin işi o kadar zor ki!
Jandarmanın yaptığı son uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan Deniz Seki’yi savcı tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk etti.
Seki, “Sadece içiciyim. Kimseye kokain temin edip, içmeleri için ortam hazırlamadım” deyince hâkim, şarkıcının tedavi olması koşuluyla tutuksuz yargılanmasına karar verdi.
Hâkim, uyuşturucudan kurtulması için Seki’yi bir rehabilitasyon merkezine göndermeye de karar verebilirdi, ama vermedi.
Kokain kullanmaktan gözaltında geçirdiği birkaç gün içinde maddi ve manevi olarak neler kaybettiğini çok iyi gören Seki, hakimin kendisine verdiği bu şansı çok iyi değerlendirmeli.
Ancak Deniz Seki gibi 24 saat kameralarla yaşamaya alışmış birinin, birden bire iç dünyasına kapanıp, bu sorunu çözmesi hiç de kolay bir şey değil. Çünkü tedaviye başladığı süreçte aleyhinde çıkacak her haber, onun sinirlerini biraz daha yıpratacak. Şimdiye kadar gönlüne söz geçirememiş bir “aşk kadını”nı, kendini “eşekten düşmüş” gibi hisseden sevgilisini ne kadar görmezden gelebilir ki?
Allah kolaylık versin, işi o kadar zor ki!