Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de yıllardır PKK terörü nedeniyle akan kanın durması adına iktidarın ortaya attığı “Kürt açılımı” ilginç bir konu. “Kürt açılımı”nın içinde ne olduğunu henüz bu fikri ortaya atanlardan başka bilen yok.
O nedenle bu açılımın, akan kanın durmasını mı sağlayacağı, yoksa Türkiye’nin bölünmesine mi yol açacağı konusunda şimdiden hüküm vermek zor.
Bu aşamada “Kürt açılımı”nın yanında ya da karşısında olmanın, kendine özgü riskleri var.
Peki hal böyleyken Sezen Aksu gibi, etnik kimliği ne olursa olsun, Türkiye’de her kesimden insanın sevgisini kazanmış deyim yerindeyse “tuzu kuru” biri, durup dururken kendini niye ateşe attı?
Toplum, “Kürt açılımı”na taraftar olanlar ve “Kürt açılımı”na karşı duranlar diye ikiye bölünmüşken “Minik Serçe” rengini niye belli etti?
Bu toplumun her kesiminin sevdiği bir sanatçı için büyük bir risk değil mi?
Gerçi Sezen Aksu, “DTP ile Başbakan olarak değil, AKP Genel Başkanı olarak görüştüm” diyen Erdoğan’ı, “müzik dünyasının starı Sezen Aksu” olarak değil, vatandaş Fatma Sezen Aksu olarak aradı, ama olsun.
Sezen Aksu, “bölücü” ya da “deli” mi?
O halde niye Kanlıca’daki yalısında Boğaz’a karşı kahvesini yudumlamak varken “Kürt açılımı” konusunda Başbakan’a destek verip, dertsiz başını derde soktu?
Çünkü düne kadar, sanatçıdan önce bir anne olarak “Cumartesi Anneleri”ne, “Kardelenler”e destek veren Sezen Aksu da, milyonlarca anne gibi, artık bu kanın durmasını istiyordu.
Aynı “ana yüreği” onu, aralarındaki görüş ayrılığını bir yana bırakıp, bu sorunu çözeceğini iddia eden Başbakan’ı aramaya mecbur etti.
Aksu, çocuklarına hep, “Memleket hayrına olan her işe katkı verin” diyen babasının öğüdüne uyup Başbakan’ı aradı.
Sezen Aksu, kendisine yakışanı yaptı!


Hurşit Güneş’e itirazım var!
Gazetemizin yazarlarından Hurşit Güneş’in, önceki günkü “Utanma Duygusunu Kaybetmek” başlıklı yazısında magazinle ilgili yaptığı şu tespite itirazım var:
“Halkın magazin haberlere daha meraklı olduğu tezi tam bir yanıltma. Haftada bir çıkan magazin dergilerinin hiçbiri 10 bin satamıyor. Kuaförlerde sosyete meraklısı kadınların baktığı dergilere halkın çok mu meraklı olduğunu sanıyorsunuz?
Televizyonlarda bir zamanlar prime-time kuşakta magazin programları gösterilirdi. Bunların yerini yerli diziler dolduruvermedi mi? Sonra gece yarılarını aşıp sabahlara kadar süren siyasal tartışma programlarının aldığı reytingleri nereye koyacağız?”
Güneş’e itirazım, tam da bu noktada.
Haftada bir çıkan magazin dergilerinin hiçbirinin 10 binden fazla satmaması, insanların magazine duyduğu ilginin azaldığını göstermez.
Haftalık ekonomi dergilerinin tirajları da hiç iç açıcı değil.
Bunu nasıl izah edeceğiz peki?
Haftalık magazin dergilerinin az satmasının asıl sebebi, artık insanların bu ilgisinin karşılayan zengin bir mecranın olması.
Hal böyle olunca da haftalık dergilere, insanların ilgi göstereceği cazip magazin malzemesi kalmıyor.
Günlük gazeteler, magazin ekleri ve internet siteleri insanlara yeterince magazin haberi verdiği içindir ki, haftalık dergilerin tirajları gittikçe düşüyor.
Milliyet Cafe, Hürriyet Kelebek, Sabah Günaydın, Haber Türk Magazin’de ve çoğu günlük gazetenin magazin sayfalarında her gün, haftalık magazin dergilerini dolduracak kadar magazin haberi okurlara sunuluyor.
Magazin haberleri internet sitelerinin en çok okunanları arasında yer alıyor.
Hurşit Güneş, milliyet.com.tr’nin yayın yönetmeni Ercüment İşleyen’e sorsaydı eminim ki, “Halkın magazin haberlere daha meraklı olduğu tezi tam bir yanıltma” diye yazmazdı.
Televizyonların prime time kuşağında magazin programlarının yerini yerli dizilerin almasına gelince...
Çoğunun editöryal bakışına hiç de sempati duymadığım o programlar, düşen reytingleri yüzünden değil, RTÜK’ün televizyon kanallarına uyguladığı açık baskı sonucu bitti.
Çünkü konjonktür, ülkede açlık sınırında yaşayan onca insan varken, bir avuç azınlığın lüks içindeki yaşamının, evlilik dışı ilişkilerin ekranlarda boy göstermesine uygun değildi.
Hurşit Hocam, bilmem anlatabildim mi?