Gösterildiği sinema sayısı bir filmin gişe yapması ya da yapmamasını belirleyen tek etken değildir. Biz ne filmler gördük yüzlerce salonda gösterime girmesine rağmen yapımcısına zarar ettiren. Ne filmler gördük 30-40 kopyayla vizyona girmesine rağmen yapımcısını paraya boğan
Sinema salonlarında bir tekelleşme söz konusu mu? Mars Grubu, AFM Grubu’nu satın aldığında ‘Sinema Tekeli’ başlıklı bir yazıyla bu konuyu medyada ilk gündeme getiren benim.
Konu Rekabet Kurulu’na gitti.
RK, 1.400 salondan 432’sinin, gişe hasılatının yarısının Mars’ın elinde olmasını ‘tekel’ olarak görmedi.
Buna rağmen ‘Ayaz’ın yapımcısı Lütfi Kara, sinema salonlarında tekel olduğunu iddia edip, Kültür Bakanlığı’nı göreve davet ediyorsa, Rekabet Kurulu’nun yanıldığını gösteren somut deliller olması gerekir elinde.
Lütfi Kara’nın, “Bize 50 salon vererek emeğimize yazık ettiler. Emeğimizin karşılığı bu olmamalıydı. 2 milyon 750 bin doları çöpe atmış olduk” sözlerinden anladığım o ki, sadece bir kanaat söz konusu.
Başrollerinde Cemal Hünal, Çiğdem Aysu, Arda Kural ve Gökhan Tepe’nin oynadığı filmin dağıtımını Pinema yapacaktı.
“Yapımcı 70 salonu beğenmedi”
Pinema’nın sahibi Pamir Demirtaş’a sordum konuyu.
Demirtaş, “Bir kere 50 değil, 70 salon verdik kendisine, ama beğenmedi. Böyle bir yöntemi tercih etti. Kara, bu hamlesiyle 70 salonu ‘ayaz’ da bırakıp ‘Ayaz’ın yerine koyacak film bulamayan işletmecileri zarara uğrattı” dedi.
Gösterildiği sinema sayısı bir filmin gişe yapması ya da yapmamasını belirleyen tek etken değildir.
Biz ne filmler gördük yüzlerce salonda gösterime girmesine rağmen yapımcısına zarar ettiren.
Ne filmler gördük 30-40 kopyayla vizyona girmesine rağmen seyirciden gelen talep karşısında her gün kendine yeni bir salon açtırıp yapımcısını paraya boğan.
‘Babam ve Oğlum’ mesela.
56 salonda girdi vizyona, sonrası malum.
Zamanla salon sayısını 150’nin üzerine çıkardı ve 3 milyon 838 bin 965 seyirciye ulaştı.
‘Ayaz’ın yapımcısı reklamcı!
Sinema salonlarının sahipleri ya da işletmecileri ‘Fetih 1453’ ve ‘Sen Kimsin?’ gibi iyi iş yapan filmler varken, maceraya atılmak istememeleri kadar daha doğal ne olabilir ki!
‘Ayaz’ın yapımcısı 1-2 hafta daha beklese iki filmin de gişesi düşecek, sinemacılar mecburen daha iyi iş yapacak filmlere salonlarını açacak.
Bakınız İsmail Güneş.
Yazıp yönettiği ‘Ateşin Düştüğü Yer’ 9 Mart’ta vizyona girecekti.
Baktı ki ‘Fetih 1453’ fırtınası var sinemalarda, filminin gümbürtüye gitmemesi için vizyon tarihini erteledi.
Ancak yapımcı benzer bir yapım ‘Kaos’ filminden önce vizyona çıkmakta ısrar edince böyle bir tablo çıktı karşısına.
Galasına gitmediğim için ‘Ayaz’ı izlemedim.
Ancak fragmanına bakınca bende yapımcısına para kazandıracak bir film havası uyandırmadı.
Lütfi Kara, yarın öbür gün başka bir dağıtımcıyla anlaşıp ‘Ayaz’ı daha çok salonda vizyona sokarsa hiç şaşırmam.
Çünkü Kara’nın asıl işi reklamcılık.
MAHSUN’UN SÜRPRiZi
Yazıp, yönettiği ve başrolünde oynadığı üç filmin gişe başarısıyla herkesi şaşırtan Mahsun Kırmızıgül, birçok insanı yine hayrete düşürecek bir hamle daha yaptı.
Kırmızıgül, bu kez yazar olarak karşımızda.
Üstelik bir değil, üç kitap birden yazdı.
Böylece Kırmızıgül’ün yıllardır neden basına söyleşi vermediği de ortaya çıkmış oldu.
Meğerse Kırmızıgül, neden sinemacı olduğunu, filmlerini çekerken yaşadıklarını bu kitaplara sakladı.
‘Beyaz Melek’, ‘Güneşi Gördüm’ ve ‘New York’ta Beş Minare’yle 9 milyon seyirciyi sinemalara çeken Kırmızıgül’ün bakalım aynı adlı eserlerine kitapseverler ne kadar ilgi gösterecek?
ÖNCE TRABZONSPOR’U SONRA TÜRK FUTBOLU’NU KURTARALIM
Michel Platini ve UEFA yetkililerini Türk futbolundaki kirlilikten kurtarmak için göreve davet eden ilanın altından bizim uşaklar çıktı.
Trabzonspor’un mağduriyetini gidermek için yaptıkları toplantıda oluşmuş bu Türkiye Fair Play Platformu.
Sonra da aralarında topladıkları 120 bin TL’yle vermişler bu ilanları.
Türkiye’nin konuştuğu bu ilanı veren platformun başındaki kişi de Trabzonspor’un eski başkan yardımcılarından işadamı Muammer Saka.
Buradan samimi bir çağrım olacak Muammer Saka ve platformun Trabzonlu ya da Trabzonsporlu üyelerine.
2010-2011 Süper Lig Şampiyonluğu’nun üzerine isteyen Kisarna’dan isteyen Hıdırnebi’den isteyen Zigana’dan dileyen de Karadağ’dan bir bardak su içsin.
Zaten bizim yöneticiler yaptıkları açıklamalarla mundar ettiler o kupayı.
2011-2012 sezonu şampiyonluğu da ‘Gaf Dağı’nın ardında gibi.
Gelin Türk futbolunu kurtarmaya kendi kulübümüzden başlayalım.
Gelin şu Trabzonspor’u ligin dibine demir atmış takımlara yenilip, kupalardan saf dışı olmasından kurtaralım.