Önceki hafta 59 yaşına “merhaba” diyen Türk Sineması’nın ünlü aktörü Tarık Akan, önümüzdeki ay yeni bir sinema filmine başlayacak. Çekimleri 15 Kasım’da Kars’ta başlayacak “Zaman Beyaz” adlı filmin kadın başrol oyuncusu ise Şerif Sezer olacak.
Yapımcılığını Aydın Film Tolga Aydın’ın üstleneceği filmde Tarık Akan, Kars’ta yaşayan Malakanların son lideri “Mişka”yı, Şerif Sezer de onun platonik aşkı “Popuç”u oynayacak.
Senaryosunu Sevim Hazel Ünsal’ın yazdığı, yönetmenliğini Murat Saraçoğlu’nun yapacağı “Zaman Beyaz”, trajikomik konusuyla da ilginç bir film.
Malakanlar, kökleri Rusya’ya uzanan bir topluluk. Rivayet o ki, 1800’lü yılların başında Rus Çarı Deli Petro, dini inançları gereği haftada sadece iki kez süt içme uygulaması getirince buna karşı çıkıp her gün süt içmek istedikleri için Rusların “Süt içen” anlamına gelen “Molokan” diye adlandırıp, sonra da önce Kafkasya’ya, sonra Osmanlı İran sınırına yerleştirilen Malakanların köy hayatını anlatacak film, senaryo gereği başrol oyuncuları Akan ve Sezer’in gençlik hallerini de beyazperdeye aktaracak.
Yapım şirketi ve yönetmen, bu roller için cast ajanslarına başvurup genç oyuncular aramak yerine Tarık Akan ve Şerif Sezer’i ikna yolunu seçti.
Tarık Akan, Amerika’da okuyan oğlu Barış’ın, Şerif Sezer de kızı Deniz Arna’nın filmde gençlik hallerini oynamalarını kabul etti. Akan ve Sezer, “Hepimiz için çok güzel birer anı olur” diyerek çocuklarını da projeye dahil etti.
Baro seçimleri ve medya!
Bu hafta sonu İstanbul Barosu’nda seçim var. Birkaç gün önce seçimlerde Baro Başkanlığı’na aday olan beş avukattan birinin de hazır bulunduğu bir yemekteydim.
Baro Başkanlığı’na aday olan avukatın anlattıkları bir medya mensubu olarak beni utandırdı.
Çünkü avukat, hangi televizyon kanalının hangi adaya angaje olduğunu, hangi gazetenin hangi adayı desteklediğini isim vererek açıkladı. Avukatın anlattığına göre medya, baro seçimlerine öyle bir noktaya geldi ki, destekledikleri adaya ekranlarını ya da sayfalarını sonuna kadar açanlar, diğer adaylara bir duvar çekti.
Her yayın kuruluşunun kendi çizgisine yakın adaya daha yakın durmasını anlarım. Ama diğerlerine, “Biz falancayı destekliyoruz. Size yer veremeyiz” demelerini anlayamam.
İstanbul Barosu gibi 23 bin 490 üyesi bulunan bir örgütün başkan-lığına talip avukatlar bile medyada kendilerini ifade edemiyorsa, avukat tutmak zorunda olanların vay haline!
Hülya ile Gülben’in başı kel mi?
Geçen hafta “Ajda’dan sonra Sezen bardağı” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıdan birkaç gün sonra Artcraft’tın gönderdiği bir koli geçti elime. Kolinin içinden iki ayrı paket içinde 12 çay bardağı vardı. Bardaklardan birinin kolisinde “Ajda”, diğerinde de “Sezen” yazıyordu.
Koliden bir de mektup çıktı.
ArtCraft Pazarlama Yöneticisi Elif Hanhan Yener, “Ajda’dan sonra Sezen bardağı” başlıklı yazıma gönderme yaparak, şunları yazmış:
“Sözünü ettiğiniz Ajda ve Sezen bardakları, Artcraft markasının ürünleridir. Artcraft, Güral Grubu’nun cam ve ev eşyası üreten bir markasıdır. Güral Grup bünyesinde Güral Porselen ve Kütahya Porselen gibi markaları bünyesinde bulunduran bir gruptur.”
Artcraft’ın sitesine girip baktım. Sadece “Ajda” ve “Sezen” bardakları yok Artcraft’ta... “Seda” ve “Petek” adlı bardakları bile var. Paşabahçe’nin “Aida” serisinin nasıl “Ajda bardak” olduğunun çeşitli efsaneleri var, ama bu efsane falan değil, gerçek.
Türk girişimcinin zekası da bu olsa gerek. Ama şöyle de bir durum söz konusu:
Çay bardaklarına “Ajda”, “Sezen”, “Seda” ve “Petek” isimleri verilip, o etiketle piyasaya sunulması bu isimlere telif hakkı doğrur mu? Orası da ayrı bir tartışma konusu.
Sonra niye “Hülya” ve “Gülben” bardağı yok?
Hülya Avşar’la Gülben Ergen’in başı kel mi?